![Mina Dilber Temo ''Heyecanlı bir süreç yaşıyorum''](https://ismd.tmgrup.com.tr/posts/2019/06/20/CT86lr7Uhn6R9Dh86VMZ5XUF9bjl2vGvRj9EALUA.jpg)
RÖPORTAJ GÜLÇİN İŞLER FIRAT gulcin.firat@sabah.com.tr
FOTOĞRAFLAR BETÜL YAZICIOĞLU
MEKAN İÇİN CECCONI'S'E TEŞEKKÜR EDERİZ.
Mina Dilber Temo'yu görünce bir katalog çekimi için bir araya geldiğimizi düşünmeden edemedim. Ta ki berrak bakan masmavi gözleri, doğal güzelliğiyle, taze taze kurduğu ev tekstili markası Anim Living'i büyük bir heyecanla ve tüm samimiyetiyle anlatana kadar... Temo, Koç Lisesi'ni bitirdikten sonra Amerika'da siyaset ve sinema üzerine üniversite eğitimi tamamlıyor, bir televizyon programında 2 yıl yapımcılıktan yaptıktan sonra da aslında "hiç yapmak istemiyordum" dediği dede mesleği tekstile el atıyor. Geçtiğimiz aylarda tanıtımını yaptığı ev tekstili markası Anim Living'i konuşmak üzere Mina Hanım ile bir araya geldik.
Mina Hanım öncelikle markayı kurma hikayenizi dinlemek isterim.
Dedelerimin dedelerine uzanan aile mesleğimiz tekstil, hatta ilk kumaş ihracatı yapan firmalardan biri babamın ailesine ait. Babam da yıllardır ihracat yapıyor. Anneannemin de aynı şekilde Bursa'da tekstil atölyesi vardı ve 70'li yıllarda büyük kapsamlı tekstil projeleri yapmış. Ardından annem de işi iki taraftan da öğrenerek otel, tekne, ev projeleri yapıyor. Ve ben de böyle bir ortamda büyüdüm ve tekstil fazlasıyla hakim olduğum bir dünyaydı. Buna rağmen "her işi yaparım ama tekstil işiyle uğraşmam" diyordum ve bu iş benim hayalini kurduğum bir iş değildi.
Enteresanmış, peki sonra ne oldu?
Evet (gülüyor). 2 yıl önce evlendiğimde annem evimizin ev tekstilini yaptı ve herkes çok beğendi. Bu arada benim de her zaman ev dekorasyonuna ilgim ve merakım vardı ancak bunu iş olarak hayata geçirmek aklımda yoktu. Çevremdekilerden aldığım dönüşlerden ev tekstili alanında hem kaliteli, hem genç ve benim jenerasyonuma hitap eden bir marka olmadığını gördüm ve yeni bir marka yaratsam mı diye hayal etmeye başladım. Türkiye'deki muhteşem kumaş, iplik, dokuma kalitesini, yurtdışına da tanıtmak, duyurmak misyonuyla yola çıktım. 1 yıllık bir çalışmanın ardından geçtiğimiz ay yaptığımız lansmanla markam Anim Living'i duyurdum. Çok şükür, çok keyifli gidiyor. Heyecanlı bir süreç yaşıyorum.
Markanızın adı Anim Living. Adına ilham verenhikayeyi dinlemek isterim.
Markanın adını koyma hikayesi şöyle ortaya çıktı. Ben bu markayı kurarken onun sadece bir tekstil markası olmasından öte yaşam odaklı bir tekstil markası olmasını hayal etmiştim. Bir yaşam markası olmasını istediğim için Anim, Latince'de yaşam anlamına geliyor. Anim olmasını istedim markanın adının ve sonra çok ilginç bir ayrıntı daha karşıma çıktı. Anim aynı zamanda adımın tersi Mina. Bu açıdan çok hoşuma gitti biraz da kendime ters köşe yapmış oldum. Çünkü dediğim gibi ben aslında tekstil yapmak ve içinde bulunmak istemiyorken tekstil yapıyor oldum. Hem de her dilde kolaylıkla telaffuz edilebiliyor olması da benim için çok önemliydi.
Anim Living'in DNA'sı nelerden oluşuyor?
En önemlisi kullanılan malzemelerin kökünün çok eskilere dayanması ve bu gelenekselliği modernizmle buluşturarak yarattığım genç ve dinamik ürünler olması. Türkiye'de kumaş, ip bolluğu var ve biz de bunlardan el emeği, göz nuru tasarımlar hayata geçirdik.
Ürün grubunuzu neler oluşturuyor?
Nevresim takımları, yastıklar, yatak, masa örtüleri, ranüller, peçeteler, Amerikan servisleri, havlu, peştamal, bornoz, kaftan ve sabahlıklar var. Bunun dışında tekstil yan ürünü mumlar, seramikler de var. Kumaşlarımızın hepsi Türkiye'de dokunuyor, sadece Türk kumaşları kullanıyoruz. Markadaki ürünlerin hikayesi kimi zaman Şile'ye kimi zaman da Karadeniz'e uzanıyor. Bunun yanı sıra Anim Project olarak da otel, tekne vs. mekanlarda tekstil dekorasyonu da yapıyorum. Bebek Oteli'ni ve Bodrum Maça Kızı Loft'ta örnek daireyi yaptım.
Koleksiyonlardan bahsedelim.
Anim Living 4 ana koleksiyondan oluşuyor; Klasik, Ege, Terra ve Etnik Vintage. Klasik grubumuzda keten ağırlıklı ürünlerden oluşan, her eve uyabilecek klasik; Ege koleksiyonunda Ege sahillerinin eforsuz, modern ve rahat yaşam stilinden ilhamla yaratılmış ürünler var. Ege koleksiyonumuzdaki parçalar özellikle yazlık evler, tekneler, marinalar göz önünde bulundurularak yıkanması kolay, koton kumaşlardan tasarlandı. Renkler de mavi, mercan, çizgililer öne çıkıyor. Terra'da dünyadan ilham alarak tasarladığımız; toprak, mavi, yeşil gibi renklerle hayat bulan nevresimlerin, masa grubu ürünlerinin olduğu bir koleksiyon. Etnik Vintage, Türkiye'nin dört bir yanındaki el dokuması kumaşlardan hayata geçen ürünler var. Buradaki ürünler çok ama çok özel, el işçiliği var; mesela Karadeniz'in bir köyünde ya da Şile'de dokunuyor. Ne kadar kumaş gelmişse o kadar iş çıkıyor bu koleksiyonda ve kadın gücünü destekliyoruz.
Ürünleriniz şu an nerelerde satılıyor ve ilerleyen dönemlerde mağazalaşmayı düşünüyor musunuz?
Akaretler'de randevu usulüyle çalıştığımız showroom'umuz var. 1 ay içinde online mağazamız açılacak ve 1-2 hafta içinde de Yalıkavak Marina'daki Beymen'lere gireceğiz. Eylül ayından itibaren de Suadiye ve Zorlu Beymen'de corner'ımız olacak. İstanbul ve Türkiye'de bilinirliği artırdıktan sonra Los Angeles'ta birkaç butikte olmayı hedefliyorum. Mağazalaşmayı düşünmüyorum.
Sizce sizin markanız sektörde nasıl bir boşluğu dolduracak?
Sektörde ev tekstili anlamında bir ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Benim markamın bence öne çıkan detayı ev tekstili ürünlerini daha genç ve dinamik bir gözle yorumluyor oluşumuz. Tabii ki kumaşlarımızda ve bu kumaşlarla hayata geçen nevresimlerimizde çok iddialıyız, hepsi çok özel ve kaliteli. Sektöre yeni bir soluk getirdiğimizi düşünüyorum.
Dekorasyon dünyası sizin için ne ifade ediyor?
Dekorasyon bence insanın yansıması, kişinin ruhunun, karakterinin yansıması. Bir eve girdiğinizde evdeki atmosfer o ev sahibini ifade edebiliyorsa o ev çok şık ve güzeldir. Bizim evimiz çok sade ama renkli ve dinamik aynı zamanda.
2017 yılında evlendiniz, evlilik nasıl gidiyor?
Evlilik iyi gidiyor. 2 yıl oldu evleneli zaman çok hızlı geçiyor ki bu galiba iyi bir şey. İnsan keyifli olduğu zaman vaktin nasıl geçtiğinin farkına varmıyor. İkimiz de çok yoğun çalışıyoruz, yoğunluktan fırsat buldukça da seyahate çıkmayı çok seviyoruz.
Modaya ve stile bakışınızı nasıl yorumluyorsunuz?
Modaya merakım var ama moda olan her şeyi giyinmektense stilimle harmanlayabileceğim parçaları giyinmeye özen gösteriyorum. Stilimi sade, yalın olarak özetleyebilirim ve bana göre insanın en güzel hali doğallığında saklıdır.
İş dışında neler yapıyorsunuz?
İş dışında kalan zamanlarımda en sevdiğim şey ata binmek. İyi bir biniciyim, ata binmeyi çok seviyorum. Haftada 3 gün at binmeye gidiyordum. Ancak yoğunluğumdan 2 aydır gidemedim, buna çok üzülüyorum. Ata binmek benim meditasyonum, en mutlu olduğum, rahatladığım an... Hatta bu yönümü iş hayatıma da yansıtarak atlara özel, etnik kumaşlardan tekstil koleksiyonu hazırlayacağım.