Tülin Şahin "Seyahat Etmek Yaşamaktır."

Modellik kariyerindeki ezber bozan duruşu, çalışkanlığı ve yıllardır değişmeyen kalitesiyle kendi çizdiği yolda 25. yılı deviren Tülin Şahin ile Anda Barut Collection, Didim’de bir araya gelip, keyifli bir çekim gerçekleştirdik.

Tülin Şahin "Seyahat Etmek Yaşamaktır."

Röportaj İrem Orhan

Fotoğraf Serhat Hayri

Video Evren Suda

Styling Eylem Yıldız

Saç Hüseyin Divarcı/Sabit Akkaya

Makyaj Hidayet Korkmaz

Styling asistanı İrem Sönmezer

Mekan için Anda Barut Collection, Didim’e çok teşekkür ederiz.


Modelliği 25 senedir layıkıyla yerine getiren, Türkiye’de model denince akla gelen ilk isimlerden Tülin Şahin. Modellik zaten kolay bir iş değil ama yaptıkları arasına uzun soluklu televizyon programları ve yazdığı kitaplar da eklenince insan ondaki azme şapka çıkarıyor. Sahip olduğu unvanlar arasında bir de annelik var tabii, kızı Siena Leyla’dan bahsederken gözlerinin içi parlıyor, “Sil baştan yaşıyorum her şeyi onunla” diyor. Çok çalışkan ama iş ve yaşam dengesini de iyi tutturuyor. Gerçek bir seyahat tutkunu ve keşfetmekten hiç usanmıyor. Bu yıl kariyerinde çeyrek asrı deviren Tülin Şahin ile Akdeniz Bölgesi’nin en köklü ve öncü turizm markalarından biri olan Barut Hotels’in lüksün yeni adresi olarak tanımladığı Anda Barut Collection, Didim’de bir araya geldik; kariyerinin 25’inci yılına özel bir çekim ve samimi bir sohbet gerçekleştirdik.


Tülin Hanım yaz kapıda, nasıl hissettiriyor bu mevsim size? Önce sizden bu değerlendirmeyi alarak başlayalım mı röportajımıza?


Yazı kim sevmez ki... Dinlenme, enerji yenileme, yılın yorgunluğu atma zamanı. Hiç bitmesini istemediğimiz bir mevsim.


Güzel bir çekim gününde sizinle Didim’deyiz. Yaz mevsimi ve tatillerinin herkeste yeri başkadır ama siz mevsimin en çok nesini seviyorsunuz?


Evet! Güzel Didim’deyiz, yine sizlerle güzel bir çekimde. Erciyes’te donduktan sonra şimdi de yanıyoruz. Yaz özgürlük demek. İster tüm gün hiçbir şey yapmadan deniz veya havuz kenarında yat, ister aktiviteler ile doldur. Yazın sabahı ayrı güzel, uzun akşamları ayrı güzel.



Bu yaz seyahat programınız nasıl? Siz de hem tatil yapıp hem çalışanlardan mısınız? 


Ben genelde hem çalışıp hem tatil yapanlardanım ama bazı yazlar da yok hiç çalışmayacağım deyip, üç ay öylece deniz kenarında yatıyorum. Sanırım moduma göre şekilleniyor benim yazım. Bunun özgürlüğü ve bunu seçebilmek de güzel bir duygu.


Seyahat etmeyi seviyorsunuz bildiğimiz kadarıyla, öyle değil mi? Yeni yerler keşfetmenin size en iyi gelen yanı nedir?


Seyahat etmek eşittir ben demektir. Zaten en başta mankenliğin içinde olan bir şey bu, defileler ve çekimler için çok seyahat etmek gerekiyor. Bu mesleğe başladığımdan beri yani 18-19 yaşımdan bu yana dünyada görmediğim çok az yer kaldı diyebilirim. Ailece de küçüklüğümden itibaren çok seyahat ediyorduk. Çok şanslıyım bu konuda gerçekten. Ama mankenlik yapmıyor olsaydım da mutlaka çok seyahat ederdim çünkü seyahat etmek insanı çok besliyor. O deneyim her şeyden üstün. Yeni yerler keşfetmek insanın vizyonunu genişletir, bakış açısını değiştirir. O yüzden paranızı neye harcayın diye soracak olursanız, seyahat derim. Ne tesadüf Danimarkalı masal yazarı Hans Christian Andersen, üstelik o da benim doğup büyüdüğüm şehir Odense’den şöyle demiş; “Seyahat etmek yaşamaktır!” Çok doğru tanımlamış. Tam bana göre bir söz.



Şimdiye kadar seyahat ettiğiniz yerler arasında sizi en çok etkileyen neresi oldu? Ülkemizdeki en sevdiğiniz tatil rotaları nereler?


Hepsi ayrı güzeldi ama anlatsam buraya sığmaz. Ülkemizi ise bir ucundan bir ucuna defalarca gördüm. Hem küçüklüğümden beri ailece hem de yine mesleğim gereği hem çekimler hem de defileler için pek çok yerde bulundum.


Favori deniz tatili rotanız var mı?


Favori deniz tatili rotam kesinlikle Türkiye’nin denizleri. Bu kadar ülke gördüm bizim ülkenin denizleri gibi deniz yok. Kokusu, tadı, rengi o kadar can alıcı ki.


Diğer yandan sıkça yurt dışına da çıkıyorsunuz. Gitmekten en keyif aldığınız yerler nereler?


Evet, çekimler ve defileler gereği havaalanları ikinci evim gibi. Bir ara lakabım ‘THY Tülin’ olmuştu. ‘Tülin hep yollarda ve Tülin her yerde’ diye. Her gideceğim yer ayrı heyecanlandırır beni. Bir de yay burcuyum, burcumun en önemli özelliklerden biri seyahat etmeye bayılıyor olmak. Çok pratiğim de seyahat ederken. Mesela şu çok yaşandı/ yaşanıyor; peş peşe iki ayrı uçak seyahatim olabiliyor. Yani aynı anda en sıcak ve en soğuk ülkelerde çekimlerim veya defilelerim olduğu için aynı anda iki farklı iklime göre bavul hazırladığım çok oldu. O yüzden en keyif aldığım yeri gerçekten seçemem, seçtirmeyin bana. Buzdolabım seyahatlerden aldığım magnetlerden görünmüyor.


Peki, bu kadar seyahat etmiş, farklı kültürler görmüş, çok fazla insanla tanışmış biri olarak; ‘özgünlük’ kelimesinin sizdeki karşılığı nedir?


Herkesin aynı davranmasını, aynı giyinmesini, aynı cümleler kurmalarını diye başlarım ve bu liste böyle gider de gider, bunların hepsini klişe buluyorum. Hatta ‘özgün’ olacağım diye uçlarda olup saçmalayanları da klişe buluyorum. Özgünlük nedir? Kendimiz olarak kalabilmek, olduğumuz gibi görünmek. Bende karşılığı şöyle; tabii kolay değil ama doğduğumuz günkü gibi sade, saf, dürüst, adil, iyi, orijinal olabilmek ve kalabilmektir. Ve hiçbir maske olmadan şeffaf ve cesur olmak. Bunları yapabiliyorsak özgünüz. Yapanlara yapabilenlere helal olsun diyorum hep.


Sizinle ilgili daha önce hiç açığa çıkmamış bir şey var mı bizimle paylaşmak isteyeceğiniz?


Kimse bilmez ama bu işe başlayana kadar fotoğraf çektirme fobim vardı. Şimdi 25 yıldır işimin bu olduğunu düşününce ne ironik değil mi? Küçükken kimse fotoğrafımı çekemezdi ne okulda ne de evde. Bi- linmeyen özelliklerimden biri de iyi resim çizerim, kara kalem portre yaparım ve sevdiklerimin resimlerini çizer hediye ederim. Hatta okuldayken sürekli resim yapardım ve sınıf arkadaşlarım bunu sekizinci sınıfta ticarete dökmüştü benim haberim olmadan. O zamanlar Ninja Turtles çok modaydı. Bana sürekli “Tülin, Ninja’yı şöyle çiz, böyle çiz” diye siparişler veriyorlardı. Bir baktım ki, sınıfın önüne tezgah kurmuşlar meğer ‘eserlerimi’ bizden büyük sınıflara satıyorlarmış. O kadar çok sipariş alıp satmışlar ki, düşünün tüm sınıf iki günlük gezi için kullanmıştık o kazandığımız paraları. Bak yine seyahate bağlandı olay.


Pek çoğumuzun biraz kafa dağıtmak, eğlenmek için farklı yöntemleri vardır. Siz eğlenmek ya da biraz rahatlamak istediğinizde neler yapıyorsunuz?


Uyumak, dinlenmek, bir film izlemek, müzik dinlemek, bahçede oturmak, kitap okumak, doğada yürüyüş yapmak gibi basit şeyler diyebilirim. Çünkü işim gereği o kadar çok kalabalıklar arasında, yoğun ve yorucu ışıklar altındayım ki, sürekli saç makyaj yapılıyor, dolayısıyla ruhen ve bedenen arınmaya ihti- yacım oluyor. Yani dışarıdan o ışıltılı görünen hayat aslında çok yorucu. Çünkü saati, gecesi, gündüzü, tatili, mevsimi olmayan herkesin takvimi gibi işlemeyen bir meslek bu.


Yaptığınız işlerde hiç umutsuzluğa kapılıp pes etmeye yaklaştığınız oldu mu?


Kimin olmuyor ki? Dünyada bence hangi meslek olursa olsun herkes mutlaka bir gün uyanıp; yok bugün yapamayacağım demiştir kendi kendine ve defalarca bırakma noktasına gelmiştir. İnsan doğasında olan bir duygu ve durum bu. Ya da merkür retrosu vardır mutlaka o gün. Benim bir söylemim var, her röportajımda da söylerim yıllardır; ben her sabah her çekimime veya defileye giderken ilk ve tek işimmiş gibi giderim. Aynı heyecan aynı özen ile. Bir amatörün heyecanı fakat bir profesyonelin bilgeliği ile. Bu 25 yıldır hep böyleydi. Hiç değişmedi. Büyük iş, küçük iş diye ayırt etmem işlerimi. Çünkü küçük işi büyütmek de bizim elimizde, büyük işi küçültmek de. İnsanın kendi içindeki o yaşam enerjisi her şeyi belirliyor. Başka yerde uzaklarda aramaya gerek yok. O yüzden bu sene 25. yılımı kutlayabiliyorum bu meslekte. Hiç kolay değil sadece tek bu meslekte kalıp istikrarlı bir şekilde bunu sürdürmek. Ben de çok rahatlıkla ve kolaylıkla oyunculuğa geçiş yapabilirdim ama tercih etmedim. Zor olan yolu seçtim aslında bakarsanız. Sadece bu işi yaparak sürdürebilmek, kalıcı olmak şöyle bir düşününce gerçekten çok zor.



Aklınıza düşen bir fikir ile ilgili hızla aksiyon alanlardan mısınız yoksa uzun kafa yorma süreçleri sonrasında mı hareket edersiniz?


Fikrin ne olduğuna bağlı... Eğer sıcağı sıcağına uygulanması gereken bir fikir ise hiç beklemem ama yok biraz demlenmesi gereken fikir ise üzerine uzun uzun düşünürüm, danışırım ve öyle aksiyon alırım.


Bir yandan da siz her daim stil seçimlerinizle de dikkat çeken birisiniz. Moda olana bakış açınız nasıl?


Unutmayalım ki moda olan her şey üç gün sonra demode olacak. O yüzden sıkı sıkı trendleri takip edip uygulamam. İnsanın bir tarzı olması daha önemli. Kişi her zaman kendine yakışanı giymeli. Ben her zaman bana yakışanı giymeyi tercih ediyorum. Kendi bedenime uygun, saç modelime, saçımın rengine, ten rengime ve göz rengime uygun renkler. O yüzden bir şey moda olunca herkesin aynı giyinmesine asla anlam veremiyorum.


Röportajın devamı Şamdan Plus yeni sayısında...

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.