Modern dokunuşlarla tarihi bir ev

Elif Dağdeviren ve eşi Cem Kınay’ın iki yıldır yaşadıkları tarihi ev, ciddi bir restorasyon sürecinden geçmiş. Elif Dağdeviren, gördüğü anda tavan boyamalarından o kadar etkilenmiş ki evin bakımına sıfırdan başlamayı göze almış.

Modern dokunuşlarla tarihi bir ev

RÖPORTAJ ÖZGE ZEKİ
FOTOĞRAF ŞEREF YILMAZ

Elif Dağdeviren ve eşi Cem Kınay'ın evlerine adım attığınız andan itibaren hangi detaya bakacağınızı şaşırıyorsunuz. Orijinal, tarihi tuğla duvarları süsleyen sanat eserleri, evin dokusuna uygun zarif mobilyalar ve tabii kitaplar... Öyle bir çalışma odası var ki çok etkileyici. Bir duvar tamamen kitaplık haline getirilmiş; önünde çalışma masası ve berjer takımıyla resmen okumaya davet ediyor. Bu sıcacık, yaşayan evin hikayesini Elif Dağdeviren'den dinleyelim.

Evi ilk gördüğünüzde ne durumdaydı?
Ev tamamen bitik durumdaydı. Banyo, mutfak dahil hiçbir şey yoktu. Kapılar evin ortasında yığılmış, çerçeveler elek gibiydi. Duvarları ve yer döşemelerini küf tutmuştu. Ama kafamı kaldırıp da tavan boyamalarını görünce öyle büyülendim ki hiçbiri umurumda olmadı.

Ne kadar zamanda tamamlandı?
Ev tarihi eser olduğu için çok hassas ve titiz bir çalışma yapıldı. Kurtarabildiğimiz her şeyi kurtarmaya çalıştık. Kapı kolları, elektrik düğmeleri gibi çoktan çalınmış malzemeleri mümkün olduğunca orijinaline yakın olanlardan bulmaya çalıştık, yeni olan her şeyi evin tarihine ve doğasına en uygun şekilde ayarlamaya çalıştık. Üst üste onlarca kez boyanmış sıvaların altından muhteşem antika tuğlalar, mermer ve resimler çıktı. Onların hepsini ortaya çıkarmak için çok ince bir çalışma yapıldı. Küflenmiş duvarların altında yılların renklerini veren müthiş bir doku yakaladık, onların da yakalayabildiğimiz kadarını temizleyerek korumaya aldık. Bu da tadilatın süresini tahminimizden çok uzattı. Beş ay kadar uğraştık.

Hangi odayı nasıl dekore ettiniz?
Her oda kendini anlattı aslında. Eski tip evlerde olduğu gibi burası da bir kapıyla ortadan ikiye ayrılabilir şekilde yapılmış. Bölümlerden biri genel yaşama alanları, diğeri de odaları mutfak, banyo gibi yaşama alanlarına ayrılmıştı. Biz de buna göre yerleştik. Yaşama bölümündeki örneğin ne yazık ki tüm tarihi değerleri zedelenmiş bir küçük odayı giyinme odasına çevirdik. Genel alandaki en aydınlık ve kütüphaneye yer açan oda çalışma odamız oldu. İçiçe olan diğer iki oda bir perde ile ayrılabilir şekilde oturma ve küçük bir çalışma alanı olarak değerlendirildi. Perde kapandığında ise açılınca yatak olabilen koltuğu ile misafir odasına dönebilecek şekilde bir düzenleme yaptık.

Pandemi sürecinden itibaren ev algısı sizce de farklılaştı mı?
Kesinlikle, pandemi dönemindeki alışverişlerin kıyafetten ev eşyalarına ve mobilyalara dönmesi de bunun en büyük işaretlerinden sanırım. Ben zaten evi ana yaşama ve çalışma alanım olarak gördüğüm için süsten çok konfora önem vererek döşemiştim. Yani eve kapandığımız süreçte de evim beni çok mutlu ve huzurlu hissettirmeye devam etti.

Evinizde hangi sanatçıların eserleri mevcut?
Adnan Turani, Süleyman Saim Tekcan, Ertuğrul Ateş, Söbütay Özer, Kayıhan Keskinok, Levent Morgök, Fatmagül Karadeniz, Ergin İnan, İzzet Keribar…

Zamanınızın önemli kısmını Assos'ta geçiriyorsunuz. Assos sizin için ne ifade ediyor?
Assos'a her gittiğimde sanki daha önce, tarihin çeşitli zamanlarında burada yaşamışım gibi hissediyorum. Tanrılar ve tanrıçalar yaşamak için boşuna burayı seçmemiş! Ve elbette özellikle de bir astım hastası olarak buradaki doğa, oksijen beni iyileştiriyor. Bu yüzden Assos'ta geçici bir evimiz oldu ve bundan sonra da kalıcı yaşamak üzere hayatımızı planlıyoruz.

Dekorasyon anlamında takip ettiğiniz tasarımcılar kimler?
Daha ziyade yerel değerlerimizi modern ve kullanışlı bir şekilde değerlendirmeyi başaran isimlerin işleri çok dikkatimi çekiyor. Elif Önay, Dilara Karabay, Mustafa Taviloğlu, Zeynep Fadıllıoğlu, Esra Kazmirci. Yurtdışından da Axel Vervoordt, Patricia Urquiola, Piero Lissoni…

Şu sıralar çalışmalarınız, projeleriniz nasıl gidiyor?
Assos'ta planladığımız Gaia Farm ile ilgileniyoruz. Gücünü ve estetiğini doğadan alan, çevre dostu, minimum karbon ayakizi ile yapılması planlanan ekoluxury evler ile kültür, sanat, doğa ve şifanın buluşacağı bir konaklama ve yaşama merkezi olacak. Aynı zamanda eşim Cem Kınay ile beraber Anatolity Sürdürülebilir Kültür ve Turizm Vakfı'nı kurma aşmasındayız. Anadolu'nun tüm değerlerini koruyarak, bu konuda eğitimler verip etkinlikler düzenleyerek sürdürülebilir uluslararası kültür ve turizm markaları yaratmak üzere bir vakıf. Çok heyecanlıyız. Ve tabii üzerinde çalıştığım kitap, film projeleri var…

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.