Röportaj: İrem Orhan
Fotoğraflar: Berat Soner Çapın
Video: Koray Işık
Hayattaki en büyük motivasyonu ‘üretmek’ olan genç bir mimar, aynı zamanda başarılı bir dijital içerik üretici Mihre Mutlu. Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nü bitiren Mutlu, sonrasında kısa süre içinde kendi mimarlık şirketini kuruyor ve kariyeri adım adım ilerliyor; o esnada bir yandan da sosyal medyada dijital içerikler üretmeye başlıyor ve kariyerine bir satır daha ekleniyor. “Her iki işimin de ortak bir noktası var; o da yaratmak” diyor ve yaptığı her işi her zaman heyecanla ve büyük bir tutkuyla yaptığını söylüyor, bu yetiye sahip olduğu için de kendini çok şanslı sayıyor. Haksız da sayılmaz hani; kendisiyle paylaştığımız çekim gününde yaşadıklarımızla da bu söylemlerini vurguluyor. Pek çoğumuz kendisini, ünlü oyuncu İbrahim Çelikkol ile olan evliliği ile tanımış olsak da o zamanla kendi potansiyelini gösterip bugün tanıdığımız kişi oluyor. Tüm bunların yanında ilgili bir anne de olduğunu bildiğimiz Mihre Mutlu ile; oğlu Ali, gelecek planları, hayatının vazgeçilmezleri ve modaya bakışı üzerine samimi ve keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Bir taraftan mimarlık yapıp özel projelere imza atarken, bir taraftan da sosyal medyada sürekli yükselen bir ivme göstererek içerikler üretip, iş birlikleri yapıyorsunuz. Öncelikle, sosyal medyadaki bu kariyeriniz nasıl gelişti onu sormak istiyoruz; bu işlerin ikisi birlikte nasıl gidiyor?
Sosyal medya kariyerim çok yakın bir arkadaşımla bir akşam yaptığım sohbet sonrası ilk adımlarını atarak başladı. Öyle ki, yaşam tarzımda, sosyal medya profilimde böyle bir potansiyel olduğunu ve neden hiç bu işi yapmadığımı sormasıyla başladı. Öncelikle kafamda kendimce yarattığım önyargılarımdan uzaklaşmaya başladım ve böylelikle önyargılarım yerini yeni heyecanlara bıraktı. Ve bilin bakalım ne oldu? İlk iş birliğim yine bu arkadaşımdan geldi ve böylece başlamış oldum. Tabii bir de mimarlık var. Her zaman heyecanla, tutkuyla yaptığım işim. Aslında her iki işimin de ortak bir noktası var: Yaratmak. Her ikisinde de fikirler gerçeğe dönüştürülmek üzere ilerleniyor. Bu da benim en büyük motivasyonum. Her iki işi beraber götürmek, günümü, saatimi incelikle ve titizlikle organize etmemi gerektiriyor. Doğru planlamayla oluşturulan sistem keyifle işliyor.
Peki, tüm bu yoğun tempoda sabah güne nasıl başlıyor, bir günü nasıl planlıyorsunuz?
Karşınızda tam bir sabah insanı var. Bu yüzden başlayan her yeni güne aynı motivasyonla uyanıyorum. Sabah erken kalkarım ve bu kolay kolay değişmez. Bir de anne olduğum gerçeği var tabii. Sabahlarım oğlumun yumuşacık sesi, öpücüğü ve neşesiyle başlar. O benim en değerlim. Bir de sabah kahvem tabii ki, o olmazsa olmaz. Kahvemi yudumlarken derin bir nefes alıp, yeni doğan günü karşılıyorum. Sonra günün esansiyel yağını seçip, evimi de güne hazırladıktan sonra bilgisayarımı açıp işlerin üzerinden geçerken günü planlarım. Çoğunlukla gün içinde katılmam gereken toplantılar, davetler ve şantiye ziyaretlerim oluyor. Oğlum Ali’nin okul çıkış saatine kadar işleri toparlamaya çalışıp, okul çıkışına geçiyorum ve akşam yemekleri aksi bir şey olmadığı takdirde bizim evde birlikte yeniyor. Eğer akşam için programım varsa yemekten sonra çıkmaya özen gösteriyorum. Ve sonrası her yeni gün için benzer döngü ve sistemde ilerliyor.
Tüm bunların yanında bir de annelik mesaisi var tabii, o nasıl gidiyor? Oğlunuz Ali’yi istediğiniz gibi yetiştirebildiğinizi düşünüyor musunuz?
Annelik mesaisi en kutsalı benim için. Oğlum Ali hayat arkadaşım, ev arkadaşım, en yakın dostum olduğu için biz birlikte büyüyoruz onunla. Ben ona nasıl büyürken yol gösteriyor ve öğretiyorsam o da bana aynı şekilde. Anne-oğul ilişkimizde öncelikli hassasiyetimiz saygı. Sonraki stepte saygı sevgiyle kucaklaşıyor ve bize coşkuyla karşılaması kalıyor. Anne olmadan önce tam olarak hayal ettiğim şey de böyle bir şeydi. Bu yüzden istediğim gibi yetiştirmekten çok, hayalimdeki anne-oğul bağını kurduğumuzu söyleyebiliriz.
Modayı ve trendleri de çok yakın takip ediyorsunuz, kendinize özgü bir çizginiz de var; siz kendi stilinizi nasıl tanımlarsınız?
Çok zarifsiniz. Kendi stilimi tanımlarken kültleşmiş akımlardan birini seçemiyorum açıkçası. Benim için en önemlisi taşıdığım kıyafetle kendimi nasıl hissediyor olduğum. Bunu da standardize edemiyorum çünkü bu her yeni gün için farklılaşabiliyor. Tamamen o günkü modumla ilgili anlayacağınız. O an kendim gibi hissettiğim parçaları birleştirince kendime özgü bir şey ortaya çıkıyor zaten.
Stilinizle ilgili de sıkça iltifat alıyorsunuzdur; şimdiye kadar duyduğunuz en güzel şey neydi?
“Bugün sende farklı bir şey var. Resmen parlıyorsun!”
Kıyafet seçimleri ve özgüven arasında bir bağ var mı sizce? Bu durum sizi nasıl etkiliyor mesela?
Kesinlikle kuvvetli bir bağ var. Tam da bu yüzden kendinizi rahat ve kendiniz gibi hissettiğiniz şeyleri üzerinizde taşıyın söyleminin üzerinde bu kadar duruyorum. Şöyle düşünün bir davete katılacaksınız ve özenle hazırlanmışsınız. Bazen fotoğraf olarak şahane görünse bile sizin üzerinizde yarattığı etki çok daha farklı olabiliyor. Ve bu da bir zaman sonra kendinizi konforsuz hissetmenize
sebep oluyor. Bir de tam tersini düşünelim, davettesiniz ve kıyafetinizle bütünleşmişsiniz. Üzerinizde taşımıyorsunuz adeta bütünlenmişsiniz. Böyle davetleri düşünecek olursak içinde bulunduğumuz ortamdan aldığımız keyif de aynı oranda artıyor
aslında. İşte tam bu noktada bahsettiğimiz bağı direkt olarak algılıyoruz.
Bu arada şunu da sormadan geçmeyelim; sosyal medyada gittikçe daha fazla takip edilen biri olarak; bazen kıyafet seçimlerinizle eleştiri aldığınız da oluyor mu? Bu eleştirileri nasıl karşılıyorsunuz?
Saygı ve iyi niyet çerçevesindeki her türlü yoruma açığım. Hoşuma bile gidiyor.
Aşk hayatınıza da değinmek isteriz; nasıl gidiyor orada her şey; yeniden evlilik yapma konusuna ne kadar yakınsınız?
Madem o kadar samimiyetten bahsettik şimdi size bütün samimiyetimle cevap vereyim. Yeniden evlenmeyi hiç düşünmüyorum. Hatta “asla” düşünmüyorum ama yakın çevrem büyük konuşmamam gerektiğini söylüyor. Aşk, hayatımda tabii olabilir ama şu an onu da tercih etmiyorum ve bunun tarif edilen mutlu sona ulaşacağını hiç sanmıyorum.
Aşk, sizce en basit tanımıyla ne demek?
Aşk, koşulsuz sevginin duyularını kaybetmiş, vadesi de çok uzun olmayan bir versiyonu bence.
Röportajın tamamını okumak için Şamdan Plus almayı unutmayınız!