Röportaj: Bade Çakar
Fotoğraflar: Canan Yetişti Satkın
Nişantaşı'nın en güzel köşesinde, büyük bir alanda konumlanan MacKenzieChilds, hemen hemen önünden geçen herkesin büyüleyici dekorasyonuyla dikkatini çeken bir dekorasyon mağazası. Amerika'nın masalsı bir kasabasında üretilen ve Türkiye'de tüketicileriyle buluşan MacKenzie-Childs'ın Türkiye distribütörü ise, genç girişimci, iki çocuk annesi Berrin Ak. Berrin Hanım ile dekorasyon tutkusunu yansıttığı evinde buluşup merak ettiklerimizi sorduk ve ardından özel bir fotoğraf çekimi gerçekleştirdik.
Öncelikle MacKenzie-Childs markasına uzanan yolculuğunuzu dinlemek istiyorum.
MacKenzie-Childs ile yolum kesişmeden önce ithal markalarla ilgilenerek, 10 yıldan fazla perakendecilik yaptım. Demsa Group'ta çalıştım. İlk çocuğumu doğurduktan sonra ise kurumsal hayatın çocukla zor olduğuna karar vererek işten çıktım ve ufak ufak işler yaparken kendi kendime "niye ben de bir marka getirmeyeyim" dedim. Daha sonra dekorasyona, sofra düzenine, objelere çok fazla ilgisi olan biri olduğum için bu marka ile yollarım kesişti ve Amerika'da ürünlerin üretildiği o muhteşem kasabaya gittik. Orada, markayı keşfedince, o dünyasının içine girdikçe eşi benzeri olmayan bir marka olduğunu fark ettim. İlgim arttı ve markayı kendime, ruhuma çok yakın gördüm.
MacKenzie-Childs Amerika'dan Türkiye'ye uzanan bir marka hikayesi. Sizin yolunuz nasıl kesişti?
Markayı ve ürünlerini biliyordum ama ürünlerin tasarım ve yapılma süreçlerini, ürün çeşitliliğini gördükten sonra marka daha fazla ilgimi çekti. Markanın siyah beyaz kimliği ve bu kimliğinin etrafında her şeyin dönmesi, markanın ilk doğuş hikayesi çok güzel.
Nedir, dinleyelim sizden.
Amerika'da yaşayan, birbirine çok aşık, tutkulu, renkli kişilikleri olan çiftin ahırlarında başlattıkları bir serüven. Markanın ismi de karı kocanın soyadlarından geliyor. İkisi de çok uçuk-kaçık, renkli kişilik... Bir gün mangalın üzerinde marshmallow yaparken oradaki renk harmonisi onları çok etkiliyor. Markanın da tasarımları siyah-beyaz üzerine kurulu ama içinde mavi, mor, yeşil, pembe de var. Bizi her zaman siyah-beyaz içine çeker ama markanın ürünlerindeki gibi bu kadar net olmaması benim için çok daha özeldi. Hayatta da hiçbir şey bu kadar net olamıyor.
Amerika'da Aurora adlı bir kasabada üretiliyor her şey ve kasabada yaşayan herkes orada çalışıyor, öyle mi?
Muhteşem ötesi bir kasaba... New York şehrine arabayla 5 saat, uçakla 1 saat uzaklıkta. Kocaman bir göl düşünün, her taraf yeşillik. O gölün etrafına kurulmuş bir kasaba. Masal gibi her şey ama kasabada yapacak hiçbir şey yok. Kasabada oturan neredeyse herkes MacKenzie-Childs fabrikasında çalışıyor. Her şey o kadar huzurlu ki kasabada çalışanların kötü enerjilerle beslenmeleri imkansız... Sadece güzel şeyler üretmek için çalışıyorlar o da markanın ruhuna yansıyor ve çok güzel enerjilerle ürünler oluşturuluyor. Ben ürünlerimizin alan kişilere mutluluk verdiğini ve oradaki huzurlu enerjinin ürünlerle kilometrelerce size kadar taşındığına inanıyorum.
Harika. Markayı Türkiye'ye tek başınıza mı getirdiniz?
Eski eşimle beraber kurmuştuk şirketi, ayrılınca ben tek başıma bir süre ilerlettim. Şimdi erkek kardeşimle birlikte devam ediyorum. Markayı ilk kurduğumuz zaman ürünler Beymen'de satılıyordu. Sonrasında iş büyüyünce, Beymen'den çıkardık ve 2 yıl önce mağazayı açtık. Türkiye genelinde de 25 tane bayimiz var.
Markanın dünyada hiçbir yerde mağazası yok, siz nasıl açtınız?
Evet, mağaza açmak başından beri izin verdikleri bir konu değildi. Türkiye'deki ilgi, markanın başarısı, dünyadaki bilinirliğini arttırmamız ve vermiş olduğumuz bütün sözleri tutmuş olmamız onları bir noktada etkiledi. Ben de mağaza açma fikrimi paylaştım ve bunun üzerine mucizevi bir şekilde oldu. Markanın sadece Amerika'da bir tane mağazası var bir de Nişantaşı'nda biz açtık.
Süpermiş. Genç yaşta cesaretinizden dolayı tebrik ediyorum sizi. Cesur musunuz yoksa kendinize çok mu güveniyorsunuz?
Risk almayı seviyorum. Bir de o dönemde "en kötüsü ne olabilir ki?" diye kendime sormuştum. O dönem hem boşanma sürecim vardı, hem de işi büyütmeye karar vererek mağazayı hayata geçirdim. Çok cesur muyum, bilmiyorum ama içimden gelen sesi dinledim açıkçası... İçimdeki sesi bu adımı atmam gerektiğini söylüyordu ve inanıyordum. Bir de markaya aşık oldum, kendime çok yakın buldum. MacKenzie-Childs tasarımları benim ruhumla çok özdeşti. Hala markanın yeni bir ürününü gördüğümde heyecanlanıyorum, içim içime sığmıyor. Tabii ki hayatta bu riskleri alırken bazı bedelleri de ödüyorsunuz, hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi kolay değil.
Mesela, siz ne bedelleri ödediniz?
Boşanmayı seçerek çocuklarımla tek başına mücadele etmenin, bir kadın olarak Türkiye'de iş yapmanın bedelini ödüyorum. Herkes yeri geldiğinde tatile giderken ben depoda tek başıma sabahladığımı biliyorum. Operasyon şu an çok iyi yönetiliyor ama ürünlerin hepsini tek tek açtığımı, paketlediğimi biliyorum. Şirketi kurduğumda tek bir kişiydim, bir evrağımı bile bir yere götürecek bir insan yoktu. İşin her adımında bizzat ben bulundum, kısacası hiçbir şey kolay olmuyor. Bir sürü şeyden feragat ediyorsunuz.
Genç yaşta işinizin patronusunuz ama tabii ki arka plan çok da kolay olmuyor.
Tabii ki. 17 yaşından beri, üniversite okurken bile çalıştım, staj yaptım. Üretmeyi çok seviyorum. Evde oturan bir insan hiç olmadım; çalışmıyorken bile bir şey ürettim. Bu mağazayı açmak benim için bir hayaldi çok şükür gerçekleştirdim. Şimdi markayı farklı bir noktaya getirmek, büyütmek istiyorum.
MacKenzie-Childs'da ilk günden bugüne neler değişti?
Türkiye ve dünyadaki bilinirliği arttı. Amerika'ya gittiğimizde bizi MacKenzie-Childs Türkiye diye karşılıyorlar (gülüşmeler). Orada da mağazamızı merak edenler var. Müşteri kitlemiz değişti. 17 yaşındaki biri de benim müşterim, erkekler de müşterilerim. Herkese hitap eden bir marka olduğumuzu düşünüyoruz.
Marka adına hedefleriniz ve yeni projeleriniz neler?
Şu sıralar Bakü pazarına yöneldik. Bizi tercih eden çok fazla Azeri müşterimiz var ve Bakü'de de Türkiye'deki gibi bilinirliğini artırmak istiyorum. Bunun dışında Zorlu AVM'de açılacak konsept store içinde markamızla yer almayı planlıyoruz. Nişantaşı'nda MacKenzie-Childs'ın tek mağazası olarak, uzun yıllar aynı yerde, müşterilerine verdiği alışveriş keyfi deneyimiyle kalmayı diliyorum.
Biraz da sizden bahsedelim, çok hoş bir kadınsınız. İş dışında özel hayatınız nasıl gidiyor?
9 yıl evli kaldım ve 5 yıldır bekarım. İş hayatında göz önünde olmak, bekar olmak Türkiye gibi bir yerde zor. Bir daha evlenmem demiyorum; evlenirim de demiyorum. Hayat ne gösterecekse ilerleyeceğiz. Şu an bir ilişkim yok, ilişkim olduğu dönem de oldu. Şu an ise ne istediğimi bildiğim bir dönemdeyim. Genç yaşta evlendiğim için -24 yaşında evlendim- aslında çok da ne istediğimi bilmiyormuşum veya o dönemde bana iyi gelen oydu. Evliliklerin de, ilişkiler gibi düşünülmesi gerektiğine inanıyorum. Çiftler birbirine iyi gelmiyorsa bu kararı vererek bize iyi gelecek insanları tekrar hayatımıza çekmeliyiz. Onu anladım. Hayatıma ikinci bir şans vermeyi seçtim. Hayatıma yeni birisi girecekse de beni, işimi, çocuklarımı aşağıya çekmeyecek birisi olmalı. Ben mutlu olduğum sürece etrafımdakiler de mutlu oluyor.
Yaşadıklarınız karşısında siz nasıl değişim geçirdiniz?
Yaşadıklarım karşısında daha teslimiyetçi bir insan oldum. İlahi adalete, karmaya çok inanıyorum. 30'lu yaşlarımdan sonra içe dönüşü yaşadım, enerji çalışmaları yaptım. Huzurlu bir şekilde yaşıyorum. Eskiden istediğim bir şey olmadığında ağlamaktan kendimi parçalardım, şimdi olmuyorsa bir nedeni vardır diyerek teslim oluyorum. Ya da olmayan şeyi kabul ediyorum, takılmıyorum. Kısacası hayat çok şeyi öğretiyor insana...
Nasıl bir annesiniz, çocuklarla birlikte neler yapıyorsunuz?
Çalışan her kadın gibi her zaman anneliğini sorgulayan bir anneyim. Ben kendi annemin çalışan kadın olmasını çok isterdim. Annesi çalışan çocukların hayata karşı ayakları daha sağlam yere basan çocuklar olduğuna inanıyorum. Çünkü bir problemleri olduğunda hemen bana sığınmaktansa kendileri çözmeye çalışıyor. Ben yabancılar gibi çocuk yetiştirdiğimi düşünüyorum, çok fazla üstlerine düşmüyorum. Ne yazık ki korumacı bir çevrede büyüyorlar sonra da pamuklar içinde sarılı bir şekilde hayata atılmaya çalışıyorlar. Hem kızım hem oğlum için tuttuğunu koparsınlar istiyorum. Onlarla geçirdiğim vaktin de çok keyifli olmasına özen gösteriyorum.
Spor yapıyor musunuz?
Yoğun bir spor hayatım yok çünkü 'en'lerden çok sıkıldım. Çünkü hayatımın bir döneminde, ortaokul ve lisede çok 'en' olmaya çalıştım. Okul birincisi olarak okulu bitirdim. Artık bundan yoruldum. Kimseyle yarışmadan kendimin potansiyelini ortaya çıkartmaya çalışıyorum. Tamamen kendimi geliştirmeye çalışıyorum, hiçbir şeye "en sevdiğim" şekliyle yaklaşmıyorum.