RÖPORTAJ İREM ORHAN
FOTOĞRAF BERAT SONER ÇAPIN
'Kardeşlerim' dizisiyle son dönemlerde ekranlarda fırtınalar estiren bir ekibin en genç üyelerinden biri Lizge Cömert. "Hayatımın mutlu ve şanslı hissettiğim dönemindeyim" diyor, dizide hayat verdiği karakterden ve set hayatından bahsederken içi içine sığmıyor. Oyunculuk kariyerindeki ilk rolü dolayısıyla heyecanlı ama "Her şey asıl şimdi başlıyor" diyor. Akabinde de o anlatıyor, biz dinliyoruz ve genç oyuncunun hayallerine odaklandığımız bir günü paylaşıyoruz.
Şimdilerde neler yapıyorsunuz, yoğun çalışma programınızla birlikte nasıl gidiyor her şey sizin tarafta?
Hayatımın mutlu ve şanslı hissettiğim bir dönemindeyim. Bu durumu hem günlük hayatıma hem de iş hayatıma yansıtmaya çalışıyorum elimden geldiğince ve umarım başarabiliyorumdur.
Atv'de yayınlanan 'Kardeşlerim' dizisi beyaz camdaki ilk işiniz. Nasıl bir heyecan sizin için bu?
Evet, her şeyden önce 'Kardeşlerim' dizisi kamera önündeki ilk yolculuğum olması dolayısıyla benim için çok önemli. Bu yüzden bende yeri her zaman çok ayrı olacak. Güzel bir ekiple beraber çalışıyorum, güzel insanlar kazandım, birçok şey de öğrendim diyebilirim, mutluyum.
Bu dizide hayat verdiğiniz 'Süsen' karakterinden biraz bahsetmek ister misiniz? O da sizin gibi heyecanı yüksek bir karakter galiba, kendinize benzettiğiniz oluyor mu? Süsen'e dışarıdan nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Süsen 18 yaşında, ailesi hayatta olmasına rağmen yalnız yaşamak durumunda bırakılan, sevgi eksikliği çeken ve bu eksikliği gidermek için her şeyi göze alabilen bir kız. Babası ve annesinin Süsen dışında birbirinden ayrı hayatları var ve bu durum onda belli ki bir takım travmalar yaratmış, karanlık korkusu bunlardan sadece biri. Süsen yalnız bir kız, daha doğrusu yalnız bırakılmış ve bir o kadarda yalnızlığı sevmeyen bir kız. Ufacık bir ilgi onun çok hoşuna gidiyor ve bu yüzden yanlış insanlara kalbini açabiliyor. Süsen ile benzeyen yönümüz duygusallığımız olabilir. Ama o duygularını daha fazla gösterebilen biri, ben ise pek göstermeme taraftarıyım. Çok güzel tepkiler alıyorum.
Süsen ne yapsa, izleyenler; "Ama şundan dolayı yapıyor" diyebiliyorlar. Süsen ile empati kurmaları ve onu sevmeleri beni mutlu ediyor. Tabii kızdıkları yanları da olabiliyor.
Dizinin bu denli sevilip, ilgiyle takip edilmesini siz neye bağlıyorsunuz?
Biz çalışmaktan ve her şeyden önce birbirimizle birlikte olmaktan keyif alan bir ekibiz. Kamera önünde ya da kamera arkasında herkes elinden gelenin en iyisini yapıyor. Bir dayanışma ve birlik halindeyiz, bu durumun da ekrana yansıdığını düşünüyorum.
Neşeli ve güzel enerji saçan birisiniz. Hep mi böyleydiniz, yoksa şimdilerde hayatınızdaki her şeyin yolunda gitmesi ile ilgili bir şey mi bu?
Çok teşekkür ederim. Tabii ki de başarının hayatımıza etkisi oluyor ama normalde de güler yüzlü olarak bilinirim.
Hayatta 'mutlu olmak' sizce en çok ne ile bağlantılı? Mutluluğun en önemli tamamlayıcıları neler sizce?
Hayatımızda olan güzel şeylerin mutlaka başka şeylerle tamamlanmasına gerek olduğunu düşünmüyorum. Küçük şeylerle de mutlu olmayı bilen bir insanım. Ama sevdiklerimin yanımda olması ve hedeflerime adım adım ulaşmaya başlamak beni mutlu kılıyor.
Son dönemlerde çok fazla yeni oyuncu ortaya çıkıyor ama pek çoğu aynı hızla silinip gidiyor. Bu gelişmelerle birlikte, sizin kariyerinizle ilgili endişe duyduğunuz dönemler oluyor mu?
Tabii ki ister istemez bir endişe oluyor fakat endişelerimin beni ele geçirmesine izin vermiyorum aksine, daha fazla kendimi nasıl geliştirebilirim diye düşünmeye başlıyorum. Bana göre burada o endişeyi doğru kullanmak önemli.
Mesleğine tutkuyla bağlı olanlardansınız gördüğümüz kadarıyla. Oyunculukta, kendi çizginizi diğerlerinden ayıran ve farklı kılan özelliğinizin ne olduğunu düşünüyorsunuz?
Evet, gerçekten öyle... Doğallık, çalışmak ve araştırmak olduğunu düşünüyorum. Uzun bir maraton oyunculuk, bence üstüne çalışmadığın ve araştırmadığın zaman içinde tüketir ve bitirirsin. Çalıştığın zaman emeğinin karşılığını mutlaka alırsın. Doğallık, izleyen açısından da önemli. İzleyicinin kendinden bir şey bulması bunun başında geliyor bence.
Çıktığınız bu kariyer yolculuğunda şimdilerde yolun neresinde görüyorsunuz kendinizi?
Daha yolun başındayım. Her şey daha yeni başlıyor. Daha iyileri için çalışmaya devam.
Oyunculuk uzun bir yol. Siz, içinde bulunduğunuz işleri seçmek konusunda öncelikli olarak hangi noktalara dikkat ediyorsunuz?
O hikayede, ben gerçekten o karaktere hayat verebilecek miyim diye düşünürüm ilk. Çünkü sırf oynamış olmak için oynamamalıyım. İlk önce metin çözümlemeyle başlarım, karakteri düşünmeden önce metni doğru analiz etmeyi hedeflerim, sonrasında ise karakterimin bu hikayedeki yeri, şartları derken karakter analizi çıkar ve en son aşama ben bu karakterle bağ kurabiliyor muyum diye bakarım. Bunların hepsi için tabii ki öncelikle güzel bir hikaye ve yolculuk olması gerek.
Ek olarak, günlük hayattaki stil seçimlerinizde de hayli özenli davranıyorsunuz. 'Stil sahibi olmak' en basit haliyle ne anlama geliyor size göre? Ve Kullanmaktan en keyif aldığınız parçalar neler?
Kendini bilmek, tanımak bence. Giymekten en fazla keyif aldığım parça da galiba çizme. Çizme ve bot giymek benim çok hoşuma gidiyor. Tabii güneş gözlüğümden de pek vazgeçemem.
Röportajımızın sonuna doğru yaklaşırken, aşkın tanımını bir de sizden dinlesek?
Şu anda kendimi tamamen eğitimime ve işime adadığım bir dönemdeyim. Aşk benim için karşılıklı saygı ve sadakatin içinde olduğu bir kendini bulma ve tanıma yolculuğu.
Son dönemlerde kurduğunuz hayaller genellikle ne ile ilgili oluyor?
Aslında genellikle işimle ve kariyerimle alakalalı hayaller kuruyorum. Kafamda senaryolar yazıp kurduğum karakterleri nasıl canlandırırdım şeklinde hayaller kurduğum da oluyor. Her karakteri oynamak istiyorum. Boş durmayı sevmiyorum ve bu yüzden de hayallerim hep çalışmak üzerine. Uzun zamandır tiyatro yapamıyorum, dans edemiyorum bunların içinde barındığı bir film, müzikal yapmak çok isterim ve hep bunun hayalini kurmuşumdur.