'Trendleri takip etmem yaratırım'
'Trendleri takip etmem yaratırım'
Röportaj:Bade ÇAKAR
Fotoğraflar:Haydar ERÇİN
Mücevherlerle 25 yıldır ilgilenen, birbirinden farklı tasarımların yaratıcısı Zeynep Erol, bütün takı ve tasarımlarını A’dan Z’ye kendisi yapıyor. İşin mutfağında yetişen Zeynep Hanım, her mücevherin hikayesi olması gerektiğine inanıyor. Sadece tasarımcı değil aynı zamanda ‘sadekar’ olan Zeynep Erol ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
'Trendleri takip etmem yaratırım'
Zeynep Hanım tasarım yapmaya ne zaman başladınız?
Zeynep Erol: 25 yıl önce Kapalıçarşı’da Altay Özkaya atölyesinde sadekarlık dersleri almaya başladım. İki yıl boyunca bu işin mutfağında yer aldıktan sonra kendi atölyemi kurdum ve sergiler açmaya başladım. A’dan Z’ye bütün takılarımı ve tasarımlarımı kendim uygularım. 18 senedir galerim var ve burada mücevherlerimi yaratıyorum. Yaşam yolculuğumda etkilendiğim olayları duygularım ve felsefem ile birleştirip takı vasıtası ile hayata geçiriyorum.
Aynı zamanda heykel gibi sanat eserleriyle de uğraşıyorsunuz. Takı dışında başka neler yapıyorsunuz?
Erol: Yaklaşık beş senedir heykel dersleri alıyorum. Takı yapma tekniği, özellikle mum tekniği ile heykel tekniği birbirine çok benziyor. Heykelde anatomi öğrenmek ve takıya nazaran boylarının çok daha büyük olması dışında, duygu ve form açısından çok yakın.
'Trendleri takip etmem yaratırım'
Son dönemlerde takı tasarımı oldukça popüler bir meslek oldu. Size göre bir mücevher tasarımcısı nasıl olmalı?
Erol: Bana göre mücevher bir hikaye anlatmalı, 3 boyutlu olmalı ve en önemlisi çok kuvvetli bir tasarımı olmalı, 3 boyutlu takılara duygu boyutunu ekleyip 4 boyutlu mücevher-sanat eseri yaratmalı. Önce form ve tasarım sonra duygu, en son olarak da taşlar gelmeli. Bir tasarımcı kendi mücevherlerini yapabilmeli, bu işin mutfağından geçmiş olmalı...
Takı tasarımında size ilham veren şeyler neler oluyor? Bir koleksiyon fikri nasıl doğuyor?
Erol: Her koleksiyon kendi yaşamımın kesitlerini temsil ediyor, o dönem okuduğum kitap, seyahatlerim, içsel yolculuklarım sergilerimin konularını oluyor. Her takı bir hikaye anlatıyor ve nihayetinde serginin bütünlüğünü oluşturuyor. Özellikle Hindistan’a yaptığım seyahatler beni çok derinden etkiliyor. Orası dünyanın başka bir yerine benzemiyor. Bir film karesinin içine düşmüşçesine renkleri, insan hallerini derin derin içime çekiyorum. Gerek gelenek, gerek kültür ve gerek inanç çeşitliliğinden doğan yüksek enerjisi beni çok etkiliyor. Tabii turistik Hindistan’dan bahsetmiyorum. Ben dip bucak, Ladakh’dan Kaşmir’e, Tamil Nadu Dağları’ndan Himalayalar’a, Bangladesh sınırından Gujerat’a kadar gezdiğim orijinal ve lokal Hindistan’dan bahsediyorum.
'Trendleri takip etmem yaratırım'
Tasarımlarınızın özellikleri neler?
Erol: Tasarımlarımın bana göre en önemli özellikleri 4 boyutlu olmalarına rağmen, gündelik hayatta da takılabilir olmaları ve hiçbir zaman modasının geçmemesi. 25 yıl önce yaptığım bir takıyı bugün hala bir müşterimin veya arkadaşımın üstünde görüyorum. Zamansız takılar ürettiğimi düşünüyorum ve 7den 70’e her yaşa hitap ettiğimi düşünüyorum.
Size göre tasarımlara yakışan ve sizin kullanmaktan hoşlandığınız malzeme hangisi?
Erol: Ben 18 ayar altın severim, altının rengi sıcaktır, 18 ayarı işlemesi rahattır ve takıyı modern yapar, parlak cila ile bu renk iyice modernleşir. Gümüşü de severim, gümüş ise soğuk yapar hele ki mat kullandığımda net bir soğukluk yaratır ki, bu da favori takılarımda çok kullandığım bir malzemedir. Etkisi bazen altını bile geçer. Mühim olan teninizle olan uyumu ve ilişkisidir. Takan kişi takılarım ile bağ kurar zira hikayeleri onları o takıya yönlendirir. Hikayesine göre de malzemeyi seçerim.
'Trendleri takip etmem yaratırım'
Tasarımlarınız nasıl bir kadına hitap ediyor?
Erol: Benim tasarımlarım kendine güvenen, dinamik ve modern kadına hitap ediyor. Kendiyle ilişkisinde romantik ve rahat olan kadın, farklılıktan korkmayan bir kadın, avangart bir kadın. Tasarımlarınızın üretiminde çizimine kadar siz ilgileniyorsunuz, sizin atölyenizde üretiliyor.
Bir tasarımın yaratılması ne kadar sürüyor? Nasıl bir süreç?
Erol: Tasarımlarımın hepsi benim atölyemde üretiliyor, döküm, ocak ve mıhlama için Kapalıçarşı’ya gider, onun haricindeki tüm ekipmanlar benim atölyemde mevcuttur. Her takının yaratılma süresi farklıdır. Bir takıyı çizmek, tasarlamak kolaydır. Eğer hikayeniz ve konseptiniz var ise tabii.. Ama o takıyı oturtmak, ağırlıklı endişelerimi bertaraf etmek, rahat takılır olmasını sağlamak ve ‘argonametresi’ ile oturtmak günler bazen haftalar alabilir.
'Trendleri takip etmem yaratırım'
Sonbahar-kış sezonu için belirli bir trend var mı?
Erol: Trendler benim kitabımda yazmaz. Ben bir sanatçıyım, takılarımı heykel gibi değerlendirmeye çalışırım. Hikayedir, formdur, tasarımdır, duygudur ön planda olan. Dediğim gibi taş, renk ve maden seçimi sonradan gelir. Bu yüzden trendleri takip etmem, bu trendleri yaratırım.
Yurtdışında da satış noktalarınız var. Orada tasarımlarınıza olan talep nasıl?
Erol: Yurtdışında Londra’da Dover Street Market’de satıyorum. New York’ta Fifth Avenue’da Aaron Faber Gallery ve Madison Avenue’da Works Gallery’de satıyorum. Londra’daki bir konsept mağazası, New York’takiler ise mücevher galerileri. Bütün müşterileri tek olarak üretileni seçmeyi seven kişiler. Dolayısıyla oradaki takılarımın hepsi ‘tek’ ve avangart. Çok şükür iyi gidiyor, zira sürümlü takıyı almak daha kolay hem maliyeti ve fiyatından ötürü daha ucuz olabiliyor hem de her yerde ve herkeste bulunduğu için alıcıya ve takana belirli bir rahatlık sunuyor. Unique takı satmak bu anlamda çok daha zor. Dediğim gibi hem maddi bir özveri hem de özgüven gerektiriyor. Yukarıda saydığım bu galerilerin müşterisi de özel ve tek olana saygı duyan ve seven bir kitle, bu bakımdan şanslıyım.