RÖPORTAJ MELİH TÜRK
FOTOĞRAF BERAT SONER ÇAPİN
Cemiyet hayatından Zeynep Mutlu, iş dünyasında da adından söz ettiren bir isim. Kendine bir hobi alanı olarak belirlediği moda sektöründe de adım atan ve iki marka kuran Zeynep Mutlu ile evinde buluşup hem markaları hem de moda ve stil üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Zeynep Mutlu,ayrıca kendi markalarından tasarımlarla objektifimizin karşısına geçtip modellik de yaptı.
Moda dünyasına girme fikri nereden çıktı?
Markaların ortaya çıkış hikayesini sizden dinleyebilir miyiz? Ailem sağlık sektöründe olduğundan, yıllardır iş hayatında ofis kıyafetleri ile haşır neşirim. Daha ciddi takımlar, pantolonlar, elbiseler, etek ve ofise uygun kazaklar tercih ediyorum. İş dünyası için uygun kıyafetleri satın almak bazen maliyetli olabiliyor. Elde edilmesi aşırı maliyetli olmayan ama dikişi, kumaşı güzel şeyler de yapabiliriz diye başladı bu sektördeki maceram. Loa Design ve First Date markalarım bu ihtiyacı karşılamak için doğdu. Loa Design'da ben ve ortağım Ntekstil isimli bir atölye açtık ve üretim yapıyoruz. Affordable lüks dediğimiz, kaliteli giyilebilir ama klasik de olabilen, özel dikişli, atölyemizde tek tek dikkatle ürettim yapıyoruz. First Date isimli bir diğer markamız ise ev ve plaj konfor kıyafetleri üretiyor. Hem şık bir etkinliğe de giyilebilen ama aynı zamanda evde plajda da kullanılabilen ipek, saten, koton kullandığımız, rahat lounge wear da olabilen bir koleksiyondan oluşuyor. Plaj ve banyo havluları ve bornozları var ve yakında da nevresimleri de olacak. Desenleri bir tekstil tasarımcısı ve bir sanatçı ile oluşturduk.
Markaların ismine nasıl karar verdiniz?
İsimleri seçerken feminen, rahatlatıcı ve sempatik manalar içermesine dikkat ettik.
Koleksiyon çıkarken farklı yaratım süreçlerinden geçer. Siz koleksiyonlarınızın oluşum sürecinde neler yaşadınız?
Evini çok seven, evdeki sakinliği özleyen, akşamları işten sonra kahvemi alıp dizilerini izleyen bir yapım var. Ama ruhumda biraz koketlik de var. Bu özelliklerim tasarımların oluşum sürecine de etki etti aslında. Esprili, şık rahat istersem plajda bile giyilebilen modeller var. Kumaş, dikiş kalitesini hazırlarken hep kendi hayatımdan yansımaları düşünüm. Miami'de de hayatım olduğundan sıcak yerleri havaları da çok sevdiğimden Loa Design da sıcak hava ve ev içi markası gibi tasarlandı. Koleksiyonlar bir modacı gibi değil sadece bir iş kadını olan benim gözümden etrafta da çok bulunamayan tarzı var. Eksantrik olmayan şeyler genelde bu markamızda. First date ise bir ev, plaj ve gece kullanımı için yumuşacık ürünler. Hepsinin kumaşları özenle seçiliyor.
Markalarınızda en sevdiğiniz parçalar hangileri ve neden seviyorsunuz?
En sevdiğim parçalar genelde ceket takımlar, saten elbiselerimiz. Bana uyan her şeyimizi giyiyorum.
Markanızı ünlü isimler giyecek olsa kimlerin giymesini isterdiniz?
Kore dizilerine fena takıldım bu aralar. Çok güzel buluyorum Koreli oyuncuları. Onların giymelerini çok isterdim. Latin kadınları beğenirim. Sophia Vergara giyse mesala...
Gardırobunuzun değişmez parçaları nelerdir?
Siyah ve beyazı çok seviyorum, gardırobumda hep vardır. Kırmızı ve desenli kıyafetler de severim. Aksesuarı çok severim, genelde mücevher. Karıştırmayı seviyorum; gerçek olanlarla klasik taşları.
"Asla giymem" dediğniz bir kıyafet var mı?
Vatka... Hayatta sevmem. Eski yüzücü olduğumdan ihtiyacım da olmadı, belki ondandır. Mor da fazla giydiğim bir renk değildir.
Dünya moda sektöründen en beğendiğiniz tasarımcılar kimler?
Japon ve Koreli tasarımcıları beğeniyorum. Son zamanlarda Kolombiyalı modacılar da hoşuma gidiyor.
Stilinizi nasıl yorumlarsınız?
Ayakkabı takıntım var diyebilirim. Tarzımı en çok belirleyen şey ayakkabılar. Çanta da çok önemli kendi stilimde. Sevdiğim markalar aslında rahat olanlar. Alexander Birman, YSL, Loubotin sevdiğim rahat ettiğim markalar. Hermes ve Chanel gibi annemden bana, benden kızıma gibi klasikleri de stilime dahil etmeyi seviyorum. Neşeli çanta ve ayakkabılar seviyorum. Zaten ciddi bir ofis hayatım var. Ofis dışında kıyafetleri genelde karıştırmayı seviyorum.
Yakın veya uzak vadede markanızla ilgili planlarınız var mı?
Aile işime devam ediyorum. Tekstil üretimi benim için yeni bir deneyim. Kaliteli ve butik şekilde ilerliyorum. Oğlak burcuyum, temkinli yapım var. Temkinli planlarım var açıkçası ve de kendi zevkim için yaptığım bir yatırım oldu bu markalar. Burada işi bilen ortağım olması bana inanılmaz fayda sağlıyor. Yönlendirme yapıyor ben de keyfini çıkarıyorum, yapılanları giyiyorum bolca. Zaten şirketimiz de hem kızım hem ortağımın baş harfleri, uğurlu geldiler. Yurtdışında da ufak tefek başladık.
Yıllardır süregelen bir aile şirketiniz var. Yeni sektöre atılma fikrini duyunca aileniz ne tepki verdi?
Ailem böyle bir şey yapmamdan gayet memnun. Zaten aile şirketimizdeki işlerime ara vermedim hala aktif olarak çalışıyorum. Genç kızken Londra'da Richmond University'de Uluslararası İşletme okurken American College'in Londra'da aynı zamanda fashion design derslerine girerdim. Hatta çok yakın arkadaşlarımdan birini de orada edindim. Başkalarına diktirmek yerine de atölye açıp makineler, ustalar, üretim müdürü almak daha işimize geldi. Her şey elimizin altında, butik şekilde. Üretmeyi seven meraklı bir yapım var. Yeni yeni lisanlar mesela. İspanyolca'ya başladım birkaç sene evvel ama Korece mi öğrensem diyorum. Yeni ülkeler, yeni girişimler, her şeyi merak ediyorum. O yüzden ailem de bu huyumu seviyor.
Bu sene üniversiteye başlayan kızınız Nazlı ile ayrıldınız? Nasıl bir duygu anne olarak?
Nazlı ile hep dipdibe yaşadığımızdan ve hiç ayrılmadığımızdan ilk zamanlar epey sarsıldım. Aşk acısı gibiymiş, çocuğunu okula bırakmak. Anne ve babamı iyi anladım, onlar da benle kardeşlerimi lise ve üniversite için yurtdışına gönderince nasıl üzülmüşlerdir dedim ama kendi başına, ayakları üstünde durması için de gerçekten gerekli. Zaten ben de Miami'ye çok sık gittiğim için ve daha önce de yaşadığımız yer olduğu için alışması daha kolay oldu. Ama yine de çok özlüyorum.