Selman Hoşgör: ''Başarımın sırrı renkli ve sürprizli tarzım''

Dünya devi markalar için çizimler yapan illüstrasyon sanatçısı Selman Hoşgör, bugünlerde Pirelli ile olan işbirliğiyle gündemde. Genç sanatçı, kendisini, sanatını ve Pirelli ile işbirliklerinin detaylarını Şamdan Plus’a anlattı.

Selman Hoşgör: ''Başarımın sırrı renkli ve sürprizli tarzım''

Röportaj: Şerif Ercan serif.ercan@sabah.com.tr

Dünyaca ünlü Italyan markası Pirelli, 10 yıldır faaliyet raporunu, sanatçılarla işbirliği yapıp bambaşka bir boyuta taşıdı. Faaliyet raporu için her yıl dünyaca tanınan bir sanatçıyla çalışan Pirelli bu yıl bir Türk sanatçıyı tercih etti. Bu yılki faaliyet raporu, Selman Hoşgör adlı illüstrasyon sanatçısının çizimleriyle renklendi. Eğlenceli illüstrasyonların yaratıcısı olan, çizimlerinde Hitchhcock, Michelangelo, Picasso ve Dali gibi ikonik figürlere de yer veren Selman Hoşgör, Londra'da yaşıyor. Şimdiye kadar dev markalar için çizimler yapan, çizimleri önemli dergi ve gazetelerin kapaklarını süsleyen Selman Hoşgör'ü yakından tanımak ve sizlere de tanıtmak istedim.

Önce kendinizi biraz anlatır mısınız? Çünkü maalesef birçoğumuz sizden ve yaptıgınız işlerden bihaberiz!
1987 Sakarya doğumluyum. Görsel sanatlara ilgi ve yeteneğini görece daha sonra keşfetmiş bir tasarımcıyım. Kadir Has Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü 2013 mezunuyum. Öğrencilik zamanında farklı ajanslarda çalıştım fakat mezun olduğumdan beri freelance olarak çalışıyorum. 2015 yılında 6 aylık bir Central Saint Martins programına katıldım ve sonrasında 2 sene önce gelerek temelli Londra'da yaşamaya başladım. Şu an çalışmalarımı Londra'da yürütüyorum.

Londra'ya eğitime giderken orada kalacağınızı planlamış mıydınız?
Hiç planlamamıştım. Eğitimden yaklaşık 2 sene sonra böyle bir karar aldım zaten. "Acaba" diyerek aklımdan geçmişti ama bir olasılıktan öteye gitmesi kendime de sürpriz oldu. İnsanın konfor alanını bırakması ve risk alması hiç kolay değil ama bunu yapmam gerektiğini çok yoğun bir şekilde hissedip Londra'ya temelli taşınma kararı alıp kısa sürede bunu gerçeklestirdim. Londra beni geri çağırdı aslında bir bakıma.

İngiltere gibi bir ülkede isim yapmak kolay olmasa gerek...
Günümüzde sınırlardan bağımsız isim yapmanın çok kolay olmadığını düşünüyorum. Çünkü devir hepimizin çok iyi bildiği gibi 'çokluk' kavramının devri. Tam da bu nedenle geçmişe oranla niteliğin, nicelikten daha kıymetli olduğuna inanıyorum. Bu noktada da sanırım bana en çok, ayrışan, farklı gelen, sürprizli olduğunu düşündüğüm tarzım yardımcı oldu. Çalışmalarımda dinamizme çok önem veriyorum. Bugünün koşullarında bu da dikkat çekiyor olabilir.

Böyle güzel işler yaparken ve uluslararası sanat camiasına adınızı duyurmusken neden ülkenizde tanınmıyorsunuz? Bu sizin tercihiniz mi yoksa bizlerin eksikligi mi?
Bu soruya verilebilecek öyle çok cevap var ki (gülüyor). Söylediklerinizin bir kısmı 'özgüvenli' olmaya bir kısmı ise 'sitemkar' olmaya gidebilir, bu şekilde yorumlanabilir. Aslında biz bu coğrafyanın insanları olarak kültür, sanat ve edebiyat alanında öyle çok büyük yetenekten habersiz oluyoruz ki. Önemli bir efor sarf ederek o insanlardan haberdar olmamız gerekiyor. Gündemimizde bu maddeler çok da yok, haliyle bu sektördeki insanları da az biliyor, az görüyoruz. Benim yaptığım iş nedeniyle sanırım ben de bu gruba giriyorum.

Sanatın illüstrasyon dalını seçmenizin nedeni ne? Bu bilinçli bir tercih miydi yoksa tesadüfler mi sizi bu yöne itti?
Kolaj benim için kendini ifade etmenin çoklu yolu. Elinizde tamamen sizin zevk ve isteğinize kalmış kendini ifade yöntemleri var. Her türlü görsel, bu yolda sizi destekleyebilir ve aslında siz onu 'manipüle' edebilirsiniz. Elinizdeki çokluk sizi çok doğurgan yapabileceği gibi aynı zamanda odağı kaçırmanıza ve yere basamamanıza da sebep olabilir. Titiz bir seçki, bence işin olmazsa olmazı. Bu nedenle kolaj bence 'Varlık içinde Yokluk' disiplini.

Yaptığınız sanatı ve tarzınızı nasıl tanımlarsınız? Diğer illüstratörlerden ayrılan yönleriniz neler?
Renkli, hareketli ve sürprizli olarak tanımlıyorum. Aslında son dönemde biraz daha bu kadar net tanımlamaya başladım tarzımı. Uygun kelimeleri hep arıyordum ama sanırım şu an en iyi anlatanlar bunlar. Benim ayrışma noktam ise; sanırım en çok renkleri kullanışım ve onların çağrışım güçlerinden çokça yararlanmak.

Çok önemli islere imza attınız, biraz bunlardan söz eder misiniz?
Pek çok farklı sektörden farklı dev markalar ile işbirliği yapma fırsatı buldum. Bu iş birliklerinin her biri eşsiz deneyim sağladı ve daha iyi işler üretmem için motivasyon kaynağı oldu. Örnek verecek olursam, Longines Masters serisinin 4. sezon tasarımcısı oldum ve Paris, New York, Hong Kong ve Lozan şehirlerinin posterlerini tasarladım. Bunun dışında The Economist ile birçok kez önemli konularda kolaj yapma fırsatı yakaladım. Sonrasında The Guardian gazetesinin kapak tasarımını yaptım. Bvlgari ve Vogue Hong Kong işbirliğinde farklı ülkelerden ve disiplinlerden seçilen 5 tasarımcıdan biri oldum ve 'bZero' temasının 20. yıl posterini tasarladım. Yakın zamanda ise Apple için 3 farklı influencer ile ilgili işler ürettim. Son olarak Pirelli ile işbirliği yaptım ki bu hem değindiği konular hem de geniş kitlelere ulaşma anlamında çok önemliydi.

Dünya devi Pirelli'nin projesinde çizimlerinizle yer alıyorsunuz. Bu işbirliği nasıl gelişti?
Pirelli sektöründe öncü bir firma ama liderliğin verdiği rehavete kapılmadan her daim gerçekten işi bir adım öteye taşımaya çalışıyor. İşin içine girdiğimde en çok bunu anladım. Sanırım marka ve tasarımcı olarak bizi bir araya getiren şey dinamizm oldu. Marka ajansı benimle iletişime geçti ve sonrasında serüvenimiz başladı.

Pirelli'nin 10 yıldır sanatsal bir içeriğe dönüştürdüğü faaliyet raporunda bu yıl sizin çizimleriniz var. Konsept neydi ve neler çizdiniz?
Aslında itiraf etmem gerekirse beni en çok şaşırtan konu markanın faaliyet raporu kadar 'ciddi' bir alanını sanat ile böylesine birleştirmesiydi. Alışkın olduğumuz düzende 12 punto yazı ile binlerce şey yazan ama dikkatinizi o kadar da çekmeyecek bir doküman bile sanatla ileriye taşınma derdinde. Bu gerçekten etkileyici oldu benim için. Konseptler ise hepimizin hayatına dokunan ve hatta dokunmaktan öte merkezinde olan yapay zeka, sürdürülebilirlik, hız vb. şeklindeydi. Her bir başlık tek tek çalışıldı ve sonunda 8 tasarımlık bir seri çıktı ortaya.

Pirelli'nin faaliyet raporunda çok önemli yazarlar ve sanatçılar yer aldı ve şimdi onların arasına siz de katıldınız, bu nasıl bir duygu? Ayrıca bu işin size neler katacağını düşünüyorsunuz?
Öncelikle geniş hedef kitlelerine işlerimi ulaştırabilmek beni gerçekten çok mutlu ediyor. Pirelli işbirliği ile bunu sağlayabildim. Diğer yandan bir gelenek haline gelmiş bu oluşumun bir parçası oldum. Bu en büyük kazanımlardan biri. Aynı zamanda dünya devi bir firmanın tüm insanlığı ilgilendiren konulara yöneldiğini gördüğüm için de ayrıca mutlu oldum.

Bu arada Türkiye'ye yönelik projeleriniz veya burada yapmak istediğiniz işler var mı?
Kesinlikle isterim. Ama bu çok düşündüğüm ve üzerine uzun planlar yaptığım bir şey değil şu an için. Proje kısmında ise Türkiye'den aktif bir projem şu an yok ama olursa ve marka ve tasarımcı olarak ihtiyaçlarımız birbirini tutarsa elbette ki olabilir.

Sizin gibi Londra'da yaşayan dünyaca ünlü modacımız Bora Aksu ile tanışıyor musunuz? Bunu sormamın nedeni; aynı zamanda meslektaş olmanız! Çünkü pandemi döneminde öyle illüstrasyonlar yaptı ki, herkes çok beğendi. Kendisiyle röportaj yapıp işlerini dergimizde yayınladığımızda büyük ses getirdi. Siz onun bu çizimlerini gördünüz mü, bir illüstratör olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bora Aksu'yla fiziki olarak tanışık değiliz ama elbette aynı sektör insanları olarak kendisini tanıyorum. Çizimlerini gördüm ve evet kesinlikle tarzını çok iyi yansıtan, gayet güzel işler. Kendisinde en öne çıkan şey multi disipline sahip olması ve bunu eserlerine tam olarak yansıtması. Bu nedenle de çok takdir edilesi...

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.