"Koleksiyonerler artık daha bilinçli"
"Koleksiyonerler artık daha bilinçli"
Röportaj: Bade ÇAKAR
Fotoğraflar: Canan YETİŞTİ SATKIN
Sanatla dolu bir evde büyüyen ve bu sayede sanat aşkını erken yaşlarda keşfeden Itır Lir Tan, şu an uluslararası tanınan İtalyan Liquid Art System Gallery'nin İstanbul temsilciliğini ve sanat danışmanlığını üstleniyor. Geçmişte farklı yönlere gitmeyi düşünse de sanattan bir türlü kopamayan ve kendisini Louvre Müzesi'nin içerisinde yer alan Ecole Du Louvre'da bulan Tan, Paris'te eğitim ve işle geçen dört senenin ardından İstanbul'a dönerek sanat galerisi yöneticiliğine başlayan Tan ile hayatını, sanat tutkusunu ve gelecek planlarını konuştuk.
Itır Lir Tan
"Koleksiyonerler artık daha bilinçli"
Başarılı birçok okulda sanat eğitimi, çift master... Sanat, hayatınıza nasıl girdi? Çocukluğunuzdan mı geliyor sanata olan ilginiz?
Itır Lir Tan: Sanata olan ilgim kesinlikle tesadüf değil. Gözlerimi, ailemin, özellikle de annemin küçük bir müze gibi düzenlediği evde açtım. Son derece entellektüel, sanatın her dalına ilgi duyan, takip eden ve yaşantımıza taşıyan bir anne babaya sahiptim. Evimizde yurtiçinden ve yurtdışından toplanmış çeşitli sanat objeleri, heykeller, tablolar vardı. Duvarlarımız, koridorlarımız baştan başa kitaplıklarla kaplıydı ve evde televizyondan çok klasik müzik, caz ve opera dinlenirdi. Ben de resim, şiir ve müziğe çok küçük yaşlardan itibaren çok büyük bir sevgi ve ilgi duymaya başladım... Konservatuarda yarı zamanlı piyano bölümüne gittim, çok sesli çocuk korosuna girdim, bale yaptım. Annem o dönem Yargıtay'da hakimdi ve gece geç saatlere kadar evde çalışıyordu. Bana da oyalanmam için bir kalem vermiş. Ben de böylelikle bir yaşımda resim yapmaya başladım. Resimde uluslararası yarışmalar da dahil birçok ödül kazandım. Üniversitede iki sene kadar Moskova Surikov Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde resim okudum. Daha sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde sanat tarihi bölümünü bitirdim.
Peki, kariyer olarak sanatı tercih etmeniz ve eğitime bu kadar büyük bir önem vermenizin ardındaki nedenler neler?
Tan: Eğitim, her şeyden önce kadınlar için çok çok önemli. Özellikle de güzel ve dikkat çeken bir kadınsanız ve başarılı olmak için, gerçek sermayeniz olan bilginizi ve beyninizi kullanmaya karar verdiyseniz... Ben yola bu şekilde çıktım. Her zaman bir konuda konuşabilmek için o işin eğitimini almış olmak gerektiğine inandım. Sanat tarihçi ve sanat danışmanı olmaya karar verdiğim andan itibaren bu işi en iyi nasıl yapabilirim diye düşündüm. Sadece sanat tarihi okumuş olmakla yetinemezdim. Paris Ecole Du Louvre'da 'Müzecilik' master'ı yapmaya karar verdim. Fakat bitirdikten sonra bunu da yetersiz buldum ve bunun üzerine bir de profesyonel master olarak 'Sanat Piyasası' okudum. Louvre Müzesi'nin içerisinde yer alan Ecole Du Louvre ve Paris'te eğitim ve işle geçen dört sene, benim sanat ve dünya görüşümü çok daha global bir noktaya taşıdı. Sanat piyasasının uluslararası aktörlerini birebir tanıma ve çalışma fırsatını yakaladım. Bugün Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünde 'Bizans Sanatı' doktorası yapıyorum.
"Koleksiyonerler artık daha bilinçli"
Liquid Art System Gallery'de ünlülere sanat danışmanlığı yapıyorsunuz. Galeriyle bir araya gelişiniz nasıl oldu?
Tan: Geçen sene Contemporary Istanbul'un VIP koleksiyoner menajerliği yaptım. Uzun zamandır koleksiyonerler ve galeriler ile beraber çalışıyorum. İtalyan Liquid Art System Gallery de fuara üç senedir katılıyordu. Türkiye'yi ve Türkleri çok seviyorlar ve İstanbul'da bir temsilcilik açmak istiyorlardı. Uluslararası sanat deneyimi olan bir Türk temsilci-sanat danışmanı arıyorlarmış ve bana ulaştılar. Bir araya gelmemiz bu şekilde oldu. Ben de sanat eserleri ve koleksiyonerler arasında uluslararası çalışan bir köprü olmayı hedefliyordum. Bu şekilde bir araya geldik.
Liquid Art System Gallery dünyaca ünlü bir galeri, birçok başarılı sanatçıyla çalışıyor. Bu sanatçıları nasıl seçiyor?
Tan: Liquid Art System 16 sene önce Capri'de açıldı. Daha sonra Positano ve geçtiğimiz sene Londra ve İstanbul'da şubeleri açıldı. Böylelikle hem lokal hem de global bir kimlik kazandı. Galeri sanata hem uluslararası hem de lokal bir bakış açısıyla yaklaşıyor ve hedefi; tüm dünyada koleksiyonerlerini onlar için en doğru eserlerle bir araya getirmek. Bu yüzden çalıştığı sanatçıların hem günümüzün çağdaş sanat çizgisindeki uluslararası yerine, hem de sanatçının kendi içerisinden geldiği kültüre dair eserlerine yansıttıklarını göz önünde bulunduruyor.
"Koleksiyonerler artık daha bilinçli"
Temmuz ayında galerinin Positano ve Capri adasında bulunan merkezindeydiniz. Hatta dünya jet-set'inden önemli isimleri ağırladınız. Nasıl bir deneyimdi sizin için?
Tan: Çok keyifli ama bir o kadar da yorucu bir deneyimdi. Capri ve Positano'da ikişer galerimiz var. Yazın galeriler gece yarısına kadar açık. Tüm yaz süren yoğun bir fuar gibi düşünebilirsiniz. Her yaz Capri'ye ve Positano'ya uğramadan yazı noktalamayan dünyaca ünlü isimler, şarkıcılar, Hollywood yıldızları, sporcular, kral ve kraliçeler, galerinin uzun senelerdir müdavimleri arasında... Tekneleriyle gelip birkaç gün demirleyip dönüyorlar. Sadece yemek içmek ve güneşlenmek değil, sanat görmek, sanat konuşmak, takip ettikleri sanatçıların son eserlerini görüp, yaz tatillerini ölümsüzleştirecek bir hatıra olarak yanlarında götürmek istiyorlar.
Biraz da Contemporary Istanbul'u konuşalım, nasıl geçti, hangi sanatçıların eserlerini getirdiniz?
Tan: Liquid Art System, Contemporary Istanbul'a bu sene beşinci kez katıldı. Bu sene ülke olarak birçok talihsizlik yaşadık. Bu talihsizlikler ister istemez yabancılarla olan turizm ve ticaret ilişkilerimize yansıyor. Biz yabancı bir galeri olarak katılmamayı bir saniye bile olsun düşünmedik çünkü asıl böyle zamanlarda kenetlenmemiz gerektiğine inanıyoruz. Fakat bu sene korkulanın tam tersi oldu. Özellikle Türk koleksiyonerlerin ve Türk halkının ilgisi inanılmazdı. İnsanımız eskisi gibi sanata yabancı ve uzak durmuyor, seviyor, merak ediyor, paylaşıyor, soruyor. Yaşananlar herkesi, güzel, iç açan, insana umut aşılayan şeylere yöneltti. Bence bu yüzden ilgi çok üst düzeydeydi. Sanat hepimize ilaç gibi geldi.
İşinizden dolayı birçok ünlü isimle bir araya geliyorsunuz. Sanat danışmanlığı yaptığınız birçok isim var. Bu isimlerden biraz bahsedebilir misiniz? Kimler var, onlarla çalışmaya nasıl başladınız?
Tan: Sanat danışmanlığı yaptığımız insanlar dünyanın farklı ülkelerinden sanatseverler ve koleksiyonerler... Aralarında aktörler, müzisyenler, krallar, kraliçeler ve üst düzey devlet adamları da var, hiç kimsenin tanımadığı ama inanılmaz koleksiyonlara sahip kişiler de... Düzenli olarak kendileriyle bir araya geliyoruz ve hem onların talepleri hem de bizim kendilerine ve koleksiyonlarına uygun olacağını düşündüğümüz eserleri kendileriyle paylaşıyoruz.
"Koleksiyonerler artık daha bilinçli"
Ülkemizde koleksiyonerlik yapan gerçekten çok önemli isimler var. Sizce Türkiye'nin en başarılı koleksiyonerleri kimler?
Tan: Türkiye'de çok önemli koleksiyonerler var. Koleksiyonerlerimiz eskisine göre çok daha bilinçli hareket ediyor. Koleksiyonlarında hem Türk sanatının klasik ve çağdaş temsilcileri hem de dünyaca tanınan ve önemli yabancı sanatçıların eserleri var. Koleksiyonlarını farklı yollarla teşhir edip sanatseverlerle de paylaşıyorlar. Bunlar Türkiye'de sanatın gelişmesi ve yaygınlaşması için çok önemli gelişmeler...
Ünlü bir galeride çalışan biri olarak, sizce sanat ve sanatçı, Türkiye'de yeterli ilgiyi görüyor mu?
Tan: Yurtdışındaki kadar olmasa da, özellikle son zamanlarda sanat ve sanatçı Türkiye'de de ilgi görmeye başladı. Maalesef henüz sanatı ve sanatçıyı hem Türkiye'de hem de uluslararası sanat arenasında destekleyecek bir devlet sanat politikamız yok. Daha çok bireysel ve kişisel gayretlerle ilerleniyor. Ona rağmen bugün çok güzel bir noktaya geldik. Ama tabii ki yeterli değil. Sanat, bir devlet politikası olarak desteklendiği andan itibaren hem sanatçılarımız hem de sanatımız dünyada da çok çok iyi yerlere gelecek. Bundan eminim.
Diplomat kızısınız. Nasıl bir çocukluk geçirdiniz? Bugünkü halinize baktığınızda neler kattı size diplomat kızı olmak?
Tan: Diplomat kızı olmak bana her şeyden önce çok küçük yaşlardan itibaren yurtdışında okumak ve yabancı dil öğrenmek ve farklı kültürleri yakından tanıma fırsatını verdi. İlkokulu İsviçre'de, liseyi Moskova'da okudum. Büyükelçilikte yaşıyorduk. Diplomat kızı olduğum için de, çocukluğumdan beri yurtdışındayken, daima ülkemi ve bir Türk gencini temsil ettiğimin bilinciyle hareket ettim. Bugün hala yurtdışında çalışırken ülkemi, köklü ve zengin tarihini temsil ettiğimi hissederek sanki bir diplomat veya bir kültür elçisiymişim gibi hareket etmeye gayret ediyorum.
Aynı zamanda 2001'de Elite Model Look yarışmasına katılıp ikinci oldunuz ama modelliğe devam etmediniz. Yarışmaya niye katıldınız, neden modellik yapmadınız?
Tan: Elite Model Look dünyanın en saygın model ajanslarından biri olan Elite Model Management'ın dünya çapında model keşfetmek için düzenlediği bir yarışma. Aslında biraz çevre baskısıyla girdim diyebilirim. Tabii bir genç kız için beğenilmek ve sevilmek çok güzel şeyler. 18 yaşındaydım ve modelliği kafamda çok farklı hayal etmiştim. Yarışmadan sonra birkaç ay kadar denedim. Fakat yapamadım. Kendimi, podyumda yalnızca bir beden olarak sergilemek beni çok rahatsız etti ve gerdi. Fiziksel özelliklerimle ön planda olmak, insanların beni sadece "çok güzel bir kız" olarak tanımlaması kabusum oldu. Kendimi çok kötü hissettim ve modelliği kafamda bitirdim. Kendimi tamamen eğitime ve sanata verdim. O günden beri de başka bir şeyle ilgilenmedim.
"Koleksiyonerler artık daha bilinçli"
Bu kadar sanat içinde biri olarak eminim sizin de küçük de olsa bir koleksiyonunuz vardır. Ne tür eserler daha çok ilginizi çekiyor?
Tan: Koleksiyonum var diyemem. Ama tabii benim de topladığım objeler, fotoğraf ve resimler var. Bizans sanatları doktorası yaptığımdan özellikle Ortaçağ objeleri beni çok etkiliyor. İlginç bir şeye rastladığımda alıyorum. Tabii takip ettiğim çağdaş isimler de var. Umarım ileride gerçek bir koleksiyonum olur ve sizinle onunla ilgili konuşuruz (gülüyor).
En beğendiğiniz eserler neler?
Tan: En beğendiğim eserler, klasik altyapıdan gelen bir sanat tarihçi olduğumdan, Atina Partenonu'nun Phidias tarafından yapılan friz heykelleri, Brueghel'in tabloları ve Arnold Böcklin gibi sembolist ressamların yapıtları... Bugün ise Paolo Staccioli, Federico Severino gibi İtalyan heykeltraşların işlerini çok beğeniyorum...
Peki, sizin yaratmayla aranız nasıl? Sanat dünyasının sanatçı kısmında yer alma gibi bir hayaliniz var mı?
Tan: Öyle bir planım yok. Çok uzun zamandır resim yapmıyorum. Ama kafamda desen ve seramikle ilgili birkaç fikir var. Bu yaz yavaş yavaş tekrar atölyeye girebilirim.
Gelecek için planlarınız neler?
Tan: Önümüzdeki seneki gerçekleşecek olan Venedik Bienali için dünyaca tanınmış çok önemli bir heykeltraşın enstalasyonunun sanat direktörlüğünü üstlendim. Çok heyecan verici bir proje. Şu an hazırlıklar devam ediyor. Yurtdışında katılacağımız fuarların dışında, hazırlıklarına devam ettiğimiz uluslararası ölçekte başka kültür ve sanat etkinliklerimiz de var. İlerleyen dönemlerde bunlara daha çok ağırlık vereceğim.