Tarihe damga vuran aşıklar
ATEŞLE BARUT
Elizabeth Taylor & Richard Burton
Gözleri ve bakışlarıyla nam salan başarılı oyuncu Elizabeth Taylor ve Richard Burton'un yıllarca konuşulacak aşkı, Kleopatra fi lminin setinde başlamıştı. İlk öpüşme sahnelerinde dudaklarını birbirlerinden ayıramadıkları için yönetmen 'kesiyoruz' diye bağırmak zorunda kaldı fakat çift öylesine bir büyüye kapılmışlardı ki, yine öpüşme-yi bırakamadılar. Bu aşk başlarken her ikisinin de evli olması büyük sansasyon yaratmış ancak çift, tüm baskı ve eleştirilere rağmen 1964 yılında evlenmişlerdi. İki kez evlenen boşanan çiftin ilişkileri sadece kamuoyunun değil Vatikan'ın müdahelesine ve yorumlarına bile maruz kalmıştı. Vatikan, Elizabeth Taylor ve Richard Burton'ı yaşadıkları ilişkilerinden dolayı kınarken ve ilişkilerinin erotik bir hayalperestlikten başka bir şey olmadığını belirtmekten geri durmadı. Onların ilişkilerini en güzel niteleyen tabir ateş ve barut gibi olmalarıydı. Ünlü oyuncuların aşkı o kadar kuvvetli ve şiddetli bir aşktı ki, o dönemde yüzyılın evliliği olarak ilan edildi. Taylor ve Burton'ın evliliği, 1974 yılında bitmiş gibi gözükse de her ikisi de ölümlerine kadar bu fırtınalı aşklarının izlerini kalplerinde, beyinlerinde yaşadılar. 1984'te ölmeden önce Richard Burton bir arkadaşına Elizabeth'ten bahsederken, "Hala göz kamaştırıyor" demekten kendini alıkoyamazken, Elisabeth Taylor da Burton'un ölümünün ardından yapılan bir röportajda, "Eğer Richard yaşasaydı kesinlikle yine evlenirdik" açıklamasını yapmıştı. Onların aşkı hiçbir zaman bitmeyecek olan aşklardandı. Neden birlikte yapamadıkları sorulduğunda Elizabeth Taylor, "Belki de birbirimizi haddinden fazla sevdik" diyerek ilişkilerini özetlemişti.
ÖLÜMSÜZ AŞK
John Lennon & Yoko Ono
John Lennon ile Yoko Ono, ilk kez 1966 yılında Ono'nun Londra'daki resim sergisi açılışında tanıştı. Sergide birbirlerine ilk görüşte aşık oldular. John Lennon eşinden ayrıldıktan sonra Yoko ile 1969 yılında evlendi. Barış ve özgürlük uğruna tüm dünyaya karşı savaştılar ve hiç yılmadılar. Yaptıkları sanat, bu savaşta onların en büyük aracı oldu. Vietnam Savaşı'nı da protesto ettiler. John Lennon Beatles için İngiltere Kraliyet Ailesi'nin verdiği şeref madalyasını bile geri çevirdi. Nedeninin, Yoko'nun İngiltere dış politikasına olan protestosu olduğu söylendi. 1975 yılında doğan oğullarıyla bu mutluluk daha da arttı. Bu güzel günler, 8 Aralık 1980 tarihinde John Lennon'un evinin önünde takıntılı bir hayranı tarafından vurularak öldürülmesine dek sürdü. Yoko aşkını kaybederek hayatının en büyük acısını yaşamış oldu. John'un zamansız gidişi Yoko Ono'yu ona olan aşkını yaşamasından alıkoyamadı. Dünyanın dört bir yanında aşklarını ebedi kılacak eserler üretti. Yoko Ono, eşi Lennon'un anısına Central Park'ta Strawberry Fields Anıtını, Japonya'da John Lennon müzesini ve İzlanda'da Imagine Peace Kulesini yaptırarak eşine olan aşkını tüm dünyaya gösterdi ve onu ölümsüz kıldı.
YARIM ASIRLIK MUTLULUK
Salvador & Gala Dali
Sanat dünyasının dahisi Salvador Dali ile Gala'nın unutulmaz aşk hikayesi... En az Salvador Dali kadar deli bir aşk. Dali yaşadığı travmalardan dolayı kadınlar ve aşk konusunda güvensizdi, ta ki karşısına eşi Gala çıkana kadar. Dali yıllardan sonra ilk kez bir kadına karşı tarifsiz hislere kapıldı. Fakat Gala evli ve çocukluydu. Bu asla onlar için bir engel olmadı. Gala, bu aşk için eşi ve çocuğunu terk edip Dali'ye gitti. Gala, Dali'nin yıllar sürecek ilhamı oldu. Sanatçı, kalbine nakşettiği aşkının izlerini hemen hemen her tablosuna işlemeyi ihmal etmedi. Bu aşk 50 yıl sürdü. 50 yıl boyunca gözleri birbirlerinden başkasını görmedi. Dali'den 10 yaş büyük Gala dünyaya ondan önce veda etti. Dali ise Gala'nın ölümünden sonra hayat ile tüm bağlantısını kesti. "Gala'nın acısından ki, benim acımdır, Gala'nın ölümünden ki, benim ölümümdür, başka hiçbir şey hayatıma dokunamaz" sözleriyle kendini ifade ederek, Gala'yla aşkının ne kadar büyük olduğunu gösterdi.
NE BİRLİKTE NE DE AYRI
Jane Birkin & Serge Gainsbourg
Jane Birkin ve Serge Gainsbourg'un yaşadıkları, sınırları belli olmayan sıra dışı bir aşk hikayesi. Jane ve Serge 'Slogan' fi lminin setinde tanıştı. Filmin yönetmeninin ayarladığı bir akşam yemeğinde karşı karşıya geldiler. Jane büyük aşkı Serge'nin mutsuz halinden rahatsız olup onu dansa davet etti. Serge "Ben dans etmeyi bilmem", demesine rağmen pistteydi. O dans gece boyu sürdü. Jane günün ilk ışıklarında dans ettikleri şarkının bulunduğu plağı satın aldı ve Serge'nin ayak ucuna bıraktı. Romantik mi romantik, dolu dizgin bir aşka yelken açtılar. Birbirlerine deliler gibi aşık olmuşlardı fakat aynı çatı altında kalamayacak kadar da bağımsızlıklarına düşkünlerdi. Hiçbir zaman tam anlamıyla birlikte olamadılar ama ayrılmadılar da. 11 yıl boyunca Serge bir kalp kriziyle ölene kadar birbirleriyle görüşmeye ve dizginlenemeyen aşklarını yaşamaya devam ettiler. Serge Gainsbourg ve Jane Birkin, Serge'nin ölümünden bir gün önce bile birliktelerdi. Normal bir ilişkileri olmasa da bu ölümsüz aşk, hikayesi ve fotoğraf kareleriyle yaşamaya devam ediyor.
ACI VE IHANETIN GÖLGESINDE
Frida Kahlo & Diego Rivera
Frida Kahlo, geçirdiği talihsiz kaza sonrası iyileşmeye ve sosyalleşmeye başladığı dönemde Diego Rivera ile tanışıyor. Diego Rivera da tıpkı Frida Kahlo gibi bir ressam. Bu birliktelikte yaşanan acı, sevgi ve daha pek çok duygu akıllara yer eden aşklar arasına girmesini sağlıyor. Tanışmalarının ardından her şey o kadar hızlı gelişyor ki, hemen aşık olup evleniyorlar. Evlendikleri 1929 yılında Diego 42 yaşındayken Frida ise 22 yaşındaydı. 1939 yılında Diego Rivera'nın Frida Kahlo'nun ablasıyla ilişkisi ortaya çıkınca boşandılar ama bir yıl sonra yeniden evlendiler. Diego'nun hayatında yarattığı acıyı Frida Kahlo "Seni sevmeye başladığım o günden beri acı çeken bir yüreğim var" sözleriyle ilişkilerinin tutkulu ama bir o kadar da acı dolu profi linin altını çiziyor. Ayrıca Frida'nın Diego için yazdığı yüzlerce aşk ve özlem dolu mektup bulunuyor. Frida onunla olduğu ve olmadığı tüm dönemlerde özlüyor Diego'yu. Onu her daim sevmeye devam ediyor. Onların aşkı sadakatsiz ancak ölümsüzdü. Frida'nın 1954 yılında hayata gözlerini yumması ile bu aşk hikayesi de son buldu...
GERİYE SADECE FOTOĞRAFLAR KALDI
Arthur Miller & Marilyn Monroe
Biri Hollywood'un sarışın yıldızı, diğeri ise yorgun bir evlilikten kaçmaya çalışan Amerika'nın en başarılı oyun yazarlarından biri. Kısa bir süre de olsa mutluluğu birbirlerinde bulan iki insan. Marilyn Monroe ve Arthur Miller... Arthur Miller, Marilyn Monroe ile ilk kez fi lm stüdyosunda tanıştı. Miller, Marilyn Monroe'nun fi lm dışındaki çekici hareketlerinden hoşlandığını söylüyordu. Marilyn Monroe ve Arthur Miller 29 Haziran 1956'da evlendiler. Marilyn Monroe, Miller'a olan aşkını şöyle ifade etmiş; "İnsanların çoğu babalarına hayranlık duyar ama ben böyle biriyle hiç karşılaşmadım. Hayran olacağım bir insana ihtiyacım var." Günün şartlarında çift için olumsuz yorumlar da yapılmıştı. Entelektüel bir oyun yazarının, güzelliği ile ön planda olan Marilyn Monroe ile evlenmesi zaman zaman eleştirilerin yapılmasına da sebep olmuştu. Miller çifti 11 Kasım 1961'de boşanmıştı. Biten aşk hikayesinden geriye, Marilyn Monroe'nun düğün fotoğrafının arkasına yazdığı 'Hope, Hope, Hope' notu kalmıştı.
FİLME KONU OLDULAR
Johnny Cash & June Carter
Tüm zamanların en büyük aşk hikayelerinden biri de, country müziğin efsane isimleri Johnny Cash ve June Carter arasında yaşandı. Öyle ki, Johnny'nin aşkına yazdığı mektup dünyanın en güzel aşk mektubu seçildi. June Carter, Elvis Presley'den Kris Kristofferson'a kadar pek çok erkeğin kalbini yakmış, iki evlilik atlatmış ve iki çocuklu başarılı bir müzisyenken Johnny Cash'le tanışmıştı. Bu tanışmadan sonra başlayan aşkları tarihin gördüğü en naif ve en büyük aşklardan biriydi. Bu aşk öylesine büyüktü ki, fi lmi bile çekildi. 'Walk the line' fi lmi Johnny Cash ve June Carter'ın efsanevi aşkını yaşatıp, gelecek kuşaklara aktarmaya devam ediyor.
HÜZÜNLÜ BİR AŞK HİKAYESİ
Prens III. Raine &Grace Kelly
Grace Kelly döneminin en ünlü ve güzel oyuncularından biriydi. Monaco Prensi III. Rainer ise ona karşı uzaktan uzağa büyük bir aşk besliyordu. Bu aşkın aslında mantıklı bir yönü de vardı. Monaco halkı prensin evlenmesini ve veliaht dünyaya getirmesini bekliyordu. Çünkü aksi halde ülke Fransa kontrolüne geçecekti. Grace Kelly'nin moda çekimi için Prens Rainer'in davetiyle Monaco'ya gelmesiyle tarihin sayfalarında yer alan aşk da başlıyordu. Hemen evlenen çift, 10 yıl boyunca masalsı bir aşk yaşadı. Ancak bir süre sonra Prens Rainer'in eşine olan ilgisinin azalması, aldatma dedikoduları Prenses Grace Kelly'i depresyona sürükledi. Hayal kırıklığı yaşayan Prenses Grace Kelly, bu dönemden sonra kendisini hayır işlerine adayarak Monaco halkının sevgisinini daha da çok kazanmayı başardı. 14 Eylül 1982'de Grace Kelly'nin geçirdiği trafi k kazasında hayatını kaybetmesi Prens Rainer'i derinden etkiledi. Prens Rainer, değerini çok geç anladığı büyük aşkını kaybettikten sonra bir daha hiç evlenmedi ve öldükten sonra Grace'in yanına gömüldü.