Şu aralar ilk kitabı 'Vaktin Var'ı okuyucuyla buluşturmanın heyecanını yaşayan Hüzün Tünel; "Bu kitapla okuyucuya, kimsenin yalnız olmadığını, acılara küçümsememeyi, hayatımızı boş olaylarla zindan etmeye değmediğini ve en önemlisi de geçmişte yaşanmış kötü olayların bugünümüz üzerinde hiçbir etkisi olmadığını anlatmak istiyorum" diyor. "Yazmak bana her daim en iyi gelen şey" diyen genç yazar ile kitabının ortaya çıkış hikayesine dair merak edilenleri konuştuk.
İsterseniz önce biraz yazarlığa başlangıç hikayenize değinerek başlayalım; ilk kitap heyecanını yaşıyorsunuz şu sıralar yanılmıyoruz öyle değil mi? Son kitabınız 'Vaktin Var'ın oluşum hikayesi nasıl gelişti?
Evet, bu benim ilk hikaye kitabım... Aslen uzun zamandır sosyal medya hesabımda paylaştığım yazıların derlemesi de diyebiliriz. Aklımda kitaplaşması hiç yoktu çünkü çok öznel hikayeler yazıyordum ama benim sesim birçok kadının sesi oldu. Okuyucu sayısı bir anda büyüdü ve hızlıca yayın evlerinin dikkatini çekmeye başladı. Gelen teklifleri değerlendirdim ve Tara Kitap'la anlaştım. Şimdi ikinci baskıya geçtik bile.
Pek çok yazar, kitap yazarken hikayeyi kendi yaşantılarından esinlenerek yazar, sizde durum ne?
Hikayelerim günlük karmaşada aklımızı karıştıran, sendelememize sebep olan, geçmişin yüklerine bağlı davranışlarımızın neden olduğunu anlatma yönünde. Kendi deneyimlerim de var elbette, ama dışarıdan da çok besleniyorum. İyileşmeye başlamamış herkes aslında benzer şeyleri yaşıyor, sanırım hikayelerimin hızla yayılmasındaki sebep bu oldu.
Bu başarılı kurguyu ne kadar sürede ve nasıl oluşturdunuz?
İçimden çıkarıp atamadığım duyguları konuşabilen birine ihtiyacım vardı. Kendi gelişim yolculuğumda bana söylenmesini, gözümü açmasını istediğim konuları yazmak çok iyi geldi. Yazarak iyileştiğimi fark edince zaten bir daha bırakamayacağımı anladım. Sait Faik'in de dediği gibi "Yazmasaydım, delirecektim."
Peki, bu kitapla okuyucuya nasıl bir mesaj vermek istiyorsunuz? Ya da yazarken en çok nelere dikkat ettiniz?
Kimsenin yalnız olmadığını, herkesin benzer süreçlerden geçtiğini, acıları küçümsememeyi, hayatımızı zindan etmeye değmediğini ve en önemlisi de geçmişte yaşanmış kötü olayların bugünümüz üzerinde hiçbir etkisi olmadığını anlatmak istiyorum. Ağır duyguları basit ve naif bir anlatımla, tabir-i caizse üfleyerek vermeye çalışıyorum.
Yazdıklarınızdan öyle anlaşılıyor ki; siz hayata karşı farkındalığı yüksek birisiniz. Bunu yazıya aktarmak konusunda da hayli rahatsınız galiba, öyle değil mi?
Estağfurullah. Bu yolda öğrenciyim diyebilirim. Genel olarak farkındalığımı verdiğim konu üzerinde düşünmeye başlıyorum, bu sürece girince, etrafımda olan her olayı bu odak etrafında değerlendiriyorum, olayları zihnimde mayalıyorum ve açıkçası çok kısa sürede bir hikayeye dönüşebiliyor.
Kitaplar çoğu zaman televizyon, tiyatro ya da sinemaya da uyarlanabiliyor. Siz de yazdıklarınız film ya da dizi olsun ister miydiniz?
İnsanlara iyi gelecekse neden olmasın. İyileştirici bir gücümün olduğuna inanıyorum. Bu gücümü kullanabileceğim her türlü olasılık beni heyecanlandırıyor.
Geçmişten günümüze yaşamış yazarlar arasına kendinizi hangi yazarın yerine koymak isterdiniz? "Bu romanı ben yazmalıydım" dediğiniz bir kitap var mı?
Ben kendimi bir yazardan ziyade bir aktarıcı olarak adlandırmak isterim. Roman çok başka bir uzmanlık alanı. Hikaye dinlemek, anlatmak ve yazmak yapabildiğim şeyler arasında.