RÖPORTAJ ÖZGE ZEKİ ozge.zeki@sabah.com.tr
FOTOĞRAFLAR KÜRŞAT ACAR
MODA EDİTÖRÜ AYNUR TORUN
MAKYAJ AYSEN SALATAN AYDOĞAN
SAÇ İSA ÇAKMAK
MEKAN İÇİN ARGOS IN CAPPADOCIA HOTEL'E TEŞEKKÜR EDERİZ.
Sıcacık gülümsemesi ve sempatikliğiyle atv'nin Maria ile Mustafa dizisinde izliyoruz Jessica May'i. "Lise yıllarımda bırakın Brezilya'dan dışarıya çıkmayı, çiftliğimden ayrı yerde yaşayacağımı düşünmezdim. Kapadokya'yı okuldaki ders kitaplarımızda görürdüm ve 'Acaba bir gün gidebilir miyim' diye hayalini kurardım. Şimdi o hayalin içinde yaşıyorum" sözleriyle anlatıyor Kapadokya'daki günlerini ve bu sözleriyle de "Dilediğine dikkat et; gerçek olabilir" sözünün doğruluğunu ispatlıyor. Şu sıralar çekimler nedeniyle çok yoğun. Eşiyle çekimler başladıktan sonra 1.5 ay görüşememiş. "Hüseyin askere gittiğinde bile bu kadar ayrı kalmamıştık. Her şey Maria içindi ve bize göre bu fedakarlığa da değdi" diyor. İlk kez bu diziyle açık renk saçlarıyla karşımıza çıkan güzel yıldız, hayatında ilk kez saçlarını boyatmış. Başta alışmakta zorlanmış ancak eşi de sevdikten sonra rahatlamış. Güzel yıldızın Kapadokya günlerini kendisinden dinleyelim...
atv'deki dizinizi ilgiyle izliyoruz. Maria'nın hikayesi tüm Türkiye'yi kucakladı. Çekimler nasıl gidiyor?
Biz 'Maria ile Mustafa' için çok uzun süredir bir dünya yaratmaya çalışıyoruz. Hatta Covid-19 bu süreci birkaç ay daha uzattı diyebilirim. Bu süreç içerisinde karakter eğitimleri gibi birçok çalışma oldu. Bu disiplinle çalıştığımız için çekimlerimiz güzel gidiyor. Sosyal medyadan okuduklarım da beni mutlu ediyor. Kamera arkasında bütün kurallara uyup, çok sıcak havalarda biz bizeyken bile maskesini çıkarmayan ekip arkadaşlarıma ve çekim yaptığımız mekanlarda mekanları dezenfekte eden çalışanlara da kendi adıma çok teşekkür ediyorum. Bu süreçte onlara da çok şey borçluyuz. Böyle zor bir süreçte bu kadar güzel bir iş çıkarmak beni çok mutlu ediyor. Dizimizle ilgili sadece Türk seyircisinden değil, İspanya, Kolombiya ve Brezilya'dan da yoğun mesajlar alıyorum. Hatta fragmanlarımız çıkar çıkmaz sosyal medyada Portekizce altyazısı ile paylaşılıyor. Bu beni çok sevindirdi çünkü ana dilim Portekizce ve altyazılı fragmanları direkt aileme gönderiyorum. Onlar da diziyle ilgili fikir sahibi oluyorlar. Maria'yı ben de çok sevdim. O yüzden her şeyden çok mutluyum.
Maria karakteri ana hatlarıyla cesur, aşkının arkasından gitmekten çekinmeyen kararlı bir karakter. Bir röportajınızda kendi hayatınızdan da benzerlikler gördüğünüzü söylemişsiniz. Neler söylersiniz? Bizi neler bekliyor Maria ve Mustafa dizisiyle önümüzdeki bölümlerde?
Maria da benim gibi ülkesinden ayrılıp tekrar geri dönme planıyla Türkiye'ye seyahat ediyor ve hayatının aşkını Kapadokya'da buluyor. Ben de Brezilya'dan Türkiye'ye ilk geldiğimde aynı durumu yaşadım. Maria ile böyle bir benzerliğimiz var. Sadece Maria'nın başına gelenler daha zorlu şeyler; aşık olduğu adam olan Mustafa'nın evli ve bir çocuğu olduğunu çok sonradan öğreniyor. Aslında çocuk, Mustafa'nın abisinin çocuğu ve abisi kazada öldüğü için Mustafa onun nişanlısıyla evlenmiş. Yani abisi evlenmek üzereyken çocuk yapmış ve hayatını kaybetmiş. Şimdi bu durumda kim suçlu ya da suçlu biri var mı; seyirciyle birlikte bunu hep beraber sorguluyoruz. Bu arada Maria sevdiği adamdan da hamile kalıyor. Mustafa'nın evli olduğunu öğrendiğinde onu terk edip Kolombiya'ya dönmek istiyor. Tam gidecekken gerçekleri öğreniyor falan derken açılan her kapının başka bir kapıya çıktığı derin bir hikaye karşımıza çıkıyor. O yüzden Maria'nın neler yapacağını, nelerle karşılaşacağını ben de çok merak ediyorum. Bizimle paylaşılan her senaryoyu geldiği gibi okuyup bu merakımı gidermeye ve Maria'nın neler yapacağını anlamaya çalışıyorum. Seyirci bu senaryoda daha önce görmediği bambaşka bir akışkanlıkla karşılaştı. Hikayenin hızlı gitmesi birçok izleyiciyi mutlu etmiş çünkü sırf dizi süresini doldurmak için konu gereksiz uzatılmıyor. Bu hızı başlarda garipseyen kişiler bile olayların gelişmesine kendini kaptırmış gibi duruyor. En azından sosyal medyadan okuduklarımdan ben bunu anlıyorum. İnsanlar meraklarını çabuk gideriyor ama o detaylardan başka merak uyandıracak konular çıktığı için ilgi hiç dağılmıyor.
Çekimlerimiz Kapadokya'nın eşsiz büyüleyici ortamında yapılıyor. Bu coğrafya size neler hissettirdi?
Türkiye'nin dört bir köşesine seyahat ettim; Rize'ye de gittim, Mardin'e de ama Türkiye'nin kalbi olarak gördüğüm Kapadokya'yı hep sonraya saklamıştım. Kader beni şimdi burada yaşamaya ve çalışmaya getirdi, bu yüzden inanılmaz mutluyum. Lise yıllarımda bırakın Brezilya'dan dışarıya çıkmayı, çiftliğimden ayrı bir yerde yaşayacağımı düşünmezdim. Kapadokya'yı okuldaki ders kitaplarımızda görürdüm ve "Acaba bir gün gidebilir miyiz" diye hayalini kurardım. Şimdi o hayalin içinde yaşıyorum. Brezilya'da, Türkiye'nin haritada nerede olduğunu bilmeyen insanlar bile Kapadokya'yı bilirler. Bu yüzden bana "Kapadokya'ya gittin mi, nasıl bir yer" diye soran akrabalarıma düne kadar hayır deyince çok şaşırıyorlardı. Bir insan Türkiye'ye gidip, Kapadokya'ya nasıl seyahat etmez, değil mi? Bunun ne demek olduğunu burada yaşamaya başlayınca anladım. Burası gerçekten büyülü bir şehir. Böyle bir şehirde dizi çekiyor olmak beni çok mutlu ediyor.
Dizi için imajınız değişti, saç renginiz açıldı. Memnun musunuz?
Doğallıktan yana olduğum için, özel hayatımda kendime müdahale etmeyi pek tercih eden birisi değilim. Fakat günün sonunda baktığımızda oyunculuk yapmaya çalışıyoruz ve canlandırmaya çalıştığımız karakterlerin kimliklerini seyirciye daha iyi gösterebilmek için bazı fiziksel müdahaleler yapmamız gerekebiliyor. Bu hikayede Maria sarı saçlıydı; bu yüzden saçlarımı ömrümde ilk defa başka bir renge boyadım. Normalde bu tür sert dokunuşları kabul edecek bir yapım yok ama Maria'yı çok sevdim ve onu okurken onun hikayesine inandım. Oyuncu, okurken okuduğunun resmini görebilmelidir. Ben o resimde Maria'yı çok güzel gördüm, onun hikayesine inandım ve Maria olmak istedim. Saçlarımı boyatmak benim için bir ilkti ve bu yüzden Maria'nın bende her zaman özel bir yeri olacak. Çevremden çok güzel tepkiler aldım. Açıkçası bu kadar yakıştıracaklarını düşünmemiştim. Boyattığım ilk gün, özellikle eşimin ne tepki vereceğini çok merak ediyordum. Eve ilk girdiğimde biraz şaşırdı ve yakışıp yakışmadığı konusunda arada kalmıştı ama sonra o da çok yakıştırdı. Bu renklerle kullanmaya devam etmemi istiyor.
Sosyal medyayı da aktif kullanıyorsunuz. Takipçilerinizle etkileşiminiz nasıl?
Sık sık gelen mesajlara cevap vermeye çalışıyorum. Maria ile Mustafa'yı takip eden çok fazla yabancı seyirci var ve onlardan da çok sık mesaj gelmeye başladı. Ana dilim olduğu için o takipçilere cevap vermem daha kolay oluyor. Bana hep Türkçe'yi iyi öğrenmişsin diyorlar; böyle düşünenlere çok teşekkür ediyorum ama yazmayı biraz daha fazla geliştirmem gerekiyor sanırım. O yüzden Türk takipçilerle mesajlaşırken biraz yavaş yazıyorum.
Sizi mücevher renklerinde romantik tasarımlarla görüntüledik. Günlük hayatta sizi daha çok spor ve rahat tarzlarda görüyoruz. Modaya bakış açınız nasıldır?
İşten vakit buldukça takip etmeye çalışıyorum. Rahat giyinmeyi seven bir insanım. Kendime yakışacağını düşündüğüm şeyleri almayı seviyorum. Marka takıntım yok ama kalite takıntım var. Mesela 10 senedir kullandığım bir güneş gözlüğüm var. Kaliteli olmasaydı bu kadar uzun kullanamazdım. Çekimde çok güzel elbiseler kullandık, hepsini çok sevdim. Özellikle renk ve model seçiminde de Kapadokya'nın dokusuna uyacak parçalar seçilmiş.
Formunuzu nasıl koruyorsunuz? Hem beslenme hem spor yönünden. At bindiğinizi biliyoruz, hatta çekimlerde de kullanıldı. Neler söyleyeceksiniz?
Çalışmayı çok sevdiğim için spor yapmaya pek vakit bulamıyorum. Zaten formda kalmak için hiç spor yapmadım çünkü hiçbir zaman kilo problemim olmadı. Vakit oldukça daha sağlıklı kalmak için spor yapıyorum. At eyerine yaşımı doldurmadan oturdum; tabii o zaman babam düşmeyeyim diye beni tutuyordu. Sonra bir daha da inmedim zaten. Özellikle ilk bölümde çektiğimiz at sahnelerini çok sevdim. Bilen bilir; hayvanları çok seviyorum ama atları daha bir başka seviyorum. Çok asil duruşları var ve bir bağ kurduğunuzda çok iyi arkadaş oluyorlar.
Eşinizle görüşmeye nasıl fırsat buluyorsunuz?
Çekimler başladıktan sonra 1.5 ay hiç görüşmedik. Telefonla vakit buldukça konuşuyorduk ama yan yana hiç gelemedik. Hüseyin askere gittiğinde bile bu kadar ayrı kalmamıştık. Hatta 10 yıldır bu kadar uzun süre ayrı kaldığımızı hatırlamıyorum. Her şey Maria içindi ve bize göre bu fedakarlığa da değdi. Zor bir süreçti ama virüsten dolayı yapım şirketimiz bazı önlemler aldı; ayrı kalacak olsak bile alınan önlemler bize çok doğru geldi. Biz de birlikte bu kurallara uyduk.
Bir röportajınızda iş için buraya gelip kalmanızın kaderiniz olduğunu söylemişsiniz. Nasıl hissediyorsunuz? Brezilya'yı özlüyor musunuz?
İnsan doğup büyüdüğü toprakları özlemez mi hiç, çok özlüyorum. En büyük tesellim Türk insanının misafirperverliği. Sağ olsun tanıştığım herkes evimdeymişim gibi hissettiriyor. Türk misafirperverliği dünyanın hiçbir yerinde karşılaşmadığım, belki kitaplarda bile yazılmayan, yaşanılarak öğrenilecek bir durum. Ailemi iki yıl önce Brezilya'dan Türkiye'ye seyahate getirdim. Rize'de bir yaylaya çıktık ve orada hiç tanımadığımız bir adam, yoldan geçerken bizi bahçesine davet edip çay ikram etti. Annem ve babam ilk önce adamı tanıdığımızı zannetti. Tanışmadığımızı söyleyince şok içerisinde olanları izlediler. Çaydan sonra pasta ve kurabiyeler geldi, komşular bize katıldı derken çok sıcak bir arkadaşlık oldu. Babam hala o adamla sosyal medya üzerinden mesajlaşır. İkisi de birbirlerinin dilini bilmiyor ama çeviri yaparak konuşuyorlar. Yani bazı şeyleri yaşamak kaderdir, bu yüzden kadere inanıyorum. Ben de kaderimi yaşıyorum.
Şu anda başroldesiniz, mutlu bir evliliğiniz var. Peki, hayallerinizde neler var?
İnsanlar hayatlarında başarısızlığa uğramazlar, sadece denemeyi bırakırlar. Hem özel hayatımda hem işim hayatımda mutlu olmak ve başarmak için denemeyi asla bırakmadım. Hayalim hep mutlu olmak ve mutlu kalmaktı, halen de öyle...