!["Tasarımlarımla aramda büyük bir aşk var"](https://ismd.tmgrup.com.tr/gallery/2017/05/09/bbsrMuV7lhtCNKrS5L3lY6YqNMsDDY4BYlSYlHku.jpg)
"Tasarımlarımla aramda büyük bir aşk var"
!["Tasarımlarımla aramda büyük bir aşk var"](https://ismd.tmgrup.com.tr/gallery/2017/05/09/bbsrMuV7lhtCNKrS5L3lY6YqNMsDDY4BYlSYlHku.jpg)
"Tasarımlarımla aramda büyük bir aşk var"
!["Tasarımlarımla aramda büyük bir aşk var"](https://ismd.tmgrup.com.tr/gallery/2017/05/09/bbsrMuV7lhtCNKrS5L3lY6YqNMsDDY4BYlSYlHku.jpg)
Röportaj: Bade ÇAKAR
Fotoğraflar: Canan YETİŞTİ SATKIN
Cemiyetin sevilen isimlerinden Suzan Toplusoy, Türkiye'de daha tasarımcılık kavramı tam oturmamışken bu işe giren ve 25 senedir başarıyla devam ettiren bir tasarımcı. Roman markasının kreatif direktörlüğünü üstlenen Suzan Hanım, bu 25 seneyi dinamik ve heyecanlı bir süreç olarak tanımlıyor. Onun için tasarlamak bir iş değil, adeta bir tutku... Röportajımız esnasında da bu yaratma tutkusunu ve aile yaşandığını bol bol konuştuk. Suzan Hanım, Roman'ın yeni koleksiyonundan seçtiği parçalarla bize özel pozlar da verdi.
Tasarımcı olarak 25 senelik bir geçmişiniz var. Bugün bu 25 senelik sürece baktığınızda nasıl hissediyorsunuz?
Suzan Toplusoy: 25 senelik bir geçmiş... Geçmişe baktığımda dinamik ve heyecanlı bir süreç yaşadım diyebilirim. Tasarım ve moda dünyası hislerinizi yoğun yaşadığınız ve sürekli öğrendiğiniz bir dünya. Böyle bir dünyada araştırmacı olmak, üretmek ve yeni fikirler geliştirmek tasarımın bence vazgeçilmezi... Dolayısıyla beni bu yaratıcılık fikri ve araştırmacı ruhu çok geliştirdi. Hayallerimi aslında tasarımlarımla gerçekleştirdim. Her sezon farklı bir şekilde kendimi anlatma fırsatım oldu. Bundan daha güzel ne olabilir ki!
"Tasarımlarımla aramda büyük bir aşk var"
!["Tasarımlarımla aramda büyük bir aşk var"](https://ismd.tmgrup.com.tr/gallery/2017/05/09/vHVO2y3oANoYqtfgV0qmK0fI7EwCpjS0GsGw9dQO.jpg)
Tasarımcılık her zaman hayal ettiğiniz meslek miydi?
Toplusoy: Tasarım ve görsel sanatlar çocukluğumdan beri hep ilgi alanımdı. Yani tesadüf olarak bu mesleği seçmedim. İstediğim ve hayal ettiğim bir meslekti. Mimar Sinan Üniversitesi'nde moda tasarım ve tekstil bölümünü kazandım. Aslında Türkiye'de o dönem çok az sayıda moda tasarımı eğitimi alan insan olmasına rağmen ben cesaretli davranarak bu bölümü okumaya karar verdim. Girdiğim dönemde tasarım bölümünde sadece on öğrenci okuyordu ve o dönemde Türkiye'de sadece iki üniversitede moda tasarım bölümü vardı. İşini severek yaptığında ve tutkulu olduğunda başarı zaten kaçınılmaz oluyor.
Roman'da nasıl bir ekip ile çalışıyorsunuz?
Toplusoy: 2016 yılından beri Roman'ın Yönetim Kurulu Üyesi ve Kreatif Direktörü'yüm. Son bir yıldır da aynı zamanda İcra Kurulu Başkanlığı'nı yapıyorum. Araştıran, inovatif, yeni fikirler geliştiren genç bir ekiple çalışıyorum. En önemlisi de işine tutkulu bir ekip... Tasarımlarımızla aramızda büyük bir aşk var.
Koleksiyon hazırlama dönemi nasıl geçiyor sizin için?
Toplusoy: Her sezon yeni başlayan bir döngü benim için... Koleksiyonu hazırlarken yaşamın doğal akışından ilham aldığım birçok şey oluyor. Bu bazen bir film, bir şehir, fotoğraf ya da kişiler olabilir. Yeni fikirleri ve hikayeleri hep bunlar üzerinden kuruyor ve buradan ilerliyoruz. Tasarım ve üretim süreci kadar sonuca odaklanmak da önemli. Tüketiciyi iyi tanıyıp, davranışlarını çok iyi analiz etmemiz gerekiyor. Sezonda üç koleksiyon yılda altı koleksiyon hazırlıyoruz, dolayısıyla sürekli yeni fikirler bitmeden devam ediyor.
"Tasarımlarımla aramda büyük bir aşk var"
!["Tasarımlarımla aramda büyük bir aşk var"](https://ismd.tmgrup.com.tr/gallery/2017/05/09/ARkfQrudmWgErAr7M4WkaxkjtGFNCotges805z2m.jpg)
Kreatif direktör olarak büyük bir sorumluluğunuz var. Birçok detaya da karar vermeniz gerekiyor, değil mi?
Toplusoy: Bir markanın atar damarı, kalbi öncelikle iyi bir koleksiyondur ve bu markanın kreatif direktörü olarak benimle birlikte tüm tasarım grubunun üzerinde büyük bir sorumluluk var. Tasarımlarımızın merkezinde tüketici var. Malzeme, teknoloji, kaynak gibi unsurlar bizim o koleksiyonu oluşturacağımız estetik kavram üzerinde yüksek performansa ulaşmamızı sağlayan etkenler... Bu dinamikleri iyi kullanmalıyız. Tüm bu tasarım sürecinde bu kaynaklarla birlikte bütün akılcı unsurları da içinde bulundurmamız gerekiyor. Üretilebilir, satılabilir olması, maliyeti ve bununla birlikte hız çok önemli... Her detaya önem verip, atlamamamız gerekiyor. Tasarım zamanın ötesine geçen bir anlayış olduğu için burada da ileriyi görebilmek ve zamana karşı yarışmak çok önemli.
Gerçekten de zamanla yarışıyorsunuz. Moda dünyasının hızlı tükendiği ve her gün yepyeni bir trendle karşılaştığımız bu dönemi, nasıl buluyorsunuz?
Toplusoy: Moda dünyası rekabetçi ve hızlı tüketilen bir sektör... Bu yüzden bir noktada farklılık yaratmanız lazım, insana dokunan, etkileyen hikayeler kurgulayıp iletişim stratejinizi de bu yönde belirlemeniz gerekir. Özellikle de yeni jenerasyon, bugünün gençleri geçmişe göre çok farklı... Satın aldıkları ürünü bir statü olarak görmüyorlar, tamamen kendi hayatlarıyla, yaşam biçimleriyle özdeşleştirdikleri ürünlere eğilim gösteriyorlar. Kesinlikle moda dünyasında artık tek bir çıkış noktası yok, herkes farklı olabilir bu dünyada... Farklı hikayeler kurabilir ve bunun da bir sınırı yok. Yani global bir anlayışla birbiri ile ortak bir nokta aramaksızın herkese dokunabilmek önemli olan.
Koleksiyonları hazırlarken trendlere ne kadar bağlı kalıyorsunuz?
Toplusoy: Aslında kumaş, hazır giyim fuarları, moda haftalarındaki defileler güncel sezon trendlerinin oluşmasında belirleyiciler ancak biz koleksiyonda yansıttığımız kadının hikayesini oluştururken bir çok şeyden etkileniriz. Tüm kurguyu da ona göre oluştururum; kampanya, katalog çekimi, vitrin, görsel ve yazılı iletişim dili... Hepsi bu hikayenin devamlılığını sağlar. Bunun yanında moda trendlerini tabii ki takip ederim, sezonda öne çıkan trend eğilimleri, renkler, desenler, stiller, kesimler, formlar, aksesuarlar yol göstericidir ama sonunda markanın DNA'sına sadık kalarak bu trendleri kendi hikayemde yorumlarım.
"Tasarımlarımla aramda büyük bir aşk var"
!["Tasarımlarımla aramda büyük bir aşk var"](https://ismd.tmgrup.com.tr/gallery/2017/05/09/I1SmIgPSngF2dtOxFVvsQAbVnQnVTDDIYUf79QIp.jpg)
Yeni sezon için nasıl bir koleksiyon hazırladınız?
Toplusoy: Şıklık, rahatlık ve zamansızlık Roman'ın çıkış noktaları ama bunu sıradanlıktan uzak tutmak da en az onlar kadar önemli. Bu sezon beklenmedik detaylarla şaşırtmaktan, değişimlere ayak uydurmaktan ve cüretkar stillere göz kırpan bir Roman kadını var karşımızda... Son birkaç sezondur hayatımıza giren mix and match stillerle birlikte renkleri, desenleri ve formları karıştırıyoruz. Koleksiyonun bütüne baktığımızda feminen tarafımız da baskın. Kullanılan renklerin ve desenlerin etkisi ile son derece enerjisi yüksek bir koleksiyon hazırladık. Yine bu koleksiyonla retro desenli gömlek elbiseler, geniş volanlı gömlek ve bluzlar, fırfır detaylı pantolonlar, floral desenli elbiseler ile minimalizmi geride bırakarak, kalabalık şıklığa geçiş yapıyoruz. Aynı zamanda geniş hareket alanı sunan oversize ceketler, volümlü elbiseler, asimetrik etekler, pijama takımını andıran pantolon ve gömlekler daha önce hiç olmadığı kadar sportif ve konforlu...
Roman yaklaşık 37 yıldır var olan bir marka ve ilk günden başarısını koruyor. Size göre Roman'ın bu başarısının sebebi nedir?
Toplusoy: Roman'ı uzun yıllar ayakta tutan çok önemli değerleri var, fakat başarısını sürdürebilmesi bence en kıymetli tarafı... Bu başarıyı destekleyen unsurların başında güven geliyor. Tüketicinin marka ile ilişkisi güven üzerine kurulmuş durumda. Diğer unsurlar ise yenilikçi, kaliteli, tasarım gücü yüksek aynı zamanda erişilebilinir bir marka olması, ancak dediğim gibi en önemlisi bu özelliklerimizi korumak ve sürdürülebilmek. Kontrollü büyümek, istikrarlı bir duruş, mevcut tüketicimiz ile ilişkimizi güçlendirirken, bizi tercih eden yeni müşteriler de bizi biz yapan temel değerlerimiz ve başarı kaynaklarımız...
Siz günlük hayatınızda nasıl giyiniyorsunuz? Vazgeçemediğiniz markalar var mı son dönemde?
Toplusoy: Günlük hayatta yalın ve net bir çizgim var. İçinde rahat ve mutlu hissedebileceğim kıyafetleri tercih ediyorum. Bazen iki parçalı bluz-pantolon, bazen de bir elbise özellikle de yaz aylarında tercih edebiliyorum. Rafine ve zamansız bir stile sahibim. Genellikle sade, minimal parçaları, özellikle vintage parçalarla bir araya getirerek kullanabiliyorum. Yeni parçalarla eski parçaları karıştırıp bir hikaye yaratabiliyorum. Herhangi bir marka bağımlılığım, vazgeçemediğim bir markam yok. Benim için önemli olan hikayesi, beni çekecek farklı bir şey yakalamalıyım.
"Tasarımlarımla aramda büyük bir aşk var"
!["Tasarımlarımla aramda büyük bir aşk var"](https://ismd.tmgrup.com.tr/gallery/2017/05/09/w5eceI6qu8tooATZ7nspEmnsjmpJbLh1qxkANqSu.jpg)
Tekstil içerisinde yer alan bir kişi olarak, eminim alışveriş yapmak daha zor oluyordur... Toplusoy: Evet, gerçekten zor oluyor, çünkü zaten birçok ürünü kendimiz severek tasarlıyoruz ve çoğu zaman bu ürünleri giymeyi tercih ediyorum. Kendi tasarımlarımızı başka markaların farklı parçalarıyla da tamamlayabiliyorum. Ben genelde seyahat ettiğim ülkelerin kültürel etkisini de hissettiren parçalar alıyorum. Dünyada gezip, gördüğüm tüm kültürlerden etkilenir ve gardırobuma yeni şeyler katarım. Bunları da trend, güncel parçalar ile kullanarak bir hikaye oluştururum. Karıştırmayı seviyorum. Ayakkabı tasarımları her zaman ilgimi çeker ve stilimde benim için önemli bir detay. Aksesuar da aynı şekilde...
Marka-tasarımcı işbirlikleri son dönemde oldukça arttı ama siz çok uzun süredir bu işbirlikleri yapıyorsunuz. Bu işbirliklerinde nelere dikkat ediyorsunuz?
Toplusoy: Biz tasarım alanında yaşanan tüm yenilikleri çok kıymetli buluyoruz... Tasarımcı işbirliklerini son on senedir yapan bir markayız, bizim için yeni bir şey değil. Sevgili Begüm Salihoğlu ile devam eden bir gece koleksiyonu, sevgili Ayça ve Zeynep Sadıkoğlu ile OYE for Roman adı altında altı sezondur devam eden mayo koleksiyonu, sevgili Evren Kayar ile de bir takı koleksiyonu yaptık. Tüm bu koleksiyonlar tüketicimiz tarafından yoğun ilgi gördü. Markanın duruşu ile tasarımcının vizyonunun bu anlamda örtüşmesi çok önemli. Her iki tarafında kendi çizgisi doğrultusunda aynı dili konuşması, benzer hedef kitlelere hitap etmesi, birbirini tamamlaması başarıya götüren faktörlerdir.
İleride işbirliği yapacağınız yeni isimler var mı?
Toplusoy: Var. Bugüne kadar yapılmamış, farklı kurguda bir birliktelik planlıyoruz. Dünyada kabul görmüş birçok önemli marka farklı dallarda tasarımın ve tasarımcının önemini kavramış ve bu yönde bir takım işbirlikleri yapıyor, bunların dünyada çok başarılı örnekleri var. Bu tip birlikler ve markaların imajlarını kuvvetlendiren ortak çalışmalar, tasarımcılar için de yeni yaratım alanı aslında... Biz marka olarak yıllar önce bu tip işbirliklerin öneminin farkındaydık ve bu yönde çalışmalar yaptık, bundan sonrakiler de yine marka DNA'sından uzaklaşmadan tüketicimizin farklı taraflarını besleyecek, özgün kurgulu birliktelikler olacak.
"Tasarımlarımla aramda büyük bir aşk var"
!["Tasarımlarımla aramda büyük bir aşk var"](https://ismd.tmgrup.com.tr/gallery/2017/05/09/os1sUFNHMXCEEh6ROaBMq69KzUiZn2z4lqmTBHsD.jpg)
Yeniliklere önem veren bir markasınız...
Toplusoy: Evet, yenilikçi marka yönümüzü destekleyen bir diğer projemiz de Türkiye'de ilk kez farkındalık yaratmak için organik yaşamı destekleyen bir kapsül koleksiyonumuz... Roman'ın ilk kez 2010 yılında hayata geçirdiği ağırlıklı olarak yaz sezonlarında devam ettirdiği doğayla uyumlu çevre dostu bu koleksiyonu, yüzde yüz sertifikalı organik kumaşlardan üretiliyor. Natural renklerin hakim olduğu, stilden ödün vermeyen ama rahatlığı da ön planda tutan tasarımlar... Organic by Roman'ın 2013 yaz sezonunda 4-9 yaş grubuna özel bir kapsül koleksiyon daha yaparak bu bilinci daha genç kitlelere ulaştırmak istedik. Bu koleksiyon yüzde 100 organik pamuğun tercih edildiği, çocukların hassas ciltlerine uygun terletmeyen sertifikalı kumaşlardan oluşturulmuştur.
Eşinizle birlikte çalışmak nasıl bir duygu? Hem işte hem evde beraber olmak nasıl?
Toplusoy: Her ne kadar eşimle aynı şirkette çalışıyor olsam da aslında işyerinde çok fazla vakit geçiren bir karı-koca değiliz. İşin daha yoğun ve büyük sorumluluğu benim üzerimde... Tasarım ve markalaşma ağında aktif olan benim. Turgut tabii ki bu şirketi kuran, bugünlere gelmesini sağlayan biri ve şirketin Yönetim Kurulu Başkanı... Ancak işlerin süreçlerine fazla müdahale etmez, daha çok profesyonellere bırakır. Çünkü farklı sektörlerde de işleri var, onları da bir taraftan yürütüyor.
Başarılı bir iş kadını olarak tempolu bir programınız var. Hepsini nasıl dengeliyorsunuz?
Toplusoy: Tempo var hayatımda doğru. Ancak başarılı olmamın en önemli nedenlerinden biri de hayatımda bu temponun olması diyebilirim. Çünkü bu tempo beni daha çok motive ediyor ve enerjimi yukarı taşıyor. Aslında benim iş hayatım ve özel hayatım diye keskin bir ayrım yok. Tam tersi birbirini tamamlama ve bütünleme var. Zamanı iyi yönetiyorum, zaten tüm aile bireylerin kendi yoğun temposu ve gün içinde farklı uğraşları var. Çocukların okulları, sporları ve sosyal yaşamları son derece aktif durumda... Benim ve Turgut'un da iş hayatındaki sorumlulukları var. Bir de hepimizin kendimize ayırdığı özel zamanları var. Seyahatlerimizi bazen beraber kimi zamanda ayrı yaparız. Dolayısıyla özgürlük içinde kendimize vakit ayırarak dengeliyoruz. Birlikte de vakit geçirdiğimiz çok keyifli zamanlarımız oluyor. Birlikte uzun sohbetler ettiğimiz sabah kahvaltılarımız ve akşam yemeklerimiz oluyor.
"Tasarımlarımla aramda büyük bir aşk var"
!["Tasarımlarımla aramda büyük bir aşk var"](https://ismd.tmgrup.com.tr/gallery/2017/05/09/HlMN2st2bQgjtC1aSYsNIlELvzNULWcInG3F4qUB.jpg)
Çocuklarınız Zehra ve Mehmet ikizler, farklı bir bağları vardır eminim. İkiz annesi olmak nasıl bir his?
Toplusoy: Ben iki aynı yaşta, iki ayrı cinste ve iki ayrı huyda olan bir ikiz annesiyim. İkisinin de hayata bakışları, dinamikleri, ilgi alanları ve uğraşları o kadar farklı ki... Bu farklılıklar bana renk katıyor. Bu aralar tam ergenlik dönemindeler, hoşgörülü ve sabırlı bir yapım olmasına rağmen bu dönemde daha da çok sabırlı ve hoşgörülü olmayı öğrendim. Özellikle de bu dönemlerinde diyalog kurmak, beklentilerini anlamak, kimi zaman fikir alışverişi yapmak aramızdaki bağı daha bir güçlendiriyor. Onlarla daha çok vakit geçiriyorum. Kimi zaman ben onlardan yeni şeyler öğreniyor ve keşfediyorum, bazen de ben onlarla bilgi ve tecrübelerimi paylaşıyorum. Bu çapraz ilişkimizden çok da memnunum aslında... Karşılıklı besleniyoruz birbirimizden. Her zaman anne-baba olmak demek bilirkişi olmak demek değildir, bazen çocuklarınızdan da çok şey öğrenebiliyorsunuz. Özellikle de bu Y kuşağı dediğimiz jenerasyonu daha iyi dinleyip daha iyi anlamak gerekiyor.
Çocuklarınızla en çok neler yapmaktan hoşlanıyorsunuz?
Toplusoy: Onlarla seyahat etmeyi seviyorum. Birlikte yeni yerler keşfetmeyi, farklı lezzetler tatmayı seviyoruz. Mehmet spor seven bir çocuk, ikisi de dört yaşından beri tenis oynuyorlar. Ama Mehmet lisanslı ve bu yönde kariyer planlamasını yapan bir çocuk. Haftanın altı günü tenis antremanı ile geçiyor. Ve bunu çok severek ve isteyerek yapıyor. Dolayısıyla okul ve tenis hayatında çok fazla yer edinmiş durumda, arta kalan zamanlarında da bizimle ve arkadaşlarıyla vakit geçiriyor. Bazen ben, çoğu zaman Turgut yurtiçindeki ve yurtdışındaki turnuvalarına eşlik ediyor. Mehmet aynı zamanda futbola düşkün ve fanatik Beşiktaş hayranı... Babası ile birlikte sık sık maçları izlemeye gidiyorlar. Evdeysek birlikte maç izliyoruz, birlikte yürüyüş ve spor yapıyoruz. Zehra da sporla ilgileniyor, tenis oynuyor ama Mehmet kadar yoğun bir tempoda değil. Özellikle kızımla yurtdışı ve yurtiçi seyahatleri yapıp sanat galerini gezmeyi, sanatsal etkinlikleri izlemekten büyük keyif alıyoruz. Zehra sanata ilgisi olan bir çocuk ve ben de mümkün olduğunca bu ilgi alanını beslemeye çalışıyorum. Kendisi de yaratıcı ve tasarımla ilgili işlerden daha keyif alıyor..
"Tasarımlarımla aramda büyük bir aşk var"
!["Tasarımlarımla aramda büyük bir aşk var"](https://ismd.tmgrup.com.tr/gallery/2017/05/09/2rytvNC7AGGIQplZ0z1a065c6V58SjYlHnn4hKPO.jpg)