"Yeni evimde kızlarımla çok mutluyum"
"Yeni evimde kızlarımla çok mutluyum"
Röportaj: MEHMET ÜSTÜNDAĞ
Fotoğraflar: CENGİZ DİKBAŞ
Çok erken yaşlarda yaptığı evliliğini kısa süre önce noktalayan Zeynep Ilıcalı, zorlu süreci atlattı. Üzüntülü günler yaşamasına rağmen yine de olaylara pozitif bakmayı tercih eden Zeynep Hanım, bu süreçte kızlarına her zaman dürüst olmaya da dikkat etmiş. Bu sıkıntılı günleri artık geride bırakan ve yeni taşındığı evinde, hayatına yepyeni bir sayfa açan Zeynep Hanım, dostları, işi ve kızlarıyla çok mutlu. "Hayat çok güzel ve her zaman sürprizlerle dolu" diyen Zeynep Hanım, bu pozitif enerjisini yeni evine de yansıtmış. Birbirinden renkli ve enerjik tasarımlarla dekore ettiği evi, huzur dolu bir atmosfere sahip. 12. yıl özel sayımız için objektifimizin karşısına geçen ve boşanma sonrası ilk defa konuşan Zeynep Ilıcalı, yeni evinin kapısını da ilk defa Şamdan Plus'a açmış oldu. Sorularımıza samimi ve içten cevaplar veren Zeynep Ilıcalı ile evinin dekorasyonunu konuşmayı da ihmal etmedik.
Yeni evinizde güle güle oturun... Buraya taşınmaya nasıl karar verdiniz? Dairede sizi çeken şey ne oldu?
Zeynep Ilıcalı: Yeni ev, yeni ofis, yeni hayat... Hiç yaşanmamış yepyeni modern bir ev, uyumadığımda bütün İstanbul karşımda. Hayat dışarıda, günün 24 saati yaşayan bir kompleks. Alışveriş, yemek, spor, aktivite, sinema her şey ayağımızın altında. Arkadaşlarım sürekli buradalar, ofiste yakalayamazlarsa eve geliyorlar. Zaten en güzel yanı asansörle ofisime gidiyorum. Trafiksiz.
Taşınmadan önce mimari olarak değişiklik yaptınız mı?
Ilıcalı: İki yerde değişiklik yapıldı. Birincisi, kısmen açık olan salonmutfağı tamamen birbirinden koparmak oldu. Çünkü her gün yemek pişen bir ev bizimkisi ve açık mutfak sistemini koku yüzünden çok sevmiyorum. İkincisi, kıyafetlerimizi sığdırmak için giyinme odasını değiştirmekti. Evin parkesi, banyoları, kapıları her şey zevkime uygundu. Miami'de çok beğendim bir bina vardı; Philippe Starck'ın Icon'ı. Bana onu hatırlatıyor.
"Yeni evimde kızlarımla çok mutluyum"
Dekorasyona nasıl karar verdiniz?
Ilıcalı: İşimin en güzel yanı, kendi evinde her isteğini tatmin edebilmek. İlk evimiz Dömi Klasik'ti, ikincisi Retro, üçüncüsünde de full modernizm ve Pop Art hakim.
Tüm dekorasyon size mi ait?
Ilıcalı: Evet, bütün fikirler bana ait ancak ekibimden teknik destek almadan üstesinden kalkamazdım tabii. Patricia Urquiola, B&B, Knoll en sevdiğim tasarımcılar; tüm bu mobilyaları kendi Thanx Co. aksesuarlarımızla tamamladık.
Nasıl bir tema seçtiniz dekorasyon için?
Ilıcalı: Temada biraz Hollywood var. Salondaki Rugiano sehpamın üstünde Pop Art bir Marilyn Monroe baskı var. Duvarlarımızı Ava Gardner ve Elizabeth Taylor'ın siyah-beyaz resimleri süslüyor. Yatak odasında 'Pulp Fiction' filminin afişleri, banyoda ise Wonder Woman ve Superman posterleri var.
Hangi marka ve ürünleri kullandınız?
Ilıcalı: B&B koltuklar rahatlıkta vazgeçilmezim. Eve yorgun geldiğinizde tam yan gelip yatılacak bir koltuk. Ya da çok misafiriniz geldiğinde çok kişiyi rahatça oturtabileceğiniz koltuklar. Yeni dönem en sevdiğim tasarımcı İspanyol Patricia Urquiola ve en güzel bulduğum modelleri 'Husk'. Hem rahat hem de görseli oldukça modern ve şık. Modern mobilya literatürüne de geçmiş olan 'Donna' koltuğumun kocaman kucağına oturup İstanbul manzarasına karşı dinlenerek, huzur bulduğum zamanları çok seviyorum. 1969'da Gaetano Pesce tarafından kadın doğurganlığını ve esaretini koltuğa bağlı bulunan top ile simgeleyen tam bir sanat eseri tasarımdır. Knoll koltuk ise yine 1960'larda Warren Platner tarafından tasarlanmış ve James Bond'un Quantum filminde de rol almıştır.
"Yeni evimde kızlarımla çok mutluyum"
Ortaya çıkan sonuç sizde nasıl bir his uyandırdı?
Ilıcalı: Bu evde kendimi çok huzurlu hissediyorum. Dolaptan masaya kadar hepsi benim zevkimi yansıtıyor. Eski mermer lukens ayak masasını, tasarladığımız pirinç ayaklar ile yepyeni bir yemek masası haline getirdik. Evdeki 24 kişilik yemek takımları için salona kocaman bir büfe tasarladık. Bu büfenin kulplarını Philip Watts Design'dan aldık. Maison Objet'de tanıştığım bu tasarımcılar dünyanın en güzel kapı kulplarını tasarlıyorlar. Benim bu büfe için kullanmış olduğum kulp ise 2 metre uzunluğunda eskitme pirinçten silah şeklindeydi ve Londra'dan getirirken havaalanındaki güvenlik görevlilerini epey meraklandırdı (gülüyor).
Kızlarınız yeni evinizi ve kendi yaşam alanlarını sevdiler mi?
Ilıcalı: Burada yaşamayı çok seviyorlar. Okul, 5 dakika mesafede ve dürbünle sınıflarını görebiliyorum. Arkadaşları geliyor ve alışveriş merkezinin içinde gezmeye bayılıyorlar. Önceleri bahçeli evden taşınma fikrine sıcak bakmıyorlardı, şimdi ise gayet mutlular.
Buraya taşınmak aslında sizin için radikal bir değişiklikti... Eşinizden ayrıldınız, nasıl bir süreçten geçtiniz, biraz paylaşmak ister misiniz?
Ilıcalı: Çok uzun ve zor bir süreçten geçtim. John Lennon'un da dediği gibi "Hayat; sen planlar yaparken başımıza gelenlerdir." Çok erken yaşlarda tanışıp uzun bir beraberlik sonrası aşk evliliği yaptık. Ama sonu, filmlerdeki gibi mutlu sonla bitmiyor. Babamı 2 yaşındayken kanserden kaybettim. Baba figürü kızlar için çok önemlidir. Bu yüzden mücadelem uzun sürdü. 6 sene gözyaşı döktüm ama pişman değilim. Kızlarım için yapmam gerekeni yaptığıma inanıyorum. Allah kimseye yaşatmasın, ama hep derler ya; "hayatın alt üst olur". Korkma, nereden biliyorsun altının üstünden daha iyi olmayacağını. Şu an kızlarım, ailem ve arkadaşlarımla çok mutlu bir hayat yaşıyorum. Hayat çok güzel ve her zaman sürprizlerle dolu.
"Yeni evimde kızlarımla çok mutluyum"
Kızlarınız nasıl etkilendi bu süreçten?
Ilıcalı: Tabii ki etkilendiler, yaşananlar, belki onları genç kadın olduklarında daha güçlü yapacak. Ben kızlarımla arkadaş gibiyim. Hiçbir şey saklayamıyorum. Zaten her şeyi sosyal medyadan görüyorlar. Çocuklarım ve ailem için bu konuda hiçbir zaman konuşmadım, konuşmam da.
Geçtiğimiz yıl Londra'da okumuşlardı; bu sene İstanbul'a geri dönmeyi nasıl karşıladılar?
Ilıcalı: Leyla, Londra'ya bayıldı. Seneye geri dönmek istiyor. Her gün "Anne lisede Londra'da okuyabilir miyim?" diye soruyor. Londra günlerimiz şahaneydi. Onları da, kendimi de bir müddet uzaklaştırıp, kafamızı dinledik. Ne var ki benim işim gereği çok sık İstanbul'a gelmem gerekti, o da çok yorucu oldu. Yasemin ise İstanbulcu, hiç sevmedi Londra'yı.
İşleriniz nasıl gidiyor; yoğun bir dönemde misiniz?
Ilıcalı: Her sektörde olduğu gibi işlerimiz Türkiye gündemi ile şekilleniyor. Yazın bir durgunluk yaşandı ancak şu an büyük projeler aldık, yine yoğunuz Allah'a şükür. Evi Zorlu'ya taşıdıktan sonra ofisi de Zorlu'ya taşıdık. Aslında biz mimarlık ve tasarım ofisiyiz. Ancak iç dekorasyonda büyük bir aksesuar açığı olduğu için aksesuarları yurtdışından direkt kendimiz ithal edip hem müşteriye hem de kendimize kolaylık sağladık. Böylece projelerde kendi aksesuarlarımızı kullanır olduk. Özellikle spa, fitness, otel, spor tesisleri gibi büyük alanlarda iddialıyız. Getirdiğimiz aksesuarlar çok fazla talep gördüğü için showroom ve internet sitesini açtık. Thanx Mimarlı'ı, Zorlu Center'da bir ofise taşıdıktan sonra Thanx Co. aksesuarları için de bir AVM'de mağaza açmayı planlıyoruz.
"Yeni evimde kızlarımla çok mutluyum"
Uzun zamandır Melda Aksu ile ortaksınız. Aynı zamanda çok iyi arkadaşsınız. Hem iş hem arkadaşlık bir arada nasıl yürüyor?
Ilıcalı: Melda ile artık kardeş gibiyiz. Ailelerimiz ile belki bu kadar vakit geçiremiyoruz. Ama hiç baş başa kalıp dertleşemiyoruz. İşte ikimiz de yoğunuz. Ancak eve dönünce telefonla konuşabiliyoruz. Hal böyle olunca evdekiler deliriyor. Bütün gün berabersiniz, akşam da telefonda ne konuşuyorsunuz diye.
Birbirinizi tamamladığınız, birbirinizden ayrıldığınız noktalar neler?
Ilıcalı: İşte birbirini tamamlayan iki ortağız. İkimiz de Aslan burcu olsak da, zevklerimiz farklı. Öyle olunca iş daha güzel ortaya çıkıyor, benim göremediğimi o, onun göremediğini ben görüyorum. Hep beraber karar veriyoruz. Tabii ekibimiz de çok yetenekli; Duygu, Ömer, Hakan, Merve ve Burcu... Bizle çalışan hep uzun yıllar çalışır. Uyumlu ve iyi niyetli partnerleriz.
"Yeni evimde kızlarımla çok mutluyum"
Cemiyet hayatının gözde isimlerinden birisiniz ve çok güzel bir dostluk ortamınız var... Biraz o dostluk ortamından bahseder misiniz?
Ilıcalı: Dostluklar benim için çok kutsal. Biz kadınlar hep birbirimize destek oluyoruz. Yeri gelir yine en büyük düşmanlık kadından kadınadır. Ben şanslıyım ki gerçekten çok eski yıllara dayanan; ne mevkiimden, ne sahip olduklarımdan dolayı değil, beni ben olduğum için seven kız arkadaşlarım oldu hep. Arada tabii ki rengini belli edenler var, ama onları da görmezden gelmeyi öğrendim.
Çok göz önünde olunca, çeşitli sözlerin de hedefi oluyorsunuz. Sinirleniyor musunuz hadsiz laflara ya da boş veren bir yapınız mı var? Kendinizi ve kızlarınızı nasıl korumayı başarıyorsunuz?
Ilıcalı: Açıkçası ne kötü söz duydum, ne de kötü yorum aldım. Beni tanıyan insanlar beni bilir. Tanımayanlar da az çok tahmin eder ama tabii ki kötü gözle bakanlara yapacak bir şey yok. Biz bir hiçiz bu dünyada. Kimin ne söylediği, ne yaptığı değil, Allah'ın bildiği önemli. Ben kimseye cevap veremem. Allah'a havale ederim, vardır bir bildiği...