Röportaj: Gülçin İşler FIRAT
Fotoğraflar Deniz TOPRAK
Gündüz Group Başkan Yardımcısı Ruken Mızraklı, cemiyet hayatında, duruşuyla, başarılı iş kadını kimliğiyle dikkat çeken ve alkışlanan isimlerden biri. Mızraklı, 2010'dan beri Türkiye İhracatçılar Meclisi'ne (TİM) bağlı İstanbul Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapıyor. Türk Deri Sektörünün çatı kuruluşu olan Türkiye Deri Vakfı'nın (TÜRDEV) 9. dönem başkanlığını da yapan Ruken Mızraklı, Türkiye Kadın Girişimciler Derneği'nin (KAGİDER) ve Women Corporate Directors'ın (WDC) da üyesi. Ruken Hanım, şimdilerde 'derinin kraliçesi' tanımının içini daha da doldurarak deriyi ev dekorasyonuna da soktuğu Anvogg ev tasarımları markasını hayata geçirdi. Biz de kendisiyle buluşarak, hem yeni markasının yola çıkış hikayesini hem de başarılı iş kadını kimliğini konuştuk.
Ruken Hanım marka kurma hikayenizi dinlemek istiyorum. Nasıl yola çıktınız?
20 yılı aşkın bir süredir ortaklarımla yüksek kalite yünlü deri üretimi ve ihracatı alanında çalışıyoruz. Bugüne dek lüks ürün kategorisinde yer alan Shearling (yünlü koyun derisi) ve Cavallino (yünlü dana derisi) ürünlerimizi tamamen B2B kanallardan dünya çapında hazır giyim, ayakkabı ve çanta firmalarına Çorlu'daki fabrikamızdan ihraç ettik. Seneler içinde fark ettik ki, aslında çok yakışmasına rağmen yünlü deri, dekorasyon alanında kendine yeterince yer bulamamış ve biz de Shearling ve Cavallino'nun sıcak ve yumuşak dokusunun yanı sıra, özgün doğasıyla yaşam alanlarına farklı bir anlam katacağına inandık. Bu düşünceyle 2017'nin başlarında tamamen kendi ürettiğimiz hakiki yünlü derilerden tasarladığımız lüks ev dekorasyon ürünleri ve aksesuarları ile niş bir çerçevede Anvogg markamızı yarattık. Böylece insanların evlerine ve hayatlarına dokunabildiğimiz çok heyecan verici bir etkileşimi yaşamaya başladık.
Adına siz mi karar verdiniz? Neden Anvogg?
Anvogg ismi yaratıcı gücüne çok güvendiğim sevgili Şener Ünal'in ajansı Telepati Creative Agency'den çıktı. Fransızca'da 'beğenilen, rağbet edilen' anlamına gelen 'Vogue' kelimesinden geliyor. Yumuşak dokusu ve sofistike duruşuyla Anvogg'u konforun lüksle kusursuz bir bileşimi olarak planladık. Çünkü Coco Chanel'in de dediği gibi "Lüks bir mal aynı zamanda rahat, konforlu olmalıdır. Aksi takdirde ona lüks denemez." Biz hem markamızın ismini, hem de logomuzu çok sevdik ve benimsedik.
Ev dekorasyonuna merakınız var mı, neden bir dekorasyon markası?
İnsanların artık daha çok eve döndüğünü, evlerinde daha fazla vakit geçirdiklerini gözlemliyoruz. Satın almak yerini deneyim yaşamaya bırakmaya başladı. Biz de günün stresli koşuşturması sonrası insanın ruhuna iyi gelen ürünler yaratmak istedik.
Markanın DNA'sı nedir?
Markayı oluştururken ağırlıklı olarak kendi yünlü deri ürünlerimizi yüksek kaliteli malzemelerle harmanlayıp, zamansız ve benzersiz ürünler tasarlamak fikriyle yola çıktık. Karakteri olan, hızın ortasında yaşayıp doğallığı ve yavaşlığı keşfetmek isteyenlerin, evlerine girdiklerinde kendilerini şımartacakları ürünler tasarlamak istedik. Yünlü deri de organik, insan vücuduna dost, nefes alan yapısı ile bunun için ideal bir malzeme. Uzun ve yumuşak tüyleriyle öne çıkan Shearling Toscana yünlü koyun derileri ise; bir kez dokunduğunuzda, tekrar tekrar dokunma arzusu yaratan, dokundukça sıcaklığı ve doğallığıyla kişiye kendini özel hissettiren bir yapıya sahip.
Peki, Anvogg ürün gamını neler oluşturuyor?
Çok fazla değişik ürün gamına girmeyi düşünmüyoruz. Ana materyal hep deri olacak ve tasarımların her biri usta artizanlar tarafından tek tek el işçiliğiyle hazırlanıyor. Koleksiyonumuzda yünlü koyun ve dana derisinden yastık, throw (kanepe ya da yatağın üzerine atılan örtü) ve çerçeveler var. Yastık ve throw'larda farklı ebatlarda, sipariş üzerine üretim yapabiliyoruz. Throw ve yastıkların arka yüzeyleri yüksek kaliteli kaşmiş kumaşı ile kaplanıyor. Çerçevelerin arka yüzlerinde de hakiki deri kullanıyoruz.
Ürünlerinize nerelerden ulaşabiliriz?
Beymen'in Zorlu Center, İstinyePark ve Suadiye mağazalarının yanı sıra, Etiler'deki Moda Bagno'da ve İsmet Mobilya'da satışta bulunuyor. Aynı zamanda Antalya Artmim'de de satışlarımız başladı. Yakın gelecekte Ankara'ya ürün vermeye başlayacağız. Ayrıca online olarak luksbazaar.com ve beymen.com' da satışlarımız sürüyor.
İleride mağazalaşma, corner vs. hedefiniz var mı?
Şu an için mağazalaşmak gibi düşüncemiz yok. Daha ziyade marka olarak yurtdışına açılmayı, lüks zincir mağazalara girmeyi, otel ve konut projelerinde yer almayı, mimarlık ofisleriyle çalışmayı hedefliyoruz.
Başarılı bir kadın girişimcisiniz ve bunu neye borçlusunuz?
Doğru ortaklarla, doğru zamanda ve o zaman için doğru olan bir sektöre girmiş bulundum. İş hayatında çok çalışma kadar zamanlama ve şans da çok önemli faktörler.
Ürünlerin satışından elde edilen gelirin bir kısmı 'Football Unifies' projesine aktarılıyor, ne kadar güzel... Neden bu projeyi seçtiniz?
Anvogg'u tasarlarken, 'sosyal sorumluluk bilinci' yüksek bir marka olmasını arzu ettik. Bu amaçla ürünlerimizin satışından elde edilecek gelirlerin belirli bir kısmının oğlum Alp Mızraklı tarafından kurulan 'Football Unifies - Futbol Birleştirir' projesine aktarılmasına karar verdik.
Football Unifies nasıl bir oluşum?
Football Unifies, 9-12 yaşları arasındaki Suriyeli mülteci çocukların toplumsal uyum sürecine, futbolun birleştirici ruhu ile katkıda bulunmayı amaçlayan bir sosyal sorumluluk projesi. Eylül 2016'da başlayan proje kapsamında; sekiz ay süresince her cumartesi günü Suriyeli mülteci çocuklar bir halı sahaya servislerle getirilerek, Alp'in liderliğinde antrenman ve maç yaptılar. 22 Nisan 2017'de de bir Futbol Şenliği ile final maçı yapılarak, ilk dönem sporcularına madalya ve sertifika verdiler. Futbol Unifies'ın ikinci dönemi yine Alp'in liderliğinde ve Koç, Hisar, Enka'dan yeni mentor öğrencilerin katılımıyla büyüyerek devam edecek.
Harika bir şey bu genç yaşta, kendiniz gibi duyarlı ve özel bir oğlunuz var. Bu oluşumu kurma fikri nasıl oluştu?
Suriye'deki iç savaş hepimizi derinden etkileyen acı bir gerçek. Avrupa'ya kaçmak isterken Türkiye kıyılarında bot kazasında hayatını kaybeden 2 yaşındaki Suriyeli mülteci çocuk Aylan Kürdi'nin görüntüsünü hangimiz unutabiliriz ki? Alp de bu ve bunun gibi haberlerden, görüntülerden çok etkilendi. İki sene önce Tayland ve Laos'ta yazın üç haftalığına gönüllü olarak gittiği bir çalışmada gündüz pirinç tarlalarında çalıştıktan sonra, akşamüstü Myanmarlı mülteci öğrencilere futbol oynattıkları zaman, aynı lisanı konuşmasalar da sporun ortak bir payda yarattığını görmüştü. Türkiye'ye dönünce de kendisi uzun yıllar futbol oynadığı ve sporun birleştirici ve iyileştirici gücüne inandığı için, Suriyeli mülteci çocukların hayatına futbol aracılığıyla dokunmak, bu şekilde el uzatmak istedi. Sonuç olarak SosyalBen Akademi kurucusu Ece Çiftçi'nin danışmanlığında bu projeyi hayata geçirdi.
Oğlunuz liseye gidiyor ve toplum adına çok önemli bir sorunda farkındalık yaratıyor. Bir anne olarak ne hissettiriyor bu size?
Bizim bu konudaki en büyük gururumuz Alp'in Eylül 2017'de İsviçre'nin Montreux şehrinde Europa Forum'da finale kalan sekiz ülkeden gelen birbirinden değerli projelerin arasından, akademisyenler, bilim ve iş insanlarından oluşan bir jüri tarafından yapılan değerlendirme sonucu birinci seçilerek, '2017 Uluslararası Young Ambassador' ödülünü kazanması oldu. Europa Forum Kapanış Seremonisi'nde ödülünü alarak bir konuşma ile projesini tanıttı. Orada Alp'in kürsüdeyken, bin 200 izleyici tarafından ayakta coşkuyla alkışlandığını görmenin nasıl bir his olduğunu inanın anlatamam.
Biraz eskiye dönelim; işe ilk girdiğiniz yıllarda bu kadar yükseleceğinizi, yakaladığınız başarıları hayal ediyor muydunuz?
Ben endüstri mühendisiyim ve yıllar önce ortağımın beni deri sektörüne yönlendirmesi ile bu işe girdim. Uzun yıllar tabii ki kazanç odaklı çalıştık, başka türlü büyümek, ilerlemek mümkün değildi. Ama artık ben psikolojik gelir için çalışma lüksüne sahip olduğumu düşünüyorum. Herkesin yeni şeyler öğrenmeye ihtiyacı var. Her gün yeni bir şey öğreneceğim ortamlarda bulunmak istiyorum ki, bu işle ilgili olmak zorunda da değil. Bu içsel zenginleşmenin işime de her anlamda olumlu katkısı olduğunu hissediyorum. Kariyer planlamanın yaşam boyu sürmesi gerektiğine, hatta çoklu ve paralel kariyer planlamaları yapmaya, koştur koştur geçirdiğin gençlik yaşlarımda atladığım bir sürü şeyi fark ederek yeni rotalar çizmeye açık olmaya, konfor alanlarında yayılmamaya, teknolojiyi mutlaka kullanarak sürekli güncellenmeye yürekten inanıyorum.
Erkek egemen bir dünyada kadın olarak var olmanın zorlukları nelerdir?
Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan Cinsiyet Eşitliği Endeksi sıralamasında Türkiye 145 ülkenin arasında 130. sırada. Kadınların işgücüne katılım oranı ise yüzde 31.5, erkeklerin işgücüne katılım oranının yarısından bile daha az. Özele inersek, deri sektörü de erkek egemen bir sektör. Dünyada da durum böyle ama Türkiye'de daha da büyük bir uçurum olduğunu görüyoruz. Böyle bir ortamda deri işleme fabrikası ortağı olan tek kadınım. Bu, zaman zaman kişiyi yalnızlaştıran bir duygu, ama zamanla bunun üstesinden gelmeyi öğreniyorsunuz. Çoğu zaman "kadın" olduğunuz için belki aynı pozisyondaki bir erkekten daha fazla çaba sarf etmek, daha fazla fedakarlıkta bulunmak zorunda kalabiliyorsunuz ki bu sadece bizim sektörümüzde değil, iş hayatının genelinde geçerli bir durum. Ancak günün sonunda hiçbir emek, çaba karşılıksız kalmıyor.
Erkek egemen sektörlerde çalışan "Ben de burada varım" diyen kadınlara ne tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
Sektöre girdiğim ilk günden itibaren kadın olmanın olası dezavantajlarını zihnimden çıkarıp, her zaman işime odaklandım. Hemcinslerime de bunu öneriyorum. Kendine güvenen, işini seven, bilgili, gayretli, çalışkan ve her ne iş yaparsa yapsın, o işte fark yaratmaya çalışan kişilerin her zaman önü açık oluyor. Kadın dayanışmasını çok önemsiyorum. KAGİDER'in kurucu üyelerindenim, WCD (Women Corporate Directors)'de yer alıyorum ve kadınları her platformda desteklemeye çalışıyorum. STEM'e çok inanıyorum yani kadınların bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanında daha çok yer almasını arzu ediyorum. Erkek egemen sektörlerde kadınların yükselmesini engelleyen 'Cam Tavan' sendromunun aşılabilmesi açısından da STEM'i önemsiyorum. Ayrıca kadın olmanın sadece dezavantajları değil, avantajları da var. Aynı anda pek çok farklı konuya konsantre olabilmeye, mevcut durumdan bir sentez çıkarıp empati yapabilmeye, ayrıntılara girebilip, gene de holistik bakabilmeye, özellikle de zamanı verimli planlayabilmeye daha yatkınlar.