Röportaj: Gülçin İşler FIRAT
Fotoğraflar: Koray IŞIK
Sanat dünyasına katkılarıyla tanınan ünlü galerici, Murat Pilevneli ile Dolapdere'deki, sanat tutkunlarını bir araya getirdiği sanat mekanı Pilevneli'de bir araya geldik. 2001-2011 yılları arasında Galerist ile birçok önemli sanatçı ile çalışarak uluslararası sergilere imza atan, hatta Art Basel'e giren ilk Türk galerisi olmayı başaran Murat Pilevneli'ye, Eylül 2017 kurduğu galerisiyle hedeflerini sorduğumda yanıtı; "Pilevneli'nin öyle bir hedefi yok, işlerini sevdiğim sanatçıları gösterdiğim bir sanat mekanı" oldu. Murat Pilevneli ile galerisinde buluşarak hem şu an sergilenmekte olan sezonun son dönem sergilerini konuştuk hem de sanat hayatı, sanata bakışı üzerine samimi bir röportaj gerçekleştirdik.
''Çok kısa süre önce eş zamanlı üç kişisel sergi açtık. Evren Tekinoktay, Bora Akıncıtürk ve Can Sayınlı kişisel sergileri... Her üç sanatçının da kendilerine ait sanat dilleri, farklılaşan üslupları/tarzları dikkat çekiyor bence.''
Pilevneli'yi Eylül 2017'de açtınız. O zamandan bu zamana nasıl gidiyor?
Beklediğiniz üstünde bir ilgi mi var? İlk dokuz aylık hedefimizin yaklaşık yüzde 30, yüzde 40 üzerindeyiz. Piyasadaki ekonomik kriz söylentilerine rağmen koleksiyonerlerin ilgisi bizi çok sevindirdi. Eski müşterilerimizin yanı sıra çok sayıda yeni alıcıyla tanıştık. Dolapdere gibi yaya trafiğinin ve toplu taşımanın olmadığı bir lokasyona sanatseverleri çekebildik. Özellikle Refik Anadol'un 'Eriyen Hatıralar' adlı sergisi sırasında 25 binin üzerinde ziyaretçiyi ağırladık. Öyle bir sayı ki bu; sanırım Türkiye galericilik tarihinde de bir rekor kırıldı. Yurtdışı ilişkilerimize gelince, diyebilirim ki üç yıllık bir sürece yaydığımız hedeflerimize sadece dokuz ayda ulaşmayı başardık.
Son dönem sergilerinden bahsedelim, şu an sanat tutkunlarını burada neler bekliyor?
Son olarak, çok kısa süre önce eş zamanlı üç kişisel sergi açtık. Evren Tekinoktay, Bora Akıncıtürk ve Can Sayınlı kişisel sergileri... Evren ve Can ile 10 yılı aşan bir diyalog ve dostluğumuz söz konusu. Bora ile de neredeyse beş-altı yıldır iletişimdeyiz. Her üç sanatçının da kendilerine ait sanat dilleri, farklılaşan üslupları/tarzları dikkat çekiyor bence.
Burada gerçekleşen sergiler hep çok özel oldu. Galerinin açılışını yaptığınız Johan Creten, tam 20 yıl sonra ülkemize geldi. Sergileri seçerken kriterleriniz neler oluyor?
Sanatçıları seçerken temel kriterimiz çalıştıkları alanlarda özgün ve istikrarlı üretimleri olması. Johan Creten, yıllarca kil ve bronz ağırlıklı çalışmalarıyla ön plana çıkmış, hatta seramiği yeniden çağdaş sanat arenasına kazandırmasıyla tanınan bir sanatçı. Hans Op De Beeck'in işleri benzersiz, her yaptığı iş son derece özgün. Refik Anadol, hayran kalınacak bir öngörüyle teknolojiyi kullanışıyla, Tayfun Serttaş hakkını verdiği son derece titiz araştırmacı yaklaşımıyla, Erdoğan Zümrütoğlu Türk resmine içeriği ve çalıştığı boyut ile tekrar müthiş bir ivme kazandırmasıyla, Evren Tekinoktay kolajları, Bora Akıncıtürk post-internet dönem sanatını kendine özgü diliyle varedişiyle, Can Sayınlı ise geleneksel halı dokuma sanatını çağdaş bir şekilde yorumlayışıyla parlayan ve ufuk açan sanatçılar. Yaklaşık 20 yıldır bu işin içindeyim; bu süre zarfında sanat piyasasının kendi içinde birçok yükselme ve düşüşleri oldu. Farklı trendler gördüm, hem Türkiye'de hem dünyada birçok şey denendi, yaratılanlar tüketildi, ardından yenileri geldi. Ne yaşanırsa yaşansın koleksiyonerlerin özgünlüğe, temeli sağlam işler üretebilen sanatçılara sahip çıkacağına inanıyorum. Hani bir laf vardır, mesela "Bu sanatçı çok iyi, Kiefer gibi..." derler. Aslında bu ve benzeri söylemler bir dönem olası bir potansiyeli işaret etmekle beraber, artık kimse 'Kiefer gibi' olanı istemiyor, alıcı artık bizzat Kiefer'i istiyor çünkü alıcı artık 'gibi' olanın, hep 'gibi' kaldığını çok iyi gördü. Türk alıcısı artık 'gibi' olanla yetinmeyip, direkt Kiefer'in işini alıyor. Sanatçı seçimindeki kriterlerimiz işte bu ideaların uzantısı.
Pilevneli, Dolapdere'de. Burası sanat için nasıl bir platform? Dolapdere'nin geleceğini, sanat adına yaptığı yatırımları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Son derece olumlu bakıyorum. Bizim bina ile 2011 yılından beri ilgileniyordum. O dönemde Galerist'in Akaretler, Galatasaray ve Tepebaşı olmak üzere 3 şubesi vardı. Müstakil bina arayışı içindeydim. Galerist'ten ayrılınca bu süreç durdu, ta ki tekrar bir galeri açmaya karar verinceye kadar. Bu süreçte Koç Vakfı, o zaman Otosan olan binayı müzeye çevirmeye karar verdi. Yani 2011'de olası bir potansiyel olarak gördüğüm bölge real bir potansiyele döndü. Karar verdiğim noktada binanın müsait olup olmadığına baktım. Mal sahipleri ile görüştüm, halen boştu ve düşünmeden yeni galerinin merkezi olması için anlaştım. Hatta meslektaşlarımın bir bölümüne de haber verdim. Dirimart, x-ist, PG Art Gallery, Merkür gibi birçok kuruma haber verdim. Gelen geldi, bir süre düşünmeyi tercih edip uzatanlar da sonunda gelemedi, çünkü Koç Müzesi inşaatı ve bizim Dolapdere'ye gelişimizle bölgede bir anda ciddi bir hareketlenme meydana geldi. Kirası beş-altı bin olan binalar bir anda yirmi-yirmi beş binlere fırladı. Dolapdere eşsiz bir ulaşım noktasında; Beyoğlu'na, Taksim'e ve Nişantaşı'na iki üç dakika uzaklığında, direkt tünellere veya çevreyoluna da aynı kolaylıkla bağlanıyorsunuz. Müşterilerimiz lokasyondan çok memnun.
''Pilevneli Project, 2018 sonbaharından itibaren sanat ortamına katkıda bulunmak amacıyla çok ilginç projelere hazırlık yapmaya başlayacak. İlki yaklaşık 70-80 sanatçının katılacağı ve şahsen bana çok heyecan veren bir kavram etrafında gerçekleşecek.''
Pilevneli'nin açılışı uzun zamandır konuşuluyordu, galeriyi açmaya nasıl karar verdiniz?
İstanbulArtNews aracılığıyla sanat piyasasının gidişatını çok yakından takip ediyordum. Gazetenin kurucusu olmamın ötesinde sanatseverler için ve de kendim için çok önemli kaynak olduğunu düşünüyorum. Son durum raporları, piyasa hareketleri, inişler ve dip oluşumları adım adım izliyordum. Malum sanat piyasamız 2011'den beri ciddi bir düşüş trendi içerisindeydi ve bir noktada tamamen dibe vurması gerekiyordu. Yeniden bir galeri açma fikri 2015 yılında ortaya çıktı, çünkü dip oluşumu için ciddi sinyaller almaya başlamıştım. Piyasada esen rüzgarların aksine, yeni bir iş yeri açtığınızda tercihen piyasayı arkanıza almanız gerekiyor. Nitekim 2017'de galeriyi açtık.
Nasıl bir hazırlık aşaması geçirdi?
Binayı kiraladık ancak binanın ciddi bir tadilattan geçmesi şarttı ve çok ciddi maliyetleri vardı. Bu nedenle ilk önce destekçilerimize ihtiyacımız vardı. Bize destek olacak insanların ne yapmak istediğimizi anlayabilmeleri için öncelikle mimari bir tasarıma ihtiyaç duyuyorduk. Emre Arolat'a, bu konuda bana destek olmak isteyip istemediğini sordum ve kendisi bu teklifimi hiç tereddüt etmeden kabul etti. Proje çıktıktan sonra daha fazla destekçi arayışına girdik; Ferko bize beton, Nurus ofis mobilyaları ve kütüphane, Jotun boya, İkea mutfak, Kalebodur seramikler sağlayarak destek oldu. Erdoğan Zümrütoğlu, Selma Gürbüz, Ekrem Yalçındağ, Kemal Önsoy gibi sanatçılar eserler verdi. Şebnem ve Mahmut Ünlü, Özcan Tahincioğlu ve Raul Danon gibi koleksiyonerler de destek olmak adına eserler satın aldı. Mustafa Taviloğlu, Ahmet Güneştekin, Ünal Aysal, Ahmet Taçyıldız, Fazlı Özcan, Onno Ayvaz'un destekleri de çok önemli. Bu şekilde 30'a yakın kişi ve kurum bize destek oldu. Kısacası müthiş bir kolektif çalışmayla bu bina ortaya çıktı.
Pilevneli Project adıyla genç ve yenilikçi projeler adına neler yapıyorsunuz?
PP, 2018 sonbaharından itibaren sanat ortamına katkıda bulunmak amacıyla ilginç projelere hazırlık yapmaya başlayacak. İlki 70-80 sanatçının katılacağı ve şahsen bana çok heyecan veren bir kavram etrafında gerçekleşecek.
Galerist çok büyümüştü ve Art Basel'e giren ilk Türk galerisi olmuştu. Pilevneli'nin hedefleri neler?
Galerist artık çok büyümüştü. Art Basel'e giren ilk Türk galerisiydi. Galerist sadece bir sanat galerisi değildi, aynı zamanda tüm dengeleri değiştiren, özellikle hala belirli bir dönemiyle anılan ve hatırlanan bir okul, bir sanat kurumuydu. Galerist'i kurarken en önemli hedefimiz o dönemde Türk çağdaş sanatını Türkiye'de konumlandırmak ve yurtdışına taşımaktı. Sanırım Art Basel tarihinde bir ilktir bir sanat galerisinin ana bölüme direkt geçiş yapması. Dünyada aklınıza gelen hemen hemen tüm önemli sanat fuarlarına katıldık, iz bırakan, çok ciddi işler yaptık. Pilevneli'nin öyle bir hedefi yok. Pilevneli, işlerini sevdiğim sanatçıları gösterdiğim bir sanat mekanı.
Sanat sizin için ne ifade ediyor?
Oksijen. Onsuz olmaz.
Sanat dünyası son yıllarda ülkemizde ciddi yükselişe geçti, siz bu durumu nasıl
yorumluyorsunuz?
2001-2011 dönemi için ciddi bir yükseliş yaşandı diyebiliriz. Bugün piyasada var olan neredeyse tüm galeri, sanat kurumları ve müzeler o dönemde ortaya çıktı, keza sanatçıların büyük bir bölümü yine özellikle bu dönemde kendilerini görünür hale getirebildi. O dönemde Çağdaş Türk sanatı yurtdışı denemelerini yaşadı; galeriler yurtdışı fuarlarına katıldı, uluslararası müzayede evleri Türk sanatçılarına yer verdi, yabancı alıcılar Türk sanatçılarla tanıştı. Türkiye'de sanatın algılanabilir hale gelmesi ülkemizin eksikliğiydi ve olması gereken bir süreçti. 2011 sonrasında ise bu balon patladı. Yerel piyasanın uluslararası olamamasının getirdiği başarısızlık ve aşırı fiyatlanmanın etkisiyle düşüşe geçmesinin yanında, olası yabancı alıcıyı bırakın kendi müşterisi olan Türklerin bir bölümünü de piyasa kaybetmeye başladı ve sermaye yurtdışına, Türk sanatçılarından yabancı sanat alımına kaydı. Peki, bundan sonra ne olacak diye soracak olursanız bence heyecanlı bir döneme giriyoruz. Gelecek eylül, ekim olabilir veya hafif bir gecikmeyle 1-2 sene sonra olabilir, ancak yeni bir trend başlayacak. Özellikle finansal piyasalardaki teknik analizlerini bilen biri şu şekilde bunu düşünebilir; 2001-2011 yükselen bir üç dalgası, 2011-2018/19 düşen bir dört dalgası ve de bunun ardından ise kuvvetli yükselen bir beş dalgası yaşayacağız. İlk yükselişe göre en büyük fark, ilkinde salt Türk sanatından bahsederken şimdi oluşacak yükselişte Türk ve yabancı sanatçılardan oluşan karma bir piyasadan bahsedeceğiz. Kısaca ilginç ve heyecanlı yeni bir döneme giriyoruz.
Türkiye'de çağdaş sanat denilince akla gelen isimlerden birisiniz. Sizin sanat dünyasında başarılı olmanızın sırları neler?
Sezgilerime, kalbime ve hislerime güvenmek sanırım...
Türkiye'de önemli bir galericisiniz ve bir o kadar da çok tartışılıyorsunuz. Bu durumu neye bağlıyorsunuz?
Meyve veren ağaç taşlanır.
Sizin için 'bu işin en iyisi' diyorlar. Siz kendinizi nasıl buluyorsunuz?
Mütevazı olmayacağım, sezgilerime güveniyorum ve işi iyi icra ediyorum. Ancak en iyisi miyim onu şahsen değerlendirmem zor.