Şerif ERCAN
Lübnan'ın başkenti olan Beyrut, 2 milyon nüfusa sahip. Akdeniz kıyısında bir körfezde yer alan şehirde tipik bir Akdeniz iklimi görülüyor. Uzun yıllar Osmanlı hakimiyetinde kalan, 1943'te Fransa'dan bağımsızlığını alan Beyrut, uzun yıllar Ortadoğu'nun ekonomik, fikri ve kültürel merkezi oldu. Lübnan İç Savaşı (1975-1991) sonucu bu özelliğini kaybeden şehir, acılarından sıyrılıp eski ışıltılı günlerine kavuştu. Şimdi, alışveriş, eğlence, kültür, tarih ve deniz turizmi için gerek Ortadoğu, gerekse Avrupa tarafından çok tercih edilen bir şehir haline geldi. 1975'e kadar 'Ortadoğu'nun Paris'i' olarak bilinen Beyrut, günümüzde de gözde tatil şehirleri arasında yer alıyor. Türkiye'ye vize uygulanmadığı için Türklerin de uğrak yeri haline gelmeye başlayan Beyrut, birçok özelliği bir arada sunuyor; farklı dinler ve uygarlıklar, zengin bir tarih, deniz, kum, güneş, Batı uygarlığıyla kaynaşmış bir sosyal yaşam, muhteşem bir mutfak ve sabahlara kadar süren renkli bir gece hayatı... Tarihi şehir merkezi, Güvercin Tepesi, Ulusal Müze, Gibran Müzesi, renkli bir gece hayatı sunan Hamra ve Ashrafief caddeleri, Mar Mikhael bölgesi ile insanların koşu yapıp bisiklete bindikleri Korniş (Kordon) görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Günlük turlarla Beyrut'un çevresini de gezebilirsiniz. Jeita, Harissa, Byblos turu bunlardan biri. Jeita'da, Jeitta Mağarası'nı, Harissa'da, Rio de Jenerio'daki Hz. İsa Heykeli gibi şehre yukarıdan bakan Meryem Ana heykelini, Byblos'ta da tarihi hazineleri görebilirsiniz. Tam gün süren, Baalbek, Anjar ve Ksara turundan da memnun kalacağınızı düşünüyorum. Bu turda, antik çağın en büyük Roma hazinesini ziyaret etmek için Lübnan dağını geçip, Baalbek'e gidiyorsunuz. Burada dünyanın ikinci büyük Roma dönemi harabeleri sizi bekliyor. Bu harabeler, arkeologlara göre dünyada Roma dışındaki en önemli dini merkezlerden biri sayılıyor. Ksara'da bölgeye özgü şarapları tadıp mağaraları göreceksiniz. Anjar'da ise tarihi Emevi bölgesini ziyaret edeceksiniz.
