"Klasik bir kadın hiç olmadım"
"Klasik bir kadın hiç olmadım"
Röportaj: Bade ÇAKAR
Fotoğraflar: Canan YETİŞTİ SATKIN
Türkiye'de stil danışmanlığını hakkıyla yapan isimlerden biri Hande Can... İlk önce ünlü isimlere yaptığı stil danışmanlığıyla sonra da kendi markası Gouroux ile dikkat çeken Hande Can, hiç hız kesmeden başarılarına yenilerini ekliyor. Son olarak hazır giyim markası Batik'in kreatif direktörü olan ve markaya yepyeni bir soluk getirmeye hazırlanan Hande Hanım'ın geleceğe ait daha birçok yenilikleri de var... "Klasik giyinmem gereken zamanlarda bile muhakkak kullandığım aksesuarlarla farklılık yaratırım" sözleriyle stilini anlatan Hande Can, gerçekten de klasik bir kadın değil. Giydiği kıyafetler kadar kendine has, zarif ama aynı zamanda samimi ve sıcak karakteriyle de dikkat çekiyor. Türkiye'de ve belki de Türkiye'den daha da fazla yurtdışı basınında dikkat çeken Can, oldukça mütevazı ve ayakları yere basan bir kadın... Koşturmalı geçen günlerinin yorgunluğunu oğlu Can ile unutan Hande Hanım, projelerine de ara vermiyor. Yoğun temposunu, yeni projelerini ve hayatını konuşmak için Hande Can ile bir araya geldik. Eğlenceli röportajımızın yanı sıra objektifimizin karşısına da geçen Hande Hanım, kendi hazırladığı styling ile birbirinden güzel pozlar venrdi.
Sizi ilk olarak Gardırop Gurusu ile tanıdık. Şimdi hem kendi markanız Gouroux hem de diğer moda markalarıyla yaptığınız işbirlikleri ile ilerliyorsunuz. Nasıl bir dönemdesiniz?
Hande Can: Oldukça verimli bir dönemimdeyim diyebilirim... Sürekli proje üretiyorum ve olabildiğince hızlı bir şeklide bu projeleri hayata geçirmeye çalışıyorum. Artık öyle bir dönemdeyiz ki, tüketim hızına ayak uydurabilmek için projeleri kendimiz geliştirip sunmak zorundayız. İşin ayağımıza gelmesini bekleme dönemi sona erdi. O yüzden ciddi rekabet ortamında sürekli yeni bir şeyler üretmek zorunda olduğum bir dönemdeyim.
"Klasik bir kadın hiç olmadım"
Gerçekten çok doğru... Ama bu koşturmalar arasından yeni bir heyecanınız da var. Batik için kreatif direktörlük yapmaya başladınız. Nasıl oldu Batik ile bir araya gelişiniz?
Can: Yaklaşık 4 aydır Batik'in kreatif direktörlüğünü yapıyorum. Hemen hemen 6 ay boyunca flörtleştik (gülüyor). Masa başında çok oturup konuştuk, çok güzel projeler geliştirdik. Bu arada Gouroux da tam hız devam ediyordu. İkisini aynı anda devam ettiremeyeceğim için Gouroux'nun koleksiyon üretimi ve Batik arasında bir karar vermem gerekti. Tercih aşaması benim için zordu ama Batik'e olan heyecanım ağır bastı ve kendimi Batik'te buldum. Bu durumda Ziyal Ailesi'nin ve özellikle Burcu Ziyal'in etkisi çok büyük oldu aslında. Hep birlikte harika bir sinerji yakaladık. Marka için yapmak istediğim çok fazla şey var, umarım güvenlerini boşa çıkartmam.
Başarılı bir sonuç alacağınıza eminim. Daha önce bu tür işbirliğiniz olmamıştı değil mi?
Can: Evet, marka bünyesine bağlı olarak ilk işbirliğim... Genelde bağımsız hareket etmeyi tercih ediyorum, o yüzden şu ana kadar hiçbir markaya bağımlı çalışmadım. Hep freelance veya proje bazında işler yaptım. Anlayacağınız ilk defa Batik için bu konudaki tabularımı yıkmış bulunuyorum. O kadar güzel işler yapacağız ki, çok heyecanlıyım...
Peki, Batik'in kreatif direktör olarak marka için planlarınız neler?
Can: Batik'i hepimizin severek giyeceği, trendleri takip eden, koleksiyonuyla kendinden çokça bahsettirecek bir marka haline dönüştüreceğiz... Tasarımımız bu ay itibariyle gözüne çok güvendiğim Hakan Oktaş'a emanet. Kış sezonunda muhteşem bir koleksiyon ile karşınızda olacağız. Batik özellikle trikoda kendini kanıtlamış bir marka. O kadar güzel bir triko koleksiyonu hazırlıyoruz ki, hangisini alacağınızı şaşıracaksınız (gülüyor). Artık dönem, trendler, hitap edilen hedef kitle, kalıplar, her şey çok değişti.
"Klasik bir kadın hiç olmadım"
Tüketim gerçekten artık çok hızlı...
Can: Tasarım sokaktan geliyor ve sezon trendleri ile harmanlanıyor. Günümüz neslinin tüketim hızına, ayak uydurmak çok zorlaştı. Hele ki Zara ve H&M gibi markaların karşısında ayakta kalabilmek daha da zor. Bunun için bir marka olarak ortaya çıkartacağınız koleksiyon çok önemli. Bu sadece koleksiyonla da bitmiyor. Kampanya çekimleri, web sitesi, sosyal medyası, lansmanları kısacası üretimden, tüketime kadar her şey birbiriyle entegre olmak zorunda. Biz de bunun farkında olan bir marka olarak tüm stratejimizi bu yönde değiştirmeye karar verdik. Özellikle İstinyePark mağazamızı daha exclusive bir mağaza haline dönüştürüyoruz.
Yeni kampanya çekiminiz yeni tanıtıldı. Güzel bir koleksiyon hazırlamışsınız...
Can: Son zamanlarda tüm dünyada boho ve gypsy rüzgarları esiyor. Biz de Coachella festivalinden ilhan alarak sizler için özel bir koleksiyon hazırladık ve 2017 ilkbahar/yaz kampanya çekimimizi bu konsept doğrultusunda hayata geçirdik. O kadar içime sinen bir kampanya çekimi oldu ki, tüm styling'ini çok heyecanlı bir şekilde yaptım. Yaklaşık 1 ay boyunca çekimde kullanacağımız ürünleri toparlamakla uğraştık. Bu çekimle Batik markasını ve neler yapmak istediklerimizi çok güzel bir şekilde ifade ettiğimizi düşünüyorum. Batik'te gerçekten güzel ve farklı şeyler oluyor. Biz de bunları sizlere bir an önce sunmak için heyecanlı bir şeklide çalışıyoruz.
"Klasik bir kadın hiç olmadım"
"Klasik bir kadın hiç olmadım"
Uzun yıllar ünlü isimlerin stil danışmanlığını da yaptınız hala çalıştığınız isimler var mı?
Can: Evet var. Hatta şu an eskisinden daha fazla diyebilirim. Çünkü piyasada çok fazla dizi var ve dolayısıyla tüm oyuncular dizilere bölünmüş durumda. Çok yoğun bir tempoda çalışıyorlar, gala veya dergi çekimlerine de vakit ayıramadıkları için devreye Gouroux olarak biz giriyoruz. Ben hala kendileri söylemediği sürece müşterilerimin adını vermiyorum.
Sosyal medyayı ilk başından beri başarıyla kullanan isimlerdensiniz. Sosyal medyanın hayatınızdaki yeri nedir?
Can: Sosyal medyada evet oldukça aktifim, hatta ilk başladığım zamanlarda geç bile kalmıştım. Sosyal medya çok acayip bir mecra gerçekten... Bir postunuz ile bir anda tüm dünyada bilinen bir marka haline gelebiliyorsunuz. Fakat orada tamamen sanal bir hayat söz konusu... Bunu gerçek sanıp hayatınızı ona göre yaşarsanız büyük bir hayal kırıklığı yaşamanız an meselesi. Doğru işler yapıp, hiç yokmuş gibi davrandığınız zaman kendinizi gerçekten keyifli bir dünya içinde buluyorsunuz. Şu an markalaşmak özellikle Instagram'dan geçiyor. Blog kurmak, blog postları hazırlamak çok eskide kaldı. Devir Instagram ve Instagram history'lerin devri! Bunları iyi kullanıp, doğru projelerin içinde yer aldığınız takdirde işinize etkisi çok büyük oluyor.
Sosyal medyada ters yorumlar da olabiliyor. Negatif yorumlar karşısında ne yapıyorsunuz?
Can: Olmaz mı? Evinde telefonunun karşısına geçip klavye kahramanlığı yapan o kadar münasebetsiz insan topluluğu var ki. Allah'tan bana bu tarz yorumlar çok fazla gelmiyor ama bazı arkadaşlarımın hesaplarındaki yorumları ağzım açık okuyorum. Ne kadar olumsuz da olsa belden aşağı olmadığı sürece her türlü fikre teşekkür etmeyi daha doğru buluyorum. Birkaç tanesi hariç, kötü yorumların hiçbirini silmedim. Silmeyi de düşünmüyorum. Bu tarz kötü kalpli insanların, herkese açık bir platformda, kendisine yakıştırarak yaptığı hadsiz yorumları hesabımda bırakılıp, diğer kişilerin o kötü yorum karşısında yaptıkları güzel yorumlar altında ezilmesini daha büyük bir ders olarak görüyorum. Bazı kişiler ise o yorumlar karşısında yazdığından utanıp, özür diliyor ve kendiliğinden yazdıklarını siliyorlar. Ama en acısı ne biliyor musunuz? Bu yorumları yapanların en büyük çoğunluğunun hemcinslerim olması... Gerçekten kadınların en büyük düşmanı kadınlar.
"Klasik bir kadın hiç olmadım"
Anlattıklarınıza bakınca gerçekten çok yoğun bir tempoda çalıştığınızı görüyorum. Nasıl yetişiyorsunuz hepsine?
Can: Oğlumu okula gönderip hemen işe koyuluyorum. Bazen gün yetmiyor ama yapacak bir şey yok. Olabildiğince planlı yaşayıp günümü tamamlamaya çalışıyorum ama bu ara yoğunluktan spora vakit ayırmadığım için çok mutsuzum. En kısa zamanda spor için kendime vakit ayırmam lazım. Bu tempoda biraz zor ama bakalım bir şekilde bunu da başaracağım.
Başarılı bir iş kadını olduğu gibi aynı zamanda da bir annesiniz. Oğlunuz ile aranızdaki ilişki nasıl?
Can: Can 8 yaşında ve o kadar komik bir çocuk ki. Çok eğleniyoruz birlikte. Bazen öyle cümleler kuruyor ki hazmetmem saatlerimi alıyor. Saçımı kestirdiğim gün bana baktı ve aynen şu cümleyi kurdu; "Anne başka bir portaldan gelmiş gibisin"... Ben bu cümle karşısında kalakaldım. O kadar akıllı bir nesil yetişiyor ki ayak uydurmak için müziği ve teknolojiyi gerçekten onlarla aynı hızda takip etmemiz gerekiyor yoksa onların gözünde demode kalmamız an meselesi. Şu an ilk aşkını yaşıyor yani ilk kalp ağrısıyla karşılaşmasına çok az bir süre var. Elim yüreğimde bekliyorum (gülüyor). O kadar hassas ve sevecen bir çocuk ki o küçücük kalbini toparlamak için uğraşmak gerekecek. Hafta sonu Judo'ya gidiyoruz. Tüm haftanın stresini onu orada izlerken atıyorum. Can'la dertleşmeye de bayılıyorum hele ki yatma saatindeki yatak sohbetlerimiz harika. Çok gülüyoruz ben de tüm günün yorgunluğunu Can'ın yanında çıkartıp, onunla birlikte yanında sızıveriyorum.
Erkek annesi olmak nasıl bir duygu?
Can: Bir kızım olsun çok istemiştim ama şimdi bir daha çocuğum olsa gene oğlum olsun isterim galiba. Aramızda farklı bir aşk var. Gerçekten ana-oğul, baba-kız diye bir şey varmış. Sadece hareket kısmında zorluk yaşıyorum. Babası gibi Can'la boğuşarak oynamam çok zor. Onun haricinde birlikte gezmek, yeni yerler keşfetmek, yemek yapmak çok keyifli.
"Klasik bir kadın hiç olmadım"
Aynı zamanda dünya moda haftalarını da takip ediyorsunuz. Hatta dünya basını da sizin sokak stillerinizi takip ediyor. Birçok ünlü moda dergisi ve stili sizi sokak stilinde örnek gösteriyor. Bu nasıl hissettiriyor?
Can: Bu inanın çok gurur verici bir şey. Yurtdışında, özellikle de Avrupa'da, burada olduğumdan daha fazla takdir ediliyorum. Özellikle yaptığım işlere verilen değer maalesef oralarda daha fazla. Stil çok göreceli bir kavram sonuçta kendi kattığımız yorum doğrultusunda stilimizi oluşturuyoruz. Evet, fashion week zamanı daha farklı giyiniyorum çünkü oranın farklı bir moda anlayışı var. Ben de işim gereği oraya hitap eden şekilde giyinmeye dikkat ediyorum ama hiç ummadığım bir zamanda özellikle de yabancı moda dergilerinde giyimi ile ön planda tutulan biri olmaktan aldığım haz da çok başka bir şey...
Stil tercihleriniz neye göre değişiyor. O günkü modunuza göre mi yoksa artık kalıplaşmış bir stilim var diyebilir misiniz?
Can: Ben casual giyinmeyi çok seviyorum. Moduma göre giyindiğim de oluyor ama hep kendi stilim çerçevesinde kombinlerimi yapıyorum. Klasik bir kadın hiç olmadım. Klasik giyinmem gereken zamanlarda bile muhakkak kullandığım aksesuarlarla farklılık yaratmayı tercih ettim. Trendleri takip ediyorum ama sezon trendlerine göre hareket etmiyorum onları sadece kendime uyarlıyorum.
"Klasik bir kadın hiç olmadım"
Bir stil danışmanı olarak sizce, stil sahibi olmak için trendleri takip etmek yeterli mi?
Can: Yok kesinlikle değil. İşim gereği trendleri takip etmem hatta öncesinden öngörmem gerekiyor. Keşke stil, trendlerle doğru orantılı olsaydı. Aksine stili oluşturmak, trendleri göz önünde bulundurup kendi tarzınıza uyarlamakla oluşuyor. Yoksa gardırobunuz sirk alanına döner. Ama şu da bir gerçek ki stil yaşla da yerine oturan bir şey. Deneye deneye sonunda kendi tarzınızı buluyorsunuz, ben sadece yolunuzu bulmanıza aracılık ediyorum.
Dolabınızda vazgeçemediğiniz parçalar var mı?
Can: Evet, jeanlerim ve elbiselerim. Dünyanın neresine gidersem gideyim farklı kalıp ve çizgilerde elbiseler topluyorum. Hele son zamanlarsa gypsy modeline hitap eden ne kadar elbise veya üst varsa alıyorum. Bunları da bot ve sandaletlerle kombinleyip giymeye doyamıyorum.
Gelecek dönemlerde gerçekleştirmeyi düşündüğünüz yeni projeler veya işbirlikleri var mı?
Can: Var... Gouroux'un online satış için çok farklı işbirlikleri yapma gibi bir projem var. Bir de çok güzel bir TV projesi teklifi aldım. Eğer cesaret edebilirsem yakında ekranlarda da olabilirim ama şimdilik sadece sürpriz diyorum.