Röportaj: Gülçin İşler FIRAT
Fotoğraflar: Emrah ABİ
Dilahan Doğan, henüz çıktığı yolda yeni olsa da emin adımlarla, farkını ortaya koyarak, ilerleyen genç bir sanatçı. Heyecanlı, kıpır kıpır ve işine büyük bir tutkusu var. Henüz 28 yaşında hobisinden ve çocukluğundan gelen resim tutkusunu profesyonel hayata dökerek resim sanatına eğildi ve hızlıca iki sergi yaparak dikkatleri üzerine çekti. Genç sanatçı, sadece resim yapmakla kalmayıp, aile mesleği tekstilin birikimini de üzerine katarak, jean ceketleri boyamaya başladı. Ve şu an ceketlerine inanılmaz bir talep var. En son Hermes marka çantayı da boyararak farkını ortaya koydu. Biz de atölyesine giderek Doğan'ı mercek altına aldık ve merak ettiklerimizi sorduk.
Öncelikle sizi tanıyalım...
Ayazağa Işık Okulları'nı bitirdikten sonra Amerika'da mücevher tasarımı okudum ardından Londra'da okuyarak gemolog oldum. İlk başlarda mücevher tasarımcısı olarak çalıştım. Bu arada çocukluğum resim atölyesinde geçti, odamda hep tuvaller vardı.
Nasıl bir çocukluktu?
Hiperaktif bir çocuktum ve ailem benim için pedagog ile görüşürken; pedagog "Bu çocuk çizsin" demiş. O gün bugündür resimle iç içeyim. Yaratıcı şeylere çok meraklıydım. Bu arada ablam Aslıhan ile piyano eğitimi aldık. Aslıhan 10 sene konservatuarda okudu. Ablam daha sakin ve normal bir çocuktu. 7 yaşından itibaren resim atölyesine gittim. Ortaokul bittikten sonra ise 3 sene profesyonel olarak Nişantaşı'nda resim atölyesine gittik ablamla.
Aslıhan Hanım'ın da resme merakı var mıydı?
Aslıhan üniversiteye moda tasarımı okuyarak başladı ama profesyonel olarak resim yapmıyor. Aslıhan çok yaratıcı bir kızdır. Çocukken de mesela pantolonun cebini keserdi, çantasına çengelli iğnelerle takıp, çamaşır suyuyla rengini açar, kendine bir tasarım yaratırdı. Ben de ona özenirdim acaba onun gibi yaratıcı şeyler yapabilecek miyim diye...
Siz ablanızı geçtiniz anlaşılan?
Eğilimlerimiz farklı. O sanatla ilgilenmiyor ama Aslıhan'ın bir şeye ilgisi olursa yapar. Ona "hadi gel resim yapalım dersem" onu da yapar. Aslıhan, aile şirketinde çalışıyor.
Biraz da ailenizi tanıyalım...
Ailem tekstilci, babam çok eskidir bu sektörde. Kumaşlar, kartelalar içinde büyüdüğümüz için bu renkliliğe aşinalığım oradan geliyor.
Babanız tekstilci, siz de jean ceketleri sanatınızla buluşturuyorsunuz. Nasıl oldu ceket tasarım işine girmek?
Bir dönem aile şirketinde çalıştım ve orada karar verdim. Şöyle oldu; bir markaya geri dönüştürülebilir malzemeden üretim yapayım dedim ve bayağı koleksiyon çıkarttım. Babam da dedi ki "Dilahan bu işin başında durman gerekir". Ben de işin başına geçtim, çok da sevdim ama sonrasında babamla benim iş tarzımız birbirine uymadı. Bir nevi rest çektim babama. Ama çıkarken "Ceketi alabilir miyim" diye sordum ve kafamdaki şeyi hayata geçirdim.
Jean ceket boyamadan önce sergi düzenlediniz. Sanat işine girişiniz nasıl oldu?
Mücevher tasarımı okurken, ekstra derslerimin hemen hepsi renkler, desenler olmak üzere resim üzerineydi. Üç sene kadar önce aşk depresyonuna girdim. Felsefe, şiir kitaplarına ilgiliyim, çok fazla okurum, beğendiğim sözleri yazdığım bir arşivim vardır. Bir gün en dibe vurmuştum ve gözümü açtım dedim ki "Ben ne yapmak istediğimi biliyorum." Tablo yapmaya ve yaptığım resimlerin içine bir mesaj koymaya karar verdim. Bir nevi aşk depresyonundan doğdu bu tablolar...
Enteresanmış... Peki, var mı aşk izleri bu tablolarda?
Tabii ki. Mesela birkaç adım uzaktan resimlerime baktığımda şunu görüyorum; hepsinde bir ışık var. Sözler de öyledir biliyorsunuz, bir yanı hep pozitife bakar. Negatifliklerle beslenmiyorum. O gün bugündür kendi depresyonumu çözerim. Resim yapmak ve burası beni iyileştirdi.
Aileniz nasıl karşıladı bu işe girişinizi?
Tabii ki ilk başta istemediler. Babam dedi ki "Sanatçı para kazanmaz". Ben de "Görürsün, ben kazanacağım" dedim, neye güvenip dediğimi bilmiyorum (gülüyor). Annem de "Bir şeye ihtiyacın olursa bana söylemen yeterli" dedi.
İlk serginizi Goya'da açtınız ve biz sizin adınızı böylece duymuş olduk. Nasıl oldu sergi açma hikayesi?
Tam ailemi yaptığım işe inandırmaya çalışıyordum ki Karaköy'deki Goya'nın açılışıyla sergi teklifi geldi. Goya'nın ortaklarından biri arkadaşım ve teklifi aldığım sırada Dilahan Doğan Art'ı kurmamıştım, atölyem de yoktu. Açılışa sadece 2 hafta vardı ancak ben kurumsal bir süreçte değildim, logom yoktu, web sitem, sanat danışmanım vs... İttirme bir iş oldu, çok da iyi oldu. 2 hafta sonra sergimle birlikte her şeyi hazırlamıştım. 14 eserle katıldım ve çok güzel geçti. Kendi çevrem sağ olsun çok destek oldular ve o şekilde işlerim duyuldu.
O sırada ablanız Aslıhan Hanım da Arda Turan ile ilişki yaşıyordu.
Evet, ben tam işime konsantre olmuştum ki Aslıhan'ın ilişkisi başladı ve benim adım magazin basınında 'baldız' olarak anıldı. Hayattan soğudum resmen... Sergim oluyor; "Baldız sergi yaptı". Haberler hep böyleydi.
İşe yaradı mı? Reklamın iyisi kötüsü olmaz...
Bilmiyorum... Bence işimde parlamamı sağlayan benim sosyal çevrem, büyüdüğüm çevre ve arkadaşlarımla kurduğum ilişkiler. Eli boya tutan herkes bunu yapabilir, benden çok daha iyi de yapabilirler. Ama ben bu işi çevremle duyurdum.
28 yaşında sergi açmış oldunuz. Ne hissediyorsunuz?
Hayatımda kendimle en gurur duyduğum anlardan bir tanesi ilk sergimi çıkardığım zamandı.
Peki, ailenize dediğiniz gibi para kazanıyorsunuz?
Kazanıyorum tabii ki! Sergilerimde hemen hemen eserlerimin hepsini sattım.
Bu arada atölyeyi de kurdunuz anlaşılan...
Atölyemi babam kurdu, sergiden sonra. Her şeyi kendisi seçti, çok destek oldu. Aslıhan'ın da görsel zevki çok yüksektir, o da çok fikir verdi.
Nasıl bir abla-kardeş ilişkiniz var?
Çok yakın bir ilişkimiz var, hayatta kimseye söyleyemeyeceğim şeyleri ablamla konuşabilirim. Ablam benim için çok özeldir. Aslıhan göründüğünün aksine çok hassas bir kızdır. Öyle görünmesinin sebebi de zarar görmek istememesinden kaynaklanıyor. Aslıhan'ı tanıyan, bilen herkes onun ne kadar samimi olduğunu da bilir. Atölyemde abla-kardeş bir araya gelir, sohbet ederiz, çok keyifli vakit geçiririz.
Aslıhan Hanım'ın aşk hayatında yaşadığı zorlu süreçlerde aileniz yıprandı mı?
Tabii ki Aslıhan üzüldü, ilişkisi bitti sonuçta ve biz de üzüldük. Arda bizim çocukluk arkadaşımız, 12 senedir en az tanıyorum. Arda da bizim ailemizi tanır, evimize kahvaltıya, yemeğe filan gelirdi. Her şeyden önce o bizim arkadaşımız, görüşüyoruz tabii ki. İlişki olur, yürümez olmaz. Biz hiçbir zaman karışmadık, ailem de Aslıhan'a bu konuda hiç karışmadı.
Ne güzel. Aileniz sizi nasıl yetiştirdi?
Bize, "Özgürsünüz evet, ama ailenizi ve kendinizi utandıracak bir şey yapmayın. Zaten yapmazsanız siz mutlu olursunuz" dediler. Bizi hiçbir zaman sıkmadılar aslında. İkimiz de üniversiteyi Amerika'da, Londra'da okuduk ve 6-7 sene dönmedik. Babam hep şunu derdi; "Ne olursa olsun evinize gelin, biz sizi merak etmeyelim." Gizlilik hiç olmadı ailemizle aramızda, gittiğimiz yerlerden gece yarısı bile dönsek annemizle oturur, konuşurduk.
Aslıhan Hanım hakkında çıkan haberlere bakılırsa Arda Turan ile ilişkisinde ümit taşıyor gibi duruyor sizce de öyle mi?
Aslında o soru sorulduğunda ben yanındaydım. Yanlış anlaşıldı ve yazıldı. Benim sergi davetimde geçti diyalog. "Arda için önemli bir süreç, şu an konuşmak istemiyorum" dedi. Öyle bir cümle kurmadı.
Hanginizin ayağı yere daha sağlam basıyor?
Ben deli görünümlüyümdür ama daha ciddiyimdir, kurallarım vardır. Aslıhan daha sakindir bana göre. İstediği şeyi çok istikrarlı bir şekilde yapma becerisi vardır.
Malzemeleriniz neler?
Genellikle akrilik, yağlı boya, sprey boya gibi malzemeler kullanıyorum ama geçenlerde nalburdan kum aldım. Kumu tutkalla karıştırıp silik kumla şekiller yaptım ve üzerine yapıştırdım. Bir kere kristal malzemeler aldım.
Hermes çantayı boyamaya nasıl karar verdiniz?
Geçenlerde anneme dedim ki "Ben bir araba, motorbisiklet ve tekne de boyamak istiyorum." Proje teklifleri de alıyorum bu konuda. Annem de bana "Benim Hermes'imi boyamak ister misin?" dedi. Çok ama çok heyecanlandım, annenizin size ne kadar güvendiğini bilmek acayip güzel bir şey. Bu çanta olayım çok konuşuldu ve insanlardan çok telefon aldım "Benim çantamı da boyar mısın?" diye. Neslişah Alkoçlar Hermes'ini getirecek mesela.
İşiniz sizin için ne ifade ediyor?
İşim benim için bir meditasyon şekli. İçimdeki duyguları sanatımla dışarıya vuruyorum. Yaptığım şeylerle genellikle duygularımı ifade ediyorum, bir yaşanmışlık var burada.
Resimlerinizde öne çıkan hakim bir duygu,imge var mı?
Desenlere çok dikkatli bakarsanız hepsinde bir üçgeni görebilirsiniz. Üçgen simyada ateş ve su demek. Ateşin bende anlamı çok büyük, çünkü hayatın ne kadar dönüştürebildiğini aslında görüyorum bu sayede...