Röportaj: Bade ÇAKAR
Fotoğraflar: Canan Yetişti SATKIN
Tarzı ve pozitif enerjisi ile sosyal medyada dikkat çeken Dila Tarkan, 26 yaşında başarılı bir iş kadını... Aile şirketi olan ve Max Mara, Furla gibi birçok ünlü İtalyan markasını Türkiye'ye getiren Dilasima Group'ta 'Markalar Direktörü' olarak görev alan Dila Tarkan, kendi ismini taşıyan şirketleriyle birlikte, adeta işin içinde büyümüş. Çoğu insan için aile şirketinin varlığı garanti gibi gelebilir ancak Tarkan, bu garantiye güvenmemiş ve moda konusunda dünyanın en iyi okullarında eğitim alarak kendisini geliştirmeyi tercih etmiş. Mükemmelliyetçi olduğunu söyleyen Tarkan, "Bir iş yapılacaksa en iyi şekilde yapılmalı" sözleriyle de çoğu insanın bilmediği bu yönünü ortaya koyuyor. İş hayatındaki duruşunu 'idolüm' dediği babasından, moda konusundaki zevkini de 'ilham kaynağım' dediği annesinden alan Dila Tarkan'ın en büyük özelliği ise her zaman hayatın tadını doyasıya çıkarması... Tarkan, bol bol seyahat ediyor, ailesi gibi gördüğü hayvanlara elinden gelenin en iyisini yaparak yardım etmeye çalışıyor ve en önemlisi kendisini mutlu etmeyi çok iyi biliyor. Hayatını tüm samimiyetle paylaştığı söyleşimiz için bir araya geldiğimiz Dila Tarkan ile kendi tarzını yansıtan keyifli bir çekim de yaptık. Dilasima Group bünyesindeki markaların tasarımları ile tamamen kendini yansıtan parçalara Şamdan Plus için modellik yapan Dila Tarkan, insanın tanıdığında gülümsemesine neden olan özel insanlardan biri...
Henüz 26 yaşındasınız ve Dilasima Group Markalar Direktörü'sünüz. Eğitiminizi de yurtdışında çok iyi okullarda almışsınız. Bu kadar genç yaşta iş dünyasının içinde olmak nasıl bir his?
Dilasima Group, ben doğduktan bir sene sonra kuruldu, aslına bakarsanız ben de işimizle birlikte büyüdüm. Aile şirketimizde çalışmak benim için çok büyük avantaj, bildiğim ve birlikte olgunlaştığım bir iş. Bu avantajı güzel değerlendirmek ve kendimi bu konuda geliştirmek için, London College of Fashion'da Fashion Management eğitimi almaya başladım. Sonrasında New York'ta, Parsons The New School for Design'da, Design and Management okuyarak eğitimimi tamamladım.
İçinde büyüdüğünüz bir sektör olarak moda sizin için ne ifade ediyor?
Moda, her zaman hayatımın bir parçasıydı ve benim için özgürlük ve yaratıcılığın birleşimini ifade ediyor.
Çevrenizde hep modayı yakından takip eden ve güzel uygulayan kişiler olmuş. Sizi stiliyle en çok etkileyen kişiler kimdi?
Annem bu konuda en büyük ilham kaynağım! İnanılmaz bir moda vizyonu vardır, kendine özgü bir tarzı ve kombinleme şekli vardır. Nasıl olduğunu henüz hiçbirimiz çözemedik ama onun sevdiği ve seçtiği tarz bir sonraki sezon mutlaka moda oluyor (gülüyor). Moda ile ilgili bir öngörüsü olduğu kesin!
Dünyanın en iyi markalarının içindesiniz ve modayı yakından takip ediyorsunuz. Farklı bir stiliniz var; enerjik ve renkli... Hissettiğiniz gibi giyiniyor gibisiniz, var mı kendinize yakın hissettiğiniz bir tarz?
Benim spesik bir tarzım yok ama özetle şunu söyleyebilirim; çok hareketli, neşeli bir insanım ve kıyafetlerimin karakterimi yansıtması gerektiğine inanıyorum. Rahat, renkli, şık ve farklı...
İnsanlar eski fotoğraflarına baktığında "ne yapmışım" dediği bir dönem vardır. Sizin böyle bir döneminiz var mı?
Evet! Bir süre kendimi rapçi zannetmişim mesela ve kimse beni uyarmamış (gülüyor).
Dolabınızı açsak gözümüze ilk ne çarpar?
Dolabımın içinde ağırlıklı olarak pantolon ve tişörtlerim var, çünkü geri kalan kıyafetlerimle evi ele geçirmeye çalışıyorum (gülüyor).
Sizin için manevi değer olan eşyalarınız nelerdir? Çoğunlukla takılarım, çünkü büyük çoğunluğu aile büyüklerim tarafından hediye edildi, bu yüzden çok değerliler.
Yurtdışını yakından takip eden bir isim olarak, Türkiye'deki moda kavramı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye'de giyim alışkanlıkları aslında son birkaç senede çok değişti. Eskiden herkes daha marka odaklıyken; artık yerli, yabancı, ucuz, pahalı, her türlü markadan farklı ürünleri birleştirerek, daha kendine özgü kombinler ortaya çıkarıyorlar. Bu beni çok mutlu ediyor, çünkü dünya genelinde, özellikle moda başkentlerinde insana en çok heyecan veren şey, insanların farklı tarzlarını görmek oluyor.
Markalar direktörü olarak, tam olarak şirketteki sorumluluklarınız neler?
Dışarıdan bakılınca, aile şirketinde çalışmak çoğu insan için kolay görünen bir şey. Ancak siz gerçekten işinizin sorumluluğunu çok ciddiye alıyorsunuz. İş hayatında nasıl birisiniz? Görev tanımım spesifik değil aslında, bütün markalarla ilgili alınan her karardan, satın alma sürecine, mağazalarla iletişimden, depoda mal sayımı yapmaya kadar her işle ilgileniyorum. Bence iyi bir yönetici olmanın ilk kuralı da bu; bütün işlerin içinde olup nasıl yapıldıklarını bilmek! İş hayatındaki Dila ile sosyal hayattaki Dila arasında çok büyük bir fark olmadı hiçbir zaman. Ben mükemmelliyetçi bir insanım ve bu hayatımın her alanında böyle. Bir iş yapılıyorsa, bence en iyi şekilde yapılmalı.
Babanızla birlikte iş hayatında olmak size neler öğretti?
Babam benim idolüm! Tırnaklarıyla kazıyarak, çok çalışarak ve çok emek vererek şu an olduğu konuma gelmiş ve Dilasima Group'u bu noktaya getirmiş. Çok anlayışlı, empatik ve egosuz bir patron! En büyük mottosu, "Birine bir iş yaptırmak istiyorsan önce senin o işi öğrenip, yapabiliyor olman gerekir..." Ben de bu mottoya bütün yüreğimle katılıyorum ve uygulamak için çaba sarf ediyorum...
Acayip bir enerjiniz var, hep pozitif görünüyorsunuz. Gerçekten de böyle mi? Kendinizi nasıl motive ediyorsunuz?
Ben gerçekten çok hareketli bir insanım, uzun süre bir yerde oturamam ya da hareketsiz duramam. Ofiste yaptığımız uzun toplantılarda bile ayakta durmayı tercih ediyorum (gülüyor). Pozitif olmak için eğlenceli müzikler dinlemek ve gülmek için bahaneler yaratmak çok önemli bence (gülüyor).
Cemiyet hayatının genç jenerasyonunun dikkat çeken isimlerindensiniz. Nasıl hissediyorsunuz kendinizi haberlerde gördüğünüzde veya sokağa çıktığınızda bir ilgi oluyor mu?
Şu ana kadar benimle ilgili çıkan haberlerin yüzde 90'ı yalan haber olduğu için gördüğümde sadece gülüyorum... Yolda veya farklı yerlerde benimle fotoğraf çektirmek isteyen insanlar oluyor ve ben her seferinde çok şaşırıyorum. Hatta birkaç kez, "Beni biriyle karıştırıyor olabilir misiniz?" diye sormuşluğum vardır (gülüyor).
Tabii ki sosyal medyanın etkisi de vardır. Sosyal medyanız sayesinde kardeşiniz Sima ile çok güzel bir ilişkiniz olduğunu da görüyoruz. Nasıl bir abla-kardeş ilişkisi var aranızda?
Çok zıt karakterleriz ve son birkaç seneye kadar hiç anlaşamıyorduk ama büyüdükçe bu durum değişmeye başladı. Abla-kardeşten çok, yakın arkadaş gibiyiz.
Hayatta sizi mutlu eden şeyler neler? Modaya tutkunuzu, sürekli seyahat ettiğinizi görüyoruz. Bunların dışında zamanınızı nasıl değerlendirmekten hoşlanıyorsunuz?
Büyüdükçe kaliteli vakit geçirmek kavramının önemini anladım. Ailem ve yakın arkadaşlarımla geçirdiğim vakit benim için çok değerli ve onlarla çok da eğleniyorum. Onun dışında hayvanlarla vakit geçirmek ve onlara yardımcı olmak beni çok mutlu ediyor.
Evet, hayvansever bir isimsiniz ve onlar için çok şey yaptığınızı da "İş hayatındaki Dila ile sosyal hayattaki Dila arasında çok büyük bir fark olmadı hiçbir zaman. ben mükemmelliyetçi bir insanım ve bu hayatımın her alanında böyle. Bir iş yapılıyorsa, bence en iyi şekilde yapılmalı." biliyorum... Evde dışında da köpeklerle ilgileniyorsunuz değil mi?
Şu an evde Peanut ve Pebble dışında, 3 yavru köpek ve onların anneleri var. Geçen hafta Elazığ'da çok kötü şartlar altında bakıldıklarını öğrendik ve apar topar İstanbul'a getirttik. Sahiplendirmeden önce tedavilerini ve bakımlarını yaptırıyoruz. Onlardan ayrılmak benim için çok zor olacak ama güvenli bir yuva bulmaları için elimden geleni yapacağım.
Bu aralar ünlü isimlerin marka işbirlikleri çok konuşuluyor, sizin var mı kendi markanızı yaratma veya grubunuzda bulunan markalarla işbirliği yapma gibi planlarınız?
Şu sıralar heyecanlı bir işbirliği içindeyim. Mehtap Elaidi ve Toni&Guy'la bir araya geldik. Ben de bu proje için gömlek tasarımı yapan isimlerden biriyim. Moda tasarım okumadım ama her zaman ilgimi çekti. İlerleyen zamanlarda bu konu ile ilgili de kendimi geliştirip farklı şeyler yapabilirim...