Mustafa & Handan Öney

Büyük bir aile şirketi olan Öney Mimarlık'ın sahipleri Mustafa & Handan Öney çifti ve onların izinden giden çocukları ile bir araya geldik ve başarılarının sırrını konuştuk.

Mustafa & Handan Öney
Büyük bir aile sirketi olan Öney Mimarlık'ın sahipleri Mustafa & Handan Öney çifti ve onların izinden giden çocukları ile bir araya geldik ve başarılarının sırrını konuştuk.

Evliliklerinde bu sene 25. yıllarını kutlayan Öney Mimarlık'ın sahipleri Mustafa ve Handan Öney çifti hem iş, hem de özel hayatta birbirlerinin en büyük destekçileri.
Handan Hanım showroom'lardan ve idari işlerden sorumluyken; proje ve tasarımları yapan Mustafa Bey bu birlikteliğin zoru kolay hale getirdigini söylüyor. Çocukları da onların izinden giden Öney Ailesi ile biz de hem özel, hem de is hayatlarını konuştuk.

Öncelikle sizden Öney Mimarlık'ın doğuş hikayesini dinlemek isterim. Aile meslegini mi yürütüyorsunuz?

MUSTAFA ÖNEY:
Babam güzel sanatlar akademisinin yetistirdigi Cumhuriyet döneminin ilk mimarlarındandı. Babamın tasarlayıp, yaptıgı evimizin
fonksiyonu ve güzelligi bana hep yol gösterici oldu. Böyle bir ortamda büyümüs olmak görsel sanatlara yatkın olmamı sagladı. Haliyle de babamın izini devam ettirmemde çok büyük rol oynadı. Gelisen Türkiye kosullarında iç mimari topluma çok yabancıydı. Bu ayrıcalıgın farklılık yaratacagı düsüncesiyle Nişantaşı Abdi İpekçi Caddesi'nde Mustafa Öney adı ile kendi tasarımlarımı sergiledigim showroom'u ve aynı cadde üzerinde Öneymimarlık ofisimi kurdum. Türkiye'nin çesitli sehirlerinde villalar ve yalılar, restoranlar,magaza zincirleri, gelisen ülke ekonomisiyle paralel olarak oteller, çok uluslu sirketlerin merkez ofisleri, banka genel müdürlükleri, tatil köyleri derken 80'li yılların yarattıgı ortam yurtdısında basarılı Türk müteahhitlerin projelerinde çözüm ortagı olmamızı sagladı. Özellesme hareketleriyle çok uluslu sirketlerin projelerini yapma, uygulama fırsatı bulduk. 37 yılın hikayesi beni bu günlere getirdi.

Bu kadar büyüme ve basarının sırrını neye baglıyorsunuz?
M.Ö: Her iste oldugugibi basarı; çalısma, azim ve isinizi sevmenizle oluyor. Tabii ki dogru yerde olmak ve sans faktörü de göz ardı edilemez. Ben isimi gelistirdim, çocuklarımın birikim ve deneyimlerimizi kullanarak isimizi daha da büyütecegine inanıyorum; çünkü Türkiye çok hızlı gelisiyor.

Yurtdısında da projeleriniz var mı?
HANDAN ÖNEY:
Azerbaycan, Dagıstan, Libya, Bahreyn, Yemen ve Moskova'da projeler yaptık ve yapmaya devam ediyoruz.

Sizin mesleginiz nedir? Bildigim kadarıyla iç mimarlık yapıyorsunuz. Üniversitede mimarlık mı okudunuz?
H.Ö: Hayır, mimarlık okumadım. Moda tasarımı ve mücevher tasarımı okudum fakat 25 senedir eşimle tanıştığım günden beri bu mesleğin içinde çalısıp deneyim edinmekteyim, yani meslegin içinde yoğruldum.

Tanışma hikayenizi de iki taraflı dinlemek isterim...
M.Ö: Handan Hanım üniversite yıllarını İngiltere'de geçirmiş ve yaşamış. Gün gelir Türkiye'ye dönüp evini yapmaya karar verir. En güzel ürünlerin Öney'de oldugunu fark eder ve buradan bir aşk doğar.
H.Ö: Evet, kendime mobilya arayısı içinde oldugum bir dönemde karsılasıp, o noktada da kader diye bir şeyin oldugunu fark ettigim bir durum yaşadım. O günden sonra Mustafa'yla olan askım hayatıma bambaska bir yön vermeme neden oldu.

Evlilik teklifini nasıl ettiniz Mustafa Bey? Siz tahmin ediyor muydunuz Handan Hanım teklif gelecegini?
M.Ö: Duygusallık meslegimizin bir parçası. Hayatı da öyle yasamak istiyorsunuz. Hep aşık olup, sevip evlenmeyi hedeflemiştim. Evini yapmak için karşılaştığım Handan'a birlikte yuva kurmak için mimarının hazır oldugunu teklif ettim.
H.Ö: Tanışmamızdan sonra birbirimiz için dogru insan oldugumuzu anlamamızın ardından zaten ikimizin de yaşı evlilik yaşı olduğu ve bundan sonraki süreci birlikte geçirmek istedigimiz için evlilik de arkasından geldi.

Kaç yıldır evlisiniz? Bu kadar yıl evli kalabilmenin hele ki günümüzde bir sırrı var mı?
H.Ö: Bu sene 25. yılımızı kutladık. Yasınız ne olursa olsun çocuklugunuzu, heyecanlarınızı kaybetmeyip birbirinize tamamlayıcı olabiliyor, sınırları, özgürlükleri, güveni sorgulamıyor, saygılı ve anlayıslı olabiliyorsanız, sır burada yatıyor.

Sanırım birlikte çalısıyorsunuz. Bu kararı vermek kolay mı zor mu oldu? Sonuçta hem evde hem iste bir arada olmak bir nevi yorucu bir durum?
H.Ö: Ofisimizin ve showroom'ların ayrı yerlerde olması büyük avantaj oluyor. Gün içinde su, hava gibi soludugunuz her sey isimizin bir parçası.
M.Ö: Biz rakip degil gerektiginde birbirimizin tamamlayıcılarıyız. Tasarladıgım düsüncelerimi Handan ile paylasıyorum, tabii ki bildigimi yaptıgım yönünde çok elestiri alıyorum ama bu isin tuzubiberi, tadı oluyor. Bu birliktelik zoru kolay hale getiriyor.

Eve iş taşır mısınız yoksa 'iş konuşmak yasak' gibi kurallarınız var mı?
M.Ö:
Asla öyle bir kuralımız yok, is saatlerinde birbirimizi pek görmedigimiz ve yogun çalıstıgımız için birbirimize danısıp, fikir almak istedigimiz konular birikir ve is dısındaki saatlerde konusuruz bu konularını. Nasıl bir is bölümü var sirkette aranızda?
M.Ö: Showroom'lar ve idari konular Handan'ın kontrolündedir, proje ve tasarım da benim.

Birlikte çalısmanın avantaj ve dezavantajları neler?
M.Ö:
Genelde aynı kültür, zevk ve begenileri paylasıyorsanız bundan daha avantajlı ne olabilir? Handan Hanım olaylara tedbirli yaklasırken benim heyecanlı, detaycı olusum bazen dezavantaj olsa da çözümü buluyoruz.
H.Ö: Birlikte çalısmanın avantajları; her anı birlikte yakalayıp bir seyleri paylasıyor ve birbirimizin eksiklerini tamamlayıp bir bütün olmamız. Aynı sekilde yanlıs kararlarda da birbirimizi uyarabiliyoruz. Dezavantajlarına gelince; her an isi konusuyor olmak bazen fazla gelebiliyor, çünkü isin stresini de özel hayatımıza tasıyoruz ve birbirimizi sakinlestiremeyebiliyoruz. Toplum içinde genelde kadın erkegin sinir ve stresini azaltıcı faktörü üstlenir ancak bizim iliskimizde bu geçerli olamıyor.

Çocuklarınız da mimarlık okuyor degil mi? Sizin isteginiz dogrultusunda mı?
M.Ö: Alihan ve Hande mimarlık okuyor. Baskı yaptıgımızı sanmıyorum. Onlar da benim baba meslegine duydugum ilgiyi izlediler ve kisisel basarılarının da oldugu ortadaydı. Bu gerçekler onları bu meslekte birlestirdi. Anlatacakları bir aile hikayesi onlara bir ayrıcalık kazandıracak, 3. nesil mimar olacaklar ve gelisen Türkiye'de üretecekleri projelerle ülkenin markasını yaratacaklarına inanıyorum. Magazada hem sizin yurtdısından seçtiginiz hem de kendi tasarladıgınız ürünler bulunuyor, tasarlarken ya da alırken ne tarz ürünler daha çok ilginizi çekiyor?
M.Ö: Projelerimizde aykırı, kaliteli, benzeri olmayan ürün arayısı, farklı kültürlerin becerilerinden ve yöreye özgü malzeme zenginliginden istifade etmenin gerçegi showroom'larımızdaki ürünlerde birlesip ortaya çıktı. Her zaman sürpriz yaratacak ayrıcalıklı ürünler ilgimizi çekiyor. Bu yüzden dünyanın her yerini geziyor, iyi alanlar arastırıyoruz.

Kuruçeşme'deki mağazalardan bahseder misiniz, Nişantaşı'ndaki ürün yelpazesinden farklı mı?
M.Ö:
Şu an için Nişantaşı ve Kuruçeşme ürünlerimiz benzer. Kuruçeşme'deki Öney etc. magazamız artık devam etmek istemedigimiz ve tek kalmıs ürün yelpazesinden seçenekleri sunuyor. Bu sene hedefimiz Nisantası magazamızı simdikinden daha özgün, özel tasarımlarla, aksesuarlarla farklılastırmak. Kuruçeşme mağazası Nişantaşı showroom'dan farklı ürünleri de bünyesinde barındıracak.

HANDE, ALİHAN ÖNEY
"HEDEFIMIZ ÖNEY MİMARLIĞI ULUSLARARASI BİR ŞİRKET YAPMAK"

Anne-babalarının yolundan giderek yurtdısında mimarlık egitimi alan Alihan ve Hande Öney kardeslerin en büyük hedefi Öney Mimarlıgı uluslararası bir mimarlık sirketi haline getirmek...

Sanırım siz de ailenizin yolundan gidiyorsunuz. Egitiminizden bahseder misiniz?
H.Ö: Evet, New York'ta the Schools Pratt Institute'a gidiyoruz. Alihan sonuncu senesinde master'a devam edecek, ben ise mimarlıkta 4. senemde Roma ve Tokyo'da egitimime devam edip master'ımı Colombia ya da Harvard'da yapmayı planlıyorum.

Peki, anne-babanızın isbirligi hakkında ne düsünüyorsunuz?
H.Ö:
Bence iyi tasarımlar kesinlikle bir grup çalısmasının ürünü olur. Bu ortaklıkta da hayatta en çok güvendiginiz insanın yanınızda olması tabii ki güzel bir sey.

ݍleride dedenizin baslattıgı, anne ve babanızla gelisen Öney Mimarlık'a devam edecek misiniz, yoksa baska planlarınız var mı?
A.Ö: Yurtdısında okumanın ve orada çalısmanın vermis oldugu olanaklarla Öney Mimarlık'ı ve mimari vizyonumuzu ileride çok farklı noktalara çekerek Türkiye markası yaratmak gibi hedeflerimiz var. Beraber bu idealler üstünde çalısmayı planlıyoruz.

Yurtdısında Öney'in bir ayagını açmak gibi hayalleriniz var yani?
H.Ö: Evet, yurtdısında da projelerde yer almak çok istiyoruz, mümkün oldugunca da simdiden uluslararası yarısmalara katılıyor ve takip ediyoruz. 3. sınıfta okurken Alihan New York'ta açılan tasarım yarısmasında birinci oldu. İleride insallah böyle fırsatları iyi degerlendirerek Öney Mimarlık'ı uluslararası bir mimarlık sirketi haline getirebiliriz.

New York'la ݍstanbul'u tasarım anlamında karsılastırdıgınızda, oradan burası nasıl görünüyor?
A.Ö:
Bizim gözlemledigimiz kadarıyla, Amerikalılar oturttukları sistemler sayesinde bulundukları noktalara gelebilmisler. Bununla birlikte inanılmaz bir organizasyon ve düzen var, bu da verimliligi beraberinde getiriyor. Türkiye'ye göre bu, çogu konuda çok zıt bir durum.

Aileniz bu meslegi seçmeniz konusunda baskı yaptı mı yoksa tamamen kendi tercihiniz mi?
A.Ö: Küçüklügümden beri plastik sanatlarda olmam gerektigini hissediyordum, hiçbir zaman baskı yapılmamasına ragmen baba mesleginin benim için en ideal oldugu kararına vardım.
H.Ö: Annemle babam aslında huy ve davranıs olarak birbirlerini inanılmaz tamamlıyorlar. Tasarımda kesinlikle olması gereken bir dayanısma; Charles ile Ray Eames gibi... Bu hoşuma gidiyor.