Koronavirüsün sektörlere etkisi

Evlere kapandığımız bu dönemde en büyük endişemiz sağlığımız ancak gelecek de kaygı yaratıyor. Nelerin bizi beklediğini öngörebilmek adına salgından etkilenen sektörlerin öncü isimleriyle konuştuk. Moda Tasarımcıları Derneği Eş Başkanı Özlem Kaya’dan tasa

Koronavirüsün sektörlere etkisi

RÖPORTAJ BADE ÇAKAR bade.cakar@sabah.com.tr

Birleşmiş Markalar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
Sinan Öncel: ''Büyük bir zincir durdu''

Covid-19 ile hayat bir duraklamaya girdi. Birçok sektör de bu duraklamadan etkilendi. Özellikle de hazır giyim... Alışveriş merkezleri ve mağazalar kapandı. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
18 Mart'ta Sayın Cumhurbaşkanı'nın "Evde kal" çağrılarına ilk olarak markalar cevap verdi ve o gece tüm mağazalarını kapayacaklarını açıkladılar. Tüm Türkiye'de 70 bin mağaza ertesi gün açılmadı. Tarihi bir gündü.

Moda sektörü için bu salgının en büyük zararları neler oldu?
Sadece mağazaların kapanması çok büyük bir zincirin durmasına neden oldu. Hazır giyim endüstrisine hammadde sağlayan ve diğer tüm sanayi hazır giyim fabrikaları durmak zorunda kaldı. Şimdi moda endüstrisinin önündeki en önemli zorluk, satışa hazır milyonlarca ürünün satışa çıkamaması ve önümüzdeki sezonlara devretmesi. Büyük endüstri kuruluşlarının haricinde tasarımcılar, butik atölyeler de maalesef durdu. Bu sürecin zararlarını gün geçtikçe daha derin olarak hissedeceğiz hiç şüphesiz.

Bu dönemde mağazalar kapansa da online alışveriş arttı. Bu biraz da olsa moda markalarına destek olabildi mi?
İ
nternet satışlarının payı, toplam satışın içinde maalesef yüzde 10'u geçemiyor. Ancak evlere kapandığımız şu günlerde bu oranın çok hızlı artış göstereceği ve bunun alışkanlığa dönüşeceği çok açık. Alıştığımız anlamda mağazacılığa geri dönüş için epey uzun süre geçecekmiş gibi görünüyor. Mağazalarını açan Uzakdoğu ülkelerinde satışların çok düşük gitmesi tüketicinin sosyalleşmek istememesi bu fikri destekliyor. Amerika ve İngiltere'de büyük zincir markalar, mağazalarının önemli bir kısmını kalıcı olarak kapayacaklarını açıkladılar.

Bundan sonrasında online alışveriş alışkanlığının edinmesiyle mağazacılığın etkisi sizce azalır mı?
Geleneksel mağazacılığı zaten zorlamaya başlamış olan internet perakendesi, bu sürecin sonunda mutlak üstünlüğünü gösterecekmiş gibi görünüyor.

Dünya çapında moda markaları salgına karşı büyük bir yardımlar gerçekleştiriyor. Türkiye'de de birçok moda markası fabrikalarıyla bu destekleri sundu. Bu konudaki fikirlerinizi öğrenebilir miyiz?
Üyelerimizin önemli bir bölümü salgının ilk gününden bu yana maske ve tulum üretmeye başladı. Milyonlarca maske Sağlık Bakanlığı'na teslim edildi. Ayrıca Birleşmiş Markalar Derneği, bütçesinin yüzde 75'i olan 1 milyon TL'yi hiç tereddüt etmeden bağışladı.

Bu salgından sonra moda dünyasında kalıcı değişimler olacak mı? Tüketim algısı değişecek mi?
Son bir aydır bu değişiklikleri hep beraber yaşayarak gözlemliyoruz. Daha sade yaşıyoruz. Ailemizle daha çok zaman geçiriyoruz. Şimdiye kadar yaptığımız pek çok harcamayı yapmıyoruz. Sosyalleşme odaklı olan moda harcamaları da doğal olarak çok daha az yapılıyor. Fonksiyonel ve "lazım olan" harcamalar ilk sırada yer alıyor. Bu kalıcı bir alışkanlığa dönüşür mü? Yine eskisi gibi harcar mıyız? Bunu hep beraber yaşayıp göreceğiz.

Bu süreç size ne öğretti?
Bu süreç şunu bir kez daha hatırlattı; seyahat edemiyorsun, istediğin gibi yiyip içemiyorsun, arkadaşlarınızla dolaşamıyorsun, çocuğunuza bile sarılamıyorsun. Daha varlıklı olanların, yoksullara daha fazla yardım eli uzatması için önemli bir fırsat. Halk ozanı Kul Himmet'in dediği gibi "Dünya kadar malın olsa ne fayda?". Günlük koşuşturma içinde, statü ve başarı odaklılıktan biraz çıkıp, durup insanın kendini dinlediği bir dönem oluyor. Sonrasında bu süreci unutur muyuz? Zannetmiyorum. Gelecek planları olarak da sevdiklerimize ve kendimize daha fazla zaman ayıracağımız bir dönem olacağı kesin.

Moda Tasarımcıları Derneği Eş Başkanı
Özlem Kaya: ''Yavaşlama zamanı geldi''

Covid-19 ile hayat duraklamaya girdi. Birçok sektör de bu duraklamadan etkilendi. Moda da bunların başında geliyor. Siz bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şimdi dış görünüşümüzü değil, sağlığımızı düşünme zamanı. Bu durumu başımıza gelen büyük bir talihsizlik olarak görüyorum. Ben her zamanki gibi sonuca odaklanıyorum. Buradan hem bireysel hem de toplumsal olarak nasıl bir ders çıkartabiliriz ona bakıyorum. Tüketim çılgınlığımız ve zamanla yarışmanın sıfıra indiği bu dönem, ciddi bir dönüm noktası. Ciddi sistem değişikliklerinin olacağı, farklı meslek gruplarının ortaya çıkacağı, bununla birlikte bazı sektörlerin önemli hasarlar alacağı çok açık. Moda sektörü zaten şekil değiştirmeye başlamıştı. Lüks markaları dışında tutarak söyleyebilirim ki, bunun artık yavaşlama zamanı gelmişti.

Moda sektörü için bu salgının en büyük zararları neler oldu?
Tüketim olamayınca doğal olarak üretim de olmuyor. Dünyaca ünlü birçok modaevi ve markalar atölyelerini maske ve önlük dikmek için açtılar. Bu durum iyileştiğinde ve fiziksel olarak alışveriş yapabildiğimizde tüm markalar önce elindeki stokları eritmeyi hedefleyecekler ve fiyat politikaları değişecek. Çok büyük bir sektörden bahsediyoruz ve bu sektörü besleyen birçok kol var. Ağır bir darbe alan moda sektörü elbette toparlanacak fakat bu zamanı doğru değerlendirmek lazım. Online'dan alışveriş devam etse de tabii ki beklentinin çok altında. Buradan yola çıkarak online altyapımızı güçlendirmeli, koleksiyon ve üretim sayımızı değiştirmeliyiz. Daha rafine, belki kısıtlı sayıda, kumaş ve dikim kalitesi yüksek tasarımlar yapmalıyız.

Bu salgın sürecinde tasarımcılar nasıl bir yol izlemeli sizce?
Bizler küçük işletmeleri olan yapılara sahibiz. Aramızda ihracat yapan, mağazası olan, markalara danışmanlık yapan ya da couture çalışan tasarımcı var. Sorun global olduğu için önce ihracat etkilendi. En büyük sorunumuz finans. Online satışı olan tasarımcılar buna devam etse de uzun vadede üretim yapamamak sorun yaratacaktır. Bu süreçte zamanı doğru kullanmalı, elimizdeki kumaş ve ürün stoklarını değerlendirmeli az ve öz ürün tasarlayıp, sosyal medya ve PR gücünü kullanarak satışa çevirmeliyiz.

Salgından dolayı moda haftaları da iptal edildi. İlerisi için moda haftalarının varlığı sizce tehlikeye girdi mi?
Moda haftaları bir süredir zaten şekil değiştirmeye başlamıştı. Bazı markalar defile yapmak yerine farklı sunumlar veya teknolojinin desteklediği video, film gösterimleriyle koleksiyonlarını sunmaya başlamıştı. Hatta senede iki sezon yerine bir sezon düzenlemek bile öneriler arasındaydı. Teknolojinin hayatımızı bu kadar ele geçirdiği bu çağda moda haftalarını dijital platforma taşımak en iyi alternatif olabilir. Daha az insanın bir araya gelmesiyle daha çok insana ulaşmak. Sonuçta moda haftalarının amacı sadece defile sunumları değil ürün satmak.

Hem yurtdışı hem de ülkemizdeki tasarımcıların salgına karşı tutumlarını yorumlayabilir misiniz?
Doğruluğuna çok inandığım bir laf vardır: "Önce can, sonra canan", diye. Önce kendi motivasyonumuzu yüksek tutmalıyız ancak böyle etrafımızdakilere faydalı olabiliriz. Proje ve çözüm üretmeye devam ediyoruz. Bazı tasarımcı arkadaşlarımız tıpkı yurtdışındakiler gibi atölyelerinde sağlık çalışanları için üretim yapıyorlar. Sosyal medyada farkındalık yaratmak için canlı yayınlar ve masterclass' lar düzenliyorlar. Evde olsak da iletişimimiz devam ediyor. Sorunlarımızı paylaşmaya ve çözüm aramaya devam ediyoruz.

Sizce tasarım dünyası, bu süreci nasıl pozitife çevirip, değerlendirebilir?
Tasarım hayatımızın her yerinde. Grafik tasarımcıları, endüstri ürünleri tasarımcıları, iç mimarlar ve moda tasarımcıları başta olmak üzere herkes değişen yaşam şeklimizden doğan ihtiyaçlara göre ürün tasarlamaya başladı. Sonuçta tasarım ihtiyaçtan doğan bir olgudur ve farklı şekillere bürünebilir. Son bir ay içinde hiç giymediğimiz kadar spor giysilerimizi, pijamalarımızı, terliklerimizi kullanmaya başladık. Ayakkabı ihtiyacımız neredeyse sıfıra indi. Dolap detoksumuzu yaptık. Aslında ne çok şeyi kullanmadığımızı fark ettik veya aslında daha çok neye ihtiyaç duyduğumuzu anladık. İşte tasarımcılarda daha fazla bu gözle değerlendirmeye başladı. Yani kullandığımız malzeme ve fonksiyon ilişkisinin ne kadar önemli olduğunun farkına vardık. Bununla birlikte ortaya çıkan tasarımlar da bu şekilde evrilmeye devam edecekler.

Bu salgından sonra tasarım dünyasında kalıcı değişimler olacak mı?
Kesinlikle olacak. Bunun bir dönüm noktası olduğu kesin. Bir kere daha uzun bir süre bir araya gelemeyeceğiz ve Zoom gibi platformlar dışarı açılan penceremiz oldu artık. Yeni iş modelleri ve çalışma düzenleri oluşturuyoruz. Sosyal medyada daha fazla vakit geçiriyoruz. Bazı konularda daha yaratıcı olduğumuzu görüyorum. Belki üzerine düşünecek daha fazla vakit bulduğumuz için olabilir. Bu yüzden yaptığımız girişimler ve geliştirdiğimiz projeler artık fiziksel değil, sanal ortamlara adapte edilebilecek şekilde olacak. Eskiden ihtiyaç duyduğumuz şeylerin yerini yenileri alacak. Ve biz insanlar buna da kısa sürede adapte olacağız.

Peki, bu süreç size ne öğretti?
Azla yetinmeyi öğretti. Hayatımdaki önem sıraları yer değiştirdi.

Geleceğe dair planlarınızda bir değişiklik oldu mu?
Tabii ki değişiklikler oldu ama ben hayatımın hiçbir döneminde uzun vadeli planlar yapan biri olmadığım için çok zorlanmadım.

Turizm, Restoran Yatırımcıları ve Gastronomi İşletmeleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
Kaya Demirer:' 'Hep birlikte yola devam edeceğiz''

Covid-19 ile hayat bir duraklamaya girdi. Birçok sektör de bu duraklamadan etkilendi. Özellikle de yeme-içme sektörü... Restoranlar kapandı. Siz bu süreci sektör için nasıl değerlendiriyorsunuz?
Turizm ve yeme-içme sektörü 2015 yılının sonlarından itibaren güvenlik, terör, seçim üzerine seçim, ekonomik darboğaz derken ilk defa 2019 ile birlikte nefes almaya başlamış ve yavaş yavaş doğrulma sinyalleri vermişti. Covid-19 salgınının ülkemizde görülmesi ile birlikte bir hafta içinde tüm işletmelerimiz müşteriye hizmet vermeyi durdurmuş ve kepenklerini kapatmıştır. Sektör henüz işleri rayına oturtmaya başlamışken bu duruma çok hazırlıksız yakalandı. Şu anda çok minimal sayıda paket servisi veren işletmeler çalışmalarına devam etmektedir. Amacımız; sektörün yüzde 25'ini temsil eden üye işletmelerin bir tanesinin dahi kepenklerini yeniden açamayacak noktaya gelmeden, hep birlikte kayıpsız yola devam etmek. Kolay değil ama çalışmalar bu yönde. Sürecin ne kadar uzun olacağını kestirememek ise en sıkıntılı konu.

Yeme-içme sektörü için bu salgının en büyük zararları neler oldu?
İşlerimiz tam artış eğilimine girmişken bir günde tamamen durdu. Süratli bir arabanın duvara çarpması gibi. Sektör hiçbir şekilde gelir yaratmaz oldu ve buna bağlı olarak kira, maaş, tedarikçi ödemeleri ile bir anda gelir olmadan karşı karşıya kaldı. Buna bağlı olarak ekosistem içerisindeki yatırımcısından çiftçisine herkes büyük zarar görme noktasında.

Restoranlar kapandığı gibi eve sipariş sistemi de oldukça etkilendi. Siz bu dönemde yeme-içme sektörünün en az yara alabilmesi için ne gibi adımlar atılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Başta kamu desteği en hassas konu. Öncelikle sektörün cari durumunu rahatlatması lazım ki bu süreç ve sonrası için adım atabilsin. Açılış sonrasında da ciddi miktarlarda sermaye gerekli olacak zira bir dönem işletmeler, zarar yaparak da işlerine devam edecekler. Kamu desteği ve diğer yandan da güvenilir markalara; misafir, müdavim müşteri desteği çok anlamlı ve çok kıymetli olacak. Büyük sıkıntı ve sıkkınlıktan çıkacak olan misafirlerimizin rövanş niteliğinde bir geri dönüşü ve çok özlediği mekanlarına sahip çıkması nihayetinde sektörü bir nevi sahiplenmesi çok önemli. Diğer yandan paket servis ile yaşamını sürdürmeye çalışan işletmeler bulunmakta fakat orada da ciddi daralmalar söz konusu. Özellikle hijyen korkusu burada da ciddi olarak siparişleri olumsuz etkiledi. Fakat marka güvenilirliği olan işletmeler burada kendilerine biraz daha rahat alan yaratıyor. Bugüne kadar paket servis yapmamış ama mönüleri buna uygun olabilecek işletmeler paket servisine yönelebilirler.

TURYİD olarak siz bu süreçte nasıl adımlar attınız?
Şu anda TURYİD olarak bütün konsantrasyonumuz üyelerimiz için ne gibi destekler mevcut, bunlardan azami oranda nasıl yararlanabileceklerinin yol haritaları üzerine çalışıyoruz, gece gündüz uzmanlar ile fikir alışverişinde bulunup üyelerimizi bilgilendiriyoruz. Bu amaçla da profesyonel bir danışmanlık firması ile çalışıyoruz. Diğer taraftan kapalı kaldığımız süreçte ciddi zarar gören çalışanlarımıza aynı yardım ile destek olmak amacı ile tedarikçi firmalar ile koordineli çalışıyoruz.

Sizce, bu salgın yeme-içme sektörünün geleceği için nasıl değişimler yaratacak?
Müşteri beklentileri bu süreç sonucunda değişecektir. En başta hijyen öne çıkacak. Bu konuda TURYİD olarak, kamu ve özel sektör ile farklı projeler geliştiriyoruz. Bu konuların bir kısmı kalıcı olarak kalite çıtasını yükseltmeye yarayacak. Bu kadar baskı altında ve evlerde kilitli kalmanın neticesinde hayat normale dönmeye başladığında "rövanş harcama" ve "rövanş seyahat (revenge travelling ve revenge spending) unsurları ortaya çıkacak. Özgürlükleri elinden alınmış olan genç kuşak hayattan rövanş almak isteyen insanlar, özgürlüğün dayanılmaz hissi ile sosyalleşme, keşfetme, seyahat ve bazı kesimlerde lüks tüketim gibi dürtüler ile hareket edecekler. Bu rövanş içinde şu da var; çalış, çalış, servet yap. Nereye kadar? Korona gibi görünmez bir sağlık düşmanı geldi, hayatın kıymetini bir kez daha hatırlattı. Ben bundan sonra daha az çalışacağım, vaktimi ve paramı biraz daha fazla kendime ve zevklerime, yeni deneyimlere harcayacağım algısı canlandı. Özellikle daha orta-ileri yaş dediğimiz 60 yaş ve üzeri grupta.

Salgının sektöre olan etkisinin aşağı yukarı ne kadar süreceğini ön görüyorsunuz?
Tabii ki burada salgının ne zaman biteceği çok önemli ama süreç bitimi sonrası da normalleşme 3-6 ay alacaktır. Haziran ayı ile kapılarımızı açabileceğimizi, eylül-aralık aylarında ise normalleşme döneminde olacağımızı düşünüyoruz.

Küçük, lokal restoranlar gelecekleri için nasıl adımlar atmalı, onlara nasıl destek olabiliriz?
Bu işletmeler mutlaka yaşatılmalı. Burada en önemli aktör yine devletimiz olacak. Bu işletmelerin uzun süreli desteklenmesi, çalıştırdıkları personelin vergi yüklerinin azaltılması gerekli.

Bu süreç size ne öğretti?
Özgürlük en büyük hazine, gardırobumuz dışarıda kullanılmadıkça anlam ifade etmiyor. Deneyim tüketimi hayatın en büyük lüks tüketimi. Aile çok kıymetli. Ev temizliği ve kişisel bakım çok zor.

Geleceğe dair planlarınızda bir değişiklik oldu mu?
Bu sorunun cevabı yavaş yavaş şekilleniyor, henüz net bir cevabı yok.

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.