Lüks gayrimenkul ve yatırım danışmanlığı şirketi Giz High-End Estate'in yönetici ortağı Canda Elgiz, koleksiyoner bir ailenin, Can ve Sevda Elgiz'in küçük kızı. Liseyi Avrupa'da, üniversiteyi ise başka bir kültürü tanımak için fırsat olarak gördüğü George Washington Üniversitesi'nde okumuş ve School of Business'da pazarlama eğitimi almış. "Amerika'nın başkentinde yaşamak apayrı imkanlar sağladı. Başkanlık seçimlerinde oradaydım ve tarihi anlara şahit oldum. Restoranlarda yan masalarda senatörlerin oturması, World Bank ve IMF'nin yanındaki binada derse girmek, White House'un yanındaki binada yaşamak bir öğrencinin karşılaşabileceği çok değerli bir fırsattı" diyen Canda Elgiz, yaz dönemlerinde de staj yaparken üniversiteden ders almaya devam etmiş ve bu sayede okulu erken bitirip, iş hayatına atılmış.
Maslak'taki Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi'nde buluştuğumuz Canda Elgiz'le Türkiye'de sanatın gelişmesinde finans sektörünün payını, sanat-finans ilişkisini, Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi'nin önemini ve iş hayatındaki hedeflerini konuştuk.
Koleksiyoner bir ailenin çocuğusunuz. Küçük bir çocuğun gözüyle neler ifade ediyordu o zamanlar sizin için sanat?
Ailemin koleksiyonerlik macerası benim doğumumdan çok önce başlamış. Küçüklüğümde hemen hemen tüm aile seyahatlerimiz yurtdışındaki fuarlar ve sergiler üzerine kuruluydu. Her gittiğimiz şehirde bana ilk önce müzeleri gezdirir, oradaki atölyelere katılmamı teşvik ederlerdi. Annem ve babam, seyahat dönüşlerinde bana müze mağazalarından yaşıma uygun sanat kitapları, boya kalemleri ve benzeri şeyler getirirdi. Sanat küçük yaşlardan beri hayatımın bir parçası oldu. Bana alınan kalemlerle bizim eve her yeni gelen eseri çizmeye çalışır ve boyardım. Çok iyi hatırlıyorum, bir keresinde yeşil bir Güngör Taner eseri evden ofise gidiyordu, annem bu eseri çok seviyordu; Ben de üzülmesin diye aynısını A4 kağıda çizip duvara yapıştırmıştım.
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Liseyi Avrupa'da yatılı okuduktan sonra üniversiteyi başka bir kültürü tanımak için fırsat olarak gördüm ve George Washington Üniversitesi'nde okudum. Burada School of Business'da pazarlama eğitimi aldım. Amerika'nın başkentinde yaşamak bana apayrı imkanlar sağladı. Başkanlık seçimlerinde oradaydım ve tarihi anlara şahit oldum. Restoranlarda yan masalarda senatörler oturması, World Bank ve IMF'nin yanındaki binada derse girmek, White House'un yanındaki binada yaşamak bir öğrencinin karşılaşabileceği çok değerli bir fırsattı. Washington benim için çok güzel ve verimli bir seçim oldu. Yazları da orada kalıp değişik şirketlerde staj yaparken üniversiteden ders almaya devam ediyordum. Bu sayede okulu erken bitirip çalışma hayatına erken atıldım.
Ailenizin kurduğu Proje 4L/Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi, çağdaş sanat üzerine devlet ya da vakıf müzelerinin olmadığı bir dönemde kuruldu. Sanat dünyasındaki önemi üzerine neler söylemek istersiniz?
Yurtdısında hem aile olarak, hem de Elgiz Çağdas Sanat Müzesi olarak çok iyi tanınıyoruz. Sanatseverler büyük gruplar halinde koleksiyonumuzu görmeye geliyor ve uluslararası yabancı sanat okullarından ögrenciler staj tecrübeleri için bizi tercih ediyor. Biz de koleksiyonumuzu hem kendi çevremizle, hem de toplumla halka açık bir sekilde paylasıyoruz. Uluslararası tanınırlığımızı Türk sanatının gelisimi için kullanarak, Türk sanatçılarımızın eserlerini dünyaca ünlü yabancı sanatçıların eserlerinin yanında sergileyerek onları yurtdısına tanıtıyoruz.
Uluslararası sanat dünyasında saygı duyulan ve tanınan koleksiyonerleriz. Fuarlara konusmacı olarak katılıyoruz ve koleksiyonumuz dünya çapında ödül alıyor. Son zamanlarda Türkiye'de sanata olan ilginin artmasıyla Türk ziyaretçilerimizin sayısı artmaya basladı.
Modern sanatın Türkiye'deki gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Finans sektörünün bu gelişimdeki payı ne?
Sanat dünyası, paranın da işin içine girdiği büyük bir endüstri haline geldi. Bu gelişimi desteklemek için dünyada olduğu gibi Türkiye'de de en büyük pay finans sektörüne ait. Fuarlara, uluslararası gezici sergilere, müzelere, müzayedelere ve büyük sanat etkinliklerine sponsorluk yapan bankaların desteği bu gelişimin önemli bir bölümünü olusturuyor. Zaten uluslararası önemli marka galerilerinin Türkiye'de sube açmaları bu gelisimi ve Türkiye'deki sanat dünyasına artan ilgiyi gösteriyor.
Zamanla sanatın kendisi de gelisiyor. Eskiden daha çok yağlı boya tablolar ve heykellerle karsılasırken, simdi performans sanatından kavramsal sanata, videolara birçok formatla karsılaşabiliyoruz. Sanatçı her formatla kendisini ve fikirlerini, farklı ve yenilikçi sekillerde ifade ediyor, izleyiciyle arasında eşsiz bir ilişki kuruyor. Bu gelişimde teknolojinin büyük bir rolü var. Mobil müze, sanal müze, akıllı telefon uygulamaları ve sosyal medya sayesinde bu gelişim hızla devam ediyor.
Çağdaş sanat son yıllarda Türkiye'de hayli ilgi görüyor ama gerçekten anlasılıyor mu yoksa popüler kültürün bir uzantısı mı?
Gerçekten anlaşılıyor.İnsanlar sanatı tanıdıkça ilgileri artıyor. Sanatçılar ve eserleri hakkında bilgi topluyor, onları takip ediyor, boş vakitlerinde galerileri gezmeye başlıyor ve sanat hakkında okudukları kitaplar hakkında bilgi paylaşıyor. Bununla paralel olarak ilgi arttıkça işler büyüyor. Fuarlar ve İstanbul Bienali ile yurtdışından sanatı takip eden gruplar geliyor. Türkler, bu gruplar ve yabancı eserlerle bir araya geliyor. Sanatın Türk insanının hayatında yer aldığını böyle gelişmelerle daha da net görüyoruz.
Türkiye'deki genç sanatçıları nasıl değerlendiriyorsunuz, sonuçta uluslararası alanda adlarından söz ettiren birçok sanatçı var ama bunlar çağı yakalamak için yeterli değil sanırım?
Türkiye'de sanat son yıllarda önemsenmeye başladı. Müzeler çoğaldı, önemli sergiler geliyor, galeri sayıları arttı. Türk insanı sanatı daha iyi tanımaya başladı, daha sanatsever oldu. Bu ilerlemelerle Türk sanatçısı da daha önem kazanmaya ve yurtdışına açılmaya başladı. Yurtdışında çok iyi tanınan Türk sanatçılarımız var. ArtsInternational ve Contemporary İstanbul gibi yabancı galerilerin ve yabancı koleksiyonerlerin katıldığı fuarlarda bu sanatçıların sayısı artıyor. Genç sanatçıların desteklenmesi çok önemli. Biz Proje 4L'de genç sanatçılara hem eserlerini sergilemeleri için mekan sağlıyoruz, hem de onların eserlerini kendi koleksiyonumuzdan dünyaca tanınan ve bilinen yabancı sanatçıların eserleri ile birlikte asarak izleyiciye farklı bir kompozisyon sunuyoruz.
Koleksiyonerler için doğru sanatçıyı herkesten önce kesfetmek büyük önem taşır. Bu anlamda koleksiyonerle o sanatçı arasında nasıl bir bağ kuruluyor?
Bir koleksiyoner için kendisinde eseri bulunan sanatçının sanat dünyasında yükselişini izlemek büyük bir keyiftir. O sanatçıda potansiyeli görüp onu takip etmek gerekir. Koleksiyoner, herkesten daha iyi değerlendirme yapabilmeli ve bunun için de herkesten daha iyi bir göze sahip olmalı ki bu da daha çok araştırma ve bilgi sahibi olmayı gerektiriyor. Koleksiyoner her şeyden önce kitap okumalı, sergi gezmeli, satışları takip edip yeni işlerden ve sergilerden haberdar olmalı.
Doğru sanat koleksiyonerliği nedir? İyi ve doğru koleksiyonerliğin kıstasları neler?
Sanatta ilgiyi üçe ayırıyoruz. Bunlardan biri gerçek koleksiyonerlerdir. Bu grup daha eserle ne yapacağını düsünmeden beğendiği eserin arkasından giden gruptur. Onlar için sanatçının bilinirliği ya da değeri önem tasımaz. Hiçbir sınır tanımadan etkilendiği eserleri toplamaya çalışır ve düzenini bu eserlere göre ayarlar.
İkinci grup, sanatseverlerdir. Bu grup sanatla yaşamayı, aldığı işleri duvarına aşıp onları izlemeyi sever. Genellikle aldığı eserlerin hayatına ve düzenine uymasını ister.
Son grupta sanat yatırımcıları yer alıyor. Bu gruptakiler, eserleri, aldığı ve desteklediği sanatçıların eserlerinin değeri artacağı için toplar. Sanatçının bilinir olması onlar için önem taşır. İyi ve doğru koleksiyoner dediğimizde mutlaka bir tutkudan, gerçek sevgiden ve beğendiği eserin arkasından giden birinden bahsediyoruz.
Elgiz Koleksiyonu'nun eklektik yapısından söz eder misiniz, kavramsal ve biçimsel açıdan nasıl bir çeşitlilik gösteriyor?
Elgiz Koleksiyonu 80'li yıllardan beri süregeliyor. 30 yılı askın sürede toplanan her eser birbirinden farklı. Yaptığımız koleksiyon sergilerinden bu 30 yıllık süreçte sanatın nasıl değistiğini görebiliyoruz. Önce Türk sanatçıların eserleri ile baslayan bu koleksiyona kısa sürede yabancı sanatçıların eserleri de katıldı. Her eserin kendi anlam ve önemi var fakat bu eserleri nereye nasıl astığınıza bağlı olarak ortaya farklı bir kompozisyon çıkar.
Kendi koleksiyonumuzdan seçkilerle yaptığımız sergilerde, Türk sanatçıların eserleri ile yabancı sanatçıların eserlerini bir araya getirerek farklı anlamlar ifade etmelerini izleriz. Bu sekilde Türk sanatçılarının uluslararası bilinirliğini sağlarız.
Koleksiyonun her parçası gerçekten çok sevilerek ve tamamıyla beğenildiği için alınmıstır. Sanatçıların bazıları eski dönemde çok farklı bir yerdeyken simdi çok daha popüler ve başarılı. Bir koleksiyoner için aldığı eserin ve bu eserin ait olduğu sanatçısının gelişimini izlemek büyük bir keyif.
Koleksiyonda video, resim ve heykel basta olmak üzere her alanda eser vardır her alandan sergi var. Son zamanlarda heykellere daha çok zaman ayırıp, sadece heykeller için teras sergileri yapmaya başladık.
Contemporary İstanbul ve İstanbul Bienali'nin çağdaş sanat dünyamıza katkıları hakkında neler söylemek istersiniz? Yaratıcı bir ufuk açma konusunda yeterli buluyor musunuz?
Böyle organizasyonların bizim için önemi büyük; hem yurtdışından sanatçıları getiriyor, hem de buradaki insanın sanata olan ilgisini artırıp eğitiyor. Bu seneki Contemporary İstanbul çok güzel bir organizasyondu. 93 galerinin bulunduğu bu fuarda çoğu galeri yabancıydı. Türk ve yabancı koleksiyonerleri bir araya getiren güzel etkinlikler ile beraber çocuklarında küçük yaştan sanat eğitimi almaları amacıyla düzenlenen çocuk atölyeleri vardı. Her yıl artan ilgi ile birlikte daha da gelişen bu organizasyonların Türk halkına, sanatseverlere katkısı büyük ama her zaman çıtayı yükseltmeye devam etmemiz lazım, hiçbir zaman yeterli değil; durmamalıyız, çünkü sanat hiç bir zaman durmaz.
Güncel sanat koleksiyonerlerinin kriterleri neler, örneğin hangi sanatçılar takip edilmeli, bunların belirli dönemleri, popüler olup olmadıkları ne ölçüde önemli?
Sanatçıların hepsi değerli olduğu için ayrım yapmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Her insanın sanata bakış açısı, beğenisi, tarzı farklı olabilir. Sanatta tek bir doğru diye bir şey yok. Koleksiyoner, alacağı eseri ileride ne değer edeceğini düşünerek karar veremez ve bu şekilde hareket edemez.
Sanat-para ilişkisi ve sanat piyasasına yansımaları üzerine neler söylemek istersiniz?
Son zamanlarda bu sanat-para ilişkisi çok vurgulanıyor. Yatırım amaçlı eser toplamaya başlayanlar çoğaldı. Bir sanat eserinin değerini etkileyen birçok faktör var. Bunlardan bazıları, sanatçının kim olduğu, hangi galeri tarafından temsil edildiği, hangi müzelerde eserlerinin olduğu, hangi önemli koleksiyonerler tarafından toplandığı, aynı isten kaç tane olduğu, bu eserin birinci ya da ikinci elden mi satıldığı gibi faktörler. Bütün bu faktörler hem sanat eserinin değerini, hem de sanatçının değerini etkiler.
Sanat dünyasında çok etkileyici isimler var. Saatchi ve Gagosian gibi büyük isimler bir sanatçıya fazla ilgi duyduğunda o sanatçının eserlerinin fiyatını anında yükselterek sanatdünyasını tesvik ediyor.
Teknolojinin gelismesi ve globallesme ile her sey daha da kolaylastı ve bu da sanat eser fiyatlarının yükselmesinde büyük bir pay oynadı. Artık müzayede alanlarında bulunmaya gerek yok, telefonla katılımın yanı sıra internetten online girip teklif verebilirsiniz.
Bu sayede Londra'da yapılan bir müzayedeye dünyanın her yerinden katılabiliyorsunuz. Kısa süre önce yapılan Christie's New York müzayedesinde sanat dünyasının en büyük rekoru kırılarak Francis Bacon'ın bir eseri 142 milyon dolara satıldı. 60 tan fazla eserin açık artırmaya çıktığı bu müzayedede 42 farklı ülkeden katılımcı vardı. Bu müzayede aynı zamanda başka bir rekoru daha kırarak toplam 691 milyon dolarla şimdiye kadarki en yüksek satışı yapan müzayede oldu.
Giz High-End Estate adlı lüks gayrimenkul danısmanlık firmasının yönetici ortağısınız aynı zamanda. Bu alandaki çalışmalarınızdan da bahseder misiniz?
Uzun yıllar yurtdısında yaşadım. Bu süreç içerisinde yeni bir çevre edindim. Onlarla bir araya geldikçe yurtdısından Türkiye'ye büyük bir ilgi olduğunu gördüm. Türkiye'nin ülke ve ekonomik gelişimini büyük fırsat olarak görmelerinin yanı sıra ülkenin doğu ve batıyı birbirine bağlayan bir konumda yer alması hem iş hem de yaşam açısından ilgilerini çekiyor. Aile işimizin proje geliştirme ve inşaat işi olmasından dolayı bize danışarak görüşlerimizi alıyorlar. Ben de bu ilgiyi bir fırsat olarak değerlendirerek, Giz İnsaat'ın sektördeki uzmanlığını kullanarak yatırım danışmanlığı ile ilgilenmeye başladım. Giz High-End Estate'i uluslararası bir marka olma hedefiyle hayata geçirerek bu alandaki birikimimizi katma değer yaratabileceğimiz bir modele çevirdik ve sadece Türkiye'ye değil çevre bölgelere de hizmet vermek adına çalışmalarımızı sürdürüyoruz. inandığımız projeleri yabancı yatırımcılarla buluşturuyoruz. Ayrıca, bilgi birikimimizden yararlanmak isteyen müşterilerimize de danışmanlık hizmeti sunuyoruz. Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi'nin içinde yer alan ofisimizde sanatla iç içe çalışıyor, şirket karımızın belirli bir kısmını da genç sanatçılara destek için kullanıyoruz.