'Sanatçı olmak genlerimizde var'
'Sanatçı olmak genlerimizde var'
Röportaj:Elif AKTUĞ
Fotoğraflar:Serkan ŞENTÜRK
Babası rahmetli işadamı Pamir Bezmen’in yıllar önce aldığı fotoğraf makinasıyla çekim yapmaya başladığında henüz küçük bir kızdı Pamira Bezmen. Annesi Nermin Bezmen’den etkilenerek önce yağlıboya resim yapmaya başladı... Profesyonel iş hayatına başladığındaysa hep bir şeyler eksikmiş gibi hissediyordu; eksiği kızının doğumuyla tamamlandı. Pamira Bezmen, kararını verdi; doğal bir hayat yaşamak ve kızını mümkün olduğu kadar sağlıklı yetiştirmek istiyordu. Fotoğrafçılık eğitimi aldı, işe kızıyla başladı; kızının fotoğrafları o kadar çok beğenildi ki müşterileri kendiliğinden geldi. İki yıldır profesyonel olarak bebek/ çocuk/aile fotoğrafları çeken Pamira Bezmen, hayat arkadaşı Shawn Montanez ile ABD’de yaşıyor ama yılda birkaç kez İstanbul’a gelip, cemiyet hayatının önemli isimlerinin bebeklerinin özel anlarını görüntülüyor. Bir sonraki gelişinde workshop yapacağını söyleyen Bezmen’le, Shawn Montanez’den olan 3.5 yaşındaki kızı Shaya Montanez’in eşliğinde konuştuk.
'Sanatçı olmak genlerimizde var'
Fotoğrafı diğer sanatlardan ayıran en önemli özellik sevgidir desem, bana katılır mısınız?
Pamira Bezmen: Aynı fikirdeyim. Benim çıkış noktam ve ilham kaynağım da bu; sevgi. Karşımdaki kişinin ruhuna duyduğum saygı. Onun şahsını tam ve doğru yansıtabilmek için verdiğim çaba; onun en güzel yerlerini ön plana çıkarıp, onu sevdiklerinin gözünden anlatabilmek için elbette sevgiyle bakmam lazım. Çok soruyorlar, “O çocuğu nasıl böyle güzel gösterdin” diye.
Gerçekten sizin fotoğraflarınıza bakınca hepsi melek gibi görünüyor.
Bezmen: Çok teşekkürler, onları nasıl görüyorsam öyle yansıtıyorum. Aynı değiliz; aynı güzelliğe sahip değiliz ama hepimizin de farklı güzellikleri var.
Aynı makineyle aynı kişiyi veya objeyi farklı insanlar, aynı açılardan çekse bile farklı kareler çıkıyor ortaya.
Bezmen: Doğru, aynı fotoğrafçılık okuluna gittiğimiz bir arkadaşımla, birlikte sokaklarda gezer ve aynı yerleri çekerdik. Onun gönül gözü, beyni başka türlü çalışırdı, benimki başka. Birbirimizin fotoğraflarına bakar ve hayret ederdik. Bu yüzden fotoğrafçılar arası rekabete de inanmam. Rakibi yoktur fotoğrafçının. Müşteri fotoğrafçının özüne gelir, işleri ona hitap ediyorsa, kendini rahat ve güvende hissediyorsa başka alternatif bakmaz.
'Sanatçı olmak genlerimizde var'
Siz neden işinizi değiştirip fotoğrafçı olmak istediniz...
Bezmen: Babam severdi fotoğraf çekmeyi, elinde kamerayla gezerdi. Her anımızı görüntülemek isterdi. Annem ve babaannem de ressamdı. Evimiz sanat kokardı. Ben de resim yapmaya başlamıştım, erkek kardeşim Cazım da eskiden fotoğraf çekerdi. Şimdi tam tersi oldu. Ben profesyonel olarak fotoğrafçı oldum, kardeşim de ressam ve heykeltraş. İş hayatımızı bıraktık, genlerimizde var galiba. Bu evin içinde sanatla iç içe büyüdük. Kızımla birlikte de ne yapmak istediğime karar verdim. Kurumsal hayata dönmek istemedim. Shaya’nın gözümün önünde günbegün büyümesi mucizeydi ve hiçbir anını kaçırmak istemedim. Kızımın fotoğraflarını çektikçe, çevreden talep gelmeye başladı. Derken ara sıra profesyonel olarak çekim yaparken, tam zamanlı olarak fotoğrafçılığa başladım.
Aslında bir iş kadınıydınız, ABD’de tümden farklı bir hayatınız vardı değil mi?
Bezmen: İlaç ve kimya firmalarında, dev firmalarda global görevler aldım, yönetici olarak çalıştım. Ciddi bir işkadınıydım, sürekli seyahat ederdim. Apayrı bir aşkla bu işe başladım. Bir de tamamen doğal bir hayata dönmüştüm kızımdan sonra. İlaçsız, organik ve doğal bir hayatla da çalıştığım yerler bağdaşmıyordu açıkçası. Bal, sirke ve zencefille hayatımız geçiyor şimdi. Yeni bakış açım ve hayat anlayışımla, o firmalarla doğru bir örtüşme olmayacaktı. Her şey kendiliğinden gelişti aslında.
İlk müşteriniz kimdi?
Bezmen: İlk müşterim Shaya, kızım... O benim ilham kaynağım oldu.
Bir stiliniz var mı; bir fotoğrafa bakınca “Pamira Bezmen çekmiş bunu” densin ister misiniz?
Bezmen: Stil yaşayan bir şeydir. Şekil alıp, değişiyor, öğrenmeyle beraber, daha iyiye özenmeyle beraber yön değiştiriyor. Müşterilerimden duyuyorum ama, “Sizin çektiğinizi anladık” diyorlar. “Nerede görsem tanırım” diyen var. Ben saptayamıyorum bunu, her biri başka bir hikaye, başka bir çocuk ve aile neticede.
'Sanatçı olmak genlerimizde var'
Çekim süreci nasıl oluyor, nasıl belirliyorsunuz konsepti?
Bezmen: Önce evlerine gidip yakından tanıyorum, zevklerine bakıyorum, dekorasyonlarına göz atıyorum. Karakter özelliklerine ve çocuğun doğum tarihine kadar. “Benim stilim budur” diyerek herkesi aynı şekilde çekmeyi istemem doğrusu. Onları yansıtan bir iş olsun ve 60 yıl sonra da ortada kalabilen bir klasik olsun. Bir gün torunlarına göstersinler gururla. Her aile için biraz benden, biraz ondan alıp güzelce karıştırıyorum.
Birer yağlıboya tabloya benziyor fotoğraflarınız, çok romantik...
Bezmen: Çok teşekkürler ne büyük bir iltifat. Bunu istiyorum biliyor musunuz, hem fotoğraf olmasını hem de hayal dünyasını yansıtmasını. Doku ve renklerle oynuyorum bu romantik duyguyu daha iyi yansıtmak için.
'Sanatçı olmak genlerimizde var'
Fotoğraflar çoklukla dijital ortamda saklanıyor, duvara asmak ya da evde sergilemek gibi bir adet kalmadı gibi...
Bezmen: Eskiden daha özeldi, randevu alınır fotoğrafçıya gidilirdi. Şimdi herkesin elinde akıllı telefon var, “Ben çekerim ne olacak ki” diye hissediyorlar. Hepsinin ayrı bir değeri var tabii. Aile çocuğunun her anını yakalıyor, bu güzel bir şey ama telefonla çekilen bir fotoğrafı kanvasa basıp duvarınıza asamıyorsunuz. Bir sanat eseri olmuyor. Çok butik ve özel bir şey bu, artık bir zamanların yağlıboya tablolarının karşılığı, bugün profesyonel çekimler. Fotoğrafçıların da üzerine düşen sorumluluklar var. Yaptığımız işle, aldığımız ücreti dengelemeliyiz ki; aileler gerçek değeri görsünler. Fotoğrafçı da yatırım yapmalı, bir sanat olarak olması gereken yere gelmeli. İnsanlar değeri fark ediyor ve gidiyor. İyi sanatçılar kendilerini anlatabilmişlerse şayet, çatı katına saklanıp resim yapan sanatçıdan bahsetmiyorum; müşteri kitlesiyle buluşur. Kaçınılmazdır...
Kimleri çekiyorsunuz?
Bezmen: Arzu eden herkesi. Müşterilerimin yüzde 80’i birbirinden duyup bana gelenler. Bir ilana bakıp da fotoğrafçıya gideni duymadım, ben çocuğumu emanet etmem herkese. Çocuklara olan yaklaşımım, onları kendi evladım gibi görmem ilk başta aileleri çok etkiliyor. Üzerlerine titriyorum. Gazlarını çıkardığım, yedirdiğim, uyuttuğum bile oluyor.
'Sanatçı olmak genlerimizde var'
Öyle ya, bebeklere nasıl güveneceksiniz? Onlar nasıl istiyorsa öyle olmuyor mu çekimler?
Bezmen: Hem de nasıl! Saatlerce çalışıyoruz bazen... Çocuğu mutlu ettirmek lazım, rahat ve güvenli olmalı. Bir ara modaydı, bebeği havada sallandırıp, bir tülbendin içine koyup çekiyorlar. Aileler böyle risk almasın lütfen. Dört saat kadar sürer çekimlerim en fazla. Anneleri de çekimden önce eğitmeye çalışırım, tüyolar veririm. Anneleri rahatlatmam lazım en başta. Bebek mutlaka acıktığı an meme emmeli. Stüdyoya geliyor diye hazır mama vermesinler isterim. Mutlaka günlük rutinlerini korumalarını ve çekime hazır olmalarını istiyorum. Çünkü ne kadar iyi hazırlanırsanız sonuç o kadar iyi olur. Keyfi yerinde bir bebeği çekmek çok zevkli oluyor, inanın bana.
Hiç canınızdan bezdiren, ağlayan bir bebek oldu mu?
Bezmen: Deneyen oldu ama başaramadı... Aile streste olmamalı, çocuk da hissediyor yoksa kameradan korkabiliyor. İyi ilişki kurmam çok önemli bebekle. Her çocuk farklı tepki veriyor, farklı iletişim kuruyorum. Kısıtlı bir süre içinde her şeyi halletmek lazım. Ediyorum da...
'Sanatçı olmak genlerimizde var'
Nasıl fotoğraflar tercih ediliyor?
Bezmen: Birkaç yıl önce bebeği küçücük gösteren, sepet içinde, kukuletayla, veya bir kutu içinde fotoğrafları çekiliyordu. Ama bugün istenen, aileyle bebeğin duygularını anlatan fotoğraflar. Klasik olarak kalacak fotoğraflar önemli, sevgiyi yansıtan. Bu duyguyu yansıtmak istiyorum.
Workshop yapacak mısınız?
Bezmen: Bir sonraki gelişimde workshop’larıma başlayacağım. Çok talep var, iyi organize olmalıyım. İlerleyen aylarda workshop’um olacak İstanbul’da...