
Tanzanya

Tanzanya

Yazı: Lale Dağkıran
Fotoğraflar: Lale Dağkıran, Süha Derbent
Vahşi yaşam fotoğrafçısı Süha Derbent önderliğinde Setur'un genç ve dinamik markası Sedventure ile çıktığımız 'Jambo Tanzanya' adlı safari turu, ölmeden önce yapılacaklar listesinde olmaya aday bir deneyim. Milyonlarca vahşi canlının Serengeti Milli Parkı'ndaki göçünü izleyerek, mükemmel doğayı gözlemleyerek hafızalardan asla silinmeyecek anılar biriktirebilirsiniz.
Geçtiğimiz ay, yıllardır belgesel kanallarında izlediğimiz görüntülerin canlılarını yakından görmek üzere Tanzanya'ya gittim. Yaklaşık 15 bin kilometrekare büyüklüğündeki Serengeti Milli Parkı'ndaki safariye katılıp hiç unutamayacağım bir deneyim yaşadım. 50. kuruluş yılını kutlayan ve bu kapsamda etkinlikler düzenleyen Setur'un genç ve dinamik markalarından Sedventure'ın misafiri olarak çıktığımız 'Jambo Tanzanya' seyahatimizin özelliği; Masai Mara sınırları içerisinde yer alan Serengeti Milli Parkı'ndaki doğal zenginlikleri, haziran ile ekim ayları arasında gerçekleşen büyük göçü, uzman vahşi yaşam fotoğrafçısı ve Sedventure Danışmanı Süha Derbent ile gözlemleme ve fotoğraflama şansımız olmasıydı. THY ile yaptığımız 7.5 saatlik uçuşun ardından Darüsselam'a ulaştık. Gitmeden önce vizeyle uğraşmanıza gerek yok; 50 dolar verip kapıdan alıyorsunuz. Ülkeler arasında saat farkı da yok, dolayısıyla bu uzun uçuş çok da
yormuyor insanı. Ayrıca, kişiye özel olarak tasarlanan bu safari turunda tüm program konukları yormayacak şekilde özenle uygulanıyor. Örnetravel ğin uçağımız sabaha karşı indiği ve Serengeti'ye gideceğimiz Cessna tipi uçakların gece uçuşu yasak olduğu için birkaç saatliğine de olsa Darüsselam'da Serena Hotel'de dinlenme fırsatı sunuyor bu tur. Ve gün ağardığında 45 dakikalık bir yolculuğun ardından iç hat uçuşlarının yapıldığı havalimanına doğru yola çıkılıyor. Tek pilotlu 13 kişilik bu küçük uçakla, tam 2.5 saatlik bir uçuş yaptık. İlk kez binenler küçük olduğu için biraz tedirgin olabilir ki biz de olduk ama pilotlar çok tecrübeli ve çok yükselmediği için manzara müthiş! Uçak yere inmeden 'sonsuz düzlük' anlamına gelen Serengeti'yi ve o düzlüklerdeki vahşi yaşamı görme fırsatımız oldu. Göremediğimiz tek şey ise gerçek bir pist oldu! Nerede bu pist derken; bir safari turuna yakışacak şekilde, tozu dumana katarak toprak bir alana doğru inişe geçtik; Serengeti Seronera Havalimanı'ndayız.
Tanzanya

Vahşi yaşamın tam ortasında
Safari araçlarımızın şoförleri bizi "Jambo, karibu" (merhaba, hoş geldiniz) diyerek karşılıyor ve o andan itibaren kulağımıza son derece sevimli gelen bu kelimeler dilimize pelesenk oluyor. Minibarlı, araziye uygun araçların şoförleri aynı zamanda birer rehber gibi hareket ederek çevre ve vahşi yaşam hakkında bizi sürekli bilgilendiriyor. Bizimki Lucas, aracı kullanırken bir yandan da bize bilmediğimiz bu hayatı anlatıyor.
Serengeti, Masai Mara Tanzanya sınırları içerisinde yaklaşık 15 bin kilometrekarelik bir milli park. İstikametimiz ise 1 saatlik mesafedeki Four Seasons Safari Lodge Serengeti. Acaba şu an bu koca parkın neresindeyiz, vahşi hayvanlar nerede diye düşünürken önümüzden büyük bir zebra sürüsü geçiyor, tam onları fotoğraflamak için durmuşken şoförümüz Lucas diğer tarafa bakın diyor ve işte zürafalar... Tanrım, bir belgeselin ortasına düşmüş gibiyiz; sağa bakın aslanlar, ağacın üstüne bakın avını mideye indiren bir leopar ve koca ağacı kökünden sökmüş, yemeğe çalışan filler... Neredeyse otele varana kadar safaride 'büyük beşli' diye tarif edilen; fil, aslan, gergedan, leopar ve bufaloyu gördük. Rehberimiz çok şanslı olduğumuzu söylüyor, bu hayvanları görmeden dönenler dahi oluyormuş...
Tanzanya

Etrafı şaşkınlıkla karışık bir hayranlıkla izlerken kendimizi 15 bin kilometrekarelik bir vahşi yaşam parkının ortasındaki otelimizin önünde buluyoruz. Yerel kıyafetleri ve sempatik tavırlarıyla Masai yerlileri tarafından karşılanıp odalarımıza götürülüyoruz. Bana her gün hava karardıktan sonra olacağı gibi o gün de Daud eşlik ediyor. Odaya giderken makul mesafeden bizi filler ve antiloplar izliyor. Doğayla uyumlu mimarisi ile dikkat çeken Four Seasons'ın son derece konforlu ve şık dekorasyona sahip odalarının manzarasını kelimelerle tarif etmek güç; sonsuz düzlüğe açılan odamın balkonunun ve hatta banyosunun hemen önünde filler su içmeye gelen zebraları kovalıyor. Zürafaların bacaklarının arasında ceylanlar dolaşıyor, yaban domuzu ailesi ezilmemek için hızla oradan oraya koşuyor. Bir yandan keşke burada olsa diye aklımdan bazı isimleri geçiriyorum, tarif edemediğim heyecanı paylaşmayı çok istiyorum. Balkonda cep telefonu ile çektiğim fotoğraflar beni asla tatmin etmiyor, fotoğraf makinemin deklanşörüne durmaksızın basıyorum, nem yok ama güneş yakıyor, odama giriyor ve tam balkon kapısını kapatırken bir uyarı notu görüyorum; "Babunlar yiyecek aramak için odanıza girebilir, kapınızı mutlaka kapalı tutun!" Derin bir nefes alıp Masailer sürekli kullandığı için henüz öğrendiğim iki kelimeyi söylüyorum "Hakuna Matata", Masai dilinde "sıkma canını, problem yok" demek ve kapıyı kilitlediğimden emin olup, bir şeyler içmek için otelin bahçesine doğru ilerliyorum.
Tanzanya

Otelin hemen önündeki gölette yıllardır televizyonlardan izlediğim o kocaman filler aileleriyle su içiyor, yavrular su birikintisinde oynuyor. Anaerkil filler genelde sürü halinde hareket ediyor, erkekler tek başlarına dolaşma eğiliminde, yani anlayacağınız bu erkek milleti hep aynı! Mandalar ve zebralar da suya yanaşmak için şansını deniyor ama 'aile hayatını' seven filler homurdanarak onları kovalıyor. Hiyerarşik düzen doğaya da hakim. Yetişkinleri 6 ton gelen filler alanı kendilerine bırakana kadar diğerleri sırada bekliyor...
Tanzanya

Ekibimiz çok şanslı
Safari turumuzda saatlerimizi her sabah 05.30'a kurduk. Doğanın uyandığı, gökyüzünün alev aldığı bu saatler hayvanların da karınlarının doyurmak için halen ayakta olduğu saatler. Masai arkadaşım Daud, hava aydınlanmadığı için bana odadan resepsiyona kadar eşlik ediyor, tehlike içermese de otel tedbirli davranıyor. Çünkü tüm hayvanlar aslında çok yakınımızda. Yatmadan çantamı hazırlamıştım, son kontrolü yapıyorum; fotoğraf makinesi, yedek pil, şarj aleti (araçlarda şarj etme imkanı var), dürbün, polar. Otelde hızlıca birer fincan kahve içip ilk foto safarimize doğru yola çıkıyoruz. Sedventure'ın tamamen kişiye özel düzenlediği bu turlarda "aslan zebrayı yere indirirken" ya da "hipopotamlar çiftleşirken" gibi anları fotoğraflamak istiyorum derseniz, bunların hepsinin yerine getirilme garantisi var, ancak rehberiniz Süha Derbent'in sözünden çıkmayacaksınız. Kalış süresi ve fotoğraf noktalarını o
ayarlayacak, aksi takdirde bir aslanın hızına asla yetişemezsiniz. Bu arada Süha, bizim ekibin çok şanslı olduğunu söylüyor. İlk günden birçok hayvanı yakından görme ve fotoğraflama şansına herkes sahip olamıyormuş. Bizim payımıza ilk gün antilop türleri düştü; Wildebeest, Impala, Waterback, Dik Dik, Topi, Thompson adlı gazeller bu aileden geliyor. Sürü halinde dolaşıyorlar ve çok ürkekler, araç sesinden hemen irkilip uzaklaşıyorlar. Aynı araçta olduğumuz Setur Genel Müdürü Üstün Özbey özellikle Thompson gazellerin yani bu ceylan türünün aslanların başlıca yiyeceği olduğunu söylüyor. O kadar güzeller ki bunu duymamış gibi davranıyorum. Ve ilk kareleri fotoğraf makinelerine hapsedip saat 08.30 gibi otele dönüyoruz.
Tanzanya

Sabah safarisi sonrasında öğle saatleri gördüklerimizi hazmetmek için bize kalıyor. Otelden tek başınıza çıkmak kesinlikle yasak. Yeme içme otelde; sipariş verirken adını kolayca ezberlediğim servis görevlisi Mustafa'nın tavsiyelerini dinliyorum; passion fruit'lu karidesli salataların, mangolu sorbelerin tadına doyamayacağınıza eminim. Mustafa Müslüman, ama bölgede Hıristiyanlar ve Tanzanya bünyesinde 126 etnik grup bulunduğu için farklı yerel dinler ve diller bulunuyor. Onu soru yağmuruna tutuyorum; hayalimde ateşin etrafında dans eden yerliler, yarı çıplak, yüzleri boyalı savaşçı kabileler var. Oysa ki bölgedeki kabileler birkaç sene önce milli parkın dışına taşınmış. Personel otelde kalıyor ve kendilerine sağlanan istihdamdan çok memnunlar.
Doğanın büyüleyici dengesi
Akşamüzeri bir kez daha çıktığımız safari turlarında göremediğimiz canlıların peşinden gitmeye devam ediyoruz. Şoförümüz Lucas adeta bir sensör gibi, metrelerce uzaktaki bir ağacın üstündeki leoparı ya da çalıların arasına gizlenmiş bir aslanı gösteriyor bize. Bazen fotoğraf çekmeyi bırakıp hayvanları izliyorum ve o zaman aramızdaki bir farkı daha görüyorum: Açken avının peşinde koşan ya da onu boyunlarından yakalayıp yere indiren bu kediler tokken birkaç metre ötelerindeki zebralara ya da antilop ailesinin bireylerine asla dokunmuyor. Bir ağaç gölgesinde dinleniyor. Potansiyel avlar da bunun farkında olduğu için telaşa kapılmıyor. Yani tokken yemek, sadece insanlara mahsus bir durum sanırım. Tabiatın, insanın görmeyi bir türlü başaramadığı bu büyüklüğünü saygıyla izliyorum.
Tanzanya

Doğada alternatif saatler
Tur programımız kapsamında bir akşam yemeği için dışarı çıkacağımız söylendi; ne kadar dışarı olduğu söylenmedi! Bu yüzden araçların bizi getirdiği parkın ortasına kurulmuş masayı görünce gözlerimize inanamadık, "Güvenli mi?" diye düşünürken otelin müdürü anlatmaya başladı:
"Geçenlerde yine müşterilerimiz için yemek hazırlığı yapmak üzere şu anda bulunduğumuz yere geldik. Ancak bizden önce gelen leopar şu anda altında oturduğumuz ağacın üstünde avını yiyordu. Bekledik ve ondan izin istedik, avını alıp uzaklaştı. Biz de yemeğimizi rahatça yedik." Gazeteci arkadaşlarımızla birbirimize şaşkınlıkla bakarken sözüne devam etti; "Merak etmeyin, güvendesiniz, doğada herkes alanını ve haddini biliyor." Siz de bu yazıyı okurken endişelenmeyin lütfen, yani 'Hakuna Matata', bu atraksiyonlar heyecan seviyesini yüksek tutmak için...