RÖPORTAJ: NAZAN ORTAÇ nazan.ortac@sabah.com.tr
FOTOĞRAFLAR: BETÜL YAZICIOĞLU
Londra Art College'da Çin fırça sanatı ve mürekkep resmi bölümünü bitiren Senur Biçer, Tokyo'daki Japon Kaligrafi Okulu'nda 'Sumi-e' (mürekkep resmi) ve kaligrafi eğitimi almaya devam ediyor. TBMM Milli Saraylar Yıldız Şale Hikmet Barutçugil Ebru Atölyesi'ni de bitiren Biçer, halen tezhip çalışmalarına Saray Nakkaşhanesi'nde devam ediyor. Japonya'da ve Çin'de sergiler açan ünlü iş kadını, geçtiğimiz mart ayında Londra'da, nisanda da Amsterdam'da sanatseverlerle buluştu. Senur Biçer ile evinde buluşarak sanatçı yönünü ve Uzakdoğu sanatına olan ilgisini konuştuk...
Sizi iş kadını kimliğiyle tanıyoruz aslında ama aynı zamanda sanatçısınız... Sanatçı kimliğinizi anlatır mısınız? Sanata ilginiz nasıl başladı?
Sanata ilgim de, başlamam da yine işimle birlikte gelişti. Dünyanın dört bir yanına ihracat yapan bir markayız. Yıllar boyunca işin her aşamasından yakından ilgilendim. Üretimden ihracata, insan kaynaklarından Ar-Ge'ye kadar... Sanatı hayatıma sokan işimin tasarım ve ihracat boyutu oldu. Tabii işimin yanı sıra aile kültürümüz ve benim de derinlerde bir yerde hissettiğim sanat aşkını da eklemeliyim. Mucit ve tasarımcı bir babanın kızı olarak dünyaya geldim. Sanat içinde büyüdüm. Rahmetli babam yaptığı ürünlerin tasarımlarında ressam ve heykeltıraş gibi sanatçılarla birlikte çalışırdı. Çoğu çalışmalarını evde de devam ettirirdi. Bakmak ile görebilmenin farklılıklarını anlatırdı. Çocukluktan itibaren sanatla büyümüş olmamın avantajını hayatıma taşıdım. Sanat ile uğraştığım zamanlar aslında işimle ilgili de çalışıyorum. Resimlerimde oynadığım renklerle bunu ürünlerimize taşıyorum. İlk kişisel sergimi 2012 yılında Büyükada'da açtım. 2013 senesinde Japonya'da Tokyo şehrinde Ginza bölgesinde uluslararası bir sergiye katıldım. Yaklaşık 7 senedir her sene Uzakdoğu fırça sanatı ile ilgili karma sergilere katılıyorum. Şimdiye kadar 20 karma sergiye katıldım. Son yıllarda daha çok uluslararası sergilerde yer aldım.
Çok değişik bir teknik kullanıyorsunuz; bunu sizden dinleyebilir miyiz?
'Sumi-e' Japonca bir kelime. 'Sumi' Japonca'da mürekkep, '-e' de resim anlamına geliyor. İkisi birlikte 'mürekkep ile yapılan resim' anlamında. Sumi-e yani mürekkep ile resim, özel fırça yardımıyla pirinç kağıdı üzerine yapılıyor. Pirinç kağıdı son derece ince olup, mürekkep üzerinde kontrolsüz bir şeklide yayılır. Usta bir Sumi-e sanatçısının becerisi, pirinç kağıdı üzerinde mürekkebi fırça ile dans ettirebilmesinde kendini gösterir. Eski zamanlarda Uzakdoğu fırça sanatçıları kılıç kullanma becerilerini pirinç kağıdı üzerinde fırçalar ile resim yaparak geliştirirlermiş. Dolayısıyla iyi bir kılıç ustası aynı zamanda iyi bir fırça sanatçısı olurmuş. Bu ustalık ve beceri şahsen ilgimi çekmiş ve hayranlıkla bu resimleri incelemeye başlamıştım. Sadelik bu resim sanatının temel felsefesi. Bir objeye baktığınızda onu birebir çizmek yerine cimri fırça darbeleriyle nasıl resmedeceğinizi planlarsınız. Çizgi yakalamaya çalışırsınız. Konusu doğa ile ilgili, zarafeti ise sade bir görsellikle sunuyor, beni derinden etkiledi. Bu yüzden bu alanda ilerlemeyi kendime hedef edindim. Uzakdoğu sanatı ile ilgili hemen her sergiyi geziyorum, London Art College'de iki sene Uzakdoğu fırça sanatı dalında eğitim aldım. Ayrıca bu eğitimden sonra Japonya'da merkezi Fukuoka Adası'nda bulunan Nihon Shuji Kaligrafi Merkezi'nde üstat Kampo Harada'nın izinde Sumi-e ve kaligrafi eğitimim devam etmekte. Çalışmalarıma yaklaşık 6 yıldır devam ediyorum.
Nasıl tanıştınız Sumi-e ile?
İşim gereği çeşitli ülkelere seyahat ediyorum. Japonya, Çin ve özellikle Tayvan'a olan iş seyahatlerimiz sırasında özellikle müzeler ve sergileri gezerken tesadüfen katılma şansı yakaladığım workshop'larda Uzakdoğu fırça sanatı olan Sumi-e'ye olan ilgim arttı.
İlhamınızı nelerden alırsınız?
Doğadan alırım, yaşanmışlıklar ile ilgili ilgimi çeken hikayeler de aynı zamanda ilhan kaynağımdır. Antikacıları gezerim, vakit geçirmeyi en çok sevdiğim yerlerdir. Objelerin hikayelerini dinlerim. Bu hikayelerden kimi zaman hayat dersi çıkarırım kimi zaman da bu hikayeler resimlerime konu olur. Örneğin Uzakdoğu kültüründe lotus çiçeği en çok hikayesi olan çiçeklerden biridir. Bana göre gerek ihtişamı gerekse saf duru güzelliği beni kendine çeker. Lotus çiçeği aslında olanca güzelliğine rağmen bataklıkta yetişir. Lotusa bataklıktan çıkan güzellik olarak bakarsak üzerinde konuşulacak çok hikaye olduğunu görüyoruz.
Siz çok başarılı bir iş insanısınız, çok çalışmak dışında bunun sırrı nedir?
Hayata bakış felsefemden kaynaklanıyor diye düşünüyorum. İçimde koşulsuz sevgi kavramı besliyorum. Her türlü sorunu sevgi ile çözebilirsiniz. Benim için anahtar kavramlar: Sevgi, umut ve iyilik. Hayata umutla bakarım. Her türlü zorluklarda hayata umut ile tutunmaya çalışırım. Zorluklardan almam gereken dersi anlamaya gayret ederim. "Şimdi bu benim başıma niye geldi?" diye hayıflanmak yerine öncelikle bundan almam gereken ders nedir, şeklinde hayata bakarım. Hayata karşı savaş vermem gerekiyorsa silahlarım sevgi ve umut olur.
Sanatla uğraşmanız iş hayatınıza nasıl yansıyor?
İlgilendiğim sanatta temel felsefe çizgi yakalamak ve aslında aynı felsefe Arnica için de geçerli. Arnica markası olarak tasarım odaklı bir markayız. Bizim için ürünlerin fonksiyonelliği, kolay kullanımı kadar tasarımı da çok önemli. Sade tasarımlarla farklılıklar yakalamak istiyoruz. Ürünlerimiz tam anlamıyla evin bir parçası. Bu parçada öne çıkan unsurlardan biri de tasarım. Ürünlerimizdeki tasarımlarda da amacımız fark yaratan çizgiler yakalamak. Temel felsefe olarak Sumi-e ile aynı...
Sizi daha sabırlı ve kararlı yapıyor mu?
Evet. Daha sabırlı, daha kararlı yapıyor. Bunun yanı sıra yaratıcılığımı, farklı düşünebilmemi ve aslında en başta da değişime açık olmamı sağlıyor. Bilinmeye adım atmak, attığım her adımda yeni şeyler keşfetmek, keyfine varmak... Bütün bunlar sadece iş hayatıma değil tüm hayatıma yansıyor. Sanat, hayatımı bütün olarak etkiliyor, hayatım da yaptığım sanatı.
Arnica'ya gelecek olursak... Arnica, son yıllarda hızlı bir ivmeyle tanınmaya başladı... Nasıl bir hareket planı yapmıştınız bunun için?
Her zaman sektörde ilklere imzasını atan bir firma olarak özellikle 2012'den sonra önemli adımlar attık. Bu tarihten günümüze kadar olan zaman dilime baktığımızda en önemli yaptığımız işler arasında 'markalaşma' ve 'pazarlama' konusunda önemli atılımlar gerçekleştirdik. Özellikle bu iki konuda önemli yatırımlar yaptık. Bunun sonucunda da çok yol kat ettiğimizi ve güvenilir marka olma yolunda ilerlediğimizi düşünüyoruz. Markalaşmaya ciddi bütçeler ayırdık. Ayırmaya da imkanlar ve piyasa ölçüleri doğrultusunda devam ediyoruz. Bunun dışında üretim konusundaki bilgi birikimimiz ve tecrübemiz doğrultusunda, üretim kapasitemizin mümkün olan en yüksek seviyede kullanabilmek adına 'pazar çeşitliliğine' gittik. İhracat ayağımıza önem vererek, yeni yurtdışı pazarlar konusunda çalışmalar gerçekleştirdik ve bu konuda ilerlemeye devam ediyoruz. Kuruluşumuzdan bu yana temel felsefemiz olan ve firma kültürünü oluşturan Ar-Ge çalışmalarına devam ediyoruz. Özellikle yeni ürün projelerinde proje tamamlama sürelerini ciddi kısalttık. Süpürge ve mutfak grubunda elde ettiğimiz tecrübe ve bilgi birikimini başka ev aletleri projelerinde de kullanarak yeni uzmanlık alanları geliştirmek konusunda da çalışmalarımız devam ediyor. Mevcut tasarladığımız ürünlerde de tüketicinin işini kolaylaştıracak konseptler geliştiriyoruz. Eylül sezonuna fark yaratan ürünlerle sahnede yerimizi alacağız.