Pandemi sürecinde kısa zaman önce bir yılı devirdik. Değişen hayatlarımızda hepimiz tam bir yıldır maske ile yaşıyoruz. Peki, tüm bunlar olmaya devam ederken, bir yandan da duygusal yorgunluğumuz artıp, tahammülümüz azalırken, biz bunun için neler yapabiliriz? Mindfulness ve Öz Şefkat Eğitmeni Merve Karakuş, süreçte yaşadığımız pandemik yorgunluğu atlatmak ve duygusal dayanıklılığı artırmanın önemli tüyolarını paylaşıyor.
ŞİMDİKİ ZAMANIN FARKINDA OLUN
Mindfulness, bilinçli olarak dikkati şimdiki ana yönlendirmek, anda yaşanan deneyimleri fark etmek ve bu fark edilenlere nasıl yaklaşacağımızı, onlarla nasıl bir ilişki kuracağımızı seçmektir. Şimdiye döndüğümüzde, şimdide gerçekleşene dikkat ettiğimizde, deneyimlerin duygu, düşünce ve bedensel hislerle kendini ifade ettiğini görürüz. Ve bu deneyimlerin de genelde üç grupta toplandığını fark ederiz: Hoşumuza gidenler, nötr yani pek bir his uyandırmayanlar ve hoşumuza gitmeyenler. Hoşumuza giden deneyimleri fark etmek keyiflidir, hatta yakından baktığımızda, deneyimi duyuların da yardımıyla genişletip derinleştirdiğimizde, bu keyif alma halinin arttığını görürüz. Çayınızı farkındalıkla içmek, yemeğinizi farkındalıkla yemek, gün batarken deniz kenarında farkındalıkla yürümek sizde tarifsiz hisler uyandırabilir. Diğer yandan, şimdiki anın içinde her zaman hoşumuza giden ve keyif veren deneyimler yoktur. Bazen de şimdiye döndüğümüzde, acı verici bedensel hisler, ağrılar, durmayan düşünceler ve zorlayıcı duyguların bizi beklediğini görürüz. Ve Mindful olmak yani farkında olmak bu anlarda bizi daha da zorlayabilir. Dikkat ettikçe acının varlığını da daha fazla fark etmek canımızı yakabilir. İşte minfulness'ın önemi de tam buradan gelir.
KENDİ İÇSEL TAVRINIZI SEÇİN
Mindfulness'ın yazının başındaki tanımına yeniden dönersek, dikkat etmek, fark etmek ve hemen ardından fark edilenlere nasıl yaklaşacağımızı, onlarla nasıl ilişki kuracağımızı seçmek gelir. Belki de Mindfulness'ın en önemli farkı yaratan kısmı da budur: Fark edilenlere otomatik tepkiler değil, seçilmiş, bilinçli yanıtlar vermek ve onlar olurken, kendi içsel tavrımızı seçebilmek. Onlarla nasıl ilişki kuracağımız, onlara nasıl bir tutum takınacağımız asıl fark yaratan şeydir. Mindfulness'ta bu adım için 'Mindfulness'ın sekiz tutumu'ndan bahsederiz: Yargısızlık, başlangıç zihni, kabul, sabır, serbest bırakmak, çabasızlık, güven ve öz şefkat...
DAYANIKLILIĞINIZI ARTIRIN
Zor bir duygunun içindeyken aşağıda bahsedeceğimiz dört adımı izleyerek Mindfulness temelinde bu duyguyu daha sağlıklı yaşayabilirsiniz. Biz buna R.A.I.N veya duygular pratiği diyoruz. İngilizce recognize (fark et), allow (izin Ver), investigate (araştır) ve non-Identify (kendinle tanımlama) adımlarının baş harflerinden oluşuyor. Yapılan çalışmalar o an ne hissettiğini belki içimizden bir kelime ile söylemenin zorlayıcı duyguyu düzenlediğini, beynin düşünen, analiz eden, karar veren bölümünü devreye aldığını ve duygunun kişi üzerinde yarattığı baskıyı anında azalttığını gösteriyor. Pek çoğumuzda bazı duyguların hissedilmesinin yanlış olduğu algısı vardır. "Böyle hissetmemeliyim", "bu duyguyu hissetmem yanlış" gibi cümleler size de yabancı gelmeyecektir. Oysa tüm duygular insan olma deneyiminin parçasıdır ve herkes tarafından hissedilir. Bu anlamda, hoşumuza gitmeyen, bizi zorlayan bir duygu geldiğinde, ona direnmek yerine onu yaşamak için kendimize izin vermek yine duygunun üzerimizde yarattığı baskıyı azaltacaktır. Duygunun içindeyken ona yakından bakabilmek yine duygusal farkındalığımızı artırıyor. Bir duygunun varlığından çok sorun yaratan şey o duyguya yüklediğimiz anlamlar oluyor. Ve bir duygu sadece bir duygu iken, biz bir süre sonra duyguyla kendimizi tanımlamaya başlayabiliyoruz.