Geniş bir hayran kitlesine sahip olan Ozan Doğulu'nun heyecanla beklenen yeni albümü sevenleriyle buluştu. Bu kez '130 BPM Moderato' adını verdiği albümünde Ozan Doğulu'ya; Ajda Pekkan&Kenan Doğulu, Sezen Aksu, Ebru Gündeş, Şebnem Ferah, Gülşen, Özlem Tekin, Burcu Güneş, Mustafa Ceceli, Model, Yonca Lodi, Ziynet Sali ve Ece Seçkin eşlik ediyor. Toplam 13 şarkının yer aldığı albümde, cover şarkıların yanı sıra yeni şarkılar da bulunuyor. Albümün çıkış şarkısı ise Ajda Pekkan ve Kenan Doğulu'nun düetinden oluşan 'Harika'. Ozan Doğulu'nun 90'larda yaptığı ve tesadüfen eski kayıtların arasında bulduğu parça, bir kez daha "Bu adam bu işi biliyor" dedirtiyor!
Röportaj:Nazan ORTAÇ
Yeni albümün hikayesi nedir?
Başta bu işe girerken dedim ki, üç albüm yaparım aynı konseptle. Kafama göre bir konsept kurdum; eski ve yeni şarkıların kulüp, dans eğlenceli versiyonları gibi. İlk '130 BPM'i yaptık, 'Alain Delon' falan çok patladı, başka şarkılar da çok güzel tepkiler aldı. İkincisi de gayet başarılı oldu, bu şimdi üçüncüsü ve muhtemelen sonuncusu bu konseptin. Bence en güzeli de bu oldu.
Şarkıları nasıl seçtiniz?
En önemli ve en zor şey; şarkıyı nasıl parlatırız diye düşünmek ve fikir bulmak... Ama herhalde en iyi yaptığımız şey de o oldu ki çünkü hangi şarkıcı arkadaşıma gitsem, "Bu şarkıyı söyler misin" diye, hepsi keyifle kabul etti.
Yaptığınız her şarkının tutmasının nedeni ne?
Bilmiyorum ki, sevgiyle besliyorum, ondan olabilir (kahkaha atıyor)...
Belirli formüllerle mi çalışıyorsunuz? Var mı sırrınız?
Söyler miyim sanıyorsun, beni piyasadan silmek mi istiyorsunuz (gülüyor)? Dediğim gibi, işimi çok severek ve eğlenerek yapıyorum. Neredeyse 30 senedir bu işi yapıyorum sahnede. 25 senedir de prodüktörlük yapıyorum, biraz da tabii tecrübe bu; insanları tanıma, insanları sevme, şarkıcıları dinleme, "bu şarkıyı kim nasıl söylemeli, bu şarkı nasıl düzenlemeli" diye kafa patlatma... Ben bütün şarkılara lakap koyuyorum; 'çıtır şarkısı' gibi mesela, 'karizmatik şarkı' diyorum, 'radyo şarkısı' diyorum, 'kulüp şarkısı' diyorum, hepsinin bir tarzı var. Mesela sen onu beğenmezsen, bir sonraki şarkıyı beğeneceksin... Eğer ki Türkçe pop seviyor ve dinliyorsan, mutlaka senin de beğeneceğin bir şarkı çıkacak, kaçarı yok, mutlaka birine yakalanacaksın!
Şimdilik bir tek 'Harika'yı duyduk, o ne şarkısı?
'Harika' aslında çok eski bir şarkı, kaç senesinde yaptığımı hatırlamıyorum ama 80 sonları, 90 başları olmalı... Retro bir şarkı, biraz 80'ler havasında çünkü. Dünyada da öyle bir moda var, 80 ve 90'lar havalarında, bu soundlarda şarkılar yapılmaya başlandı. Ben de tesadüfen buldum, Kenan'ın bilmem neredeki kayıtlarından çıktı. Ajda'nın eski tarzını özleyen dinleyiciler var; öyle bir fikir oluştu kafamda, böyle bir düet olsun, hatta bu sefer üçümüz olsun diye düşündüm. Kenan'ın ağzına göre sözler olsun, Ajda'nın ağzına göre sözler olsun falan derken, bayağı bir senedir bu şarkıyla uğraşıyoruz. Bir de şarkının benim için özelliği ve zor tarafı, içinde hiçbir alaturkalık olmaması. Çok Avrupai bir şarkı, sanki yabancı bir şarkıyı almışız da Türkçe cover yapmışız gibi bir havası var. Ajda'nın eskiden yaptığı şarkılara benziyor; o yüzden öyle bir bağdaştırma yaptım kafamda. Sevildi diye düşünüyorum, tepkiler o yönde...
Müziğin birçok işini birden yapıyorsunuz, hangisi daha çok keyif veriyor?
Aslında tam olarak öyle bir şey yok, hepsinin bir yeri var dediğiniz gibi. Ben esasında piyanistim, 4 yaşında konservatuara girmişim, piyanist olmuşum. Fakat işin ikinci etabı aranjörlük, bu da çok sevdiğim bir iş. Bence matematik zekası isteyen bir iş, benim matematikle aram hep çok iyiydi. Mesela hiç şarkı sözü yazamam, okulda da edebiyatım kötüydü zaten. Ajanjörlükte, o bilgisayarda gördüğümüz bilgiler çok sayısal bilgiler, bunlarla uğraşmak benim için çok eğlenceli ve milyarlarca alternatiften bir şeyler seçip oluşturmak mükemmel bir şey. 'Harika'da mesela en son saydık, 180 kanal kayıt var, yani 180 farklı sesi birleştirip kayıt yapmışız. Bunların tek tek seçilmesi benim için çok eğlenceli. Sonraki kısmı da; bunu DJ olarak, piyanist olarak ya da orkestra şefi olarak canlı şekilde dinleyiciye sunmak, o da ayrı bir zevk. Hepsi böyle etap etap gidiyor.
Hep arkadaki isimdiniz. Şimdi daha çok sahnedesiniz, nedir sizi sahne arkasından sahne önüne getiren?
Aslında bakarsanız, sahne arkası sahne önü gibi yorumlamıyorum ben onu. Hep sahnedeydim, ama hiçbir zaman şarkıcı olmadım. Gene aslında müzisyenlik yapıyorum, DJ'lik yapıyorum... O da şöyle gelişti; 15 sene evvel başladı bu DJ'lerdeki starlaşma durumu. Belki de 100 bin kişi, bir tane adamı seyretmeye gidiyor, onunla saatlerce dans ediyor, DVD'sini, albümünü alıyor, sonra resim çektirmek istiyor... Hatta "DJ's are the new rock stars" diye bir laf oluştu. Bu benim çok hoşuma gitti, şarkı söylemeyip de böyle bir kitleye hakim olma fikrini çok sevdim. Mesela Tiesto çıktı, dedim ki dünyada yeni bir durum bu. Çünkü DJ hep vardı, ama DJ'in starlaşması fikri çok hoşuma gitti, bu tam bana göre dedim, ben bunu yapabilirim. Sonradan gerçekten David Guetta'lar, Armin Van Buuren'ler gibi ciddi rakamlara seslenen DJ'ler çıkmaya başladı. Aslında benimle aynı işi yapıyorlar; stüdyoda şarkıyı yapıyor, sahnede bunu sunuyorlar. Türkiye'de de bu yapılabilir diye düşündüm. Ve bu albümle parladı tabii. Dediğim gibi, aslına bakarsan dünyadaki bir oluşumdan ben de yararlandım.
Çok DJ var... Sizin alametifarikanız nedir?
Benim şarkıyı kendim yapıyor olmam... Benden sonra birkaç arkadaşımız daha yapmaya başladı, yani müzisyen-prodüktör DJ'ler çıkmaya başladı. Zaten bizim yaptığımız şarkıları çalan bir sürü DJ arkadaş vardı, ama benim kendi yaptığım şarkıları çalıyor olmam bence özellikli olan.
Müzikal olarak çok başka türler yapabilecekken, neden sadece pop müzik yapıyorsunuz? Sizi bu yönde eleştiriyorlar...
Ben aslında bir sürü şey yapıyorum ama siz duymuyorsunuz, bu eleştiriler de beni pek ilgilendirmiyor, çünkü ben pop müziği çok seviyorum. Zamanında rock müzik grubum da vardı, caz müzik de çaldım, esasında klasik müzikle başladım. Klasik müziği çok seviyorum ama pop müziğe yöneldikten sonra klasik müzik çok zor. 15 yaşındaki gibi piyano çalamıyorum artık açıkçası. O zaman Bach, Chopin'in eserlerini çalabiliyordum, şu an çalamam. Çalarım ama çok egzersiz yapmam, çok çalışmam lazım. Öyle bir projem de var, ciddi bir klasik müzik konseri vermeyi düşünüyorum ama birkaç sene kapanıp çalışmam lazım bunun için.
Emekliliğinizde belki?
Belki emekliliğimde olabilir (gülüyor)... Şu an için zor gerçekten. Bir de beni eleştiren arkadaşlara şunu söyleyebilirim, ben yapıyorum ama sizlere ulaşmıyor, çünkü bu yaptığımız işi 7 milyon kişi dinliyor, diğerini 10 kişi merak ediyor. Ne yazık ki keşke caz müzik, klasik müzik daha fazla ilgi görse Türkiye'de.
Rock müzikle ilgili projeniz var mı?
Ben rock bazlı değilim biliyorsunuz, pop bazlıyım. Şebnem Ferah'la, Özlem Tekin'le şarkılar yaptık pop tarzında, ama rock kokusu var içinde. İleride fantezimiz var -yine emekliliği bulabilir tabii- güzel bir rock grubu kurup, albümünü falan yapmak istiyorum.
Siz kimleri dinliyorsunuz? Takip ettiğiniz konserler var mı, heyecanla beklediğiniz isimler?
Dediğim gibi benim için üç tane çok özel müzik var; pop, klasik ve caz. En son New York'ta Chick Corea'nın konserine gittim, duayen bir piyanisttir, çocukluğumuzda takip ettiğimiz. Onun dışında oturup zevk için pek pop dinlemem açıkçası, ama pop müzikte sound olarak dünyada ne oluyor diye 'araştırmacı kimlik' olarak dinliyorum. Hadi oturalım şurada bir müzik dinleyelim dediğimiz zaman da, klasik müzik dinliyorum. Bol piyanolu bir piyanist olabilir mesela, Chopin çok seviyorum. Konserlere pek gidemiyorum ne yazık ki, genelde güzel konserler hafta sonuna denk geliyor İstanbul'da, ben de hafta sonları genelde çalıştığım için pek denk düşüremiyorum.
Çalışma temponuz nasıl?
Hafta içleri stüdyoda oluyorum genelde. Kalkarım, sporumu yaparım, kızımı okuldan alırım. Akşam 6 gibi stüdyoya gelirim, ne zaman çıkacağım hiç belli olmaz. Hafta sonları da genellikle, bir yerlerde çalıyor oluyorum, bazen şehir dışı, bazen yurt dışı, şimdi yazlıklar başladı. Ağustos falan çok zevkli ve yoğun geçecektir. Ramazan'da biraz düşüyor, ben de genelde Ramazan'da tatil yapıyorum zaten. Amerika'da Los Angeles'ta bir evimiz var, yine bir 20 gün tatil için kaçarız. Ondan sonra bayramla birlikte coşarız zaten...
Kızınız Arya'nın da ayrı bir hayran kitlesi var... İki yıl önce ikinci kızınız da oldu, nasıl iki kız babası olmak?
Valla çok güzel, benim için onlar yaşama sebebim diyebilirim.
Üçüncüyü istiyor musunuz, bir erkek çocuk mesela?
Herkes aynı şeyi söylüyor, yapacağız herhalde ama nasıl yapacağız hiç bilmiyorum! Hanım istiyor, başından beri hep "Bir oğlum olsun" diye bir isteği var. Ben de başından beri kız istiyordum, Allah bana iki tane verdi, ben tamamım aslında. Ama bir yandan da biz üç kardeşiz, Ece'ler de üç kardeş, sanki bizim de üç çocuk yapmamız gerekiyormuş gibi bir baskı var üzerimde. Yapacağız herhalde... Bir yandan da kız çocuklarını çok seviyorum, üçüncüsü de kız olursa çok sevinirim... Bayılıyorum zaten çocuklara, dünya işleri olmasa 10 tane falan yapacağım da... Biraz da erkek çocuğu şundan istiyorum, bizim Doğulu soyadı yok olmak üzere, ya biz bir tane daha yapacağız ya da Kenan'a kalacak, son şansımız yoksa Doğulu kalmayacak! Sorumluluk var üzerimizde aslına bakarsan... Kısmet ya...
Zor ve yorucu bir işiniz var, bir de iki çocuk babasısınız... Aile ve iş hayatını nasıl bir dengede tutuyorsunuz, işin büyük yükü eşiniz Ece Hanım'a mı kalıyor?
Evet, tabii... Ben zaten gece çalıştığım için, ancak kızımı okuldan alıp eve gidene kadar birlikteyiz, hep birlikte yemek yiyip, günde bir-iki saat geçirebiliyoruz. Ama dediğim gibi tatil günleri yapıyoruz, herkes gibi cumartesi- pazar ya da bayramda değil de, pazartesi-salı yapıyoruz. Ramazan'da işte hep birlikte 20 gün Amerika'ya gidip, Disney Land falan gezeceğiz. Ama çocukların bakımı daha çok annenin üzerinde, Lila hala bir şey olduğu zaman annesine gidiyor, bana gelmiyor mesela. Sonradan değişiyor tabii, Arya benim şu anda sevgilim gibi, kız arkadaşım gibi, okul çıkışı pastaneye gidiyoruz...
Aile olarak mutlu bir olay yaşadınız, kız kardeşiniz evlendi... Büyük ağabey olarak neler hissettiniz?
Duygusal geçti tabii... Oradaki avantajımız şu; Emre, Ece'nin yakın arkadaşı, liseden sınıf arkadaşı, ben de zamanında tanıdım ve çok sevdim. Tesadüfen biz tanıştırdık onları, yani bir tanıştırdık derken, aynı ortama gire çıka flört etmeye başladılar. Hoşumuza gitti, beş senedir birlikteler, sonunda evlendiler. Bir yastıkta kocasınlar inşallah, çocuklar yapsınlar, yeğen sevelim! Hepsinden onu istiyoruz, Kenan'a da onu söylüyorum... Canan ondan önce davrandı, darısı Kenan'ın başına.
Kenan'la Beren'i sormasak olmaz tabii....
Kenan da evlenecek işte, bekliyoruz. Onun da evlenip çocuk yapmasını istiyoruz...
Çalıştığınız sanatçıları size sorsam, kim hakkında ne diyebilirsiniz?
Hepsiyle benim albümüm dışında da tanışıyorum ve çalışıyorum, ama burada beni gururlandıran şey, benim albümde sanki daha bir titizlendi hepsi.