Fadik Sevin Atasoy ''Hayatta en güçlü insani duygu inançtır''

İstanbul’da limonata tadında bir sonbahar gününde, Fadik Sevin Atasoy ile bir araya geldik; her daim hayallerinin peşinden gittiği kariyer yaşamı, özel hayatı, hedefleri ve hayallerine odaklandığımız bir sohbeti paylaştık.

Fadik Sevin Atasoy ''Hayatta en güçlü insani duygu inançtır''

RÖPORTAJ İREM ORHAN
FOTOĞRAF ALİ KALYONCU
VİDEO EVREN SUDA
MODA EDİTÖRÜ SENA ERDEMİR
MAKYAJ HAKAN KÜLTÜR
SAÇ MERT PEKGÜZEL
MEKAN IÇIN HAGIA SOFIA MANSIONS ISTANBUL, CURIO COLLECTION BY HILTON'A TESEKKÜR EDERIZ.

FADİK SEVİN ATASOY RÖPORTAJININ BACKSTAGE VİDESOUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ...

atv'de yayınlanan 'Kardeşlerim' dizisinde iki sezondur hayat verdiği 'Şengül' karakteriyle ekranların en çok konuşulan isimlerinden olan Fadik Sevin Atasoy, kendine has oyunculuğuyla her geçen bölüm izleyicileri, kendine daha da hayran bırakıyor. Güzel oyuncu ile yoğun set programına ara verdiği puslu bir sonbahar sabahında buluştuk; dizide canlandırdığı 'Şengül' karakterinin dalgalı ruh halinin tam aksi yönde, net duruş, sağlam bir tavır içinde, bildiklerimizin ötesindeki en gerçek Fadik ile keyifli bir çekim gününü paylaştık.

İki sezondur atv'de yayınlanan 'Kardeşlerim' dizisiyle izleyiciyle buluşuyorsunuz. Nasıl gidiyor şimdilerde sizin için her şey?
Dizinin seyirci tarafından büyük bir beğeni ile karşılandığını hem reyting sonuçları hem de sokakta şahsıma olan ilgi ve alakadan görüyorum ve bu beni çok gururlandırıyor. Televizyonda sürekliliği olan ve her hafta başarıya imza atan bir işin parçası olmak çok mutluluk verici. Yapımcımız Nazlı Heptürk'ün himayesinde ailem gibi hissettiğim bir ekiple çalışıyorum ve samimi söylüyorum yönetmenimi çok seviyor ve ekiple buluşmak için sete koşa koşa gidiyorum.

Dizide hayat verdiğiniz 'Şengül' karakterinin sizi bu role karşı en heyecanlandıran tarafları neler oldu?
'Şengül' ile tek bir ortak ve benzer noktamız yok. İşte bu çok heyecan verici. Benim için oyunculuk hem kendini hem de seyirciyi şaşırtabime ve gerçeğe en yakın ifade edebilme sanatıdır. Bu yüzden de bana benzeyen ya da biz oyuncuların deyimiyle tabiri caizse 'kendini oynamak' diye nitelendirdiğimiz performansları ben şahsen oyunculuk olarak görmüyorum ve sadece bir ekran performansı olarak adlandırıyorum. Kariyerim boyunca da hep kendimin dışında karakterlere can vermeyi tercih ettim, değişik bir rol arşivim oldu bu sebepten. Şimdi ise 'Şengül' tam bir ters köşe. O iki çocuk annesi, Orta Anadolu şivesi ile konuşan ve ortanın da altı bir sosyal sınıfta yaşam mücadelesi veren, paraya karşı zaafı olan ama müthiş bir espri yeteneğine sahip, geveze, ağzına geleni söyleyen bir anne, eş ve kadın. Ben ise bekarım, çocuğum yok. Yetiştirme tarzı olarak entelektüel diyebileceğimiz Devlet tiyatrosuna emek vermiş, oyuncu ve yazar bir ailenin içinde büyüdüm, düzgün Türkçe konuşmak bizim evde bir kuraldı, klasik müzik dinleyen, okuyan yazan ve yaratan bir aileden geliyorum, para sahibi olmaktan çok daha önce gelen etik değerlerimiz var bizim. Dolayısıyla 'Şengül' ve ben 'Gece ve Gündüz' kadar farklıyız. Her bölüm bu karakter için fiziksel görüntümü bile değiştiriyoruz.

Sizi tanıdıkça ortaya çıkan ve dahi karşınızdakini şaşırtan bir özelliğiniz var mı?
Mesela bir yazar olarak büyük bir hayal gücü denizinde istediğim her şeyi yazıyor ve yaratıyorum, yönetmen olarak yapımdaki yüzlerce kişiye liderlik yapıyor, sürekli bir sorun çözüyorum, oyuncu olarak ise kendimin dışında birçok karakterin hayatını yaşıyorum. Gerektiğinde uçak kullandığım oldu, silahla vuruldum, traktörle tarla aştım, kayalıklardan, çatılardan atladım ama tabii ki ölmedim. Yaptığım iş o kadar marjinal ki! O yüzden Fadik olarak çok sade ve mütevazı bir yaşantım var. Sanırım şöhretli insanlar için bir önyargı var; çok ışıklı, şaşalı ve marjinal bir hayat sürdüklerine dair. Oysaki herkesin sokaklarda eğlendiği gecelerde ben yorgunluktan pijamalarıyla evin kanepesinde uyuyakalanlardanım. Sosyal hayatı çok severim, çokta keyifli bir komşu grubum var, eğlenmeyi de iyi bilirim ama kendi yuvama çekildiğimde son derece minimal bir yaşam tarzına sahibim. Her şeyde sadelik seven biriyim. Genelde insanlar bu yönümü görünce çok şaşırırlar. Ben sadece bir bavulla altı sene dünyanın farklı yerlerinde film, tiyatro yaparak yaşadım, üretimim yüksek, tüketimim ise bir bavula sığabilmek için hep minimal bir çizgide oldu. Bir tişört almak için bile bir tanesinin eskimiş olması gerekir, yoksa gözüme batar.

Bir şehir olsaydınız hangisi olurdunuz?
Zor bir soru bu ama buldum! Adım kesin 'Newberistla' olurdu. Hemen biraz daha açayım; ilk hece yani New; New York'tan. Orası ritmimi bulduğum bir şehir, çok dinamik bir yer. İkinci hece Ber; Berlin'den. Orası da bence dramatik ve çok sinematografik. Üçüncü hece İst; İstanbul'dan ilhamla. İstanbul, baba ocağım, toprağım, vatanım, babamın en sevdiği şehir. Son hece La ise tabii Los Angeles'tan. 12 sene boyunca benim evim oldu orası, tüm ilklerimi orada yaşadım. İlk İngilizce tiyatro oyunumu orada yazdım, başarıyı orada tattım, ilk kez Amerikan yapımı bir filmde orada oynadım, yapım şirketim RedCase Entertainment'i orada kurdum. Benim tüm ilklerim Los Angeles'ta. Türkiye'de doğdum, yetiştim ama gerçekten kendime doğru büyüdüğüm yer Los Angeles oldu.

Beslenme düzeniniz bu yoğun tempodan nasıl etkileniyor peki?
14 yaşımdan beri vejetaryenim. Rahmetli anneannem de benim gibiydi, hayvansal hiçbir ürün tüketmezdi. Ne vücudum ne iştahım hayvansal gıdaları kabul edemiyor. O yüzden bazen karbonhidrat oranım aşılıyor, protein oranımda da eksiklik doğuyor diye bir beslenme uzmanı ile çalışıyorum. Sete sefer tası ile giden bir oyuncuyum.

Spor için vakit bulabiliyor musunuz?
Haftanın 5-6 günü sette çalıştığım oluyor, buna rağmen minimum haftada 2 gün kardiyoya vakit buluyor ve boks hocam Tahir Bey'le hem Muay Thai hem boks yapıyorum. Amerika'da sertifikalı yoga eğitmeni olarak yıllarca ders verdim, şimdi bilgilerimi kendime saklıyorum, arada komşularıma yaptırıyorum. Her sabah set öncesi yoga yaparım.

Gelecekle ilgili heyecanlanlarınız neler?
Hayatımın en mutlu dönemini yaşıyorum. Üretimimin patlama yaşadığı bir dönem oldu. 5 tane kısa film yazıp yönettim. Juliet'in Yolculuğu adlı kısa film, dünya festivallerinde yarışmak üzere yola çıkıyor. Türkiye-Amerika ortak yapım olan filmin Türkiye yapımcısı Sky Films, müzikler ise Saki Çimen'e ait, görüntü yönetmenliğini de Deniz Eyuboğlu üstlendi. Film, kadının sosyal düzen içinde yer aldığı yakıştırmaları masalsı bir dille anlatıyor. Şu an bu filmin uluslararası festival sürecinin heyecanı içindeyim. Tek kişilik oyunumun Broadway turnesi var geleceğe dair heyecanlandıran. Diğer çektiğim filmler ise Türkiye'yi uluslararası platformda kültür ve sanat alanında yayın yapan bir mecrada temsil edecekler. Kariyerimin en verimli dönemindeyim. Artık oyuncu, yazar ve yönetmen olarak Türkiye'den Amerika pazarına iş yapan bir yapının içine girdim. İki ülke arasında yaratımlarımla bir köprü kurmayı başardım. Şimdi ise yeni bir senaryo yazmaya başladım, beni çok heyecanlandıran bir hikaye; yazar ve oyuncu olarak da yer alacağım.

FADİK SEVİN ATASOY RÖPORTAJININ VE FOTOĞRAFLARININ TAMAMI ŞAMDAN PLUS YENİ SAYISINDA...

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.