Banu KAZANÇ
Fazla kilolu musunuz? İştahlı mısınız, daha çok yemek, sürekli atıştırmak mı istiyorsunuz? Abur cubur yemekleri, tatlıları veya atıştırmalıkları fazla mı tüketiyorsunuz? Özellikle geceleri, karbonhidratlı besinler yemek mi istiyorsunuz? Çok mu yorgunsunuz, stresli misiniz, duygusal dalgalanmalar mı yaşıyorsunuz? Bu belirtiler, 'leptin direnci'ne sahip olduğunuz göstergesi olabilir. Leptin, vücudunuzdaki ana hormondur, açlık ve tokluk hissini kontrol eder. Leptinin; enerji metabolizmasında, endokrin sistemde, inflamasyonda, immün sistemde etkin rol aldığı düşünülmektedir. Leptin, yağ dokusu tarafından salgılanır; genelleme yapmamız doğru olmamakla birlikte, ne kadar çok kilonuz varsa, o kadar çok leptin seviyeniz yüksektir, diyebiliriz. Leptin salınımı, vücudunuzdaki yağ miktarı ile orantılıdır.
Yağ hücreleri, vücut yağ seviyeleri ile orantılı olarak leptin üretirler: Unutmayın; ne kadar fazla yağ varsa, leptin o kadar çok olur. Dolaşım sisteminiz aracılığıyla kan dolaşımına girer. Leptin kandaki proteinle bağlanır ve leptin beyine ulaştığında kan-beyin bariyeri üzerinden geçer ve hipotalamusun kavisli çekirdeğindeki leptin reseptörlerine bağlanır. Leptin, hipotalamusa enerji dengesini sağlamak için (homeostasis olarak bilinir) sinyal gönderir ve metabolik hızın artmasını sağlar. Tersine, leptin size ne zaman yemeniz gerektiğini de söyler - daha az vücut yağınız olduğunda, daha az leptin; beyne işaret eder ve "Ben açım!" mesajını gönderir. Zaman içinde; leptin, 'yemek yemeyi' uyarı sinyallerinin görmezden gelirse bakın vücutta nelere sebep olur: Vücudunuzun yağ düzeyleri çok yüksek olduğunda, aşırı yeme isteği oluşur. Araştırmalar sonucunda; yüksek miktarlarda fruktoz yediğinizde ve toksinlere veya strese maruz kalındığında da leptin direncinin oluşabileceği yönünde bulgulara ulaşılmış, bunun kilo almayı tetiklediği görüşü yaygın. Bu araştırma sonuçlarına bağlı olarak, kilo alımı leptin seviyeleri ile ilişkilendiriliyor.
Ayrıca, leptin, insülin seviyelerine doğrudan bağlıdır ve bugün birçok kişi, leptine dirençlidir, Araştırmalar yüksek leptin seviyelerinin yüksek tansiyon, obezite, kalp hastalığı ve felç riskini artırdığını göstermektedir.
İnsülin direncine benzer bir şekilde bu kişilerin kan dolaşımındaki leptin seviyesi yüksektir. Leptin, sürekli sinyal gönderdiği için vücut bunu göz ardı etmeyi öğrenir, kişi her zaman aç olma, metabolik hızın yavaşlaması gibi sorunlarla karşılaşır. Leptin, beyne vücutta yeteri miktarda yağ bulunduğunu ve daha fazla yağ depolanmasına gerek olmadığı sinyalini verir. Bu durum, aşırı yemeyi engeller. O halde kilolu olan insanların leptin seviyelerinin yüksek olması iyi bir şey, sorun nerede diyebilirsiniz? Aslında gerçek sorun leptin üretiminde değildir, kilo vermekte güçlük çeken kilolu bireylerin çoğunun, leptin direncine sahip olduğunu göstermektedir. Obezlerde artmış yağ dokusundan fazlaca leptin salgılanmaktadır. Ancak bu artmış leptin, beyinde iştah merkezindeki hücrelerdeki leptin algılayıcı reseptörlerin azalmasına neden olmaktadır. Böylece ortamda fazla leptin olmasına rağmen, leptinin yağ yakıcı ve iştahı kapatıcı sinyali hücrelere ulaşamamaktadır, bu duruma 'leptin direnci' denmektedir.
Vücut, leptin direncini açlık olarak algılar, bu nedenle aşırı yağ depoları yakmak yerine yağ depoları arttırmak için birden fazla mekanizma harekete geçirilir. Tiroit ve leptinin tehlikeli fakat anlamlı bir ilişkisi vardır. Tiroidiniz metabolizmayı, büyümeyi ve gelişmeyi etkileyen vücut boyunca hareket eden hormonları salgılar. Örneğin, leptin direnci aynı zamanda tiroit hormonunun metabolizma üzerindeki etkilerini bloke edebilir. Hedef kandaki leptini artırmak değil, vücudunuzun sinyaline daha iyi tepki verebilmesi için leptin duyarlılığını kazandıran gıdaları tüketmektir. Son yıllarda, leptinin inflamasyonla ilişkilendirilmekte, inflamasyonun göstergesi olan kan CRP seviyesini de etkilediği üzerinde çalışmalar yapılmaktadır. Pek çok hastalığın ise vücuttaki inflamasyonun artması ile ortaya çıktığı bilinmektedir.