'Spontane tatilin keyfi bir başka'
'Spontane tatilin keyfi bir başka'
İtalya, yaz-kış seyahat deyince gönlümde de, planlarımda da hep ilk sırayı alıyor. Gez gez bitiremediğim, gördüğüm yere yine gitmek istediğim, yalnız veya kalabalık hep çok keyif aldığım, en favori tatil rotam! Arabayla, trenle, feribotla ve tabii yürüyerek karış karış geziyorum bu ülkeyi. İnsanlarını, İtalyanca'yı, hele yemeklerini çok seviyorum. Çocukluğumdan beri bir hayalim var pek çoğumuzun da olabilir; hiç plan yapmadan havalimanına gidip, uçuş panosundan bir uçak seçip, binip gitmek. Bu hayal maalesef daha gerçekleşemedi, ama bu sefer gitmeden sadece Cenova'ya uçak biletimizi ve bir gecelik Portofino'da otel aldık, başka da bir plan yapmadık... Eh, bu da bir şeydir... Aslında seyahatlerim günü gününe programlıdır. Arkadaşlarımla ya da ailemle olsun, planlamayı kimselere bırakmam.
'Spontane tatilin keyfi bir başka'
Zevkine güvendiğim yakınlarıma sorarım ve internetten araştırırım, otelimden daha gitmeden bilgi isterim. Otel, araba, restoran rezervasyonlarını yaparım, varsa gerekli biletler internetten alınmıştır. Bavulumdaki kıyafetlerin bile yeri zamanı neredeyse seçilmiştir. Seyahat turlarını pek tercih etmem. Kendim kaybolurum, yine kendim yolumu bulurum. En keyiflisi bu... Cenova havalimanına vardığımızda, acentaların hiçbirinde navigasyon cihazı kalmamıştı. "Roma'ya kadar A12'den dümdüz ineceksin, gideceğin kasabaların çıkışlarını kaçırma yeter" diye tembihleyen satış elemanından, elinde kalan son Fiat 500'ü -İtalya'da favori arabam, çünkü her yere sığıyor- kaptım, yola koyuldum.
'Spontane tatilin keyfi bir başka'
Cenova'yı daha önce gezdiğimiz için sadece öğle yemeği için girdik. Restoranımız Porto Antico'da Itre Merli idi. Yemeğim, Pesto Al Trofie... Fesleğen sos ve 'trofie' ismi verilen kurt biçiminde makarna, Liguria bölgesine ait. İçine patates ve taze fasulye de koyuyorlar. Kesinlikle en sevdiğim makarna yemeği. Şarküteriden aynı malzemeleri, sokak fırınından pestolu foccacio ekmeği almadan şehirden ayrıldığımı hatırlamıyorum. Şehri görmediyseniz çok şık ve ünlü Zeffirino'da yemek yiyip, labirent gibi daracık, balkonlarından çamaşırlar sarkan sokaklarında elinizde fotoğraf makinesiyle birkaç saat kaybolun derim.
'Spontane tatilin keyfi bir başka'
Cenova-Portofino arası 25 kilometre. Çevre yolundan sapınca yaz aylarında trafik artıyor, varmanız uzun sürebiliyor. Üstelik Portofino girişinde eğer köy otoparkı dolmuşsa ve köydeki 3-4 otelden birinde kalmıyorsanız, polis sizi geri çevirebiliyor. Bu yüzden genelde trenle civardaki en yakın kasaba olan Santa Margherita'ya ulaşan turistler, traghetto adı verilen küçük toplu taşıma tekneleri ile günübirlik gelip, dönüyor. Santa Margherita'da şık otel, restoran seçenekleri mevcut. Şehir boyunca devam eden sahil, deniz çok güzel olmasa da, temiz ve rengarenk kabanaları ile tamamen halk plajı.
'Spontane tatilin keyfi bir başka'
Portofino ise bizim İstinye koyu kadar. Bir yamacında San Giorgio Kilisesi, diğer yanda dillere destan Hotel Splendido&Mare arasında, küçük bir liman, turistik ve şık birkaç butik mağaza, bir o kadar restoran ve bardan ibaret. Bir diğer otel, Domina Home Piccolo, Splendido'nun hemen altında, önündeki minicik özel plajıyla çok keyifli. Akşamüstü günübirlik tekneler koydan ayrılınca müthiş bir dinginlik ve huzur çöküyor. Hotel Splendido'nun terasında manzaraya karşı sabah kahvaltı veya akşamüzeri aperitivo almanızı tavsiye ederim. Yemek içinse sahilde restoran I Gemelli. İçinde pesto sos olan ne varsa, ızgara langoustine ve baby ahtapot ve yanında mutlaka bölgeye ait hafif tatlı beyaz Sciacchetra şarabı isteyin. Bu seyahatin en güzel yanı her sabah, daha kalalım mı, yola devam mı edelim, karar verip o an, o akşamki otelimizin rezervasyonunu yapmaktı. Tabii son dakika yapılan bu rezervasyonlar hem daha pahalı hem yanlış seçimlere sebep olmuş olabilir. Ama olsun, spontane tatilin keyfi bir başka! Ertesi sabah Portofino'dan ayrılıp, hemen yanında Santa Margarita'da kısa bir kahve ve yürüyüş molasından sonra Cinque Terre bölgesine doğru yola çıktık.
'Spontane tatilin keyfi bir başka'
Cinque Terre, beş toprak demek. Dağ yamaçlarına kurulmuş beş köyden bazısı deniz kenarına, kadar bazısı 100 metre yukarıya kadar uzanıyor. Mavi ve yeşilin bin bir tonunun fonu ile pastel ve toprak renklerle boyalı evlerin görüntüsü masalsı bir izlenim bırakıyor. Öyle ki bölge, 1998'de UNESCO Dünya Mirasları koruma listesine alınmış. Monteresso Al Mare tek plajı olanı, Vernezza ikinci büyük ve en güzeli, ardından Corniglia, en romantik Manorola ve en son bir diğer en güzel Riomaggiore olarak sıralanır. Otel sayısı yetersiz olduğundan genelde La Spezia veya Levanto da konaklanılır ama biz Monteresso da Hotel Porto Roca'da kaldık. İlk öğlen burada La Lampara Ciak'ta güveç içinde taze deniz mahsüllü spagetti yedik. Lezzetine dayanamadık, aynı akşam aynı yemeği yine yedik. Köylere araç trafiğine kapalı olduğundan, arabamızı Monteresso girişinde otoparka bıraktık, otelimize yerleştik. Beş köy arasında toplam 11 km'yi bulan dağ patika yolunda iki gün boyunca trekking yaptık. İkinci gün, bıraktığımız yere trenle geçip, kaldığımız yerden devam ederek turu tamamladık. Her bir köyde mola verip, birinde öğle yemeği yedik, bir diğerinde akşamüzeri kahve içtik, yöresel limoncino, trenette ve trofie makarna ve tabii pesto alla genovese satın aldık.
'Spontane tatilin keyfi bir başka'
Ortalama her biri 40-60 dakikayı bulan, bazısı daha düz, bazısı biraz daha engebeli, deniz manzaralı, mis gibi portakal ve yasemin kokulu yürüyüş parkuru burası. Her dönemeçte arkanızda bıraktığınız köyün uzaklaştıkça küçülen siluetini, önünüzde ise yürüdükçe yaklaşan, her farklı açıyla ayrı bir güzellik yakalayıp fotoğraf çekmenin zevkine vardığınız bir parkur. İnanılmaz huzurlu ve keyifli. Bence hayatta mutlaka bir kere görülmesi gereken yerlerden biri. Cinque Terre ile Liguria sahilindeki gezimiz bitti ama biz Toskana'ya ve Floransa'ya devam ettik. Ne yapacağımıza hep o sabah karar verdik, Roma'dan döneriz derken, Napoli ardından Capri'yi ekledik. Sırada, en kısa zamanda havalimanında uçuş panosundan bir yer seçip gitmek var.