Genç ve başarılı tasarımcı Seda Parseker, donanımlı eğitiminin ardından aile şirketinde uzun yıllar yer alarak ve yardım kuruluşlarında gönüllü çalışarak iş hayatına adım attı. Parseker, asıl tutkusu tasarıma ise bir yıl önce markası La'Pars ile giriş yaptı. Birbirinden dikkat çekici ürünlerle kullanıcının kısa sürede dikkatini çeken ve beğenilerini toplayan Seda Parseker ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Seda Hanım ilk olarak sizi tanıyabilir miyiz?
1987'de Bursa'da dünyaya geldim. İlk orta ve lise eğitimimi Bursa'da tamamladıktan sonra University of Manchester'da BSE, Textile Science and Engineering bölümünde eğitim aldım. Eğitimime devam ettiğim yıllarda İngiltere'nin en büyük dernek ve kurumlarında gönüllü olarak çalıştım. 2008-2010 yılları arasında The Christie NHS Foundation Trust yani kanser hastalığı için ilaç ve yöntem araştırmaları yararına bu kurum adına yapılan davetler, yemekler ve moda şovları düzenledim. 2009-2011 yılları arasında ise Save the Children UK ve Water Aid kurumları yararına birçok özel projeye katkıda bulundum. Yüksek lisansımı yine aynı üniversitede Fashion and Textile Retealing/Marketing üzerine yaptıktan sonra 2012 yılında Türkiye'ye döndüm ve Bursa'daki aile şirketimizde çalışmaya başladım. Yaklaşık 3 ay sonra babamın isteği ile İstanbul'daki şirketimizin başına geçtim. Eş zamanlı 2013'ten beri İstanbul'daki CAGEV & CAGEDER'de (Çocuk Aile Gelişim ve Eğitim Vakfı ve Derneği) Proje koordinatörü olarak gönüllü görev almaktayım. Bunun dışında geçtiğimiz senelerde İstanbul'da Dünya Turizm profesyonelleri derneği olan Skal İnternational ve Türk Emniyet Teşkilatı Şehitleri Malulleri ve Yetimlerinin Eğitim ve Yardım vakfı TEYEV'de şirketimiz adına yardımlarda bulunuyoruz.
Yoğun bir temponuz var, kendinize zaman ayırabiliyor musunuz?
Tabi ki, yemek yapmayı moda kadar çok severim. Eğer tekstil ve moda ilk tercihim olmasaydı, gastronomi okurdum. Ama bu yanımı da fazlasıyla geliştirdiğime inanıyorum. Yemekli misafir ağırlamayı çok severim. Bunun dışında düzenli spor yapıyorum. Spora ek olarak yoga ve pilates de yapıyorum. Vakit buldukça haftada 1-2 kere dans derslerine katılıp, günün stresini atıyorum. Müziğin adeta stres için icat edilmiş bir terapi olduğuna inanıyorum. Bunların yanı sıra küçük yaştan beri at biniyorum kış aylarında kayak, yazın su sporları ilgileniyorum. Son zamanlardaki favorim Antigravity Yoga… Aktiviteler harici en büyük zevkim sık sık seyahat etmek. Ufak ama gururlandırıcı başarılarımla beraber kendi isteklerimi de önde tutarak kendime gereken vakti her zaman ayırıyorum ve bunun dengesini güzel sağladığıma inanıyorum.
Markanız La'Pars nasıl ortaya çıktı?
2017 yılının son aylarında La'Pars ortaya çıktı. Zaten okuduğum alan ve modaya olan özel ilgimden ötürü geç bile kalınmıştım bu projeyi hayata geçirmek için… En büyük teşvikçim ve destekçim annem… Ona çok teşekkür ediyorum. Yurtdışında ilk döndüğüm yıllarda hemen kendi işimi kurmaya çok hevesliydim. İş hayatında toy olduğum dönemlerimde babam bana "kızım bebek emeklemeden yürüyemez, koşamaz önce emeklemeyi öğren doğrul sonra gerisi zaten gelir" demişti. Vakit yürüme vakti…
İlk defa ne zaman tüketiciyle bir araya geldiniz?
Markamı ilk defa sevgili arkadaşım Aslı Özdemir'in gerçekleştirdiği Türk Böbrek Vakfı yararına düzenlenen kermeste sundum ve ilk çıkışımın bu kadar yararlı bir amaç ile buluşması beni daha çok heyecanlandırdı.
La'Pars tasarımlarından biraz bahsedelim mi? Hayalinizdeki tasarımlarınızı yarattığınız kadın nasıl biri?
La' Pars, benim gözümden, benim yorumumla, benim iç dünyamla, çizimimle bütünleşerek ortaya çıkan bir moda… La'Pars kadını kendine güvenen duruşu olan güçlü, iddialı ama bir o kadar da asil ve elegan, ne istediğini bilen kadın. La'Pars olarak yaptığımız işi sanat boyutuna taşımak adına şuan Türkiye'deki birçok isim ve Umman'da olan Cure8 Art House'taki birçok özel ressam ile birlikte kapsül koleksiyonu hazırlıyoruz. Yaptığımız işe farklılık ekleyerek, farkımızı ortaya koyacak olmak beni heyecanlandırıyor.
Aileniz en büyük destekçiniz. Babanızdan neler öğrendiniz kendi markanızı kurma sürecinde?
Dediğim gibi annem en büyük destekçimdi. Babam da benim en kıymetlimdir ve bugüne kadar yanlışlarımla, doğrularımla daima yanımda oldu. Ona sonsuz minnettarım fakat bu markayı onun sadece manevi desteğini alarak kurdum. Markamı başarılarla taşıyıp, bu çabamla babamı gururlandırmayı umuyorum.
Kendi markanızı kurmak nasıl bir his?
Şuan La'Pars benim bebeğim ve onu zevkle, her şeyimi katarak tek başıma büyütüyorum ve umuyorum ki çok çok iyi yerlere gelecek. Çünkü bu markayı kurarken müşteri analizleri yaparak, kar marjlarını hesaplayıp, her şeyi olduğundan fazla göstererek kurmadım. Öncelikle yaptığım işten zevk alarak, daha sonra da kendim giymeyeceğim hiçbir ürünü yapmayarak tüm benliğimi ekleyerek, bu markayı yarattım. Başarıya hepimiz hevesliyiz ama bugünler de marka kurmak değerliliğini maalesef ki yitirdi. O yüzden umuyorum ki bu kadar çaba ve emeğimin ardından daha iyi yerlere gelebileceğiz.
Size göre alışverişte en önemli kural denir?
Bence modadaki en önemli altın kural; bir şeyi moda olduğu için almamaktır. Size, vücut proporsiyonunuza yakıştığı için ve en önemlisi siz beğendiğiniz ve üzerinizde harika durduğunu düşündüğünüz için bir parçayı almalısınız.
Tasarımlarınıza şuan müşterileriniz nerelerden ulaşabilir?
Şu an La'Pars, Nişantaşı Le Melanj mağazasında bulunuyor ve online olarak da bizlere doğrudan ulaşabilirler. Ayrıca kişiye özel ürün seçeneklerimizle de aklınızdakini kumaşlarla buluşturabilirsiniz.