
Atv’de bu sezon yayın hayatına başlayan ‘Başka Bir Gün’ adlı dizide Özlem Tancı rolüyle şimdilerde ekranlarda yıldızı yeniden yükselen Şükran Ovalı, “Hafif sarkastik, bolca saf bir karakter Özlem, hoşuma gitti. Onun o çocuk kalmış hali, acıyı bal eğlemesi, fütursuz tavrı beni gıdıkladı. Senaryo ve şahane ekip ise beni çok heyecanlandırdı” diyerek, yeni işinin kalbini çarptıran yanlarını anlatıyor. Her yeni işine ilk işiymiş gibi aynı heyecanla başlıyor, özenli yaklaşımlarıyla her defasında çıtayı bir adım daha yükseğe taşıyor. Her daim sorgulamaktan, üretmekten vazgeçmeyen yanı, sürekli yenilikler peşinde koşmasını sağlıyor. “Sıradan olmamak için ezber bozmaya cesaretin olmalı” diyor. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle bir araya geldiğimiz Şükran Ovalı ile özel bir kapak çekimi ve ilham veren konularla dolu bir sohbeti paylaşırken, yeni projesi, hayatının bilinmeyenleri ve geleceğe dair hedeflerini de konuştuk.
Röportaj: İrem Orhan
Fotoğraf: Ceylan Sözer
Styling: Hakan Yalçın Öztürk
Saç: İbrahim Junior
Makyaj: Melis İlkkılıç
İrem Orhan: 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle bir araya geldiğimize göre öyleyse ilk sorumuz da oradan gelsin; kadın olmanın en güzel yanı nedir sizce?
Şükran Ovalı: Sorgulamaktan, üretmekten vazgeçmeyen, tarihten bu yana pes etmeyen, kolay teslim olmayan kadınlar ışık oldu yolumuza ve hala olmaya devam ediyor. Kadın isterse başarır, tüm engellere rağmen yenik düşmeyen bünyelerimiz var. Kadın olmak, iş insanı olmak, eş olmak, anne olmak, dost olmak kısacası mahareti bol canlılar kadınlar. Cesaretimiz en güzel madalyonumuz bence.
İ.O:Oyunculuk ya da farklı meslek dalları fark etmez, bir kadın olarak başarılı olup, yaptığınız işte fark yaratmanın altın kuralı nedir size göre?
Ş.O: Kurallara izin vermez hayat. Tek bir yolu var, kendin olmak. En saf halinle ortaya koymak kalbini, tasarlanan her şey eğreti durur bana göre ve iyi insan değilsen, vicdanın terazisi bozuksa fark yaratamazsın. Sıradan olmamak için ezber bozmaya cesaretin olacak, bu gücü sana sadece iyilik verir.
İ.O: Şimdilerde kadrosu güçlü, özel bir hikayesi olan bir diziyle atv ekranlarında izleyiciyle buluşuyorsunuz. Nasıl bir yolculuk sizin için?
Ş.O: Şöyle; hep söyledim konservatuar mezunu olarak derdim başkasının derdini dert edinmek oldu. Başka biri olmayı kabul etmek. Oynadığım karakterler uzak birbirinden, bunu önemsiyorum kendimi geliştirmek adına. Kalpazan’daki rolümden sonra ‘Başka Bir Gün’de hafif sarkastik, bolca saf bir karakter hoşuma gitti. Senaryosu ve şahane ekibiyle heyecanlandırdı, oynamak istediğim insanlarla bu ekibin parçası oldum mutluyum. Özlemin çocuk kalmış hali, acıyı bal eğlemesi fütursuz tavrı beni gıdıkladı.
İ.O: Bu dizide bu denli başarılı bir oyuncu kadrosuyla bir arada çalışmak nasıl hissettiriyor?
Ş.O: Hayalimdi gerçek oldu. Ezgi Mola konservatuardan arkadaşım, aynı bahçenin çocuklarıyız, çok sevdiğim biriydi hep. Okul arkadaşımla tüm gelişimimize şahit olduğumuz için ayrıca mutluluk verici. Ezgi çalışması çok konforlu biri, Nur abla, Avni abi, Salih, Elçin, Berkay kısacası hepsi sadece işini değil kalbini ve duruşunu sevdiğim meslektaşlarımla aynı yerde olmak çok gurur verici. Hepimiz öğrencilik döneminden tanıyoruz birbirimizi, büyük şans... Hak edilmiş bir şans ama...
“Kadın isterse başarır çünkü tüm engellere rağmen yenik düşmeyen bir bünyeye sahibiz; cesaretimiz en güzel madalyonumuz.”
İ.O: Bir hayalinizin peşinden giderken en güçlü motivasyonunuz ne oluyor?
Ş.O: Umuda olan sonsuz inancım! Bu yaşıma kadar kendime yaslandım, kalbime güvendim ve nöbetçi öğrencilikten vazgeçmedim, gerçekten kalpten istemek en güçlü motivasyonum.
İ.O: Diğer bir taraftan da son yıllarda en çok üzerine düşülen kelimelerden biri ‘farkındalık’. Sizin son dönemlerde hayatta en çok neye karşı farkındalığınız arttı?
Ş.O: Her gün bir bireyi yetiştirirken benim de bir birey olduğumu fark ediyorum. Kızımın sınırlarını korurken sınırların ne kadar önemli olduğunu, daha bir sürü şey, çoğu kızım sayesinde.
İ.O: Peki, Şükran Hanım, kariyerinizin ilk yıllarından başlayıp bugüne baktığınız zaman nasıl değerlendiriyorsunuz kendinizdeki değişimi?
Ş.O: Daha hoyrat, daha büyükmüş her şey. Yaş aldıkça demleniyor insan, acelesi geçiyor. O sevgi dolu, kalbi elinde, sınırsızca veren kızı özlemle hatırlıyorum her şeyi sevecek kudretim varmış... Şimdilerde yok, iyi ki çok az insanı seviyorum, sahici dostlarımı... Kimsenin boş vaktini değerlendirecek boş vaktim yok artık, zaman en kıymetli servetiymiş insanın meğer.
İ.O: Şans sizin hayatınızda nerede?
Ş.O: Bilmem sıralamadım. Ama ‘herkes kalbinin ekmeğini yer’ söylemine sonsuz inanıyorum. Şans şart tabii bu şansı kendin de yaratırsın! Şansızlık olduğunu düşündüğün şey senin en büyük şansın olabilir.
İ.O: Hangi meslek grubunda olursa olsun, kariyerine yeni başlayacak kadınlara ilham olmak adına neler söylersiniz?
Ş.O: Vazgeçmeyin, sizi kendinizden uzaklaştıracak sisteme boyun eğmeyin. Aşağı çekmek isterler, çekerler de ama oradan çıkarın kafanızı. Üslup her şeydir, “hayır” demek sizi bencil yapmaz, öz saygınızı korur. Bunları çok geç öğrendim, lütfen siz erkenden yol alın. Size verilen zoraki etiketlere kanmayın ve Sezen Aksu, canım Sezen’im bana “Şükran övgüye de, yergiye de mesafeli ol bu sana vasiyetim olsun” dedi. Samimi bir mesafe her şeydir. Hayallerinizi susturmayın.
İ.O: Kariyerinizle ilgili aldığınız en önemli öğüt neydi?
Ş.O: Yukarıda söyledim, onu buraya koyalım Sezen Aksu’dan “Övgüye de yergiye de mesafeli ol.”
İ.O: Kendinizi tanıtırken, söyleyebileceğiniz en marjinal şey ne olabilir?
Ş.O: Beni soğuk zannediyorlar dışardan ama bana mı kalmış soğukluk... Çok yemek yerim, çok severim, bir reçeli bile uzunca övebilirim. Benim marjinalliğim de bu kadar işte.
“Bu yaşıma kadar kendime yaslandım, kalbime güvendim ve nöbetçi öğrencilikten vazgeçmedim. Gerçekten kalpten istemek en güçlü motivasyonum."
“Üslup her şeydir. ‘Hayır’ demek sizi bencil yapmaz, öz saygınızı korur. Bunları çok geç öğrendim, lütfen siz erkenden yol alın. Size verilen zoraki etiketlere kanmayın.”
“İnsanın kendi ailesini seçmesidir mutluluk, sahici birkaç dost, hayat kurtarır, sokaktaki bir hayvanı doyurmak gününün güzel ve mutlu geçmesini sağlar.”
İ.O: Mutluluk nedir size göre? Kendi kendinize uyguladığınız mutluluk kürleriniz var mı?
Ş.O: İnsanın kendi ailesini seçmesidir mutluluk, sahici birkaç dost hayat kurtarır, sokaktaki bir hayvanı doyurmak gününün güzel ve mutlu geçmesini sağlar. Kızım ve eşim en büyük huzurum tabii ki.
İ.O: Her birimizin başımıza gelen olaylarla başa çıkma biçimi farklı. Ve zaman zaman kaybettiğimiz motivasyonu yakalayıp tekrar harekete geçmek için bir şeylerden ilham alıyoruz. Böyle anlarda size en iyi gelen şey ne olur?
Ş.O: Müzik dinlerim, rap dinlerim, şimdilerde moda olduğu için değil taaa konservaturdan beri, kendimi bildim bileli.
İ.O: Yeni biriyle tanıştığınızda ilk neye dikkat edersiniz?
Ş.O: Göz temasına ve samimiyetine. Üslup her şeydir tabii suni bir zariflik değil, gerçek bir kibarlık ilgimi çeker.
İ.O: Yıllardır değişmeyen güçlü bir stiliniz var. Stil sahibi olmanın en önemli kuralı nedir size göre? Ve giymekten en fazla keyif aldığınız parça?
Ş.O: Ben rahatlık severim eşofman ve spor ayakkabı vazgeçilmezimdir, şık bir pijama bile tamamdır. Çabasız olan her şey güzel gelmiştir gözüme.
İ.O: Modayı ve trendleri çok yakın takip eder misiniz? Siz kendi stilinizi nasıl tanımlarsınız?
Ş.O: Rahat, cool, sadenin vuruculuğu yer yer iddialı olmayı da severim. Severek de takip ederim ama moda diye sevmediğim bir şeyi de giymem. En azından artık giymiyorum.
“Benim olduğum bir yerde bir kadının ezilmesine, yok sayılmasına asla izin vermedim, her daim tavrımıı belli ettim.”
İ.O: Sohbetimizin sonuna doğru yaklaşırken biraz da ikili ilişkiler diyelim; güzel giden bir evliliğiniz var, iyi giden bir evliliğin formülünü siz neye bağlıyorsunuz?
Ş.O: Alanlara saygı duymaya ve koşulsuz şartsız sevmeye... İlişki dediğimiz şey kendi içinde çelişkili bir şey, formülü olduğunu düşünmüyorum. Gönül gönüle değerse mutlak bir değişim olur zaten.
İ.O: Hayalini kurup hâlâ gerçekleştiremediğiniz bir projeniz var mı?
Ş.O: Hep var bitmez ki..
İ.O: Her dönemde kadın haklarını savunan pek çok aktivist örneği oluyor. Kadın kadının en büyük destekçisi ama tam tersi olduğu durumlar da az değil. Siz neler düşünüyorsunuz bu konuda?
Ş.O: Ben herkesin kendi kapısından süpürmeye başlaması gerek diye düşünüyorum. Sosyal medyada kadın hakları diye bağıranların ilk önce kendi iş arkadaşlarına, çevrelerindeki kadınlara nasıl davrandığı önemli. Benim olduğum bir yerde bir kadının ezilmesine, yok sayılmasına asla izin vermedim hatta konuşmak, yermek bu ortamlarda bile tavrımı belli ettim. Genç oyunculara hep çok hassas ve içten davrandım. İlk önce insanın kendisi dilinden başlamalı değişmeye dönüşmeye. Kadın kadının yurdu olacak. Mecbur olmayan yerlerde de konuşmaya, tavrımızı koymaya devam edeceğiz. Bıkmadan usanmadan..
İ.O: Son soru; gelecekle ilgili sizi en çok heyecanlandıran şeyler neler?
Ş.O: Kızımın büyümesine ve mutluluğuna şahitlik etmek, yük etmeden gölge misali..