RÖPORTAJ NAIME TERCAN
FOTOĞRAF BETÜL YAZICIOĞLU
Hamileliğinin son döneminde taşındığı bizi manzaraya, yeşile ve maviye doyuran evinin terasında gerçekleştirdiğimiz röportajımızla şehirdeki sığınağını bulmuş olan Mirela Cerica'nın evine konuk olduk. Evin sizi içine çeken, sizinle sohbet etmeye hazır, cana yakın bir hali olduğunu hemen anlıyorsunuz. Sorsanız anlatacak çok şeyi var belli. Bizim için bu soruları Mirela Cerica yanıtladı.
Bu evi bulma süreciniz nasıl gelişti?
Eski evimle o kadar vedalaşmak istemiyordum ki bebeğimle birlikte oraya sığabileceğime inanıyordum. Eşim en sonunda bu işi bana bırakamayacağını anladı ve burayı buldu. 'Benim hatırıma bir gör' diyerek beni buraya getirdi ve ben de görür görmez "Evet burası bizim evimiz olacak" dedim. Hamileliğimin son döneminde bu evimize taşındık. Dört yılı dolduracağız burada. Şans mı denir, bir alanın, enerjinin seni beklemesi mi denir bilmiyorum ama her evimin, her yaşadığım alanın -Brüksel, Paris, İstanbul- benim evim olduğunu hissettim.
Tadilat ve dekorasyon çalışmaları nasıl tamamlandı?
Her evimde yaptığım gibi eve girdiğimdeki enerjiyle bizim yaşama biçimimizin, bulunduğum şehrin bana verdiği enerjinin birleşimiyle dekorasyon kendiliğinden oluşuyor. Tabii benim dünyanın her yanından getirdiğim, topladığım, benim için bir anlam ifade eden, antika veya alakasız parçaların buluşması dekorasyonu tamamlıyor evimde. Hiçbir zaman bir eve girdiğimde şöyle bir konseptte, şu tarzda olsun, böyle dekore edeyim gibi bir yaklaşımım olmuyor. Hangi ülkede olduğumla alakalı olarak aldığım enerjiye de kendimi bırakıyorum ve o yönde kendi adımlarımla yürüyorum aslında. Renk gamı ruhani olarak ilerliyor Bir koleksiyona başladığım zaman kendi işimde de böyle oluyor. İlham aldığım çok fazla faktör oluyor. Genelde de bunlar seyahatlerden çıkıyor. Çok alakasız Japonya'da ya da Kore'de bir sokak arasında gördüğüm bir restoran perdesi benim için bir sonraki koleksiyonumun çok değerli bir yapı taşı olabiliyor. O enerjiye kapılıyorum ve o ilhamla ruhumu dinleyip kendimle bütünleştirip o işi bitiriyorum. Ev de öyle. İstanbul'dayım, bu evi gördüm. Bu manzara, bu hissiyat, mahallem, herkesin birbirini çok iyi tanıması beni etkiledi. Tüm bu olgularla şekillendi ev ve son halini aldı.
Ne kadar zaman aldı yerleşmeniz?
Pratik biri olduğumu düşünüyorum. Evin içine girdikten sonra yaptım çoğu şeyi. Zaman içinde banyo, mutfak biraz değişti. Ama yaşanan yatak odası, salon gibi alanları eve girer girmez hızlıca bitirdim. Bir ay içinde bu alanları bitirip tamamen yerleştik. Teknik işleri biraz -kimi yıkılması gereken yerler oldu- daha zamana yaydık. Başka bir yerde oturup yaptığın zaman işler çok daha fazla uzuyor bence. İçine girdiğin zaman yapmak, bitirmek durumunda kalıyorsun ve daha hızlı akıyor işler.
Evinizin en sevdiğiniz, keyif aldığınız köşesi neresi peki?
İstanbul'daki evlerimde önceliğim her zaman İstanbul yani manzara oldu. Bu nedenle binaların eskiliği ya da kondisyonu beni pek ilgilendirmedi. Sabah güne erken başlayıp mutfaktan, teras ya da salondan İstanbul Boğazı'na bakarak aldığım derin nefesle Boğaz'ı ciğerlerime çekiyorum ve gün başlıyor benim için. Bunu yaptığım her yer benim için çok keyifli.
Evinizdeki her objenin farklı bir hikayesi var. Biraz anlatır mısınız?
Benim için evdeki en değerli parçalar duvarda gördüğünüz Afrika tören maskeleri ve yerdeki heykelleri. Eşim Abudabi'de doğmuş ve 13 yaşına kadar Afrika'da büyümüş. O yıllar boyunca birçok kabilenin kültürüne hakim olmuş, çok araştırmış biri; onlara karşı bir hayranlığımız var. Afrika kabileleri birbirinden çok farklı. Duvardaki maskeler farklı kabilelerin ritüellerinde gerçekten kullanılmış olan maskelerdir. Dolayısıyla her birinin bir gücü o topluluğun dua ettiği bir ana ait parçalardır. Diğer önemli bir parça antika pirinç sandalyem. Çok yaşlı bir şair kadının iki çok eski sandalyesinden biriydi. Bu sandalye inanılmaz rahatsızdır ve ilk sahibi bu durumu; 'Bu sandalyenin illa üzerinde oturulması gerekmiyor, benim ruhum ona oturuyor ve rahat ediyor' şeklinde açıklıyormuş. Bu hikaye bana çok hoş geldi, tam benlik. Bana iyi geliyorsa tamamdır, üzerinde oturmam gerekmez ve dokuz yıldır benimle. Duvardaki antika araba posteri ise eşimle ilk flört zamanlarımızda Paris'teki bir ikinci el eşya pazarından geçerken "buradan bir şey alalım, ileride evimiz olursa koyarız'" diyerek aldığımız bir parçaydı.
İstanbul, Paris, Brüksel evlerinizin dekorasyonu arasında nasıl farklılıklar var?
Her şehrin verdiği enerji farklı. Dolayısıyla her evde renk gamı, materyalleri farklı oluyor. Brüksel'deki evimin duvarları bembeyaz fakat yerler ve mobilyalar retroyken koltuklarım saks mavisi. Paris'teki evimizde ise oymalı bir şömine üzerinde kocaman ayna, varak detaylı çerçeveler var.