“Siyaseti hayal ederken oyuncu oldum”

“Her ne iş yaparsanız yapın, eğer hakkını veriyor ve başarılı oluyorsanız bir şekilde şöhret de peşinden geliyor.”

“Siyaseti hayal ederken oyuncu oldum”
'Muhteşem Yüzyıl' dizisiyle oyunculuğa adım atan, bu sezon atv'deki 'Karadayı' dizisindeki rolüyle izleyicinin kalbinde taht kuran Melike Ipek Yalova, hakkında merak edilenleri Şamdan Plus'a anlattı. Güzel oyuncu, Özgür Masur'un kıyafetleriyle çok özel pozlar da verdi...

Bir balıkçıda yemek yerken, ülkenin en iyi yapımcılarından biri tarafından keşfedilmek herhalde çok az insana nasip olur. 27 yaşında olan Melike pek Yalova işte o şanslı kişilerden biri. Rahmetli Meral Okay tarafından bir yemek esnasında fark edilen ve görüşmeye çağrılan Yolova, sonrasında kendi azmi ve başarısıyla oyunculukta adından söz ettirmeye başladı. Önce 'Muhtesem Yüzyıl', şu an ise en çok izlenen dizilerden olan atv'deki 'Karadayı'da rol alan güzel oyuncuyu yakından tanımak ve size de tanıtmak istedik. Sait Halim Paşa Yalısı'nda bulustugumuz genç oyuncunun suratı biraz asıktı. Sonradan ögrendiğime göre meğer sabah uyanma ve tabir yerindeyse 'afyonunun patlama' sorunu varmış. Neyse ki ortama çabucak adapte oldu ve sonra da ortaya bu keyifli röportaj çıktı. Melike pek Yalova'nın modellere taş çıkaran pozlarıyla da ilginizi çekeceginden süphem yok.

"Ben biraz fevri bir insanım. Çok çabuk sinirlenebiliyorum ama çabuk sönerim. Bunun dışında aslında çok sert bir mizacım yok, sadece hassas olduğum belli baslı konular var."

-Bir anda hayatı değişen isimlerdensiniz. Şöhrete kolay adapte olabildiniz mi?
Aslına bakarsanız günlük hayatımda adapte olmayı gerektirecek bir değişim geçirmedim. Hayatımda her şey aynı, herkes aynı. Bu da bir iş, benim de sorumlu olduğum patronlarım var ve onların benden beklediklerini yerine getirebildiğim derecede huzurlu olduğum bir hayatım var. Her ne iş yaparsanız yapın, eğer hakkını veriyor ve başarılı oluyorsanız bir şekilde, şöhret de ardından geliyor. Tabii şu var; siyaset, televizyonculuk ya da oyunculuk gibi meslekler kamuoyunun önünde yapıldığı için bu bahsettiğimiz ün çok daha erken gelebiliyor. Yine de insan bu işlerde gösterdiği ciddiyeti ön planda tutarken, ünün getirdiklerini ne kadar daha sıradan ve olağan görmeye bakarsa o kadar başarılı oluyor. Özel hayatında da aynı orantıda huzurlu ve mutlu oluyor tabii. Ben çevremde tanınan, bilinen birçok insanı gözlemleyerek büyüdüğüm için böyle olmanın daha faydalı olduguna şahit oldum. Konuyla ilgili düsüncem bu. Çok fazla dışarıya da çıkmıyorum zaten yani genel olarak set ve ev arası geçiyor vaktim. Dolayısıyla sokağa çıktığımda insanların yaklaşımı, en net değişiklik benim hayatımda. Açıkçası bundan da çok memnunum. Bunu her yerde, her zaman söylüyorum, bizim insanlarımız hakikaten çok güzel. Sevgisini, beğenisini, fikrini de çok güzel ifade eden insanlar.

"Hiç bir zaman 'çocuk' muamelesi görmedim evde. Babam bir yetişkinle neyi, nasıl, ne uzunlukla tartışırsa, konuşursa benimle de aynı şekilde tartıştı, konuştu ve dinledi. 'Çocuktur, anlamaz, bilmez' demedi."

-Babanız eski bakanlardan Yüksel Yalova, evin tek çocuğuymuşsunuz. Çok sıkı kurallar var mıydı evde?
Hayır, bizim evimiz asla kurallı bir ev olmadı. Ben daha 5-6 yaşlarındaydım babam bana 'mantık' nedir onu açıklamıştı, hiç unutmadım bunu. "Her yaptığın sey, mümkün mertebe belli bir mantık çerçevesinde olmalı, sonuçları ne olur, ne olmaz düşünerek yapmalı insan" demişti. Uzun uzun anlatmıştı. Hiçbir zaman 'çocuk' muamelesi görmedim evde. Bir yetişkinle neyi, nasıl, ne uzunlukla tartışırsa, konuşursa benimle de aynı şekilde tartıştı, konuştu ve dinledi de. "Çocuktur, anlamaz, bilmez" demedi. Eksiğim varsa, yanlışım varsa anlattı ki buna rağmen kendi fikrimin olmasına ugraştı. Annem de öyledir, öyle büyüttüler beni. Dolayısıyla herhangi bir kurala ihtiyaç duymadılar sanırım evde. Önce düşünüp sonra yapmayı öğretti bu da bana. Elbette yanlış yaptığım şeyler oldu, her günümüz güllük gülistanlık geçmedi muhakkak. Ben de insanım ama öyle yalan mekanizması gelişerek büyüyen bir çocuk olmadım. Fırça yiyeceğimi de bilsem, onlara söylememin uygun olacağını, insanların hata da yapabileceklerini, bunun da normal olacağını öğreterek yetiştirdiler beni.

-Babanız siyasetçi olduğu için çok daha dikkatli olmanız gerekiyor muydu?
Öyle fazladan bir baskı olmadı benim üstümde, çünkü anasını, babasını seven, sayan herkes üstlerine titrer. Didişseler bile onlara kötü bir laf getirmek istemez. Bu da bence bir aileyi güzel yapan, sıcak yapan en önemli bağ. Ben de o ölçüde dikkat ettim ama tabii ki bu, olayın benim açımdan olan kısmı. Sorunuzla alakalı olarak bir de insanlardan gelen yaklaşım bence önemli rol oynuyor bu konuda. Demek istedigim şu: Siz belli bir siyasi partide aktif olarak siyaset yapan bir insanın çocuğuysanız, otomatik olarak olumlu ya da olumsuz düşünceler olabiliyor insanların kafasında. Size yaklaşımlar bu çerçevede değişiklik gösterebiliyor ya da sizin yaptıklarınızı baska biri yapsa normal sayacaklarken siz yaptığınızda başka türlü yorumlanabiliyor. Ben sadece buna dikkat etmeye çalıştım. Her zaman olabilecek önyargılara pay bırakarak, yaklaştım insanlara.

"Siz belli bir siyasi partide aktif olarak siyaset yapan bir insanın çocuğuysanız, otomatik olarak olumlu ya da olumsuz düşünceler olabiliyor insanların kafasında. Size yaklasımlar bu çerçevede değisiklik gösterebiliyor."

-Çocukken ileride ne olmayı istiyordunuz, siz de siyasete atılmayı düşündünüz mü hiç?
Siyaseti tabii istiyordum, benim rol modelim babam. Bir de evde hakim konu her zaman siyaset, ülke ve dünya gündemi oldu. Herhangi bir insanın olduğundan çok daha fazla içli dışlı büyüdüm siyasetle. Bunun için de açıkçası çok memnunum. Siyaset çok önemli bir alan, hem bir insan için, hem de 6 milyar insan için. Bilginizi, birikiminizi, aklınızla ve hatta kimi zaman kalbinizle beraber kullanırsanız, ülkenize en büyük faydaları sağlayabileceginiz, her insana 'gerçekten' dokunabileceğiniz bir alan.

-Bebek'te bir balıkçıda keşfedildiğinizi biliyoruz ama bir kez daha sizin ağzınızdan dinleyelim mi? Ne hissettiniz o an, tanıyor muydunuz Meral Okay'ı?
Allah rahmet eylesin, her duamda andığım insan rahmetli Meral Okay. Elbette ki tanıyordum. Meral Hanım, Mehmet Günsür ve 'Muhtesem Yüzyıl'ın uygulayıcı-yapımcısı Nermin Eroglu birlikte oturuyorlardı. Nermin Hanım'dır benimle konuşan. Bende emeği çok fazladır ki, zaten artık yapımcı-oyuncu ilişkisinin ötesinde ailemden gördüğüm biri kendisi. Tabii ki heyecanlandım ya da şaşkınlıktı sanırım. Çünkü çok değişik bir an, her gün olan ya da herkesin başına gelen türden bir şey değil.

-Seçmelerde de oyunculuğunuz beğenilince eve gelip ne dediniz ailenize, tepkileri ne oldu?
Zaten ilk görüşme sonrası babamı arayıp haber vermiştim, bilgisi vardı. Ben TED Ankara Koleji mezunuyum ve bizim okulumuz sosyal aktivitelere her zaman alan sağlayan bir okuldur. Orada da sürekli tiyatroyla ilgilendiğim için babam ve annem oyunculuğa ilgim olduğunu biliyorlardı. Ancak bu görüşmeden sonra bunu bir kariyer haline dönüştüreceğimi öngördüler mi ya da fark edip bana mı söylemediler o kısmı bilmiyorum.
Sonuçta bambaşka bir bölümü çok severek okumuştum ve o doğrultuda hedef koyacağımı belirtmiştim önceden. Ben "oynamak istiyorum" dedikten sonra babam sadece başarı dileklerini iletti. Çok iyi bir ekiple oynamak üzere olduğumu, onların yanında sırıtmak gibi bir lüksüm olmadığını dolayısıyla herhangi bir insanın '1' çalıştığı yerde benim '10' çalışmam gerektiğini söyledi. Ben de elimden geldiği kadar bu dediklerini yapmaya çalıştım.

"Güzellik-yakışıklılık bir yere kadar ama Kenan İmirzalıoğlu oyunculuğunun yanı sıra çok beyefendi, çok güzel kalpli bir insan. Elbette çok haklı herkes onu sevmekte."

-Önce 'Muhteşem Yüzyıl', şimdi ise atv'deki 'Karadayı' dizisinde çok başarılı isimlerle birlikte oynuyorsunuz. Acaba bu işe 1-0 önde mi başladınız, yani sizin için "şanslısınız" diyebilir miyiz?
Bunu her yerde söylüyorum, kesinlikle çok şanslıyım. Çok büyük isimlerle birlikte çalışıyorum çünkü. Bunun yanı sıra ben sete ilk gittiğimde Yağmur hocamın (Yağmur Taylan) bana ilk söylediği laf oyunculukta en önemli şeylerden birinin 'etki-tepki' olduğuydu ve bunu yakalamaya ne kadar yakın durursam, bu rolün altından aynı orantıda başarıyla kalkacağımdı ki bu sözü her zaman kulağımdadır. Daha spesifik anlatmak gerekirse, misal veriyorum, siz Çetin Tekindor ile karşılıklı oynama şansına sahip olduğunuzda, zaten sahnenin getirdiği duygunun içine girmekte zorlanmanız pek mümkün değil. Çünkü hakikaten çok büyük bir oyuncu ve insan gerçekten o an onu yaşıyor gibi hissediyor sayesinde. Dolayısıyla birlikte çalışmış olduğum ve halen çalışmakta olduğum oyunculara bakılınca ne kadar şanslı olduğumu elbette biliyorum. Aynı şekilde yönetmenlerimizin de çok büyük etkisi var. Bu anlamda da çok şanslıyım. Önceki setimde de öyleydi, şu an 'Karadayı'nın setinde de... Sahne ne olursa olsun, fikir veya yardım istediğimde yönetmenlerimiz, her zaman yol gösterir, vakit ayırırlar. Benim gibi bu isi ögrenme yolundaki bir insan için inanın bu tavır çok kıymetli. Bir de su var ki; bu bir ekip isi yani yapımcının yaklasımı, durusu da çok belirleyici etkenler. Tabii ki sette kimsenin lüzumsuz istekleri olmuyor ama bizim rahat etmemiz için her imkanı sonuna kadar seferber eden ama en önemlisi bizleri takdir eden bir yapımcımız var. Tüm bunlara bakıldığında samimiyetle söylüyorum ki ne kadar sanslı oldugumu çok iyi biliyorum.

-'Karadayı'daki 'Ayten' karakteri sarkı söylemek istiyor ve bu iste de basarılı aslında. Sizin sesiniz nasıl?
Ben zaten dizide bir sahnede kendi sesimle söyledim şarkıyı. ݐnsanın kendi sesinin nasıl olduğunu anlaması zor galiba fakat ekip dinleyip 'ok' verdiğine göre çok facia olmasa gerek diyebilirim. Zaten çok uç örnekler dışında iyi bir çalısma evresiyle herkesin sesi dinlenebilir hale gelebilir bence. Tabii ki bunu herkes şarkı söylesin anlamında söylemiyorum. Bahsettiğim benim içinde olduğum sektörde, eğer ki böyle bir rolde oynayacaksanız, şarkı söylemek üzerine de bir mesai harcamanız daha doğru olanı. Yurtdışında hemen her oyuncu kendi sesini kullanır bu gibi durumlarda.

-Peki, hayalinizde oynamayı istediginiz bir rol var mı?
Ferzan Özpetek'i çok seviyorum. Yönetmenlikteki başarısının yanında, hem Türk olduğu için, hem de ülkemizi böyle güzel ama olduğu gibi, yalın, eklemesiz-çıkarmasız temsil ettiği için en iftihar ettiğim kişilerden biri aynı zamanda. Onun herhangi bir filminde oynamak benim şu an için en büyük hayalim diyebilirim. Bundan başka spesifik olarak bir rol üzerinden örnek vermem gerekirse 'Çalıkuşu' olabilir sanırım. Çok sevdiğim bir hikaye oldu her zaman.

-Babanızla ilişkiniz anladığım kadarıyla çok yakın, yani "Kız çocukları babalarına aşık olur" dedirten cinsten galiba. Evleneceğiniz erkekte babanızın hangi özelliklerinden olmasını isterdiniz?
Aynen öyleyim sanırım. Mesafe olarak uzakta bile olsa yanı başımda olduğunu bildiğim kişidir babam ki bu his de sanırım benim onunla ilişkimi çok başka yapan bir şey. Benim karakterimde kişiliğimde onun yaklaşımının çok büyük etkisi oldu. İnsanın "seviyorum" dediği kişiler için her seyi yapacağını, sağlığı yerindeyse, sevdikleri yanındaysa her zorluğun üstesinden geleceğini, asla pes etmemesi gerektiğini ondan ögrendim. Önceden de bahsettiğim gibi asla çocuk muamelesi yapmadı bana. Evleneceğim kişi ise bence kendi gibi olmalı. Kimse gibi olsun istemem, kimse de babam gibi olamaz zaten. Sadece çalışma temposu ve saatleri onun ki gibi olsa "hayır" demem sanırım. Çünkü sabah 09.00, aksam 18.00 saatleri arasında çalısan bir baba/ koca modeline alısık büyümedim, o yüzden herkesinki anormalmiş de bizimki normalmiş gibi geldi hep.

ÖYKÜ YAZICIOGLU
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.