Röportaj: Özge Zeki
Fotoğraflar: İsa Arslan
Esra Türker'i iletişim dünyasından tanıyoruz ancak son yıllarda ekibiyle Lucca, Gizli Kalsın gibi birçok mekanın da başarılı iletişim çalışmalarına ek olarak konseptine de imza attı. Nişantaşı'nın yeni ve favori adreslerinden Zoya's House'un da baştan sona konsepti ona ait. Bohem ve şık detaylarla renklenen mekan, Türker'in mükemmeliyetçi bakış açısının bir sonucu. "Her işin mesleki alanda çok başarılı isimlerinin yanında benimki sadece zevkli bir insanın hayalleri olabilir. Bunun da beğenilmesi beni onurlandırıyor" diyor Türker. "Konforunuza uygun değişimlerin yanı sıra size evde ilham verecek değişimler çok kıymetli! Dekorasyon aşkı ruhumuz büyüdüğü ve değiştiği sürece hiç bitmez" diye de keliyor.
ESRA TÜRKER İLE GERÇEKLEŞTİRDİĞİMİZ KEYİFLİ ÇEKİM İÇİN TIKLAYINIZ
Evi ilk gördüğünüzde ne durumdaydı, tadilat olarak neler yaptınız?
Evi ilk gördüğümde, gerçekten huzurlu hissettim. İlk duygum bu, yani huzur oldu; oldukça ciddi değişime ihtiyacı olmasının da farkındaydım ancak buna rağmen bana hissettirdiği motivasyon ve enerji ile bu evde uzun yıllar yaşayacağımı anladım. Tadilata başladığım an sonrasında da hiç pişman olmadım. Banyolar, yer ve duvarlar başta olmak üzere, detaylar ile evin görünüşünü bir anda değiştirdim. Daha yaşanılır hale getirdim. Tüm bu planlama, revizyon ve tadilat da yaklaşık bir ayda tamamlandı. Her zaman da bu manzaraya değer dedim. Eski evimden eşyalarımı dönüştürerek ve uygun eklemeler yaparak mevcut haline getirdim.
Evinizin dekorasyon tarzınızı nasıl yorumluyorsunuz?
Karmaşık yapısı içinde tek tek bakıldığında son derece kişiye özgü, beni ben yapan, kişiliğimi yansıtan, hareketli, canlı ve maksimalist bir tarz... Eve gelen herkes de o enerjiyi, benim tarzımı burada hissediyor; her obje ve bitki onlar için ilham ve keşif kaynağı oluyor. Ben de güne bu şekilde uyanmaktan çok mutlu oluyorum. Bana ilham verecek dokunuşlarla evimi zamansız ve güncel tutuyorum. Bitkilerden en küçük objeye kadar özenle seçip, kendimin ve evim için hissetmek istediğim enerjiye göre dokunuşlar yapıyorum. Minimal bir evde de kendimi düşünemiyorum. Ruhumda hareket, renk ve dokuların bütünlüğü var. Benim evim şu tarz diyemem ama bunu seven gelsin diyerek özetleyebilirim.
Mobilya, aksesuar, renk, doku gibi seçimlere nasıl karar verdiniz?
Özellikle duvarlarda bej ve brüt beton her zaman tercihim… Mobilyalarda ise siyah ve mermer, koyu ahşap ve gri tonlarını çok seviyorum. Camel tonlarına aşığım; özellikle deri koltuk, aksesuarlarda kesinlikle beni cezbediyor. Bunun dışında kırmızı, sarı gibi çok canlı tonlardan ziyade, bu evde hep toprak tonlarını özellikle bol bitkiyle yemyeşil bölgeleri son derece gerekli gördüm. Devamı da yenileri ile geldi; aileye dahil oldu. Yeşil bitki, çiçek ile yaşam alanlarımı zenginleştirmeyi çok seviyorum.
Kendinizi en rahat hissettiğiniz, en keyif aldığınız yer neresi?
Aslında tek yer söylemek doğru olmaz çünkü en başından beri hem kendime hem de arkadaşlarıma en konforlu alanı sunacak şekilde evimi düzenledim. Günün saatlerine göre evin salonu ve balkonunda her yeri çok verimli kullandığımı söyleyebilirim. Mesela sabah kahvemi hep balkonda manzara ve müzik eşliğinde içerim. O benim meditasyonum… Eğer eve erken gelirsem iç tarafta şöminenin yanındaki alanda biraz telefonla vakit geçirip günün özetine bakarım. Erkek arkadaşım televizyonu açmazsa benim aklıma gelmez, o yüzden o yoksa TV bölümünde oturmam. Yemek masam oldukça eğlenceli yalnız dahi olsam orada yemek yemeyi çok seviyorum. Özellikle kare 8 kişilik masaları çok seviyorum.
Evinizde hangi sanatçıların eserleri mevcut?
Yemek odasının duvarı evin en ilgi çekici bölümü… Petrol rengi bir duvar üzerinde insan boyunda Afrikalı kadınlar var; bunu da DJ Funky C yaptı. Müzik kadar grafiti ve çizim konusunda da çok başarılı… Onun dışında yine Şimdi Derneği'nin Afrika'dan getirdiği, oradaki kadınların emeği olan ve her tablonun çok anlamlı olduğu ve hikayesi olan tablolar var. Manevi değeri çok büyük çünkü bu tablolar onların hayatına yardım olarak geri dönüyor. Bunun dışında gelecekte çok daha fazla ismini duyacağınız Barselona'da yaşayan Kayansel ve eserleri benim için çok değerli… Kadın doğasının büyülü varoluşu ve kendini yeniden keşfi gibi konularda zihnin dokunulmamış yerlerine sarkastik dili ve canlı renkleriyle kendini ifade ediyor. İlk dönem edisyonlu suluboya 'inner world' serisinden işi ve imzalı özel baskı 'Nazar' kavramını yeniden yorumladığı porselen tabağı bende de olan en özel parçalardan…
Takip ettiğiniz tasarımcılar kim?
Luxuria'nın ithal ettiği markalarına bayılıyorum. L'Objet x Haas Brothers, Boho-chic dekorasyon tarzı için Luxuria markasına özel tasarlanan Aloha Life, George Jensel, Ibride, Mary Jurek gibi yabancı markaların yanı sıra Esma Dereboy, Kayansel ve mum markalarından Seda France ve Parfum de Voyage - L'Objet favorilerim... Beymen'de olan Jonathan Adler, IBRIDE da takip ettiklerim. Ben geri dönüşüm ve var olanı değerlendirmeye inanıyorum, bu konuda Dank favorim. Gotwob, Mudo Concept, Yargıcı Home, Hamm Design, Derin Design, Mozaik en beğendiğim ve alışveriş yaptığım markalardan…