Şerif ERCAN
Çar Petro tarafından 1703'te kurulduğu günden bu yana ülkenin Batı'ya açılan penceresi olan St. Petersburg, bugün UNESCO'nun koruması altındı. Rusya'nın Moskova'dan sonra en önemli şehri olan St. Petersburg, çarların büyük sarayları ve imparatorluk döneminin şaşaalı anıtları ve Barok tarzdaki binalarıyla öne çıkıyor. Yaklaşık 200 yıl Rusya'nın başkenti olan şehri keşfetmek için en iyi zamanlar haziran ve temmuz ayları. Çünkü bu aylarda güneş günde sadece birkaç saat batıyor. Neva Irmağı deltası üzerinde uzanan St. Petersburg, ırmak yatakları ile kanalların kesiştiği, köprülerle birbirine bağlanmış adalardan oluştuğu için 'Kuzeyin Venedik'i olarak da anılıyor. Şehrin kültürel mirasının büyük kısmı Donanma Yakası'nda bulunuyor. Saray Meydanı'nda, Çar I. Alexandr'ın 1812'de Napoleon'a karşı kazandığı zaferin anısına dikilmiş 48 metrelik 700 tondan daha ağır, tek parça granit Alexandr Sütunu yer alıyor. Hermitage Müzesi, dünyanın en büyük 5 müzesi arasında yer alıyor. Müzede 2 milyon 700 bin sanat eseri sergileniyor. Rusya'nın en ünlü caddesi olmasının yanı sıra dünyanın da en büyük caddelerinden biri olan Nevsky Prospect'de kiliseler, tarihi yapılar, alışveriş merkezleri ve restoranlar sıralı. Kazan Katedrali, İsa'nın Yeniden Dirilişi Kilisesi, Rus Müzesi, Alexander Nevsky Manastırı, bu bölgenin en önemli yerleri. St. Petersburg'un en güzel manzaralarından biri, Elka olarak bilinen noktadan görülüyor. Buradan Kışlık Saray ve Petro Pavel Kalesi'nin manzarası muhteşem. Donanma Müzesi de burada bulunuyor. Pedrograd Yakası'nda ise en dikkat çekici bina, Petro Pavel Kalesi... Kale aynı zamanda Rusya'nın en ünlü siyasi hapishanesi olarak biliniyor. St. Petersburg'un çok canlı bir gece hayatı olduğunu da unutmayın. Her tarza hitap eden eğlence mekanlarının yanı sıra çok şık restoranlar da sizi bekliyor.