Röportaj: Gülçin İşeler Fırat
Fotoğraflar: Kutup Dalgakıran
Kale Grubu'nun katkıları, EPOS 7 (Etnik Popüler Sanatları Koruma ve Geliştirme Derneği) ve yeni nesil sanatçı platformu BASE işbirliğiyle düzenlenen 'Düşler Ülkesi: Troya' sergisi, 26 Eylül-26 Ekim tarihleri arasında İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü'nün de katkılarıyla Darphane-i Amire'de sanatseverlerle buluşacak. Türkiye'nin farklı illerinden kadim efsaneleri yeniden yorumlayan 29 genç sanatçının katılımıyla, Derya Yücel'in küratörlüğünde hayata geçen sergi, baskı, cam, enstalasyon, fotoğraf, grafik tasarım, resim, seramik, video gibi farklı mecralarda yapıtları buluşturuyor. Biz de bu önemli projeyi konuşmak üzere EPOS 7 Derneği Başkanı Zafer Kozanoğlu ve Başkan Yardımcısı Arzu Sabancı ile İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde buluşarak merak ettiklerimizi konuştuk.
2018 Troya Yılı ilan edildi. Dünyanın en bilinen ve üzerinde en çok konuşulan antik kenti Troya, yeni nesil sanatçılarca yeniden nasıl yorumlandı, öncelikle 'Düşler Ülkesi: Troya' hakkında sizden bilgi rica edelim.
Arzu Sabancı: Bu sene Troya Antik Kenti'nin Unesco Dünya Miras Listesi'ne girişinin 20. yılı. Bizler de bu vesileyle önemli bir projeyi hayata geçirmeye karar verdik. Yeni nesil sanatçı platformu BASE ile işbirliği yaptık. Onlarla tanıştığımız dönemde kendi sergilerine hazırlanıyorlardı. EPOS7 Derneği olarak onlara Troya sergisi yapmayı teklif ettik ve sonunda birlikte yola çıktık. 'Düşler Ülkesi: Troya'nın hikayesi de böylece başlamış oldu. Ardından Çanakkaleli olan Kale Grubu sergimize sponsor oldu. Böylece proje iki aşamalı planlandı. İlk sergimiz 27 Temmuz - 27 Ağustos'ta Çanakkale'de gerçekleşti. İkinci sergimiz ise Burgan Bank'ın da desteğiyle, 26 Eylül - 26 Ekim'de Arkeoloji Müzesi'ne bağlı Darphane-i Amire'de sanatseverlerle buluşuyor.
Troya sizler için ne ifade ediyor?
Arzu S: Troya Antik Kenti 5 bin yıllık geçmişe sahip. Kentin bulunduğu yerde dokuz tabaka halinde dokuz farklı medeniyetin izine rastlanıyor. Troya, bu tabakalardan sekizincisinde varlık gösteren şehir. Bu beni çok etkiliyor. Doğu-Batı karşıtlığından kültürel çeşitliliğe, sömürgeciliğin tarihinden edebiyat ve arkeolojiye, aşk ve arzudan savaş ganimetlerine, tarih yazımından göçmenliğe, günümüz dünyasını anlamak için hayati önem taşıyan pek çok çağdaş tartışmayı içinde taşıyor. Özellikle Batı Avrupa uluslarının oluşum sürecindeki köken ve kimlik arayışında, farklı biçimlerde yorumlanmış olan Troya hikayesi, hala çeşitli bilim adamları tarafından ateşli tartışmalara konu oluyor. Troya, toplumsal kimliklerin ve toplumsal belleğin kurulma biçimine ve insan psikolojisine yüzyıllar ötesinden ışık tutmakta.
UNESCO'nun ülkemizdeki milli temsilcisi olarak 'Düşler Ülkesi: Troya' sergisini hayata geçirmek sizin için ne ifade ediyor?
Zafer K: Epos 7 olarak UNESCO Milli Kulübü üyesiyiz. Başvuruda bulunduk, etkinliklerimiz değerlendirildi. Sonuç olarak çalışmalarımızın onların değerleriyle örtüştüğü kanısına vardılar ve UNESCO'nun Milli Kulübü seçildik. "Tarihimize sahip çıkmalıyız" algısını yarattığımıza inanıyorum. EPOS7 olarak toplumsal kimliklerin ve toplumsal belleğin kurulma biçimine ve insan psikolojisine yüzyıllar ötesinden ışık tutan Troya için bir sergi yapmayı çok istiyorduk. Bu nedenle 'Düşler Ülkesi: Troya' sergisini hayata geçirmekten ayrıca memnuniyet duyuyoruz. Güzelliğin tarihi, tekinsizlik, simgesel Troya Atı, ganimet, define avcılığı gibi pek çok unsurun yüzyıllar boyu sözlü anlatım geleneği ile nesilden nesile aktarılarak gelmesi de Troya'yı özel yapıyor.
Kültür Bakanlığı tarafından 2018 yılı Troya Yılı seçildi, bu bölge gerçekten çok özel, Bu bölgeyi dünyaya tanıtmak adına EPOS7 neler yapacak?
Zafer K: Troya sergimiz kasım ayında Cenevre'de olacak. Topkapı Sarayı'ndaki porselenlerinden sorumlu uzman Dr. Serkan Gedük'ün küratörlüğünde, Minar Sinan Üniversitesi Seramik Bölümü işbirliği ile Türkiye'deki seramik sanatçılarının Troya konulu çalışmaları, Cenevre Başkonsolosluğu'nun katkıları ile sergilenecek.
Sergide neler yer alacak? Biraz eserlerden bahsedelim.
Arzu S: BASE 2017 sergisinde yer alan 108 sanatçıya açık çağrı yapıldı. Troya temalı işler çalıştılar ve hem BASE'in küratörü hem de 'Düşler Ülkesi: Troya' sergisinin küratörü Derya Yücel, bu başvurular arasından yapıtları seçti. Seçkide resim, heykel, enstalasyon, video, fotoğraf, seramik ve çini gibi farklı mecralarda yapıtlar buluşuyor. Sergide 8 ilde 10 farklı üniversiteden toplam 29 sanatçının eserleri yer alıyor.
EPOS 7 Derneği, tarihi değerlerimizin ve kültür varlıklarımızın gelecek nesillere taşınmasına yönelik projeleriyle dikkat çekiyor. Dernek olarak misyonunuzdan, amacınızdan ve hedeflerinizden bahseder misiniz?
Zafer K: EPOS 7, kültürel emanetleri korumak, kültürler arası güçlü bir köprü kurmak, toplumu özellikle de genç nesli sanat hakkında bilinçlendirmek amacıyla kuruldu. Tiyatrodan fotoğraf sanatına, panellerden sergilere, sanat söyleşilerinden antik gezilere uzanan geniş bir yelpazede birçok farklı etkinliğe ev sahipliği yapıyoruz. 'Düşler Ülkesi: Troya' sergisinde de olduğu gibi yeni nesil sanatçılara kendilerini geliştirebilmeleri ve gösterebilmeleri için çeşitli imkanlar sunuyoruz.
EPOS7 Derneği'nin başarısını neye borçlusunuz?
Zafer K: Dernekteki tüm arkadaşlarımızın aynı ortak noktada buluşması diyebiliriz. Derneğimizdeki hemen hemen tüm arkadaşlarımızın eğitimi sanat tarihi, arkeoloji ve tarihten farklı alanlarda. Bu konularda eğitimleri olsa bile profesyonel olarak çalışmamışlar. Ama biz bu dernekte yaptığımız çalışmalarla önce kendimizi eğitip, o konuda o kadar bilgi sahibi oluyoruz ki sonra da çevremizdeki dostlarımızla bu bilgileri paylaşıp, onların da bu konulara ilgi duymasını sağlıyoruz. Size bir örnek vermek istiyorum. Kulüp olarak Stratonikeia Antik Kenti'ne, bir dostumun tavsiyesi üzerine Muğla Sarıgerme'ye yaptığımız bir gezi sırasında yol üzerinde olduğu için uğradık. Hepimiz bu antik kentin hikayesi ve çalışma şartlarından çok etkilendik. Dönüşte hep beraber turistik bir bölgede olmasına rağmen insanlar tarafından tanınmayan harika bir hikayesi olan bu antik kenti biz tanıtalım ve maddi destek verelim diye karar aldık. O günden sonra o bilinmeyen kent, bizim olduğu kadar dostlarımızın da çok sevdiği özel bir antik kent oldu. Bu arada yaşayarak ve görerek arkeoloji konusunda hep beraber çok bilgilendik. Galiba biz bir projeye başlarken çok benimseyip heyecanlanıyoruz ve bu heyecanı herkese geçiriyoruz.
Eylül ayı İstanbul'da adeta sanat ayı olarak geçti. Contemporary İstanbul, ArtWeek vs. Ülkemizdeki son yıllarda sanata büyük ilgi var. Siz bu gidişatı nasıl yorumluyorsunuz?
Arzu S: Sanata ilginin olması ve artarak çoğalması tabii ki çok güzel bir durum. Keşke bu tip fuarlar daha da çoğalsa, bu hem Türk sanatı ve sanatçısı için pozitif bir durum olur hem de ülkemizin tanıtımı açısından çok önemli. Sanat fuarlarının dünyanın dört bir yanından turist çektiğini unutmamak gerekir.
Arzu Hanım sizce ülkemizde sanat layık olduğu değeri görüyor mu?
Arzu S: Sanatımız, kültürel mirasımız gibi çok eskilere dayanıyor. Çok önemli sanatçılar yetiştirmiş bir toplumuz. Ben layık olduğu değeri gördüğünü düşünmüyorum, daha fazla sahip çıkmamız gerektiğine inanıyorum.
Biraz geçmişe dönelim istiyorum. EPOS 7'nin ilk kurulduğu yıl olan 2012 yılına... Bu oluşuma nasıl karar verdiniz?
Zafer K: Arzu Sabancı ve ben, Profesör İlber Ortaylı'nın "Siz ikiniz birikimlerinizi bir dernek çatısı altında birleştirmelisiniz" demesi üzerine düşündük ve derneğin kuruluş çalışmalarına başladık
O zamandan bu zamana süreç nasıl ilerledi? Sizi en çok etkileyen ve iyi dönüş aldığınıza inandığınız proje ne oldu?
Zafer K: Biz yaptığımız her çalışmadan sonsuz zevk alıyoruz. Tabii ki geriye baktığımızda yaptıklarımızla gurur duyuyoruz. Her projenin kendine göre ayrı bir yeri var. İlk projemiz Topkapı sarayında konferans salonu olarak kullanılan Bab-ı Selam bölümünün restorasyonuydu. Tamamlandıktan sonra ilk konferansımız için toplandığımızda konuşmacımız Sayın Haluk Dursun, 'Sarayda Günlük Yaşam'ı anlatırken, hepimiz sanki o sarayda yaşamış gibi geçmişimize sahip çıkmanın hazzını ve gururunu yaşayan kadınlardık. Konferanslarımızda bizi dinlemeye gelen dostlarımızla birlikte bazen Osmanlı'nın bir geleneğini öğrenip bilgileniyoruz, bazen Fransız İhtilali sırasında ortaya çıkan sokak sanatının başlangıç noktasındaki yaşamları düşünüp Paris sokaklarında dolaşıyoruz. Onun için, ben tüm çalışmalarımızı seviyor ve her çalışmamızın çevremize çok şey kattığına inanıyorum.
EPOS 7 Derneği'nin özel projeleri neler olacak?
Zafer K: Bizim her projemiz özel. Kasım ayında Cenevre'de bir seramik sergisi gerçekleştirmeyi düşünüyoruz. Seramik sanatçıları Troya konulu eserler üretiyorlar. Hayata geçirmek istediğimiz projeler arasında antik kentlerde konserler yapmak var. Bunlarla ilgili çalışmalar sürüyor. İlk konser Stratonikeia Antik Kenti'nde düşünülüyor. Sanat konferanslarımız devam ediyor. Bu sene gördüklerimizi, yaşadıklarımızı kağıda dökmek istedik, bir dergi çıkarma aşamasındayız. Ayrıca EPOS 7 ve dostlarının hep birlikte hayata geçirecekleri bir tiyatro çalışmamız olacak.
Arzu Hanım bu dernekte yer almak sizin için ne ifade ediyor?
Arzu S: Ankara Üniversitesi arkeoloji mezunuyum. Arkeoloji, kültür ve sanat, hem bildiğim hem de hala öğrenmekten çok büyük keyif aldığım konular. Tarihi değerlerimizin ve kültür mirasımızın gelecek nesillere taşınmasını amaçlayan EPOS 7 Derneği'ni Zafer Hanım ve bu işe inanan 7 arkadaşımızla beraber 2012 yılında kurduk. Arkeolojik kazılara destek vermenin yanı sıra bu konuları gündeme getirerek farkındalık yaratmaya çalışıyoruz.
Türkiye kültürel zenginliği, mirası çok güçlü bir ülke. Bunu korumak, ortaya çıkarmak için siz çok önemli bir adım attınız. Başka neler yapılabilir?
Zafer K: Türkiye öyle bir ülke ki her köşesinde tarihi bir eser, her yöresinde çok özel hikayeleri var. Biz sık sık özel geziler yapıyoruz, her gittiğimiz bölgede inanılmaz hikayeler, inanılmaz güzel görüntülerle karşılaşıyoruz. Şimdi de Anadolu'da kaybolmakta olan el sanatlarını gün yüzüne çıkarmak için bir çalışma yapmayı planlıyoruz. Örneğin Rizeli olan bir arkadaşımızın gayreti ile Karadeniz yöresindeki sepetçiliği yaygınlaştırma çalışmasına destek olacağız. Tokat'taki baskı ve el işi çalışmalarının tanıtımına yardımcı olmak gibi yerel kurumlarla ortak çalışmalar yapmayı planlıyoruz.
EPOS 7 adına nasıl karar verdiniz?7 rakamının özel bir nedeni var mıydı?
Zafer K: Epos, mitolojide 'sanata dair söylenecek söz' anlamına gelir. Yapmak istediklerimizi tam anlamıyla yansıtıyor bu kelime. 7 rakamı ise, dünyanın yedi harikasını, insanın yedi çakrasını, dünyada var olan yedi kitabı ve gökyüzünün 7 katını ifade ediyor.
Arzu Hanım sizin sanata olan tutkunuz biliniyor, oğullarınız da sizin gibi sanat tutkunu. Sanat, Sabancı ailesi için nasıl bir yerde yer alıyor?
Arzu S: Rahmetli kayınpederim Hacı Sabancı, klasik Türk sanatına meraklıydı. O merak çocuklarına da geçmiş. Demet-Cengiz Çetindoğan ülkemizdeki en önemli koleksiyonerlerin başında geliyor. Biz de eşim Ömer ile son yıllarda çağdaş sanat koleksiyonu oluşturduk ve ismini Arzu-Ömer Sabancı Koleksiyonu koyduk. Çocuklarım Hacı, Hakan ve Kerim de sanatla oldukça ilgili. Onların da ilgisi ve desteğiyle her geçen gün koleksiyonumuzu büyütüyoruz.