Röportaj: Nazan Ortaç
Fotoğraf: İsa Arslan
NetWork'ün cesaret ve özgürlükle bütünleştirdiği hikayeler zinciri, 'NetWork Stories #2: Highline' ile sonbaharkış sezonunda da devam ediyor. Oluşumu 65 milyon yıl öncesine dayanan 20 kilometrelik Malatya Levent Kanyonu'nda, 240 metre yükseklikte, iki tepeyi birbirine bağlayan 120 metre uzunluğunda, 2.5 cm kalınlığında bir ipin üzerinde gerçekleşen çekimde, dünyanın en başarılı highliner'ları modellik yaptı. Çekimin başında duran NetWork'ün baş tasarımcısı Elif Çığızoğlu ile bir araya geldik bu sıra dışa çekimin hikayesini dinledik.
NetWork'un yeni sezon koleksiyonu tasarımlarıyla olduğu kadar çekimleriyle de dikkat çekiyor. Çekimlerin hikayesini anlatır mısınız?
Her sezonun bir hikayesi ve anlatacakları var. Geçen sezon dünyanın en cesur 'Vertical Dance' grubu Bandaloop, ABD Oakland'da belediye binasının üzerinden iplerle asılarak dans etmişti. Bu güçlü dans eşliğinde mesajımızı vermiştik; "Hazırsan... Sahne senin, hikaye senin." Bu sezon, dünyanın en ünlü highlining sporcuları Rafael Bridi ve Magdalena Preimesberger ile Malatya Levent Kanyonu'nda buluştuk. Yüksek hat sporu olarak da geçen highline, iki yüksek nokta arasına gerilmiş ince bir ip üzerinde yürüme sporu olarak tanımlanıyor. İlhamımızı cesaret, güven ve özgürlükten alınca, yeni NetWork Koleksiyonu ile iplerde yürüyen sporcular sadece nefesimizi kesmekle kalmadı, vermek istediğimiz duyguları dile de getirdi. 78 kişiden oluşan dev bir prodüksiyon ekibiyle çalıştık. Hemen hepsinin dağcılık deneyimi vardı, belki bu yüzden kareler bizi büyülü bir gerçeklikle tanıştırdı. Bu sezon, "Koştuğumuz, duraksadığımız, yeniden çizdiğimiz ve kendimizi bulduğumuz çizgilerden" ilham alırken, bu söylemi metrelerce yükseklikte ipleri izleyen fotoğraf kareleriyle ölümsüzleştirdik.
Son zamanların en zor prodüksiyonlarından biri olduğunu söyleyebiliriz değil mi? Fotoğraf ekibi bu duruma nasıl adapte oldu?
Çocukluğu Kuzey ve Baltık Denizi'nde geçen, "Ormanlar, tarlalar, göller ve okyanuslar çocukluğumdan beri arka bahçemdi" diyen fotoğrafçı Jorg Badura ile çalıştık. Badura, yüksek hat performansını en doğru anda yakalayabilmek için highliner'lar gibi saatlerce ipte asılı kaldı. Filmin yönetmenleri Eymen Topçuoğlu ve Can Esat Yalkın da yürüyüş boyunca uçurumun kenarında konuşlandı.
Koleksiyonun detaylarını anlatır mısınız?
NetWork olarak, Sonbahar/Kış 2017-18 koleksiyonunda, feminen ve maskülen silüetleri ustalıkla bir araya getiriyoruz. Son dönemde gittikçe yayılan "Sadece moda değil, siz de önemlisiniz" alt mesajını biz üç farklı tema ile yorumluyoruz. 'Neo Nature', 'Hunting for Glam' ve 'Industrial Punk' temaları sizin kendinizi keşfetme hikayenizin başlangıcı. 'Neo Nature'da camel, kahve, haki, toprak tonlarında keten ve yünlü kumaşları, küçük ışıltılarla, taş işlemelerle ve broşlar kullanarak modernize ettik.'Hunting for Glam'da 'ışıltı avına' çıkıyoruz. Feminen ve maskülen parçaların şaşırtan uyumu da en çok bu koleksiyonda kendini gösteriyor. Grinin ağırlıkta olduğu tonlamalara sezonun rengi kırmızı eşlik ediyor. Taş, somon, karides gibi dişi renklerle tasarlanan 'Industrial Punk' teması ise incilerle piercing'leri buluşturuyor. Sezonun kuşkusuz en rahat koleksiyonu ise 'NetWork Free'. NetWork kadınının casual tarafına hitap eden tasarımlardan oluşan seri, ismi gibi özgür, rahat ve akıllı parçalardan oluşuyor. Anahtar parçaları ise uzun triko etekler, dökümlü kazaklar, işleme detaylı basic tişörtler ve günümüzün arzu nesnesi haline gelen havuç pantolonlar ve aksesuarlarla zenginleşen sneaker'lar.
Sizin NetWork ile işbirliğiniz nasıl başladı?
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nden mezun olduktan sonra Fransa, İngiltere ve Amerika'da moda üzerine eğitimler aldım. Donna Karan erkek koleksiyonları tasarım bölümünde üç senelik deneyimim ardından Türkiye'ye döndüm ve Teşvikiye'deki ofisimizde 'Elif Çığızoğlu' markasını kurdum. Eş zamanlı olarak Türkiye'nin en önemli perakende giyim markalarından NetWork ile çalışmaya başladım. Tam 12 sezondur markayla birlikteyiz. NetWork, yaratıcı, inovatif, güçlü bir marka. NetWork'ün kadın koleksiyonunu tasarlamak çok keyifli, tabii sorumluluğu da o derece büyük.
Kendi tasarım çizginiz ve NetWork arasında nasıl benzerlikler var?
Bana göre bir tasarımın hem zamansız hem modern hem de inovatif olması çok önemli. Kendi tasarımlarımda da, NetWork koleksiyonlarını hazırlarken de bu kriterler baş rolde. Uzun süreli işbirliğimizin devamlılığını sağlayan da bu yenilikçi yapı.
Kendi markanıza yeterince zaman ayırabiliyor musunuz?
Aynı oranda kendi markama da vakit ayırıyorum, tempom tahmin edeceğiniz üzere çok yüksek ama ben seviyorum bu halimi. İki ayrı rengi var hayatımın, birinden çıkıp diğerine geçiyorum ve bu zihnimi canlı tutuyor. Kendi markamda her sene koleksiyon çıkarmıyorum, daha çok özel çalıştığım insanlara vakit ayırıyorum ama yakın zamanda yeni koleksiyon sürprizi yapabilirim. Çekimlerde sporcular Rafael Bridi ve Magdalena Preimesberger modellik yaptı, fotoğrafları Jorg Badura çekti.
Dünyada pek çok örneği bulunan marka-tasarımcı işbirliklerine Türkiye'de de artık sıkça rastlanıyoruz. Siz bu ortaklıkları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Muhakkak sektöre katkısı oluyor. İki taraflı bir kazan-kazan durumu olduğunu düşünüyorum. Markalar farklı tasarımcıların bakış açılarıyla zenginleşirken, tasarımcılar daha çok insana ulaşmış oluyor. Bu anlamda başarılı bulduğum çalışmalar var.
Hayalleriniz neler, kendinizi ileride nerede ve nasıl görüyorsunuz?
Kendimi bildim bileli çizim yapıyorum. Kıyafetlerimi keser-biçer, eklemeler, çıkarmalar yapar, onlardan yeni tasarımlar oluşturmaya çalışırdım. Lise eğitimim sırasında annem ve babam gibi mimar olmak istiyordum. Fakat bir aile dostumuzun önerisiyle moda tasarımına yöneldim. Şu an durup baktığımda mimarlık okusaydım bile moda tasarımcısı olurdum gibi geliyor. İşim değişime açık, hızlı ve seçici olmayı gerektiriyor. Moda içinde öngörmesi zor dinamikleri de barındırıyor. Ama elimin değdiği bir tasarımı bir başkasının üzerinde görmenin hazzını başka hiçbir şeye değişmem.