Lucia Özer Kanadalı bir oyuncu. Bugüne kadar başarılı dizilerde rol alan ve oyunculuk konusunda basamakları sağlam adımlarla çıkan biri ta ki karşısına Türk iş adamı Aslan Özer çıkana kadar... Aşkı uğruna yurtdışındaki kariyerine ara veren Lucia Özer, eşi ile birlikte Türkiye'ye yerleştikten sonra kariyerine ülkemizde devam etmek istiyor. Bunun için Türkçe dersleri alan ve oyuncu koçları ile çalışan Özer ile biz de Reina'nın yeni restoranı La Terezza'nın muhtesem manzarası eşliğinde röportaj ve özel bir çekim gerçekleştirdik.
Kanada'dan Türkiye'ye uzanan bir hikayeniz var, ilk olarak bunu dinlemek isterim sizden. Eşiniz Aslan Bey ile yolunuz nasıl kesişti?
Aslında bizim hikayemiz oldukça ilginç, çünkü Vancouver'da aynı yerde yaşıyorduk ama yollarımız orada hiç kesişmemişti. Sonrasında ortak bir arkadasımız sayesinde iletişim kurmaya başladıgımızda o zaten Avrupa'ya taşınmıştı ve çalışmalarına orada devam ediyordu.
Önce telefonda baslayan bir ilişkiniz varmıs eşinizin yoğunlugu yüzünden. Görmeden mi aşık oldunuz esinize?
Evet, aynen böyle oldu. Kısa telefon görüşmeleriyle basladık. Birkaç hafta sonra o kadar çok anlaştıgımızı fark ettik ki her gün beş saat konuşur olduk. Konuşma zamanlarımızı ayarlarken ülkeler arasındaki zaman farkıyla mücadele ediyorduk fakat paylaşacak bir sürü ilginç hikayemiz oldugu için bunu hiç dert etmiyorduk.
Yabancı biri ile evleneceğiniz hiç aklınızdan geçer miydi? Neydi eşinizde sizi en çok etkileyen şey?
Hiç aklıma gelmezdi daha önce böyle bir şey yaşayacağım fakat Kanada'da herkes farklı milletlerden olduğundan orada yaşarken farklılıklara çok alışmış oluyorşunuz. Zaten Kanada'da pek çok çift farklı ülke vatandaşlarının evliliklerinden oluşuyor. Aslan'ın en çok pozitif bir insan oluşunu ve maceraperest ruhunu sevdim. O aynı zamanda ailesine de çok bağlı biri. Hem karakter olarak hem aynı amaçlara sahip olmak açısından yine pek çok ortak yönümüz var. Evlilikte özellikle aynı amaçlara ve isteklere sahip olmak, aynı vizyonu paylaşmak çok önemli.
Nasıl evlilik teklifi aldınız?
O sırada Los Angeles'da yaşıyorduk ve plajda uzun yürüyüslere çıkmayı çok seviyorduk. İşte bu uzun yürüyüşlerden bir tanesinde bana çok romantik bir şekilde evlenme teklif etti.
Bu sırada Kanada'da bir kariyeriniz vardı tabii. Bir takım dizilerde ve bir, iki filmde rol almıştınız degil mi? Ne oldu o kariyer planları?
Evet, 'Battlestar Galactica' ve 'Smallville' gibi harika dizilerde oynadığım için çok memnunum. Aynı zamanda 'National Lampoon' filminde komedi türünde bir seyler oynamayı da çok zevkli buldum. Maalesef 'Tron Legacy' filminde John Bridges'le olan önemli rolümden feragat etmek zorunda kaldım, çünkü filmin çekim sürecinde eşimle evlenme arifesindeydik ve balayına çıkmıştık. Bu projelerde oynama şansını yakaladıktan sonra oyunculuk mesleğine aşık oldum ve Los Angeles'a gidip ustalarından dersler aldım. Kariyer planım her zaman, her ne yapıyorsam yapayım, yaptığım şeyde daha iyiye gitmek ve öğrenebilecegim her şeyi öğrenmek oldu. Oyunculugu seçtigim zaman da bu ilkelerim geçerliydi ve kariyer planlarım da o yönde ilerledi, hala da öyle ilerliyor.
Oyunculugun yanı sıra iç mimarlık mezunusunuz. İşinizi yapmayı hiç düşünmediniz mi?
İç mimarlık da benim büyük bir tutkum. Okulda eğitim gördüğüm yıllardan başlayarak uzunca bir süre kendi işimi de yaptım ve keyifli, yoğun zamanlarım oldu. Yalnızca, oyunculukla tanıştıktan sonra ön plana geçen tutkum oyunculuk oldu. Bu işlerin ikisi de farklı şekillerde sanatsal özellikte. İç mimarlık her zaman tekrar geri dönebileceğim bir şey ama şu anda oyunculuğa odaklanıyorum.
Evlendikten sonra hemen Türkiye'ye mi geldiniz yoksa bir süre yurtdışında yaşadınız mı?
Evlendikten sonra Los Angeles'ta yaşadık. Daha sonra Türkiye'ye tatil amaçlı geldik. Benim için bu tatil, eşimin ailesiyle tanışmak ve geldiği kültürü tanıyıp öğrenmek için de çok önemliydi. Hep beraber zaman geçirdik ve dolu dolu bir tatil yapmış olduk.
Türkiye'ye yerleşme kararınız nasıl ortaya çıktı? Ülkemiz hakkında ne biliyordunuz? Genelde bazı insanlarda ön yargı olabiliyor, siz ne düşünüyordunuz?
Eşim Türkiye'yi çok özledigi için burası hakkında hep çok sey anlatıyordu. Uzun yıllar dışarıda yaşadıktan sonra Türkiye'ye döndügünde pek çok iş olanağı oldugunu gördü ve beni burada yaşamamız için ikna etti. Önyargıya gelince; onun gözünden görerek öğrendiğimden hep güzelliklerine odaklıydım ve beklentilerim de bu yöndeydi. Meraklı ve heyecanlıydım.
Çok zorlandınız mı ilk başlarda burada?
Aslan'ın oldukça misafirperver, sıcakkanlı ve iyi niyetli ailesinden dolayı çok şanslıydım ve alışmamı kolaylaştırdılar. Yine de baslangıçta dil bariyeri beni zorluyordu ama bu engel beni dili çabuk öğrenmem konusunda motive etti. Türkçe zor ama öğrendikçe zevkli de olan bir dil.
Türkiye'de en çok neleri seviyorsunuz?
Türkiye'nin zengin ve ilginç tarihini çok seviyorum. Türkiye dogal güzellikleriyle de harika bir ülke. Tabii buraya özgü olan benim en çok bayıldığım şey Türk yemekleri.
Türkiye'de oyunculuk yapmayı düşündünüz mü, bunun için bir girişiminiz oldu mu?
Evet, tabii ki Türkiye'de de kariyerime devam etmeyi istiyorum. Türkçe'yi hızla öğrenmemdeki en büyük motivasyonlarımdan biri de buydu. Tümay Özokur ajansla görüşerek, bünyelerine dahil oldum ve bu benim için çok önemli oldu, çünkü Türkiye'de çok başarılı ve önemli bir ajans gerçekten. Onlar sayesinde 'Bir Zamanlar Osmanlı Kıyam' dizisinde oynama teklifi aldım ve Türkan Şoray'la, yani Türk sinemasının efsanevi bir oyuncusuyla oynayacağım için çok heyecanlıydım ama ne yazık ki dizi tam benim çekimlerimden önce TRT tarafından iptal edildi. Böyleyken, simdiden Türkiye'de çekilen ve bu yılın ilerleyen dönemlerinde gösterime girecek olan, başrolünde oynadığım bir filmim var. Filmin adı 'Tragedy' ve Hollanda'da yaşayan yönetmen Ersen Denk tarafından çekildi.
Türk dizilerini takip edebiliyor musunuz?
Evet tabii, bazı Türk dizilerini beğenerek izliyorum. En sevdiklerim 'Muhteşem Yüzyıl' ve 'Karadayı'.
Hangi rolde oynamayı çok isterdiniz?
Her rolün aktör açısından zorlukları vardır. Bir aktris olarak her zaman ilginç projelerde zorlayıcı rolleri üstlenmeyi tercih ederim. Oynamak açısından hayat dolu, renkli, çok yönlü ve karmaşık yapıda karakterleri canlandırmayı daha çekici buluyorum.
Türkçeniz de hiç fena degil, ders alıyorsunuz değil mi?
Evet, aslında Türkçe derslerimin sonuna tam şimdi gelmiş bulunuyorum. Tüm bu süreç Türkçe öğretmenim Havva Yıldırım Çoltu ve tercümanım Duru Yücel sayesinde çok zevkli bir deneyim oldu. Onlarla çalışmak, bu süreci yalnız bir dil öğrenme ve geliştirme çalışması olmaktan çok, eğlenceye de çevirdi.
Türkiye'de de çok iyi oyuncu koçları var, onlarla çalışmayı düşünüyor musunuz?
Evet, şu ana kadar iki oyuncu koçuyla; Ayla Algan ve Kayra Senocak'la çalıstım. Daima oyunculuk için farklı yöntem ve yaklaşımlardan beslenmeyi gerekli ve önemli buluyorum. Değisik dersler alarak, sanata yeni açılardan yaklaşıp, zenginleşmeyi çok seviyorum.
"Türk erkekleri genelde kıskançtır" derler, eşiniz sizi kıskanıyor mu? Oyunculuk yapma isteğiniz konusunda ne diyor?
Oldukça şanslıyım, çünkü eşim beni bu konuda gerçekten destekliyor. Kendime ait bir kariyerim ve gönlümce bir hayatım olmasının önemini o da derinden anlıyor.
Eşiniz bazı rollere yasak getiriyor mu "Bunu oynayamazsın" diye?
Her teklifte oturup senaryoyu beraber okuyoruz ve birlikte karar veriyoruz, sonra da ajansıma danışıyoruz. Hem eşimle hem ajansımla uzun görüşmelerden sonra bazı rolleri reddetmek zorunda kaldığım oldu, çünkü çeşitli sebeplerden uygun bulmadık.
Çocuğunuz var mı ya da yakın bir gelecekte çocuk yapıp tam bir aile kurma gibi fikirleriniz?
Kesinlikle çocuğum olsun istiyorum ama yakın gelecekte olacağını düşünmüyorum. Şu an Türkiye'de daha yerleşik olma ve kariyerime odaklanma dönemindeyim. Gerçi şimdiden üç köpek aldık bile, ailemiz yavaşça büyüyor.
Yaz için planlarınız var mı? Nerede tatil yapacaksınız, nereleri seviyorsunuz?
Evet, çok yakında babamla Antalya'ya gitmek için hazırlanıyorum. Türkiye'ye ilk yolculugu oldugu için ona turist rehberliği yapmayı iple çekiyorum. Bunun dışında ağustos ayında da eşimle beraber tatile gitmeyi düşünüyoruz.
Öykü YAZICIOĞLU