Röportaj: Gülçin İşler FIRAT
Fotoğraflar: Klaus ROETHLİESBERGER
Eurovision Şarkı Yarışması'nda San Marino'yu temsil ederek, yabancı bir ülke adına yarışan ilk Türk olan ve 'Je M'adore' şarkısıyla, Avrupa ve dünya dans listelerinde haftalarca bir numarada kalan Serhat Hacıpaşalıoğlu, Amerika'nın efsane ismi Martha Wash ile düet yapmış ve iki sanatçının işbirliği dünyada çok ses getirmişti. Sahne performanslarıyla dikkat çeken ikilinin, 2018 yılında çıkacakları turun ilk durağı 20 Şubat tarihinde Gecce Mekan Ödülleri olacak. Serhat Bey ile onun için çok anlamlı olan bu sahne şovunun öncesinde bir araya gelerek merak ettiklerimizi sorduk.
2018 yılında birçok ülkede büyük bir sahne şovu ile tura çıkacaksınız, ilk durağınız ise İstanbul. Nasıl bir şov bekliyor bizleri?
İstanbul'da dünya prömiyeri yapmak benim için çok anlamlı. Müzik kariyerimde bugüne kadar, hep zor olan yolu tercih ettim; önce yurtdışında başarı, sonra kendi ülkem. Örneğine pek rastlanmaz. Yurtdışındaki adımlarımın ulaştığı bugünkü noktadan sonra, sahne şovumuzu, ilk kez İstanbul'da sergileyerek, bu sıralamayı değiştiriyorum ve bundan büyük bir mutluluk duyuyorum. İki yıl önce Altın Kelebek Ödül Töreni'ndeki performansımızı izleyenler, nasıl bir şovla karşılaşacaklarını az çok tahmin edebilirler. Seyircimizi, sadece yurtdışında, Grammy ya da Oscar gibi büyük ödül törenlerinde görmeye alıştığı, zengin bir müzikal şölen bekliyor. 25 kişilik dansçı kadromun bana eşlik edeceği bu konserde, son single çalışmamda düet yaptığım, ABD'nin efsane sesi Martha Wash da konuğum olarak yer alacak. Davetlilerin, bugüne kadar ülkemizde görmedikleri bir gösteriye tanık olacaklarını söyleyebilirim.
25 kişilik dansçı kadrosu da çok iddialı. Ekibinizden bahsedelim.
Dans ekibimi 2014 yılında Paris'te kurdum. Orada yaşamalarına rağmen, çok uluslu bir ekipten oluşuyor. Afrika'dan İspanya'ya, Tunus'a, Çin'e ulaşan bir yelpaze içindeler. Kylie Minogue, Madonna gibi pek çok yıldıza şovlarında eşlik ediyorlar. 'Je M'adore' adlı şarkımın klip çekimiyle başlayan beraberliğimiz, o günden bugüne devam ediyor. Her şarkım için ayrı bir koreografi yapılıyor ve farklı kostümler tasarlanıyor. Ben sürekli ekip değiştirmeyi sevmem. Doğru kişileri bulduktan ve onlara güvendikten sonra, aynı isimlerle yola devam ederim. Bu ekip de öyle. Hepsi beni çok iyi tanıyor, güzel bir uyum var aramızda.
Sahne şovunuza nasıl hazırlanıyorsunuz?
Şovumuz için ciddi bir prova sürecimiz var. Şarkının içeriğine göre önce konsepti belirliyoruz. Konsepte uygun bir koreografi ya da sahne duruşu tasarlıyoruz. Ardından, önce benim kıyafetlerim ve sonra, eğer koreografi içinde dans varsa, dansçıların kıyafetleri tasarlanıyor. Tabii bu arada provalar başlıyor. Aslında uzun ve yorucu bir süreç yaratım aşaması, ama bir o kadar da zevkli. Sadece sahne için değil, genelde yaşam biçimi olarak kendimizi, bedensel ve ruhsal açıdan sağlıklı tutmamız gerektiğine inanıyorum. Performans öncesi, fiziksel kondisyondan beslenmeye, uykuma kadar dikkatli olmaya çalışıyorum.
Gecce Mekan Ödülleri gecesinde çıkmaya nasıl karar verdiniz?
Kenan ve Gül Erçetingöz çifti, hem yakın dostlarım, hem de işlerini çok takdir ettiğim iki profesyonel. Gecce.com'un başarısı ortada. Ama bunun dışında, her ikisi de, sanata, kaliteye, farklılığa saygı gösteren, dünyayı takip eden iki sanatsever. 20 Şubat'ta gerçekleşecek Gecce Mekan Ödülleri'nde benim sahneye çıkmamı, ilk olarak Gül düşünmüş. Fikir ona ait. Kasım ayında yayınladığımız son şarkım olan 'I Didn't Know'un klibini seyrettikten sonra, Gül ve Kenan beni telefonla aradılar. 2018 Gecce Mekan Ödülleri'nde, çok daha farklı, uluslararası bir konserşov hayal ettiklerini ve benim müziğimin, sahne gösterimin, bu hayale çok uyduğunu söylediler. Bu kadar zarif bir yaklaşıma kim hayır diyebilir?
Bu gecede konser vereceksiniz, heyecanlı mısınız?
Bu konserin anlamı büyük, çünkü ilk kez tüm ekibimle, kendi ülkemde, Türk seyircisinin önünde, sahnede olacağım. Böylesine seçkin bir topluluk önünde, klasikleşmiş ve başarısı her yıl daha da büyüyerek yurtdışına taşmış olan bir ödül töreninde sahne almak, her sanatçı için bir gurur vesilesidir.
Üstelik gecede Amerika'nın ünlü sanatçısı Martha Wash ile birlikte sahne alacaksınız. Hayranı olduğunuz bir star ile işbirliği yapıyor olmanızı bir de sizden dinleyelim.
Martha Wash, 'Weather Girls' ikilisinin sesi olarak, daha ilk yaptıkları şarkı olan 'It's Raining Men' ile dünyayı kasıp kavurmuş bir şarkıcı. İki Grammy adaylığı var. Liste uzayıp gidiyor. Otoriteler, Martha'yı dünyanın en iyi kadın vokallerinden biri olarak görüyor. Eşsiz bir ses, gerçek bir dünya starı. Ben, daha ilk günlerinden itibaren Martha'yı hayranlıkla takip ediyordum. Ondan böyle bir teklif gelmesi, benim için büyük bir mutluluk ve gurur. Ayrıca, çalışılması bu kadar rahat, kaprissiz bir star az bulunur.
Martha Wash ile düetiniz çok beğeniliyor, ne hissettiriyor bu size?
Kasım ayında 'I Didn't Know', klibimiz dünya piyasasına çıktı ve hemen ardından pek çok ülkenin dans listelerinde üst sıralara yükseldi. Biz iki ayrı kuvvetli karakter ve iki farklı ses rengi olarak, sahnede ilginç bir beraberlik oluşturduk. Birlikte çok eğleniyoruz ve birbirimizin gözlerinden ne istediğini anlıyoruz. Martha çok zeki ve esprili bir kadın. Tam bir profesyonel. Son aldığımız raporlarda, şarkının, Peru dans listelerine bile 3 numaradan giriş yaptığını gördük. Dünyanın farklı coğrafyalarında, farklı kültürlerinde takip edilmek, sevilmek çok heyecanlandırıcı bir durum... Martha Wash ile ilk kez İstanbul'da, şovumuzu sergileyerek Chocolate Tour startını veriyoruz.
Türkiye'nin dünya müzik piyasasındaki temsilcisi olarak kariyerinizi sürdürüyorsunuz. Müzik dünyasında geldiğiniz noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben zoru tercih ettim. Hedefimi uluslararası müzik marketi olarak belirledim ve yıllardır çalışmamı bu doğrultuda sürdürdüm. Önce yurtdışında başarıyı, sonra Türkiye'yi hedefledim. 15 yıl olmuş bu hedefi koyalı. Doğru adımlar atmışım ki, özellikle son 4 yıl içinde, uluslararası müzik pazarında talep gören, her yıl şarkıları listelere giren ve her şeyden önemlisi, devamlılık gösteren bir sanatçı konumuna gelmişim. Türkiye'nin dünya müzik piyasasındaki temsilcisi olmak çok gurur verici. Ama ilginçtir, bizim medyamızdan ziyade uluslararası medya, bunun daha çok farkında. Son yıllarda imza attığımız ilklerin sayısı az değil ve bu ilklere her yıl yenileri ekleniyor. Pop müzik tarihimizde, müzik sektörüne yön veren büyük ülkelerin müzik marketlerinde, dans ve DJ listelerinde, 1 numaraya çıkan tek Türk sanatçıyım. 'Je M'adore', Almanya dans ve DJ listelerinde 6 hafta 1 numarada kaldı, İngiltere'de, aynı listelerde 2 numaraya kadar yükseldi. Şimdi sırada ABD listeleri var. 2016'da Eurovision Şarkı Yarışması'nda San Marino adına sahne alarak, yabancı bir ülkeyi temsil eden ilk Türk şarkıcı oldum. Eurovision Şarkı Yarışması, belki pek çok sanatçı için, kariyerinin en üst basamaklarından birisidir, kolay değil, 200 milyon kişi önünde şarkı söylüyorsunuz, bense bu yarışmayı, kariyerimin ısınma döneminin son aşaması olarak görüyorum. Asıl yarış ondan sonra başladı ve büyük bir hızla devam ediyor. Daha yapacak çok şey var.
Çok güzel, farklı bir sahne enerjiniz, ışığınız var. Bunu nasıl koruyorsunuz?
Sadece kendim olmayı sürdürerek... Bugüne kadar ne televizyon ne de müzik kariyerimde, ne bir başkasını örnek aldım ne de birine benzemeye çalıştım. Şanslıyım, genç yaşlarda özgün olmanın, çok daha değerli bir vasıf olduğunun farkına vardım ve hep bunun altını çizdim. Sahnede olmaktan çok zevk duyuyorum, o anın tadını çıkarıyorum ve sanırım bu gözlerime yansıyor. Sanatçı zevk alıyorsa, seyirci bunu hemen fark eder ve aralarında çok özel bir bağ kurulur.
Başarılı müzik kariyerinizi neye borçlusunuz?
Dünya pazarı çok büyük ve rekabet inanılmaz, aradan sıyrılmak gerçekten çok zor. Uzun süreli stratejik bir ön hazırlık ilk şart. Tesadüfler de önemli. Doğru zaman, doğru yer, doğru kişiler... Bu liste böyle uzar gider. Aslında tek bir formül yok, pek çok parçanın doğru bir biçimde bir araya gelmesi gerekiyor. Farklılık çok önemli, akılda kalmanız şart. Sesinizin, duruşunuzun farklı olması, mümkünse kimseye benzememesi, şarkı seçiminizin size uyması gibi etkenler göz ardı edilemez ama tüm bunlardan önce, var olan tüm yeteneklerinizi kullanabilecek bir altyapıya ve vizyona sahip olmanız lazım. Onlar olmadan dünyanın en güzel sesine sahip olsanız ya da en iyi şarkıyı söyleseniz de, bir yere ulaşılacağına inanmıyorum. Ayrıca, prodüksiyondan paketlemeye, pazarlamaya kadar öyle zorlu bir süreç var ki, büyük sabır gerektiriyor. Herkesin hayatta bir doğru zamanının olduğuna inanıyorum.