RÖPORTAJ İREM ORHAN IREM.ORHAN@SABAH.COM.TR
FOTOĞRAF SERHAT HAYRİ
MODA EDİTÖRÜ ECE ŞİŞİK
SAÇ/MAKYAJ BURAK MERT AYDIN
FOTOĞRAF ASISTANI ARDACAN TOPAL
MODA EDITÖRÜ ASİSTANI ECE AYSOY
MEKAN İÇİN JW MARRIOTT İSTANBUL BOSPHORUS'A TEŞEKKÜR EDERIZ
İçinden geçtiğimiz pandemi sürecinde yarattığı maske markasıyla büyük bir sosyal sorumluluğa imza atması, cömertliği ve pozitif enerjisiyle şimdilerde her yerde o konuşuluyor. Yerli ve milli üretime, yaşadığı toplumun değerlerine önem veriyor, elini attığı her işi hakkıyla yerine getiriyor A&S Holding Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Akkuş. Başarılı bir iş insanı olmasının yanında kendini seven, hayata karşı farkındalığı yüksek ve rafine yeteneklere sahip biri. Sürekli yeniliklerin peşinde olmayı ve üretmeyi seviyor, değişimden korkmuyor. Kendisiyle geçen bir çekim günü boyunca ona dair aklımızda kalan en önemli detay ise gülümsemeyi ve çok önem verdiği pozitif enerjiyi bize aktarma konusundaki ustalığı oluyor. Yalnız onda çok daha fazlası da var tabii; bakın Uğur Akkuş iş ve özel hayatının bilinmeyenleri hakkında neler anlatıyor.
Şimdilerde hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz Uğur Bey, nasıl gidiyor hayat sizin için?
Şu sıralar her şey o kadar yolunda gidiyor ki; hayatımın en kreatif dönemindeyim desem yeri. Çocukluğundan beri sürekli bir şeyler üretmekle uğraşmış ve bunu bir yaşam biçimine döndürmüş biri olarak, içinden geçtiğimiz bu pandemi sürecinde de ben hep şimdi neler üretebiliriz diye düşünüyorum. Ve böyle düşündükçe de daha da fazla kreatif olabildiğimi görüyorum.
Özellikle son dönemlerde kariyerinizle ilgili de güzel gelişmeler var, güzel bir noktadasınız. Nasıl bir yoldan yürüyüp bulunduğunuz yere geldiniz?
Ahmet Haşim'in çok sevdiğim o şiirinde dediği gibi; ağır ağır çıkacaksın bu merdivenleri... O bunu her ne kadar hayatla ilgili olarak söylemiş olsa da bizler kariyerlerimizi de böyle inşa ederiz aslında. Yani her şeyi yavaş yavaş sindire sindire, öğrenerek, görerek... Bunu yaparken önce bir hedefe odaklanıp, sonra da ona ulaşmaya çalışırız. Ben bunu bir puzzle'ın taşları gibi görüyorum; hayat her şeyi sizin önünüze getiriyor, siz de bir puzzle'ı tamamlar gibi kariyerinizin inşasını gerçekleştiriyorsunuz. Bu konuya yaklaşımım hep böyle oldu ve kariyer konusunda da hiç acele etmedim. Bu arada bu enteresan bir konu da bir taraftan; çünkü kimi için işinde başarılı olmak kariyerdir, kimi için özel hayatında başarılı olmak kariyerdir. Herkesin algısı farklıdır, bu oldukça göreceli bir konu. Tabii ben kendimi şu an nerede görüyorum diye bakacak olursak; iş kariyerimin henüz çok başındayım diye düşünüyorum.
Bugüne kadar yaptığınız işlerde sizin için her şey hep çok yolunda gitmiş diyebilir miyiz yoksa takıldığınız anlar da olmuş mudur?
Şöyle söyleyeyim; binlerce kez tökezledim. Tökezlemeden olmuyor galiba zaten. Bir bebek bile dünyaya geldiğinde yürümeyi öğrenmesi kaç kere düştüğüyle alakalı. Adem ve Havva'dan geldik, hepimiz insanız ve hepimiz hayat yolculuğunda ilk başta süründük, sonra emekledik, daha sonra yürümeye başladık. Yürümeyi düşe kalka öğrendik. En sevdiğim özelliğim budur mesela benim, düştüğüm yerden kalkmasını hep bildim ve asla inancımı yitirmedim. Her zaman mücadele ettim ve hayatın karşıma çıkardığı hiçbir şeye negatif bakmadım. Önüme çıkan ve yavaşlamama sebep olan o engelin aslında neyi yanlış yaptığımı görmem konusunda bir uyarı olduğunu düşündüm, hiç karamsar olmadım.
İyi bir iş insanı olmanın bütünde nelerden ibaret olduğunu düşünüyorsunuz?
İyi bir iş insanı olmanın en önemli kuralı önce iyi bir insan olmaktan geçiyor, bu çok önemli bir şey. Yapmış olduğun işi kendin için değil, insanlık için yapman lazım; işin bir yerde diğerlerine de fayda sağlamalı. Yaşça bizlerden büyük ve tecrübesi fazla olan iş insanlarıyla görüştüğüm vakit, onların da söylediği önemli bir şey var; işinin sana iş gibi gelmemesi lazım. Yani yapmış olduğumuz işi hayatımızın bir parçası gibi görmek lazım.
Kariyerinizle ilgili şimdiye kadar aldığınız en önemli öğüt neydi?
Belki milyonlarca öğüt almış olabilirim ama hayatta şu cümleyi hep aklımda tutarım; "Hamdım, piştim, yandım." Bu cümle benim hayatımda çok önemli bir yer teşkil ediyor. Kariyerimde hep bu cümleyi görüyorum; yeni yeni hamlıktan çıktım ve artık pişmeye başladığımı düşünüyorum. Daha yanamadım ama. Yandığınız zaman ise ışık oluyorsunuz ve tüm insanlara faydanız oluyor.
Hayatı akışında mı yaşarsınız yoksa sınırlarını zorlamayı seven biri misiniz?
Hiçbir koşulda hayatı akışında yaşamayı kabul etmeyen biriyim. Sınırları her zaman zorladım. Değişimin her zaman olduğunu kabullendim. Değişimin insanlığı, iş dünyasını, özel yaşantıları ve dahi sosyal hayatı şekillendirdiğine inandım. Ve bu değişime ayak uydurmak için de her zaman sınırları zorladım.
İş dışında sosyal hayatta da pek çok alanla ilgili birisiniz. Biz golf ve tekne tutkunuzdan haberdarız ama daha başka özel ilgi alanlarınız var mı?
Olmaz mı? Şimdi klasik sinema, tiyatro falan diye sıralamak istemem ama sanatın farklı dallarına ilgi duyan biriyim. Görsel sanatları izlemek en büyük tutkularımdan biri. Şöyle söyleyeyim, mesela New York'ta iş toplantıları düzenlediğimizde büyük heyecanla gidiyorum. Günlük programdaki iş toplantılarım sonrasına akşam için iş yemeği falan konulsun istemiyorum. İş toplantıları sonrası mutlaka sanat etkinliklerine katılayım istiyorum. Çünkü orada bir şeyler izlemek beni gerçekten çok mutlu ediyor. Tabii müzik de aynı şekilde. Bir klasik müzik konserinde mesela oradaki uyum ve ahengi görüp hissetmek beni derinden etkiliyor. Hatta yurtdışında yaşayan arkadaşlarım beni yanlarına çekmek için devamlı oralardaki sanat etkinliklerine bilet alıp, fotoğraflarını çeker atarlar bana. Ben de bir şekilde gitmeyi isterim. Sonuç olarak sanatın bir toplumun aynası olduğunu düşünüyorum ve onu izlediğim vakit çok keyif alıyorum, bana çok şey kattığını düşünüyorum.
Türk İslam eserlerine karşı özel ilginiz olduğunu hatta geniş bir koleksiyona sahip olduğunuzu biliyoruz. Bu ilginizin kaynağı nedir, bahsetmek ister misiniz?
Türk İslam eserleri koleksiyonuna sahibim evet, 110 parça eserim var. Gittikçe de çoğalıyor, ben Türk İslam eserlerine aşığım. Oradaki sanatı ve emeği görünce şunu düşünüyorum hep; yaratan insanı yarattı ve insanın da kendisi gibi yaratıcı olmasını istedi. İnsan mesela bir şeyler yarattıkça var oluyor ve kendini aşıyor. Türk İslam eserlerindeki o matematik, çizim ve oradaki renk uyumu benim inanılmaz ilgimi çekiyor. Orada sanat için verilmiş emeği görüyorum, baktıkça hayran kalıyorum. Ve bununla ilgili de ileride bir müze açmayı düşünüyorum; bıraktıklarımızın çocuklarıma, yeni nesillere faydası olsun istiyorum. Bazı insanlar da bunu yatırım için yapıyor, sanat eseri topluyor bundan para kazanıyor; tabii onlara da saygı duyuyorum, sanat eserlerini yatırım olarak görenler de var. Tabii iyi ki onlar da var, çünkü onlar olmasa bu eserler kaybolur. Sonuçta onlar da bu eserlerin değer bulmasını ve sanatçıların yaşamasını sağlıyorlar.
Bir taraftan 'Süper Güç Türkiye' isimli kitabınızla yazarlık tecrübesi de edindiniz. Devamı gelir mi?
Ben Türkiye'nin gerçekten süper bir güç olduğuna inanıyorum. Zaten süper güç idi. Yani 600 sene böyle bir coğrafyayı yönetti. Yani nereden baksanız buralarda bin yıllık bir liderlik var. Onun tekrarlanması belirtilerini zaten görüyoruz. Türkiye bizim bölgemizin süper gücü. Ve gittikçe daha da güçlenen bir ülkemiz var. Fakat 18 ve 22 yaş arası gençler bunu pek göremiyorlar. Gençlerin bunu görmediğini bir üniversitede vermiş olduğum bir söyleşide fark ettim. Onlar için neler yapabilirim diye düşündüm ve en iyisi onların anlayacağı dilden bir kitap yazayım dedim. Böyle olunca da tabii ben nereden başladım, nasıl başarılı oldum önce onu kısaca anlatayım, oradan başlayayım istedim. Sonra ülkeyi ve tarihimizi anlatayım, ülkedeki bazı iş modellerini ve gelecekte olacak iş modellerini yazayım istedim. Yani Süper Güç Türkiye aslında 300 sayfalık bir kitaptı. Ama yayın evimiz, bunu gençlerin okumak isteyeceği dilde anlatalım ve kısaltalım istedi, yaptık ve kitap ünlü kitap evlerinde en çok satanlar arasına girdi. Şimdilerde yayınevi de devamlı soruyor "başka bir şeyler var mı" falan diye. Olmaz mı, ikinci kitap hazır bile. Bunu da ilk size söylemiş olayım; bu yaz dünyadaki değişim ve bilişimle ilgili bir şeyler yazdım. Fakat şu an çıkarmayı çok istemiyorum, içinde bulunduğumuz pandemi sürecini atlattıktan sonrası için planlıyorum.
Ayrıca sosyal sorumluluk konularında da elinizi taşın altına koymaktan hiçbir zaman çekinmiyorsunuz. Yardımseverlik konuları bu denli önemsemenizin altında yatan sebepler neler?
Çocukluktan beri ailemiz tarafından bize öğretilen bir konu yardımseverlik. Ayrıca Kuran-ı Kerim'de bir ayet var; siz bir buğday tanesi ektiğiniz vakit, yedi tane başak ve yedi başağın içerisinde de 100 tane de buğdayı Allah size veriyor. Siz Allah için, insanlık ve toplum için bir adım atın, karşılığında 700 vereyim diyor. Yani böyle bir ticaret sunuyor. Bir taraftan bizim inancımızın gereği bu var. Yani eğer kazanıyorsak çevremize ve topluma yardım etmemiz, bunu paylaşmamız gerekiyor ve ben bunları sosyal sorumluluk projesi olarak görmüyorum. Biz bunu yapmak zorundayız. Ben onun için her alanda elimden geldiği kadar nasıl faydalı olabilirim diye düşünüyorum. Tabii bunu sadece maddi anlamdaki faydalar olarak da düşünmemek lazım. Misal bir bilim adamının bilgisini paylaşması, bir sanatçının sanat eserlerini paylaşması, hatta bir tebessümü paylaşmak bile bir sosyal sorumluluk projesidir. Bir hayvanın önüne bir şeyler koyup, ona güzel davranmak da bir sosyal sorumluluktur.
Sağlıklı beslenme ve sporla aranız nasıl? Şimdilerde bu yoğun temponun içinde düzenli spor yapmaya fırsat bulabiliyor musunuz?
Normalde en geç sabah 8.00'da kalkarım, bir saat sporumu yaparım, spor yaparken de günlük programımı gözden geçiririm. Hatta şöyle söyleyeyim; benim hayatta en çok sevdiğim şey, sabah erken kalkıp spor yaparken dünya gündemini de okumak. Sağlıklı beslenmeyle ise aram nasıl olsun, eşim Ebru Şallı yıllardır Türkiye'ye sağlıklı beslenmeyi teşvik eden biri. Türkiye'de pilates varsa onu Ebru Şallı getirmiştir ve tanınmasına büyük katkıda bulunmuştur. Pek çoğumuza sağlıklı beslenmeyi öğreten odur. Yani Ebru ile birlikte hayatımdan et yüzde seksen çıktı gibi, artık daha çok balık yemeyi tercih ediyorum. Zeytinyağlılara ağırlık verdim, daha sağlıklı ve düzenli besleniyorum.
Sosyal medya hepimizin hayatının bir parçası. Sizin genel olarak dijital dünyaya ilginiz ne durumda?
Dijital dünyayla olan bağlantılarımı pandemi sürecinden önce ve sonra diye ayırabiliriz. Çünkü bu süreçten önce neredeyse sıfırdı. Ama şimdi pandemi süreciyle her şey dijitalleşti, yani alışveriş online oldu, toplantılar zoom oldu, sosyal medya ise insanların gittikçe daha fazla zaman geçirmeye başladığı bir eğlence yeri oldu. Özellikle Instagram hem alışveriş alanı hem de insan hayatını etkileyen önemli bir yer oldu. Şu an Türkiye'de galiba en çok kullanılan sosyal uygulamalardan Instagram ve bu insanın dikkatini satın alan bir şey. Ben şahsi olarak hiçbir zaman sosyal mecralarda bir yer edinmedim kendime; çünkü hem ona vaktim yok, bir taraftan da orada gösterilen hayatların özel kalması gerektiğine inanıyorum, zaten pek çoğunun da gerçek hayatı yansıtmadığını düşünüyorum. Ama şirket bazında yapmış olduğumuz işleri anlatmak için sosyal medyayı iletişim aracı olarak kullanıyoruz.
Biraz da romantizm diyelim ve ilişkilerden bahsedelim. Yoğun iş ve seyahat temposunda iş-yaşam-aşk dengesini kurmakta zorlandığınız anlar oluyor mu?
Bu dengeyi kurmakta gerçekten zorlanmıyorum. Birbirinden farklı kimliklere sahibim hayatta. Bir babayım, iki çocuğum var, bir taraftan hem patron hem yönetici, hem sevgili, hem eş, hem arkadaş, hem evladım. Tüm bunları birbiri arasında iyi bir dengeye oturtmak lazım. Çünkü ancak bu dengeleri mükemmel bir şekilde yapabilirseniz, hem özel hayat hem de iş hayatında başarılı olabiliyorsunuz. Ben bunları çok iyi koordine ettiğimi sanıyorum. Aynı zamanda en büyük zamanı çocuklarıma ve eşime ayırmakla mükellef olduğumu düşünüyorum.
Röportajımızın sonuna doğru yaklaşırken, aşkta nasıl bir dönemdesiniz? Şu an aşk en basit tanımıyla nedir sizin için?
Aşk yaratılış sebebimizdir. Tanrı bizi aşk ile sevgi ile yarattı. Aşk sevginin özüdür. Ebru ile geçen sene evlendik, çok mutlu ve aşığım. Şu an aşkta zirvedeyim diyebilirim.
Ebru Hanım'la çok güzel giden bir evliliğiniz var. Onunla hayat nasıl?
Ebru gerçekten çok iyi bir eş, çok iyi bir dost ama en önemlisi altın gibi bir kalbe sahip. Çok özel bir insan, iyi bir iş kadını. Şahane bir anne. Ben Ebru'nun anneliğini görünce hayran kalmıştım. Muazzam biri, ben ondan çok şey öğreniyorum, birbirimize çok şey katıyoruz. Her geçen gün ondaki bu meziyetleri keşfettikçe daha da mutlu oluyorum.
Hayalini kurup hala gerçekleştiremediğiniz bir şey var mı?
Tabii ki çok var, benim hayallerim bitmez. Çok şükür ki Allah'a hayal ettiğim her şeyi benim önüme çıkardı. Ve o hayallere ulaştıktan sonra içimde yeni hayaller doğurup, gözümün önüne getirdi. Hayaller olmazsa ben de olmam. Çünkü hiçbir şey hayal olmadan gerçeğe dönüşmüyor. Şu an hayatta yapmış olduğum şeyler yani kat ettiğim yol hayallerimin yalnızca yüzde 10'u.
Yakın gelecekle ilgili sizi heyecanlandıran yeni girişimler olacak mı?
Çok büyük bir dijital projem var. Gece-gündüz onunla ilgili çalışıyorum ama henüz kimselere anlatmıyorum. Ocak 2021'e bu proje ile gireceğim ve büyük ses getireceğine inanıyorum. Yüzde yüz yerli, milli, her şekilde bize ait, çok büyük bir ihtiyacı karşılayacak bir proje bu. Proje kapsamında pırıl pırıl gençlerle çalışıyorum. Şu an işte harcadığım vaktin yüzde 20'sini buna ayırıyorum. Anlatırken bile büyük heyecan duyuyorum. Maske yaptık, medikal ürünler yaptık, gıda işlerimiz oldu, tarımla ilgiliyiz ve şimdi bir taraftan bu dijital projemizi de hayata geçireceğiz, öyle umuyorum ki peşinden daha çok güzel işler de gelecek.