RÖPORTAJ İREM ORHAN irem.orhan@sabah.com.tr
FOTOĞRAFLAR ERSİN AL
MEKAN CARESSE THE RESIDENCES-BODRUM
Her koşulda ayakları yere sıkı sıkıya basan, her daim pozitif bakış açısına sahip hatta çevresindekiler için de mutluluk kaynağı olmayı başarabilen biri Nastassia Jacober. Sohbetimiz esnasında sık sık değindiği "Başımıza gelenler hakkında şikayetçi olmak için hayat çok kısa. Yaşıyor ve sağlıklıyken buna müteşekkir olup, hayattan keyif almalıyız" mesajlarıysa hayata karşı savunduğu yapıcı tavrını vurgular nitelikte. Yaz mevsimini uzatma çabalarında olduğumuz şu günlerde, Caresse The Residences-Bodrum'da buluştuğumuz Jacober ile yaşadığı ayrılık süreci sonrası büyük dönüşümlerden geçen yeni hayatı ve planları üzerine konuştuk.
Hayatınızda yoğun değisimlerin oldugu bir dönemdesiniz. Bu yenilenme süreci nasıl hissettiriyor?
Hayatımın keyifli bir döneminde olduğumu hissediyorum ama bu noktaya gelmek kolay olmadı; özellikle son iki yıl benim için çok zordu. Ayrılık sürecinden geçmek, ailevi ve özel yaşantılarımdaki kayıplar derken kısa sürede iyi hissetmek o kadar da kolay olmuyor. Ama ben hep kendimin en iyi versiyonu olmak için kendim üzerinde çalışıyorum. Bu süreçte birçok duygusal değişiklik yaşadım ve tüm bunları iki çocukla birlikte yaşamak sanıldığı kadar kolay olmuyor. Onlara mutlu ve her şeyin yolunda olduğunu göstermeniz gerekiyor.
Herbirimizin başımıza gelen olaylarla başa çıkma biçimi farklı. Zaman zaman kaybettiğimiz motivasyonu yakalamak ve harekete geçmek için bir şeylerden ilham alıyoruz. Size bu dönem en iyi gelen ne oldu?
Diğer kadın hikayelerinden ve hayatlarından ilham alıyorum. İş dünyası ya da ailevi yaşantılarındaki olumlu veya olumsuz hikayeleriyle başka yaşamlardan öğrenilecek çok şey, alınacak çok ders var. Michelle Obama, Ivanka Trump, Oprah gibi başarılı kadınlardan motivasyon ve ilham alıyorum. Ayrıca benim için iyileşme yaşam tarzınla birlikte ilerliyor; daha fazla spor yapıp, kendime daha fazla bakmaya çalışıyorum, daha üretken olup, kendimle barış içinde olmak konusunda çalışıyorum.
Şimdi Türkiye'ye ilk geldiğiniz günkü Nastassia'yı düşünün, dönüp bir de bugünkü Nastassia'ya bakın. Geçen yıllar, sizde neler değiştirmiş olabilir?
Türkiye'ye geldiğimde 24 yaşında ve hayallerle dolu küçük bir genç kızdım. Tabii yıllar geçtikçe olgunlaştım, 'yaşamak sanatı' hakkında çok fazla şey öğrendim, öğrenmeye de devam ediyorum. Sonra, iki güzel çocuğum Emir ve Eva'm var artık. Hayatın sadece mutlu ve mükemmel zamanlar olmadığını, bazen zor dönemlerin de olacağı ve başımıza gelenlerle olgunlukla yüzleşmek zorunda olduğumuzu öğrendim. Bugün ise 32 yaşında ve mutlu hissediyorum.
Her yaz olduğu gibi bu yaz da yine Bodrum'u tercih ettiniz. Sizi yine Bodrum'a çeken ne oldu?
Bodrum'daki yazlar güzel ve büyülü, bana göre buranın tadı bir başka… Deniz, günbatımı, yemekler inanılmaz! Yedi yıldan fazla süredir, yazlarımı Bodrum'da geçiriyorum. Ve başka ülkelerden birçok arkadaşımı getiriyorum buraya, onlar da çok seviyor ve mutlaka tekrar geliyorlar. Ben zaten Bodrum'a aşık olmamış yabancı bir insanla hiç tanışmadım. Burada gidebileceğimiz çok fazla yer var ama en sevdiğim yer Caresse Bodrum. Burada deniz inanılmaz güzel ve manzara wow! dedirtiyor.
Bodrum'daki yeni evinizden zaman zaman kareler paylaşıyorsunuz ve dekorasyon çok güzel görünüyor. Tüm detaylar size mi ait?
Evet, Bodrum'daki evim ilk kişisel dekorasyon projem oldu. Sanat boyaları, kumaşlar gibi başka ülkelerden çok özel parçalara sahibim.
Gün içinde vaktinizin çoğu mutfakta geçiyor anladığımız kadarıyla? En çok neler yapıyorsunuz?
Yemek yapmak benim hayatım, motivasyonum, stres altındayken terapim, üzgün olduğumda mutluluğum ve çocuklarımla paylaştığım en özel zaman. Bana göre mutfak, aile ve duyguları bir araya getiren şeydir.
Bodrum'daki domates ve karpuzlara takıntılıyım, bu yüzden en çok salata yapıyorum fakat diğer bir yandan deniz ürünleri yapmayı da seviyorum. Arkadaşlarımı davet etmeyi, onlarla bahçede barbekü yapıp uzun yemekler yemek hoşuma gidiyor.
Sağlıklı yaşam da hayatınızın merkezinde gördüğümüz kadarıyla. Bir günlük sağlıklı yaşam rutininizde neler olmazsa olmaz?
Sağlıklı yaşam ve besinler hakkında çok şeyi okuyarak öğrendim. Aralıklı diyetlerle besleniyorum. Mesela güne badem sütlü bir capuccino ile başlıyorum, sonrasında ilk öğünüm ise öğleden sonra saat 14.00'da. Öğünlerimde çok fazla sebze, protein, balık ve kırmızı et yiyorum. Tabii kötü karbonhidrat ve glüten yok. Sonra vegan proteinler, vitaminler, matcha ve yeşilliklerim oluyor. Son yemeğim ise akşam saat dokuz gibi oluyor.
Biraz da iş hayatınıza değinelim isterseniz. Hayatınızın bu yeni döneminde profesyonel mutfak kariyerinize geri dönmek gibi veya başka türlü planlarınız var mı?
İşle ilgili çeşitli planlarım var ama tabii araya pandemi süreci girince işler biraz zorlaştı. Bu esnada ben de yemek tariflerimi sosyal medyadan daha çok paylaşmaya çalıştım. Yemek pişirmek konusunda çok güzel bir şey planlıyorum, bununla ilgili yeni bir proje yakında geliyor ama şu an verebileceğim tek ipucu çikolata hakkında olduğu. Diğer bir yandan Laura Margarita ile birlikte yaptığımız sanat projesine devam ediyorum ve onunla ilgili uluslararası çok önemli bir etkinliğe davet edildik. Tam teyit edilene kadar onun ayrıntılarını da paylaşamıyorum.
Moda ve trendler ile iç içesiniz. Önümüzdeki dönemlerde kariyeriniz bu tarafa doğru evrilir mi?
Eğer bir gün yaparsam o işi de çok severek yapacağımı biliyorum. Giyim kuşam konusu ve mayo tasarlamak her zaman aklımda ama şu anda bu projenin üzerinde durmuyorum. Fakat elbet bir gün bunu hayata geçireceğimi de biliyorum.