Röportaj: İrem Orhan
Fotoğraflar: Emre Özcan
Video: Evren Suda
Styling: Ece Şişik
Saç: Emre Kayacı
Makyaj: Gamze Tekin
Styling asistanları: Sinem Aslıkara, Hülya Tunç
Ajans: ph7entertainment
PR: Burcu Bulut
Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle bir araya geldik; öyleyse ilk sorumuz da oradan gelsin. Bu güne özel okuyucularımıza nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?
Bütün emekçi kadınlara söyleyebileceğim; eşitliksiz tavra karşı güçlü durabileceğimiz, dayanışarak, gücümüzü unutmayarak, pes etmeden, kurtarıcı beklemeden, kurtuluşun kendimizde ve birlikte olduğu bilinciyle yeni bir dünya yaratabiliriz. Ve bu dünyanın ne kadar güzel, ne kadar renkli olduğunu hayal ettiğinizde ilk adımı atmış oluruz. Unutmayalım ki; büyük işler, büyük hayaller kurma özelliği olan insanlarca başarılmıştır.
Kadın olmanın en güzel yanı nedir size göre?
Kadın hangi mesleği yaparsa yapsın hem düzeni sağlıyor, zarafetiyle duygusal yaradılışıyla güzellik getiriyor hem de evrenin oluşumundan bu yana üretiyor ve var ediyor. Kadın doğurgan bir varlık ve bu, mucizevi bir ayrıcalık bana göre. Duygusallığa, sezgilerin kuvvetli olmasına, sabıra ve yüksek empati gücüne sahip olmak yani kadın olmak çok güzel.
Oyunculuk ya da farklı meslek dalları fark etmez, bir kadın olarak başarılı olup, yaptığınız işte fark yaratmanın altın kuralı nedir sizce?
Özgün olmak... Tabii ben bunu kadın ve erkek diye ayırmıyorum. Bir insanın özgünlüğü, kendine has fikirleri konjonktür ne olursa olsun bundaki ısrarı, inancı ve
samimiyeti başarıyı getiriyor diye düşünüyorum. Kötülüğe karşı inadına iyi olmak, bütün saldırılara karşı kendin kalabilmek.
Hangi meslek grubunda olursa olsun, kariyerine yeni başlayacak kadınlara ilham olmak adına hangi mesajları vermek istersiniz?
Her yaştan, her kesimden, her deneyimden öğrenilecek çok öğreti var. Bunu eğlenceli bir hale getirecek bakış açısına sahip olmak, iyi ya da kötü bütün deneyimlerden ders almak ve bütün hedefin gelişmek olduğu bir hedef planıyla özgürleşmek mümkün. Öğrencilik hiç bitmeyecek bir yolculuk, keyfini çıkartın.
Bir hayalinizin peşinden giderken en güçlü motivasyonunuz ne oluyor?
Yolda olmayı hep sevdim. Kimi zaman sancılı kimi zaman eğlenceli kimi zaman heves kırıcı deneyimler de yaşamak mümkün ama bunların da getirdiği öğretileri sindirmek, pes etmemek ve kendini yeniden var etmek kısmı çok değerli. Odak noktamdan şaşmamak, cesaretli olmak diye ekleyebilirim.
Hayatta hiç arkanıza dönüp bakınca ‘zaman kaybı’ olarak değerlendirdiğiniz bir proje, dostluk, ilişki ya da vs. gibi bir yaşanmışlığınız var mı?
Hayatımdaki tek zaman kaybı, kendim seçmeden maruz kaldıklarım aslında. Ne dostluklarım ne ilişkilerim, yaptığım işlerim, ne de kendime ayırdığım zamanlar için yani kısaca kendi seçimlerim için hiç pişmanlık duymadım çünkü ben seçtim ve bana ne iyi geliyorsa onun ekseninde oldum.
Diğer bir taraftan da son dönemlerde en çok üzerine düşülen kelimelerden biri ‘farkındalık’. Sizin son dönemde hayatta en çok neye karşı farkındalığınız arttı?
Farkındalıklar ilerlememize, fark etmediğimiz ya da es geçtiğimiz şeylerin görünür olmasına ve iyileşmesine fayda sağlıyor. Bireysel ya da toplumsal. Farkındalık için de anda olmak, açık olmak, objektif olmak, ön yargısız olmak gerekli. Benim zihinsel ve bedensel olarak dengede kalmanın ötesinde doğa ile denge içinde yaşamak ile ilgili farkındalıklarım arttı. Doğa çok ilham verici... Kendi içinde bir ahengi var, insana ihtiyacı olmadan da yaşayabilen ve yaratımı asla durmayan bir döngüye sahip. Biz insanoğlu ona ne kadar zarar versek de bize her daim hayat sunuyor. Ama böyle devam edersek bize verdiği her şeyi geri alacak. Doğaya sahip
çıkmak kendi yaşamımıza sahip çıkmak demektir bunu asla unutmamalıyız.
Şimdilerde dış görünüşünden bir türlü memnun olmayıp estetik yaptıranların sayısı da gittikçe artıyor. Siz de yakın bir dönemde, yüzünüze yaptırdığınız bazı müdahaleler sebebiyle eleştiri yağmuruna tutuldunuz. Şimdi üzerinden zaman geçip dönüp baktığınızda nasıl yorumluyorsunuz olan biteni? Şu anda bu müdahalelere bakışınız nasıl?
Eleştirilerin çoğu maalesef işin iç yüzü bilinmeden yapıldığı için kendi adıma bir açıklama getireyim öncelikle. Nasıl ciddi sağlık sorunlarıyla uğraştığımı ben biliyorum, eleştirilerin acımasız oluşu elbette kırıcı ama sağlığım için sağırım artık bu konudaki eleştirilere. Burnuma yıllar önce yaptırdığım bir estetiğim var. Hiç pişman değilim fakat geçen sene yaşadığım çok trajik bir durum. Sadece sol gözümün altındaki sorunla yaklaşık on seneden fazla bir zamandır uğraşıyorum. Çöküklüğe yapılan ve çoğu kadının yaptırdığı dolgunun donması üzerine ve o zamanlar eritici bir maddenin olmaması sebebiyle ameliyatlar olmak zorunda kaldım. Bir yandan çalıştığım için oradaki problemi teknik imkanlarla çözmek durumunda kalıyorduk. Bu beni yordu ve bunu tamamen çözebileceğini iddia eden bir doktorun ameliyatına “tamam” dedim. Sonuçta ise bu doktor ameliyatta yüzüme kendi estetik zevklerine göre çeşitli dolgular yapmış ve aylarca bunun bana ödem olduğunu iddia etti. Ayrıca bu ameliyattan sonra alt göz kapağımda çeşitli kas problemleri yaşadım. Süreçte çok yalnız bırakıldığım gibi bir de yanlış bilgilendirme ile zaman kaybetmiş oldum. Bu doktor çok bilinen ve yüzlerce kadının yüzünü teslim ettiği birisi. Dolayısıyla güveniyorsunuz.
Finalde aylarca bekleyiş sonucu, öncesi sonrası fotoğrafların gösterilmesi ve başka doktorların bunun dolgu olduğundan emin olması sonrası nihayet ameliyatı yapan doktor dolgu yapmış olduğunu kabul etti. Reha Hocam yardımıma yetişti sağ olsun, iyi ki o ve ekibi var. Sorunların yüzde 90’ı çözüldü. Vücuttan alınan yağ ile yapılan dolgu düşünüldüğü kadar çabuk erimiyor maalesef. Geçen bir sene benim açımdan mental açıdan da çok zor geçti. Benim kendi tecrübemden yola çıkarak söyleyebileceğim; profesör ya da popüler olsa bile doktorunuzu iyi seçin. Ayrıca bu tür ameliyatlarda doktorun tam olarak ne yapacağına dair yazılı, çizili karşılıklı imza atmanız gerekliliğini ben tecrübe ettim. Bunu da bir eksiklik olarak görüyorum. Benim durumum çok ekstrem ama sorunuza yanıt vereyim; insanları kusurlarıyla kabul etmeye başlayabildiğimiz bir çağda yaşıyor olsaydık ki, böyle bir çağ olmadı hiç, başka şeyler üzerine kafa yoruyor olurduk.
Röportajın devamı Şamdan Plus yeni sayısında...