Evliya Çelebi'yi rüyasında dilinin sürçmesi, Özgür Çabuk'u ise insanla hemhal olma arzusu yollara düşürdü. O, coğrafyaya değil insana sefere çıktı. Umutlarına, hayal kırıklıklarına, ukdelerine, neşelerine, hal-i pürmelallerine. Hiçbir zarfın içi ona insanın mazrufu kadar çekici gelmedi. Sefer üstüne sefere çıktı. İnsanın olduğu her yer gidilmeye değerdi.
Özgür Çabuk fotoğraflarının birçoğunda ters ışık kullanarak kadrajın içindeki kişilerin kimliklerini muğlaklaştırır, onları herhangileştirir. Böylece de aslolana ulaşma çabasını yansıtır ve aksi halde şahsına münhasır kalacak sahneleri evrenselleştirir. İnsan hissiyatı, bakışların, duruşların bizlere sirayet ettirdiği duygular, görünen ve görünmeyen, içimizin aynasında görmekten çoğu zaman kaçındıklarımız onun fotoğraflarında ön plana çıkar ve sizi de kendi yolunuza düşürür.
Fotoğrafçılar da diğer sanat erbabı gibi günümüz toplumunun bir açıdan şamanları. Akan hayat içinde barındırdığı ve birbirinden ilgisiz görünen milyonlarca unsurun milyarlarca kombinasyonuyla dalga dalga üzerimize geliyor. Aramızda bazılarımızın bu kombinasyonların oluşturduğu anlamları sezebilme ya da onlara anlamlar yükleme yetenekleri var. Özgür Çabuk da onlardan biri. Gerçeklikten devşirdiği ya da ona yakıştırdığı anlamlar belki sizin de hayata bakışınızda optik bir kalibrasyona ve zenginleşmeye yol açacak. Karar sizlerin.
Profesyonel fotoğraf sanatçıları dahil, kendisine uzun yıllardır yakın ve uzak çevresinden gelen "Sen mutlaka sergi açmalısın" çağrılarının ardından Özgür Çabuk ilk kişisel sergisi 'İşin Aslı' ile yola koyulmaktan mutluluk duymakta ve kendisini bu yolda destekleyen onlarca kişiye teşekkürü borç bilmektedir.