RÖPORTAJ: GÜLÇİN İŞLER FIRAT gulcin.firat@sabah.com.tr
''Bu dönem her şeyden önce ruhsal anlamda iyi olma halini korumanın en öenmlisi olduğunu fark etmek gerekiyor''
Bir tasarımcı olarak karantina günlerini nasıl geçiriyorsunuz? Bu olay sizin hangi sürecinize denk geldi ve nasıl bir yol izlediniz?
Üretken, umut dolu ve adaptasyona dayalı günler geçiriyoruz. Marka olarak olgunluk çağında olduğumuz bir noktada, yeni dünya ile bağlarımızı her zamanki gibi sıkı tutup biz de dönüşüyoruz. Tasarımların aramızda köprü kurduğu muhteşem dostlarımızla olan ilişkiler, süreci kolaylaştıran en büyük etken aslında. İnsanlara dokunmak, her zamankinden yoğun duygular içinde olmak hep ilhamı olumlu etkileyen faktörler. Yani yeni oluşmakta olan pek çok tasarımın arifesi oluyor bu süreç, bir nevi doğum sancısı gibi tanımlayabiliriz.
Şu an neler yapıyorsunuz, tasarım anlamında, üretim anlamında bizimle genel olarak ne üzerinde çalıştığınızı paylaşır mısınız?
Sezon 2020 yazı işaret ederken biz bir yandan 2020/21 kış üretimi ve diğer yandan 2021 yaz hazırlığı içindeyiz.
Bu günlerde yaptığınız tasarımlarda neler öne çıktı?
Elbette bir tasarımcı olarak yaşanılanlardan çok etkileniyorum. Daha korumacı, kendine dönen bir zaman dilimi yaşıyorum.
Nasıl bir ruh hali içindesiniz? Karamsar mı, umut dolu mu? Ve bu ruh halinizi tasarımlarınıza yansıyor mu; yoksa bambaşka bir içerik mi oluşturuyorsunuz?
Pozitif ve üretken olma çabası içindeyim ve bu da tasarımlarıma bu şekilde yansıyor, yansıyacak.
Şu dönem ilham kaynaklarınızı neler oluşturuyor?
Kitaplar, filmler, belgeseller, dijital dünyadan seçkiler.
Hepimiz gördük ki dünya düzeni değişti, değişiyor. Bu salgın ile ilgili çok şey de değişti hayatımızda. Bu değişimi siz tasarımlarınıza nasıl yansıtmayı düşünüyorsunuz?
Evet kesinlikle her şey değişti ve eskisi gibi olmayacak. Ben de insanlara doğru mesajlar veren konseptler yaratarak, ihtiyacımız olan vurguyu mesajlarla vereceğimi düşünüyorum.
Salgının etkileri üzerimizden gittikten sonra, moda dünyası sizce nasıl bir konumda olacak?
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak uzun bir süre. Daha anlam arayışı ve ekosisteme saygılı tercihler, innovatif kaygılar öne çıkacak. Moda dünyasına değer katan projeler önem kazanacak diye düşünüyorum.
Peki alışveriş konusunda bir çılgınlık olur mu? Yoksa artık herkes elindekine daha da tutunup tüketim çılgınlığına dur mu der?
Alışverişin de diğer pratikler gibi form değiştirdiği bir süreçteyiz. O da kendi yeni normalini buluyor. İnsanların kendini iyi hissetmeye, kendilerini en iyi versiyonlarında görmeye en çok ihtiyaç duyduğu zamanlardan birini yaşıyoruz aslında. Bu noktada artık evde de şık ve bakımlı olmanın ihtiyaç halini aldığı bir zamandan geçiyoruz. Aşk-ı Memnu dizisindeki kadar olmasa da, evin içinde salon kadını görüntüsüne yaklaşıyoruz. Bir alışveriş çılgınlığı olmayacaktır. Daha sakin ve yavaşlayan hayat birden yükselmeyecektir ya da yükselmemeli.
Evde geçirilen bu günler için moda tutkunlarına tavsiyeleriniz neler?
Her şeyden önce ruhsal anlamda iyi olma halini korumanın en önemlisi olduğunu fark etmek gerekiyor. Fiziksel bağışıklığımızın yüksek olması duygusal bağışıklığı güçlü tutmaktan geçiyor. Bu nedenle bizi neşelendiren şeyler her neyse onlara vakit ayırmak, sevdiklerimizle sanal olarak iletişim bağını korumak, mümkünse bir hobiyle ilgilenmek, sadece keyif almayı düşünerek, yarışmadan gerçekten kendimizi vererek bir hobiyle ilgilenmek yapabileceğimiz şeyler. Doğadan gelen elyaflarla ipek, pamuk, keten gibi giysilerle bütünleşmek; meditativ renklerle ruhumuza iyi gelecek seçimler öneriyorum. Rengin terapik gücüne bırakmalıyız kendimizi.