YAZI ŞERİF ERCAN
Romantizmin yanı sıra moda ve lüksün de başkenti kabul edilen, 4000 yıllık tarihiyle birçok anıt ve sembole sahip Paris, aşıklara kendilerini adeta romantik bir filmin içindeymiş gibi hissettirir. Peki, Paris'te nereler görülmeli ve neler yapılmalı? Cevabı aşağıda... Fransız Devrimi'nin yüzüncü yıl kutlamalarının anısına dünya fuarı için yapılan Eyfel Kulesi, şehrin göz alıcı simgelerinden. Eyfel Kulesi'ne güneş batarken çıkarsanız ikinci katta Paris'in gündüz halini, son katta gece halini seyretme keyfini yaşayabilirsiniz. Eyfel Kulesi'nden sonra Paris'te akla gelen ilk simgelerden biri olan Zafer Takı hem tarihi hem de turistik açıdan şehirde mutlaka görmeniz gereken yerlerden.
Paris'in en büyük, Fransa'nın ikinci büyük meydanı olarak bilinen, tarihte pek çok önemli olaya tanıklık eden Concorde Meydanı'nda dolaşırken zamanı durdurup, anın keyfini çıkarabilirsiniz. 1702 yılında yapılan Vendome Meydanı, şehre geldiğinizde gezebileceğiniz en görkemli noktalardan. Napolyon tarafından dikilen meydandaki sütunun önünde fotoğraf çektirmeden buradan ayrılmamalısınız. Bir film karesinden ya da okuduğumuz bir Fransız romanından aşina olduğumuz Şanzelize, tarihte ilk olarak bir tarla olsa da, 1667 yılında Turileries Bahçesi'nin manzarasının daha rahat görülebilmesi amacıyla genişletilmiş.
Fransızca'da "Cennet Bahçesi" anlamına gelen Şanzelize Caddesi'nde gezip, Paris'in en lüks ve prestijli markalarından yapacağınız alışverişle kendinizi şımartabilirsiniz. Paris'in doğu kısmında kalan Gare de Lyon bölgesinde yer alan Rue Cremieux, ilk yapıldığı dönemde işçilerin konaklaması için inşa edilen rengarenk evleri ile oldukça ilgi çekici. Paris'in 6. Bölge'sinde yer alan sanat ruhuyla dolu Saint Germain Bulvarı'nda da şehrin estetik ve romantik ruhunu hissedebilirsiniz.
Parke taşların yer aldığı yolları, renkli evleri ve sanatçıların ünlü galerileriyle dolu olan Montmartre sıcacık atmosferi ile oldukça cezbedici. Picasso'dan Vincent Van Gogh'a kadar dünyaca ünlü ressamların yaşamlarının bir dönemlerini geçirdiği ve en önemli eserlerini verdiği Montmartre özellikle ressam, yazar ve müzisyenlerin ilgi odağı yerlerden. 73 bin metrekarelik alanı ile dünyanın en büyük ve en önemli eserlerine ev sahipliği yapan Louvre Müzesi'ni mutlaka gezmelisiniz. Paris'in en ünlü ve önemli müzelerinden Orsay Müzesi, şehre geldiğinizde görmeniz gereken yerlerden bir diğeri. Dünyanın en önemli sanatçılarından Pablo Picasso'nun dünyaca ünlü eserlerine ev sahipliği yapan Picasso Müzesi, şehre geldiğinizde ziyaret edebileceğiniz keyifli sanat turu noktalarından.
Dünyanın en meşhur heykellerinden biri olan Düşünen Adam Heykeli'nin yer aldığı Rodin Müzesi de keşfetmeniz gereken yerlerden. Paris şehir merkezinde yer alan en büyük şehir parklarından biri olan Lüksemburg Bahçesi, her mevsim ayrı bir güzelliğe sahip. Özellikle bahar aylarında rengarenk çiçekleriyle görsel bir şölen sunan bahçeyi gezerek, kendinizi düş bahçesinde hissedebilirsiniz. Ressamlar Tepesi olarak da bilinen Montmartre'de yer alan Sacre Coeur Bazilikası, beyaz yapısı ve kubbeleriyle oldukça ilgi çekici. Şehirde en sık ziyaret edilen yerlerden biri olan Pantheon, Quarter Latin olarak anılan bölgede bulunuyor. İlk tasarlandığı sırada kilise olarak planlanan yapı, Fransa tarihini değiştiren Fransız Devrimi sonrasında şehrin anıt mezarı olarak kullanılmaya başlanmış. Şehrin en yüksek binası olan Montparnasse, kendisiyle aynı ismi taşıyan semtin içerisinde bulunuyor. Montparnasse, şehri panoramik bir şekilde izlemek için en güzel yerlerden. Yüzyılın en önemli mimari eserlerinden biri olan Paris Opera Binası, III. Napolyon için dönemin önde gelenlerinden Charles Garnier tarafından tasarlanarak 1875 yılında Paris'te hizmete açılmış. Barok ve Gotik mimarisiyle kendine hayran bırakan opera binası tam bir mimarlık harikası. Ayrıca, Ile-Saint-Louis kıyısında romantik bir yürüyüşe çıkmadan, Saint Germain'de Hemingway ve Sartre'ın uğrak yerleri olan Les Deux Magots ve Cafe de Flore'da bir şeyler içmeden, farklı kültürel gruplara ev sahipliği yapan Le Marais'de tasarım butiklerini turlamadan, Hotel-de-Ville bölgesini arşınlamadan, restoran ve gece kulüplerinin yoğunlaştığı Bastille'e uğramadan ve Paris'le özdeşleşmiş kafelerden birinde şehrin havasını teneffüs etmeden Paris'i görmüş sayılmazsınız.