Röportaj: Bade ÇAKAR
Fotoğraflar: Şeref YILMAZ
Elif Kayıkçı Sata ve Şimal Kutluçınar, dostluklarını ortaklığa dönüştürerek, 'ElifŞimal' markasını yaratalı tam olarak 7 yıl oluyor. Çocuklarından gelen tasarım tutkularına küçük bir ara vererek, farklı kariyer seçimleri yapsalar da, zaman onları yine modada buluşturmuş. "Arkadaşlık ve ortaklığı beraber yürütmek zordur olgusunu çürüten bir ikiliyiz" diyen Sata ve Kutluçınar ile showroom'larında bir araya gelerek, markalarının yolculuğunu konuştuk.
Biriniz görsel iletişim tasarımı, biriniz de iç mimarlık okumuşsunuz. Tasarımcı olma fikri nasıl doğdu, var mıydı hep içinizde?
Şimal Kutluçınar: En baştan, belki çocukluktan gelen ara ara uyanan bir dürtü vardı içimde... Her şeyin gerçekleşmesinin doğru zamanı olduğuna inananlardanım. Görsel iletişim bölümü, ben ve ailemin buluştuğu orta nokta oldu. Geçmişte keşke önceden başlasaydım dediğim çok zaman oldu, ancak okuduğum bölümün şu an bulunduğum noktada bana kattıklarını yadsırsam haksızlık ederim. 2008 yılında kariyer hedefimi moda tasarımına çevirdim ve eğitimini aldım.
Elif Kayıkçı Sata: Aynı şekilde aslında küçüklükten beri içimde olan bir şeydi, annemin dikiş makinesiyle kendime eşarplardan plaj kıyafetleri, elbiseler dikerdim. Gerçi sonrası daha spontan gerçekleşti; iç mimarlığı da isteyerek okudum ama Şimal moda tasarım okulunu okuduktan sonra neden beraber bir şeyler yapmıyoruz dedik. Biraz daha hobi gibi başladık sonra internete koyduk yaptıklarımızı, baktık butikler istiyor, işe dönüştürdük.
Çocukluk arkadaşsınız. Hem arkadaş hem ortaklık zordur. Sizin için nasıl?
Kutluçınar: Arkadaşlık ve ortaklığı beraber yürütmek zordur olgusunu çürüten bir ikiliyiz. Şanslıyız, belki anlayışlıyız... Zıt karakterleriz, sanırım bizi dengede tutan tam da bu.
Sata: Şimal'in de dediği gibi ikimiz de geçimi kolay insanlarız herhalde. İşimize yüzde 100 aşığız. Birbirimizin tarzını ve yaklaşımını çok beğeniyoruz. Hedefimiz, yaptığımız şeylerin güzel olması ve sonucunun iyi çıkması.
Her parçada ikinizin de imzası var mı? Uyuşmadığınız zamanlar olmuyor mu?
Kutluçınar: Atölyeden çıkan her parçaya mutlaka ikimizin de eli değmiş oluyor. Bazen beyin ve kalp oluyoruz, nasıl ikisi birbirinden bağımsız hareket edemiyorsa biz de öyleyiz. Tabii ki uyuşmadığımız zamanlar oluyor, birbirimizin fikirlerine saygı duyduğumuz için ortak noktada buluşabiliyoruz.
Sata: Bir iş bölümümüz yok. Ortaya bir şey çıkardıktan sonra Şimal'e de gösteriyorum, fikirleri benim için önemli, birbirimizi tamamlıyoruz. Uyuşmadığımız muhakkak olmuştur, onu da pozitif enerjimizle aşıyoruz.
Markanızı 2010'da kurdunuz. 7 sene nasıl geçti sizin için?
Sata: Beş buçuk senesi inişli çıkışlıydı. İşi oturtmak, doğru pazar arayışları... Çok bilmediğimiz şeylerdi, zamanla onları öğrendik. İş bakımından çok zor zamanlarımız da oldu. Tamam ya da devam raddesine bile geldik. Ama Nişantaşı'na taşınmamız dönüm noktamız oldu diyebiliriz. Son bir buçuk senedir en güzel ve keyifli dönemini yaşıyoruz.
Kutluçınar: Evet, uzun ve meşakkatli bir yol kat ettik. Tökezlediğimiz zamanlar oldu ama hiçbir zaman umutsuzluğa kapılıp pes etmeyi aklımızdan geçirmedik. İyi ki geçirmemişiz, bugündeyiz. Biz, ekibimiz ve misafirlerimizden oluşan bir 'ElifŞimal' ailemiz var.
Tasarımlarınızda nelere dikkat ediyorsunuz? Diğerlerinden ayıran özellikleri neler?
Sata: Her tasarımcıyım diyenin kendine has özellikleri vardır zaten. Bizi ayıran özellik; tasarımlarımızda trendleri önceden belirleyebiliyoruz. Stil konusunda da iddialıyız ve sürekli yenileniyoruz. Kumaş ve dikiş kalitesine önem veriyoruz. İnsanların bizi tercih etme sebeplerinden biri de maddi açıdan daha ulaşılabilir olmamız. Evet çok büyük emekler var tabii ki ama çok da insan kandırmaya gerek yok.
Kutluçınar: Sektör çok geniş, çok fazla seçenek var. Tasarım ve üretim sürecinde bizzat bulunmaya özen gösteriyoruz. Kullanılan materyallerin en iyisini seçmeye çalışıyoruz. Teknik kısmı, yani kalıplandırma, üzerine en düştüğümüz konu. Mağazadan tek bir küpe bile bizim onayımız Herkesin rahatça giyebileceği bir çizgimiz var, iddialı bir kadın da bizden alışveriş yapıyor, abartmayı seven de, sade giyinmeyi seven de. Kişiye özel tasarımın üzerinde oynamalar yapıyoruz zaten.
Kutluçınar: Güzel ile güzel olmayanı ayıran çok ince bir çizgi var. Kendi stil sınırlarımız içinde belirlediğimiz tarzımızı, misafirlerin istekleriyle harmanlıyoruz, enerji alışverişi ile çıkıyor sonuç. Bir tulum kadını vardır, bir de tuvalet kadını... İçimizde ikisinden de olduğu için kolaylıkla empati yapabiliyoruz. Çoğu elbisemizde yoğun aksesuar ve el işi var. Hareketli kumaşlarda sade kesim tercih ediyoruz. İşlemesi daha sakin olan tasarımlarımızı iri takılarla kombinliyoruz.
Kendi stiliniz nasıl? Tasarımlarınızdan kendi stilinizden hangi detayları görebiliriz?
Kutluçınar: Önceki senelerde abartıyı daha çok seviyordum sanırım. Şimdi ise görsellik kadar rahatlık önemli benim için. Özellikle hafta içleri, içinde rahat hareket edebileceğim klasik, sade kesim parçalar tercih ediyorum. Ama takılarım olmadan asla! Farklı materyalleri karıştırmayı, renklerin enerjisini kullanmayı, ışıltıyı seviyorum günlük hayatımda da, tasarımlarımızda da.
Sata: Benim tarzım daha sade ve klasiktir. Kottopuklu gibi, renkleri bile hayatıma geç kattım diyebilirim. Ama tasarımlarda o kadar sade düşünmüyorum. Abiye o kadar da sade olmamalı benim için. Abartı bir detay olmalı.
Markanızı ilk kurduğunuzda zorluklar oldu mu yoksa hemen ilgi gördünüz mü?
Sata: Tabii ki ilk başta beklediğimiz ilgiyi göremedik, daha doğrusu inişli çıkışlı oldu. Çok zor zamanlarda yaşadık. Ürünlerimizi tanıtacak doğru pazarı bulduktan ve sosyal medyayı doğru kullandıktan sonra her şey rayına oturdu diyebilirim. Kesinlikle bu işi yapmak için modanın yanında pazarlama, işletme vs. deneyimleri de olması gerekiyor insanın. Bunlar bizde zamanla oldu sadece.
Kutluçınar: Evet gerçekten zorlu ve heyecanlı bir yolculuktu bizim için. Aradan sıyrılıp kendine bir profil oturtmak özellikle bu zamanda epey zor. Gerekli emek, sabır ve özveri illa bir zamandan sonra bir yerlere ulaşıyor yürünen yoldan emin olunduğu sürece...
Geleceğe yönelik planlarınız neler?
Kutluçınar: Bazen plan yapmaktan uyuyamıyorum diyebilirim! Markamızı yurtdışına daha da açmak ilk sırada geliyor. Daha geniş kitlelere ulaşmak, daha çok insan tanımak, farklı stillere dokunmak... Bizim başlıca ilham kaynağımız misafirlerimiz çünkü...
Sata: Bizim yüzlerce hayalimiz var, bir bölümünü şu an yaşıyoruz zaten, tüm hayallerimizin ortak olanı ise tabii ki dünya markası olmak! Yurtdışına açılmak.