Yazı: Gülçin İşler Fırat
Eski bir kraliyet konutu olan Louvre, sekiz yüzyılı aşkın bir süredir Fransa'nın tarihine tanıklık ediyor. Fransız Devrimi'nden önce bile Louvre, sanatçıların büyük ustalara hayranlık duyabilecekleri, onlardan ilham alabilecekleri ve kendilerinin de yaratıcı olabilecekleri bir yerdi. 1793'ten beri herkese açık olan Louvre, hâlâ en büyük modern sanatçıların hayal gücünü beslemeye devam ediyor.
Louvre, ziyaretçilerini bir başyapıttan diğerine davet ederken, Lancôme da bugünün kadınlarına kendi ifadelerini bulmaları için eşlik ediyor ve güzelliğin sınır tanımayan yaratıcılığını sergiliyor. Lancôme’un global elçileri Zendaya, Amanda Seyfried, Aya Nakamura ve model He Cong'un güzelliği sanat eserleriyle çekici, ışıltılı güzelliği ifade ediyor.
Güzellik ile sonsuz bir diyaloğun içinde sanat
Bu yeni ve güçlü ortaklık için Lancôme, Louvre Müzesi'nin koleksiyonundan dokuz seçkin heykeli günümüz kadınlarına ilham kaynağı olarak seçti: Milo Venüsü, Semadirek’in Kanatlı Zaferi, Corine, Diane de Gabies, Peri Kızı ve Akrep, Echo, Hygeia, Hermafrodit ve Arles Venüsü.
Bunların ortak yönleri nedir?
İster bir tanrıça ister bir efsane olsun, her biri sembolik heykellerde vücut buluyor değerleri ve kararlı yaşam seçimlerini kıvrımlarla ifade ediyor. Kendi yollarıyla kadınlık ve güzellik hikayelerini anlatıyorlar, işe bu yüzden bizi büyülüyorlar.
Her bir heykel, bireysel gücün farklı bir hikayesini şekillendiriyor. Antik çağdan gelen kadınlık ve güzelliğin bir temsili, zamanı aşarak insanlığın bir ifadesi olur. Geleceğe ilham veren geçmişten bir efsane.